Çetin Ünsalan Yazdı: ‘Eriten büyüme…’
2 Aralık 2025Türkiye ekonomisi üçüncü çeyrek büyüme verileri açıklandı. Bir önceki yılla karşılaştırıldığında yüzde 3,7 daha iyi bulunmuş olacak ki, bunun üzerinde duruldu da, bir önceki çeyrekle mukayese edildiğinde yüzde 1,1’lik büyüme satır aralarına gizlendi.
Oysa neresinden bakarsanız bakın, hane halkı harcamalarının etkin olduğu, burada da tüketim miktarından çok fiyat artışlarının şişme yarattığı bir hormonlu büyümenin, bizi eriterek şişirdiğinin farkında değiliz ya da makyajlıyoruz.
Sadece ihracatın olumsuz etki yapması bile başlı başına konuşabiliriz. Yere göğe sığdırılamayan ihracatımız bizi nasıl büyümede aşağıya çekebilir? Birinin bunu rasyonel olarak açıklaması gerekmiyor mu?
Peki ihracat yüzde 0,7 gerilerken, aynı dönemde ithalatın yüzde 4,3 artmasını da mı gözden kaçıracağız? Hepsi bir yana tarımdaki yüzde 12,7’lik küçülmeyi hangi vitrinlik malzemenin altına saklayacağız?
Sorunlarımızla yüzleşmeden, sadece rakamlarıyla mutlu olan, onu da makyajlaya makyajlaya palyaçoya döndüren bir ekonomi yönetimi anlayışı içerisinde, kendimizi kandırmaktan öte bir iş yapmıyoruz.
Nötr nokta olan 50 endeksin altında gelen bir imalat satın alma yönetici beklenti endeksini bile imalatta dokuz ayın en yüksek göstergesi diye anlatan, ama bunun daralma bölgesinde olduğunu dile getirmeyen bir sorumsuz medya anlayışıyla nereye varacağız?
Hadi embedded medya sorumsuz davrandı. Ekonomi yönetiminin yaptığı açıklamalar da bu sorumsuzluğa ortak olarak, uyarıları görmezden gelerek yapılan değerlendirmelerden oluşursa, sorunlarımızla yüzleşmeyi bırakın, çözüm aşamasına nasıl geçeceğiz?
Sadece yüzde 5 büyüsek bile 500 bine yakın üniversite mezunu gence iş bulamadığımız gerçeği TOBB verimleriyle ortadayken, çeyreklik bazda yüzde 1,1, hadi bir önceki yıla göre yüzde 3,4 olan bir büyümeyle, ülkedeki işsizliğin azaldığı söylemini nasıl açıklayacağız?
Bence rasyonelleşme diye başlayan bu yolculuk, rakamlar üzerinden öyle akıl dışı bir noktaya taşındı ki, Nebati döneminin sözde irrasyonel politikalarının ortaya çıkarttığı faturalarla bir farkı kalmadı.
Belki yöntem ya da yapılan yanlışlar olarak başlıklar değişiyor; ama günün sonunda bireylerden şirketlere, ekonomiden vatandaşlara kadar ortaya çıkan faturanın ağırlığı aynı kalıyor.
Bence yeni dönemin başlığı rasyonelleşme değil, yüzleşme olmalı. Sorunlarıyla yüzleşmeden sebepleri bulamayacağımız bu kadar açıkken, şeffaflığın bir numaralı geçer akçe olduğu bir çağda, halen problemin üzerini örtecek battaniye arıyor olmamız yeterince dramatik değil mi?
İş dünyasından açık dille uyarı geliyor. Finans kesimi enflasyonun gerçeğinin farkında olduğu için baskı yapmayın uyarış veriyor. Merkez Bankası üstü kapalı anlatıyor. Ekonomi yönetimi insanların sokakta yaşadıklarının bile farkın değil. Bu şartlarda büyüme gelse ne olur?


