FÖŞ yazdırdı: 2026’ya Yatırım Yapmak: Trendler, Beklentiler ve Türkiye’nin Fırsat Temaları
13 Kasım 2025Yapay Zeka’ya aşığım. Artık YouTube videolarımda işlediğim konuları yazılı içerik olarak ilginize sunabiliyorum. Bir taşla iki kuş hikayesi. Eski okurlarım bilir, ben her sene Aralık’ta 2026’yla ilgili öngörüleri yazar, paylaşırım. “Kontra endikatör” lakabı da büyük ölçüde bu yüzden eklendi şanıma. Suçum, tutmayacağını bile uzun vadeli tahminler yapmak.
Bu sefer 2026 kehanetleri araştırmamı Kasım’da başlattım. İşte ilk tahminlerim, okuyup bol bol gülün. Gemini’ya teşekkürlerimle
Küresel Manzara: Finansal Piyasalarda Sınırlı Kriz Riski
Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası ve OECD gibi ulusüstü kuruluşların yayınladığı son raporlar, 2026 yılının ekonomik parametreler açısından 2025’e benzer bir seyir izleyeceğini gösteriyor. Küresel büyümenin yaklaşık %3 gibi hatırı sayılır, ancak tam kapasite altında kalacağı tahmin ediliyor. Enflasyonda ise bölgesel bir ayrışma bekleniyor: Amerika’da enflasyonun bir miktar yükseleceği, diğer büyük ekonomilerde düşeceği ve Çin’de deflasyonist baskıların süreceği öngörülmekte.
BU DA VİDEO
Küresel finansal piyasalar genel olarak etkin çalışırken, gelişmekte olan piyasalara (GOP) yönelik ilgi yüksek seyrediyor; yalnızca hisse senetlerine değil, yerel para biriminden tahvillere bile talep mevcut. Bu nedenle, 2026 yılında gelişmekte olan ülkelerden kaynaklanan majör bir finansal kriz veya bütün piyasaları sarsacak bir çalkantı beklenmemektedir.
Ancak, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) özelinde bir finansal kriz riski hala masada duruyor. Bu, 2007-2008’deki Mortgage krizi gibi reel ekonomiye sıçrayan türden bir krizden ziyade, 1987’deki “Kara Pazartesi” benzeri, finansal piyasalarla sınırlı kalacak keskin bir düzeltme olarak öngörülüyor. Wall Street’in büyük bir düşüş yaşaması, ancak reel sektöre aracılık eden kurumlara sıçramaması bekleniyor; bu tip krizlerde piyasalar genellikle bir yıl içinde toparlanmaktadır.
Bu potansiyel şokun arkasındaki temel nedenler makroekonomik ve jeopolitik dinamiklerdir. Birincisi, yapay zekâ (YZ) sektöründeki beklentiler (hisse senedi fiyatları ve taahhüt edilen yatırım miktarları açısından) bir balon oluşturmuştur. Bu beklentilerin zamanla törpülenmesi gerekmektedir, ki finansal piyasalar genellikle bu tür kötülükleri bir gecede fiyatlama eğilimindedir. İkinci olarak, Donald Trump’ın siyasi hamleleri 2026 Kasım’ındaki ara seçimlere kadar küresel bir belirsizlik kaynağı olmaya devam edecek. Dolardan kaçış eğiliminin sürmesi, ABD tahvil faizlerini yükseltebilir ve ABD Merkez Bankası’nın (Fed) umulduğu kadar faiz indirimine gitmesini engelleyebilir. Muhtemelen 2026’da toplamda sınırlı sayıda 25 baz puanlık faiz indirimiyle yetinilecektir. Ticaret savaşlarının bitmediği ve Rusya-Ukrayna savaşı sona ermediği sürece belirsizliğin süreceği de not edilmelidir.
