Çetin Ünsalan Yazdı: ‘Faize ve açığa çalışacağız…’
24 Aralık 2025Türkiye işin özünü, sebebini ve gerçeğini tartışmadan magazin çukurunda boğulurken, bir yandan da kişisel verileri korumu ile ilgili kanundan, dezenformasyon kanuna kadar her şeyi ezip geçiyor.
Tüm bu gürültünün ortasında gündüz kuşağında yemek kavgası izler gibi televizyon ekranlarına kilitlenmişken, TBMM’den önümüzdeki yılın bütçesi de onaylanıp geçti. Bütçenin bile sadece kavgası gündem oldu.
Oysa yeni bütçe açlık sınırının altında yaşamasında beis görülmeyen insanlara çok ağır yükler getiriyor. Bütçe açığı ve faiz ödemelerinde belki de Cumhuriyet tarihinin rekorları kırılırken, tüm bunların yeni zamlar ve salmalarla finanse edileceğini tahmin etmemek ise saflık olur.
Ne yazık ki ülke, medya üzerinden yıllardır kendi gündeminden kopartılıyor ve cambaza bak oyununun gölgesinde hayati haklarını kaybederken, bir yandan da geleceğe ilişkin endişelerin arttığı bir gençlik yaratıyor.
Çocukların meslek eğitimi sırasında işçi gibi çalıştırılmasından ortaya atılan olaylara sebep olanların adının bile dile getirilmemesine kadar, asgari ücret tartışmalarının gölgesinde herkesin açlık sınırında geçiminin konuşulmasını garipsemeyecek ölçüde afyon yutmuş gibi ekranlara baktırılıyor.
Ortada bir uyuşturucu skandalı varsa, önce o beyaz camdan başlamak gerektiğini düşünüyorum. Ama bunu da yaşananlar üzerinden değil, onların karşılığı zaten hukuk sisteminde görülmesi gereken ve masumiyet karinesi alt üst etmeden yürütülmesi gereken süreçlerden oluşuyor.
Ama ekranlarda büyük ledlerin karşısına sopa ellerinde geçenlerin sığlıkları, tartıştıkları konuların ‘bence’lerden ya da ‘duyduğuma göre’ kıvamından öteye gitmediği bir ortamda, emeklisinden asgari ücretlisine kadar açlığa doğru koşan bir ülke gerçeği gölgeleniyor.
Üstelik bu bütçe bize 2026 yılının kayıt dışı yılı olacağını bağıra bağıra geliyor. Hepimizin faize ve bütçe açığına çalışacağımızı söylüyorum ama, elbette çalışmak da mecaz haline geliyor.
Çünkü ülkede ne çalışanın ücretiyle geçinmeye mecali kalmış, ne de çalıştıranın bunu karşılamaya gücü kalmış. ‘Bize plan değil, pilav lazım’ diye akla ziyan çıkılan bir yolda pilava bile muhtaç hale getirilen insanların önüne büyük bir fatura konulmaya hazırlanılıyor.
Hiç kimse bana dünyanın şurasında böyle, burasında böyle gibilerinden edebiyat parçalamaya kalkmasın. Kişi başına gelirin 50 bin avro ya da 87 bin dolar olduğu ülkelerle yapılan karşılaştırmaların hiçbir geçerliliği yok. Hele 28 bin TL, açlık sınırının bugün bile altında bir rakamla, Şubat ayında cebe girecek para üzerinden hiç konuşmasın.
Sadece son 5 yılda, yılbaşında kurulan sofranın maliyeti 14 kat arttıysa, insanlar kredi kartı harcamalarını yüzde 48 yükselttiyse, kiralık ya da satılık ev bulmak şansa ve umutsuz rakamlara kaldıysa, o ülkede önce bunu konuşmak gerekir. Gerisi sadece bir ‘cambaza bak’tan ibarettir.


