Çetin Ünsalan Yazdı: ‘Arz problemi kokuyor…’
29 Temmuz 2025Merkez Bankası tarafından açıklanan enflasyona yönelik anket sonuçlarına göre, yine ortaya konulan beklentiler sahadaki enflasyonun çok altında oranlarla kamuoyuyla paylaşıldı. Bu açıdan baktığınızda şaşırtıcı bir durum yok.
Rakamlarla ilgili tartışma zaten başka bir boyut. Mesele o kadar ilginç bir hal aldı ki, iç detaylarından deşifreye muhtaç bir durum ortaya çıktı. Bu nedenle rakamlara takılmadan eğilimlerin bize anlattığı bir gerçekliğin üzerinde durmak istiyorum.
Piyasanın beklentilerini bir kenara koyuyorum. Çünkü ekonomi yönetiminin söylemlerine ve açıklanan rakamlara uyumlu bir biçimde, beklenti yönetmek üzerine kurgulu bir yapının farklı bir tavır koymasını beklemek zaten şaşırtıcı olurdu.
Ama reel sektörün enflasyonda gerileme beklemesi, hane halkının enflasyon beklentisinin yükselmesi ise çok anlamlı. Hane halkının beklentisi öncelikle, ülkede sahaya çıktığınızda hayat pahalılığının belinin kırıldığına, enflasyonla mücadelede de başarı kazanıldığına dair bir kanaatin oluşmadığını görüyoruz.
Fakat bu tabloda reel sektörün enflasyon beklentisi düşüyor olabilir mi?
Türk Lirası bazında maliyetleri anormal ölçüde artan, bunları fiyatlara yansıtamadığı için sermaye erimesi gerçeği yaşayan, kur bazında ayrıca eriyen, az ya da çok oranlarla Trump tarifeleri nedeniyle maliyetleri artacak olan, tüketimi azaldığı için birim maliyetleri yükselen bir reel sektör hangi mantık ölçüsünde enflasyonun düşeceğinden bahsedebilir?
Üretmek için ithalata bağlı yapısını dikkate aldığınızda, TL maliyetlerinin de yükselmeye devam ettiğini düşündüğünüzde, enflasyondaki düşüşle ilgili geriye tek bir seçenek kalıyor. O da reel sektörün mal ya da hizmet üretmekten imtina edeceğidir.
Bu da piyasada bir arz problemini ortaya çıkaracaktır ki, arz sıkıntısının da talep karşısında düşük kalmasının fiyatları yukarı yönlü baskılayacağı ve enflasyonun yükselişini destekleyeceğini açıktır.
Dönelim hane halkına ve enflasyon beklentisine…
Satın alma gücünü büyük ölçüde yitiren, muhtemelen yeni yılda da istediği maaş ya da ücret artışlarını bulamayacak olan bir tüketicinin, her hafta fiyat artışını yaşamaya devam ederken, tüketimini kıstığını dikkate alırsanız, buradaki öngörünün de birincisi fiyatların düşmeyeceğine dair inançtan, ikincisi de arz sıkıntısından kaynaklanacak bir enflasyon fiyatlamasının ortaya çıkacağından emin olduğuna dair düşüncesini anlıyoruz.
Arz problemi, yani üretimsizlik, yani hacimsizlik enflasyonla birleşirse ne olur? Herkes makyajlanmış gerçekler gölgesinde görmezlikten gelmeye çalışıyor ama bu, adı konulmamış bir stagflasyon riskidir.
Türkiye ekonomisinin bu kadar bütçe açığı, bu kadar satın alma gücünü yitirmiş, borçlu bir tüketici, finansmana sıkışmış ve ödemelerini yapamayan bir reel sektör gerçeği varken, kur riski başta olmak üzere, yönetilmesi gereken başlıklarını üst üste koyduğumuzda sahip çıkması gerekenin mal ya da hizmet üretim ekonomisi olduğu açıktır.
Üretim ekonomisi aktörleri işvereninden çalışanına, tüketicisinden dağıtım kanalına alarm veriyor, ama duymak isteyen yok.