Çetin Ünsalan Yazdı: ‘14,5 aylık imtihan…’
24 Temmuz 2025Türkiye üniversite mezunlarının işsiz gezdiği bir ülke özelliği taşıyor. Bunun elbette tek bir nedeni yok. Ama en büyük nedeninin herkesi üniversite mezunu yapan ve her ile üniversite açarak meseleyi kronikleştiren, bunun karşılığından da üretim ekosistemi yaratmayan yanlış ekonomi politikalarının öne çıktığını söylemek mümkün.
Peki iş bulanlar arasındaki durum ne? TÜİK, 2024 yılına ait Yükseköğretim İstihdam Göstergeleri Raporu yayımladı. Raporun detaylarında birçok husus var. Ama en dikkat çekici olan lisans mezunu bir öğrencinin ilk işe başlama süresi idi.
TÜİK’in verilerine göre, üniversiteden mezun olup, ilk işine başlayanların ortalama süresi 14,4 ay. Bir önceki yıla göre değişmeyerek aynı kaldığına göre genelleme yapılabilecek bir orandan söz ediyoruz.
Tüm çalışmanın içinde neden bu dikkat çekici? Öncelikle üniversiteden mezun olanların hemen iş bulamadığının bundan daha net bir kanıtı olamaz. 14,5 ay, yani bir buçuk yıla yakın bir süre ilk işine girmek için başlayan bir genç, öncelikle motivasyonu ve beklentileri kırılmış halde iş hayatına adım atıyor demektir.
Ayrıca iş aramaktan umudunu kestiği sürece yaklaştığı için de verilen ücrete razı olacak kıvama gelmesi anlamına gelir. Peki iş bulanların miktarı ne dersiniz? Kaba bir hesapla bunu da tahmin edelim.
Türkiye, ortalama yüzde 5 büyürse, her yıl üniversitelerden mezun ettiği 1 milyon kişinin en fazla 600 bin kişisine iş bulma olanağına sahip. Buradaki kriter TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun açıklamaları.
Daha önce 800 bin mezun verirken, 500 bin civarına iş bulabiliyordu. 1 milyonda da olsa olsa bu rakam 600 bin kişidir. Bununla birlikte Türkiye’nin uzun süredir yıllık yüzde 5 büyümediğini göz önüne alırsak, rakamın yarı yarıya düştüğünü göreceğiz.
Yani kaba bir hesapla, her yıl işsiz kadrosuna sadece üniversitelerden 600 – 700 bin kişi dahil oluyor demektir. O zaman araya bir soru daha geliyor. Türkiye nasıl işsizliğini düşürüyor? Elbette düşürmüyor, sadece insanları işsiz saymaktan vazgeçti.
Peki bu durum neye yol açıyor? Zaten 14,4 ay ilk kez işe girmek için beklemiş üniversite mezunlarının, yok pahasına ve köle fiyatına çalışmayı kabul etmesi sonucunu doğruyor. Aldığı eğitim, elindeki diploma karşısında teklif edilen rakamların asgari ücretle arasında önemli bir fark olmadığında ne oluyor?
Üniversitede başka bir branş için eğittiğiniz insan kaynağınız, aynı rakamlara, daha az yorulacağı, başka bir işe yöneliyor. O zaman da reel sektör ‘iş beğenmiyor’ savını ortaya atıyor.
Peki bu fotoğrafta hiçbir şeyi düzeltmeden iş beğenmemekten söz edebilir misiniz? Belki kısmen, ama ana sorun olarak değil. Nitekim istihdamda sanayinin payının erimesi, hizmet sektörünün de yüzde 55 ile birinci sırada olması hepsinin sağlaması gibi. Alın size 14,5 aylık imtihanın çıktısı. Sonuç mu? Ülkece sınıfta kaldık.