Çetin Ünsalan yazdı: Ekonomide güvenli, ortaklı, teknolojik vizyon
11 Haziran 2025Dünyada tarifler üzerinden teknoloji ve üretim odaklı ticaret savaşlarının yaşandığı günümüz ekonomisinde, bizde tartışmalı verilerin gölgesinde gerçeğe ulaşamamanın sancıları çekiliyor. Her iki pencereden de baktığınızda dünyanın ekonomik anlamda zorlu bir süreçten geçtiği ve bunun bir süre daha böyle devam edeceği çok açık.
Fakat güncel problemlerin ötesine geçip, yarına ilişkin bakış açılarını geliştirmeyenlerin, ekonomiler normale döndüğünde bile başının beladan kurtulamayacağı çok net gözüküyor. Zira sorunların gölgesinde, eş zamanlı olarak dünya ekonomisinde dönüşüm yaşanıyor. Eş zamanlı bir sanayi devriminin içinde olduğumuzu unutanlar, ne yazık ki yarın da sorun yaşamaya devam edecek.
15 Haziran’da Kanada’da gerçekleşecek olan G7 Zirvesi’nin gündemi de bize bunu doğruluyor. Üç temel konuda odaklanan gündemin, işletmelerin, çalışanların, sektörlerin hatta ülkelerin ders çalışmadığı durumlarda problem yaşayacağı, rekabet edemeyeceği yeni başlıklar olduğunu bilmemiz lazım.
Nedir bu 3 ana başlık? Toplumsal güvenlik, enerji ve dijital gelecek, küresel ortaklıklar… Sadece başlık olarak ifade ettiğinizde kuru bir vitrinlik malzeme olarak kalıyor. Ama detaylarına baktığınızda durum çok da öyle değil.
Mesela toplumsal güvenlikte terör olayları, orman yangınları gibi konular olduğu gibi, siber güvenlik gibi başlıklar da var. Bu hızla dijitalleşen bir ekonominin hangi fırsatları ve tehditleri beraberinde getirdiğinin çok net bir göstergesi.
Enerji ve dijital geleceği de bununla bağlantı okuduğunuzda, yenilenebilir enerji, iklim ve iklim kriziyle birlikte gelecek yeni regülasyonlar, vergiler, tarife dışı engeller, paranın kullanımında getirilen şartları da hesaba katmanız şart.
Dijital gelecek ise sosyal medyanızdan ya da telefonlarınızda oynadığınız oyunlardan ibaret değil. Onları da kapsıyor ama onlarla sınırlı değil. Burada verimliliği, hızı, veriyi, verinin analitik yaklaşımlarla, yapay zekâ gibi teknolojilerle hızla bilgiye çevrilmesi gibi faktörleri gözardı ettiğinizde rekabetçi olunamayacağı ve eski model iş yapış biçimlerinde kalınacağı çok açık.
Yine de bu dönüşümü siyah beyaz yaklaşımlarla değil, dünün tecrübesi ile bezenmiş ama yeni ekonominin kurallarına uyumlanmış versiyonlarıyla tartışmak gerekiyor. Bu aşamada tıpkı yenilenebilir enerjide avantajlı olan ülkemizin, startup yaratıcılığı ve fintechleriyle yeni bir alan açması muhtemel. Ama ne yazık ki halen istenen ekosistemin yaratıldığını söylemek güç.
Küresel ortaklıklar başlığını ise, disiplinler arası oluşturulan, paylaşım ekonomisini esas alan çerçeveden okumak gerekir.
Bunun için de öncelikle verimsiz işletmelerin daha güçlü yapılar haline dönüşmesine sağlamak, birlikte çalışma alışkanlığı kadar iş ortamını da buna uygun hale getirmek, atık yönetiminden hammadde – kreatif ilişkisine kadar işbirliklerini özendirmek, hatta bunu küresel çapta yapmak gibi eğilimleri beslemek gerekir.
Diyeceksiniz ki, ‘bana ne’ ya da ‘böyle gelmiş böyle gider’ değil mi? Ne yazık ki bunu söyleyen firmalar, bireyler ya da ülkeler oyun dışı kalacak. Gelişmeleri onaylasa da, onaylamasa da… Peki tüm bunlar ne kadar gündemimizde? İşte asıl sorun da burada.