Dünyada Cazip Yatırım Temaları
Bu karmaşık küresel ortamda, yatırımcıların dikkatini çekmesi gereken belli başlı temalar şunlardır:
Yapay zekâ şirketlerinin çok büyük kârlar elde edeceğine inanılmasına rağmen, mevcut fiyatlamaların bu kârlılığı hak etmediği düşünülmektedir. Bu nedenle, odak noktası YZ’nin tüketimi ve verimliliğine kaymalıdır:
- Ucuz Enerji Üretebilen Şirketler: Yapay zekâ altyapısının akıl almaz miktarda enerji tüketmesi, enerji maliyetlerini düşürebilen şirketleri cazip hale getirecektir.
- Bankalar: “Gölge bankacılık” sisteminde çatlaklar ve temerrütlerin ortaya çıkma olasılığı, geleneksel bankacılık kurumlarına olan ilginin ve karlılığın yükselmesini sağlayacaktır.
- Verimlilik Odaklı Sanayiciler: Finansal teknolojiler (Fintech) yerine, yapay zekâ vasıtasıyla verimliliğini, kalitesini ve üretim maliyetlerini optimize edebilen, bildiğimiz sanayi sektöründeki şirketlerin hisseleri çok cazip hale gelecektir.
- Kripto Paralar: Altının prim yapma potansiyelinin sınırlı (yüzde 10-15 civarında) kaldığı bir ortamda, Bitcoin, Ethereum ve Ripple gibi arkasında sağlam teknoloji olan büyük kripto paraların yüksek oranlarda prim yapması beklenmektedir.
Türkiye Ekonomisi: Zorlu Makro, Çekici Temalar
Türkiye’de ekonomik aktivitenin 2026 yılında çok fazla değişmesi beklenmiyor; büyüme ve istihdam olanakları sınırlı kalacaktır. Enflasyonun bir miktar daha düşeceği, döviz sıkıntısı yaşanmayacağı ve Türk lirasının güçlü kalacağı öngörülmektedir. Uluslararası yatırımcılar açısından en büyük dezavantaj, başta Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ana muhalefet partisi arasındaki gerilim olmak üzere, ülkedeki siyasi belirsizlik ve gerginliktir. Ancak, Mehmet Şimşek’in Ortodoks politikaları sürdürmesi ve güçlü Türk lirasının politik riske karşı en iyi sigorta aracı olduğunun görülmesi halinde, piyasalara bir miktar daha yatırım gelebilir.
Makro dengeler zorlu olsa da, Türkiye ekonomisi için 2026 yılında heyecan verici ve güçlü kâr potansiyeli taşıyan üç ana yatırım teması öne çıkmaktadır:
Türkiye’nin Üç Büyük Yatırım Hikayesi
1. Suriye ve Gazze Yeniden İnşaası
Yakın zamanda ABD ve Türkiye’nin Suriye’de güçlü bir merkezi hükümet kurulması ve ABD’nin Suriye’deki bütün yaptırımları kaldırması veya askıya alması yönündeki fikir birliği, bölge ekonomisi için devasa bir fırsat penceresi açmıştır. Suriye’nin yeniden inşa maliyetinin 300 milyar ila 450 milyar dolar arasında olacağı tahmin edilmektedir. Buna ek olarak, Gazze’nin yeniden yapılandırılması için öngörülen 70 milyar dolarlık bir bütçe de bulunmaktadır.
Bu devasa yeniden yapılanma sürecinin (10 yıla yayılacak olsa bile) aslan payını Türkiye alacaktır. Yılda tahmini 50 milyar dolarlık bir pastadan Türkiye’nin %25’ini alması durumunda bile, bu rakam, ülkenin mevcut 250 milyar dolarlık ihracatına ek 12,5 milyar dolarlık bir büyüme demektir. Bu durum, özellikle o bölgeye yönelik çimento, demir-çelik ve diğer inşaat girdileri üreten bütün şirketlerin çok yakından incelenmesini gerektirmektedir. Suriyelilerin gelirleri arttıkça, Türk mallarına olan tüketim taleplerinin de artması beklenmektedir.
