Çetin Ünsalan Yazdı: Başekonomistler ne diyor?
29 Mayıs 2025Başlığı görünce hemen bizdeki başekonomist aklınıza gelmesin. Konunun bizden biriyle uzaktan yakından ilgisi yok. O kadar yok ki, konularımız, gündemlerimiz, konsantre olacağımız alanlar bile örtüşmüyor.
Dünya Ekonomi Forumu’nun Başekonomistler Görünümü anketinden söz ediyorum. Öncelikle bu belirsizlik dünyasında öngörülerin de şaşırtıcı olmadığını belirtmek isterim. Ekonomide korumacı politikalara yapılan atıftan, büyüme görünümünün kötüleşmesine kadar ortadaki tespitler malûmun ilanı niteliğinde.
Dünya ekonomisinin bir tarafta kızışan ve sertleşen rekabet, öte tarafta dönüşen bir ekonomik sistem, bir yanda jeopolitik riskler diğer yanda tüm bunların getireceği enflasyonist ortam başta olmak üzere ortaya çıkan meseleler çok da tahmin edilen doğrultuda.
Hatta yapay zekânın deformasyona neden olabileceği öngörüsüyle gelen endişeleri bile tahmin etmek mümkün. Önemli olan burada risklerin ve alınması gereken olası tedbirlerin bir kez daha altının çizilmiş olması.
Ama şaşırtıcı olan bu kadar malûm gerçekler ortadayken ve olası riskler şaşırtıcı olmaktan çıkmışken, bizimkilerin halen hiçbir şey olmuyormuş gibi davranması. Kendini dev aynasında görmenin bir neticesi olacak ki, dünyanın bizim etrafımızda döndüğünü, yaşananlardan da risk değil fırsat çıktığını düşünecek kadar kendimizden geçmişiz.
Öncelikle tüm bu gelişmelerin finansmandan ihracat ya da turizm gelirlerine, bankacılık sisteminden bağlılık değil, bağımlılık derecesine getirilmiş bir ekonominin bu kadar ilginç bir özgüveni nereden kaynaklanıyor derseniz, açıkçası ya bilmemekten ya da umursamamaktan derim.
Ülkenin öğrencisinden sanayicisine kadar herkes alarm verirken, yaratılmış göstergeler üzerinden program değil, hikâye yazmak, sonra da kendi oluşturduğun rakamları kanıt gösterip, gelecek projeksiyonu yapıp, sorunları küçümsemek ya da görmezden gelmek çok akıl kârı bir iş durmuyor.
Türkiye’nin bugün baktığınızdan ekosistemden hukuka, finansmandan geçime kadar bir dizi problemini saymamız mümkün. Fakat hepsinden önemlisi, ülkenin asilleri ile vekillerinin arasındaki iletişimin, bağın kopmuş olması ve büyük bir sağırlar diyaloğunun ortasında kalmış olmamız.
Bu haliyle sorunlar daha kronik bir hal alırken, çözümlerin ötelendiği, faturanın ağırlaştığı bir iklim, ülke genelinde bir mutsuzluk havasını da körüklüyor. Şayet bu ülkeye bir iyilik yapmak istiyorsanız, önce ‘ben bilirim’ tavrını bir kenara koyup, insanların size ne anlatmaya çalıştığına kulak vermeniz gerekir.
Ama gerek var mı diye düşünüldüğüne eminim. Çünkü Dünya Ekonomik Forumu’nun Başekonomistler Görünümü’nde sunulan görüşler, endişeler, olası tedbirler ne de olsa dış güçlerin oyunu değil mi? Bizden iyi mi bilecekler ya da slogan olmuş haliyle, ekonominin nasıl yönetileceğini sizden öğrenecek değiliz herhalde. Çok yazık.