Çetin Ünsalan Yazdı: ‘Para peşinde koşanlar…’
17 Aralık 2025Para peşinde koşanlar ile para kazanmayı hedefleyenler arasındaki farkı biliyor musunuz? Bu fark, bir firmanın, o firmaların sayısına göre sektörlerin, sektörlerin fotoğrafına göre ülkenin reel sektörünün durumunu anlatır.
Para peşinde koşanlar genellikle profesyonel olarak bir yerde çalışacaklarına, kendi işletmelerini açan ve salt hedefi aylık kazanç sağlamak olan, genellikle de bunu arttırmak için her yolu deneyen insanlardan oluşur. Bundan kural dışına çıkmayı kast etmiyorum. Sadece kısa zamanda para kazanmayı hedeflemenin kuralsızlığı, kural görebilme potansiyelinden söz ediyorum.
Paza kazanmayı hedefleyerek yola çıkanların ise, genellikle bir fikri ya da projesi vardır. Muhtemelen yapacakları işle ilgili yol haritalarını oluştururlar; fizibilite yaparlar, üretim ya da ticaret sektöründe olmaları çok fark etmez; genellikle firmalarını büyütmenin peşine düşerler.
Yani bir tarafta kendi mal varlığını arttırma hedefi vardır; diğer tarafta kurulan tüzel kişiliği geliştirmenin amacı taşınır ve elbette kazanç akabinde gelir. Fakat bu fotoğraftaki yüzdeler, genel resimde sizin reel sektör sağlamanızı yapar.
Şimdi dönelim TÜİK verileriyle Türkiye’nin girişimcilik tablosuna… 2024 yılı rakamları baz aldığımızda yeni girişimlerin adresi ticaret, hayatta kalma oranları da yüzde 78. Yani yüzde 22’’yi kaybetmişiz.
Bunu genel tablo içinde oluşturduğumuzda ise aile işletmelerinde 20 – 25 yıl, ülke ortalamasında da maksimum 5 yılda yok olan işletmeler gerçeğiyle karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz.
Bir detaya daha bakalım. Kurulan sanayi işletmelerinin yüzde 57,8’i düşük teknoloji yapılarda odaklanıyor. TİM verilerine baktığınızda ise ihracatçı firmalarımın içinde sürekli ihracat yapanların oranı yüzde 15’leri bulmuyor.
Bu nedenle de Türkiye’nin son 40 yıldır kg/dolar ihracatı 1,4’ü aşamıyor. Orta ve yüksek teknolojideki ürünlerin ihracattaki payı da yüzde 3,5 sınırına demir atmış durumda. Büyük bir sermaye problemi çekiliyor ve genellikle de finansman yöntemleri bilinmiyor.
Finansı yönetmek ile muhasebeyi karıştıran, proje ile fikri birbirine geçmiş yapılar ise, ne yazık ki uzun ömürlü olmadıkları gibi, batış süreçlerinde sağlıklı firmaların da ödemeler zincirini alt üst ederek ekonomiden çekiliyor.
Elbette burada ekonomi yönetimlerinin plansız tavırlarının, teşvik ve hibelerdeki toptancı yaklaşımlarının da rolü var. Ama öncelikle girişimcilikle girişkenliği karıştırmış bir Türkiye fotoğrafının sorgulanması gerekiyor.
Hele ki buna, siyasi argümanlarla ticarete ve üretime atılanları da ilave ederseniz, işte o ülkeden zenginlik, mutluluk ve refah çıkmıyor. İşyeri olan ama iş insanı olamayanlarla, parası olup, zengin olamayanların memleketi haline dönüşüyor. Reel sektöre çok inanıyorum. Ama her şeye rağmen iş yapmak, ticaret ya da sanayicilik değildir. Bu işi düzeltmenin yolunu bulmamız gerekiyor. Bize hevesliler değil, iş insanları lazım.