2. Sosyal Konut Projeleri ve İnşaat Sektörü
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iki yıl içinde 500.000 sosyal konut inşa ederek hak sahiplerine dağıtma taahhüdü, inşaat sektörünün 2026’nın en cazip hikayelerinden biri olacağını göstermektedir. Bu taahhüdün, muhtemelen üç yıla yayılarak yılda 160.000-170.000 konut teslimi şeklinde gerçekleşmesi beklenmektedir. Bu, hem ihaleleri alan inşaat şirketlerini hem de onlara girdi sağlayan 27 farklı iş kolunu canlandıracaktır.
Ancak, yatırımcılar için önemli bir uyarı da bulunmaktadır: Yatırım amacıyla konut alımı cazip olmayacaktır. Yılda yüz binlerce sosyal konutun piyasaya sürülmesi, öncelikle kiraları düşürecek, ardından kiralık konut tutan yatırımcıların satışa geçmesini tetikleyerek konut fiyatlarını aşağı çekecektir.
3. Savunma Sanayii ve Nadir Toprak Elementleri
Türkiye’nin yatırım gündemindeki diğer iki heyecan verici tema, teknoloji ve güvenlik alanlarında yoğunlaşmaktadır.
- Nadir Toprak Elementleri (NTE): Türkiye’nin ekonomik olarak işlenebilir büyüklükte büyük bir NTE rezervine sahip olduğu teyit edilmiştir. Yeni teknolojilerin girdisi olan bu minerallerin saflaştırılması ve piyasaya sürülmesi için yurtdışından bir kalite sertifikasyonu beklenmektedir. Bu sertifikanın gelmesiyle bu alana büyük bir uluslararası ilgi olacağı düşünülüyor. Gelecekte, şu anda bu cevherleri işleten Eti Madencilik’in halka arz edilmesi gündeme gelebilir; bu, hem sermaye sağlaması hem de Türkiye’nin geleceğini değiştirecek bir alanda halkın pay sahibi olmasını sağlaması açısından önemlidir.
- Savunma Sanayii: Avrupa ülkelerinin savunma harcamalarını artırma kararları, Türk şirketleri için büyük bir ihracat potansiyeli yaratmaktadır. Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi’nin muhalefetine rağmen, Türk savunma sanayi şirketleri ihalelere doğrudan girecek veya Avrupa’da şirket satın alarak Avrupalı kisvesiyle ihracat yapmaya başlayacaktır. Bu nedenle, savunma sanayii ile ilgili bütün şirketlerin diğerlerine nazaran daha iyi prim yapması beklenmektedir.
Sonuç: Seçici Olmak ve Bankaları İzlemek
Klasik makro manzaraya dönüldüğünde, bankaların hala önde olacağı görülmektedir. Tahminlere göre, Merkez Bankası’nın politika faizini 2026 sonunda %32’ye (mevcut seviyeden 750 baz puan aşağıya) çekmesi beklenmektedir. Faizlerin aşağı gelmesi ekonomiyi canlandırsa da, likidite kontrolleri ve daha dar bütçe açıkları banka dışındaki oyun alanını kısıtlayacaktır.
Borsa İstanbul (BIST 100) için önümüzdeki 12 ay sonunda %30 civarında bir prim yapması beklense de, bu oran mevcut TL mevduat faizleriyle karşılaştırıldığında kârlı bir yatırım değildir. Dolayısıyla, yatırımcıların yüksek getiri elde etmek için çok seçici davranması ve özellikle inşaat girdileri, savunma sanayii, bankacılık ve yeni kurulan girişim fonlarına odaklanması gerekmektedir. Girişim fonları, bireysel yatırımcılara çok küçük kuponlar halinde arz edilebilir ve portföylerde bir miktar risk dağıtımı için bulundurulmalıdır.
Atilla Yeşilada ve Güldem Atabay tarafından kaleme alınan özel raporlarımıza abone olmak ister misiniz? Raporlarımız kurumsal müşterilere yöneliktir. Abonelik ücretlidir. Koşulları öğrenmek için bize e-mail atın: [email protected]
