Sosyal Medya

Çetin Ünsalan: Eğitimden kaçan kaçana

21 Temmuz 2025

Ülkede gözümüzün önünde bir sınav tartışması alıp başını gidiyor. Fakat bu konuyu yönetenler sütten çıkma ak kaşıklar. Hiçbir konuda olmadığı gibi bu alanda da bir kusur yok. Oysa geriye dönük baktığınızda o kadar çok yaşanan sorun var ki, bunun içinden hemen inkarla çıkmanın, hatta bir Bakan’a yakışmayacak ifadelerle soruları yanıtlamanın mantığı aranamaz bile.

Dedim ya, her konuda olduğu gibi bu konuda da sütten çıkmış ak kaşıklar. Oysa ne güzel söylemiş Mevlâna: Sütten çıkınca bütün kaşıklar aktır. Önemli olan içinden çıktığın sütü ak bırakmaktır.”

Senelerce sorunsuz bir sınav yapmayı beceremeyenlerin, şimdi çıkıp ‘ne münasebet’ tadında konuşmalar yapması da sanırım ancak zeytinyağı teorisiyle açıklanabilir. Vaka şu ki, ortada bir problem var. Araştırmaya muhtaç bir konu var ki, Bilgi İşlem Müdürü görevden alındı. En azından bir kanaat getirmek için konunun açığa çıkmasını bekleseydiniz. O da mı diğer konulardaki gibi, rahatsızlığı nedeniyle affını istedi?

Neredeyse ülkede vakayı adiye sayılabilecek kadar kimsenin şaşırmadığı bir iddiadan söz ediyorsanız, zaten problem buradan başlıyordur. Yani iddia ortaya atıldığında ‘ihtimal bile vermem, aklımdan geçmez’ diyebilenlerin sayısına bakın ve sorunu görün.

Fakat mesele bundan daha sorunlu bir yapıda. LGS, YKS ya da ‘aşağıdakilerden hangisi aşağıdadır’ veya ‘kimden’ sorusunun hakim olduğu sistemin hepsi için geçerli bir sorun var. Eğitimin ekonomiyle ilişkili olduğunu anlamazsanız, zaten ne eğitim politikanız olabilir; ne öğretim ile eğitimin arasındaki farkı anlayabilirsiniz; ne de nitelikli insan kaynağına sahip olabilirsiniz.

Bu ülkede 2025 YKS’ye YÖK verilerine göre başvuranların sayısı 600 bin kişi azaldıysa, TÜİK verilerine göre gençlerin yüzde 17,7’si eğitimi yarıda bırakıyorsa, bu fotoğrafı okuyamamışsınız demektir.

Hatta bu yüzde 17,7’nin iç açılımları da çok şey anlatıyor. TÜİK verilerine göre bile “Eğitimini yarıda bırakan veya bölüm değiştiren gençlerin yüzde 22,5’i ekonomik nedenler, yüzde 17,2’si eğitim programının beklentisini karşılamaması, yüzde 14,1’i ailevi nedenlerden dolayı, yüzde 11,2’si bir işte çalışmak istediği için eğitimini yarıda bıraktığını veya bölüm değişikliği yaptığını beyan etti.”

Mezun ettikleriniz iş bulamıyorsa, siz onları ‘çalışmaktan umudunu kesmiş’ diye işsiz saymaktan imtina etmiyorsanız, işe başvuranlar köle fiyatı ücretlerle muhatap oluyorsa, bulamayanlar da reel sektörün ihtiyacını karşılamaktan uzaksa, meseleyi yönetememişsiniz demektir.

Neden eğitim ekonomi işidir? Çünkü sizin önce planlı bir ekonominiz olması, hangi meslekten kaç personele ihtiyaç olduğunu, hatta olacağını, değişen mesleklerin yapısını, geleceğin mesleklerin zeminini görüyor ve buna yönelik yönlendirmeler yapıyor, sonra da içteki eğitim kalitesini, zamanın ruhuyla örtüştürüyor olmanız, tüm bunlar için de önce eğitim kadrosunu oluşturmanız gerekir. Bakan’ın üslubuna bakılırsa, durum vahim.

Bunu da her ile sanal ekonomi yaratmak, çocukları işsizlik istatistiklerinden ayıklamak için üniversite açarak, dört duvar okulları, içine eğitim ve eğitimci koymadan üniversite diye adlandırıp, bir de rektör atayarak çözemezsiniz.

Eğitim ile öğretim arasındaki farka, herkesin üniversite mezunu olmak zorunda olmaması gerçeğine, mesleklendirmeye vesaire girmiyorum bile. Belli ki bu bakış açısı, bu üslup ve yönetim sorunuyla o konuları anlatabilmek bile mümkün değil. Çok sade anlatayım. Beceremiyorsunuz.

[email protected]

Tüm Yazarlar

Yazarın Diğer Yazıları