Sosyal Medya

Çetin Ünsalan:  Jeopolitik riskler sürecek öngörüsü

22 Haziran 2025

Herkes hem bizde hem de dünya ekonomisinde nasıl bir yol alınacağına dair öngörülerde bulunmaya çalışıyor. Elbette iş yapanların da, vatandaşların da bunun yanıtını aramasından daha doğal bir şey yok.

 

Bölgemizde alevlenen İran – İsrail hattında yaşananlar, ABD’nin son müdahalesi, Hürmüz Boğazı ekseninde yaşananlar son derece endişe verici olmakla birlikte zaten, İsrail – Filistin, Rusya – Ukrayna gibi lokasyonlarda yaşananların üzerine gelmiş, Trump’ın gümrük vergileriyle perçinlenmiş bir kaosun üzerine atılmış benzin gibi.

 

2025 yılının çok daha iyi olacağını söyleyerek, siyasi sorunlara bile gerek kalmayacak kadar riskli bir yılı algıya çevirmeye çalışanların, şimdi 2026, hatta yılın ikinci yarısı için benzer söylemleri geliştirmesi ise sadece bir temenniden ibaret.

 

Çünkü İran – İsrail hattında yaşananlar, sadece nükleer bomba ile ilgili değil. İşin içinde siyasi hesaplar kadar, paylaşım savaşlarının da bir rolü var ve kimse meselenin bu boyutuna bakmıyor. Gelişen teknolojiyle birlikte artan enerji ihtiyacında nükleer enerji önemli bir seçenek olarak duruyor.

 

Ama burada da akıllar karıştırılıyor. Çünkü 10 sene öncesinde bile Fransız bilim dergilerinde yeni nesil nükleer tesislerin yeşil hidrojen temelli olacağı, hatta yapıldığı konuşulurken, konu atom bombası korkusu kullanılarak uranyum temelliler üzerine şekilleniyor.

 

Teknolojik gelişim, yapay zekâ gibi faktörler elektrik ihtiyacını önemli ölçüde arttıracakken, bunu temin etmek de rekabetin bir şekli haline dönüştü. Yani paylaşımda söz sahibi olmak isteyenler, kendilerinden başkasının nükleer silaha sahip olmasıyla değil, onun elektrifikasyon teknolojilerinde enerji konusunda geride kalması, bağlantılı olarak bu teknolojiyi maliyetli kullanması konusunda da hedefler taşıyorlar.

 

Peki diyelim ki aklıselim hakim oldu ve İran – İsrail kavgası bitti. Paylaşım tamamlanmadan jeopolitik risklerin ve maliyetlerin ortadan kalkacağını mı düşünüyorsunuz? Ne yazık ki bu çok gerçekçi bir yaklaşım olmaz.

 

Tüm jeopolitik risk vakaları sonuçlansa bile, risk algısıyla elde edilen ekonomi ve paylaşım savaşı devam edecek, bunun maliyetlenmesi, belirsizliği ve öngörü problemi ortadan kalkmayacaktır. Bu sayede silah ve benzeri pazarları diri tutarsınız.

 

Hatta rezerv para tartışmasının yapıldığı bir süreçte, dijital ödeme sistemleri başta olmak üzere alternatiflerin gündeme gelmesini de göz ardı etmemelisiniz. Tüm bunlar risk algısını yükseltiyor. Böyle durumlarda en iyi gösterge nedir? Altın… Hem bireysel anlamda, hem de ülkelerin merkez bankalarının alımlarında bunun sağlamasını yaparak riskin yolculuğu hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz.

 

O zaman sağlamasını Dünya Altın Konseyi’nin, merkez bankaları ile yaptığı anketin sonuçlarına bakarak yapalım. 73 merkez bankası yetkilisi ile yapılan ankete göre, merkez bankalarının yüzde 95’ini altın rezervlerini arttıracağını söylüyor. Bunun en net anlamı nedir? Jeopolitik riskler devam edecek. Hesabınızı buna göre yapın.

 

[email protected]

 

Tüm Yazarlar

Yazarın Diğer Yazıları