Atilla Yeşilada: IMF Dünya Ekonomisi İçin Ne Dedi?
14 Ekim 2025IMF yılın 3cü Küresel Görünüm Raporunu parça parça yayınlıyor. Basınımız genelde Türkiye faslını tercüme eder. Bu makalede ben ChatGPT’nin de desteğiyle IMF’nin dünya genel için yorumlarını nakledeceğim.
IMF 2025 ve 2026 için oldukça yükse atıl kapasiteye denk gelen büyüme oranları tahmin ediyor. Kurum da Dünya Bankası gibi Ticaret Savaşları’nın acısının 2026’da çıkacağı görüşünde. Kaynak olarak aldığım IMF blogunda, enflasyon tahminleri yok. Eğer Ticaret Savaşları sürecekse, ABD’de enflasyon yükselecek, Çin de ise deflasyon derinleşecek. Daha da ötesi, Çin deflasyonu ondan ithalat yapan orta ve küçük ölçekli ülkelerde ödemeler dengesi sorunları yaratabilir. Yapay Zeka hala kurtarıcı rolünde, ama blog bu eşsiz devrimin finansal boyutuna değinmiyor. YZ devrimi piyasalarda balon yaratıyor. Bunun patlaması halinde büyük servet kaybı yaşanıp, GSYH’yi azaltır. Elden geldiğince yolun ortasında yazan IMF söylemiyor, ama 2026’nın çok çalkantılı geçmesi yüksek ihtimal. Kırılma noktası Fed’in faiz indirimlerini bitirip, doların yeniden değer kazanması olacaktır.
Şimdi dönelim bloga:
Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) yayımladığı son blog yazısına göre, Nisan ayında ABD’nin uygulamaya koyduğu kapsamlı gümrük tarifeleri küresel ticareti sarsmış olsa da, dünya ekonomisi şimdilik en kötü senaryodan kaçınmayı başardı. Ancak bu sakinlik, benim değerlendirmeme göre, kalıcı bir istikrardan çok geçici bir nefes alma dönemi anlamına geliyor.
IMF, altı ay sonra yaptığı analizde küresel büyümenin tahmin edilenden daha az yavaşladığını bildiriyor. Küresel ekonomi için 2025 yılı büyüme tahmini yüzde 3,2, 2026 yılı için ise yüzde 3,1 olarak açıklandı. Bu, bir yıl öncesine göre yalnızca 0,2 puanlık bir aşağı revizyon anlamına geliyor.
Diplomasinin sağladığı geçici sükûnet
Bu göreli istikrar, aslında diplomasi ve şansın bir ürünü. ABD, tarifeleri açıkladıktan sonra birçok ülke ile yan anlaşmalar yaptı, muafiyetler tanıdı. Diğer ülkeler de misillemeden kaçındı ve ticaret sistemini büyük ölçüde açık tuttu.
Şirketler ise olağanüstü bir hızla tedarik zincirlerini yeniden düzenleyip ithalatlarını öne çekerek yeni koşullara uyum sağladı.
Ancak bu, küresel ekonominin bağışıklık kazandığı anlamına gelmiyor. ABD’nin etkin gümrük vergisi oranı hâlâ yüksek, ve korumacılığa yönelik siyasi iştah azalmış değil. IMF’nin de belirttiği gibi, ticaret savaşlarının tam etkisi zaman içinde ortaya çıkar. Bugün fiyatlarda sınırlı artış görünse de, önümüzdeki dönemde maliyetlerin tüketiciye yansıması kaçınılmaz.
ABD’de iç dengeler, Çin’de kırılgan direnç
ABD’de sıkılaşan göçmen politikaları, iş gücü arzını daraltarak ek bir arz şoku yaratıyor. Şimdilik, zayıflayan işgücü talebi ve gevşek finansal koşullar bu baskıyı hafifletiyor. Ayrıca yapay zekâ yatırımlarındaki patlama ekonomiyi desteklemeye devam ediyor.
Çin ise zayıf yuan, ihracat yönünü Asya ve Avrupa’ya çevirme stratejisi ve kamu destekleriyle süreci göğüslüyor. Almanya’nın mali genişlemesi de euro bölgesinde büyümeyi bir miktar destekliyor.
IMF’ye göre gelişmekte olan ülkeler, daha yumuşak dolar ve son yıllarda güçlenen ekonomik kurumlar sayesinde dirençli kalmayı sürdürüyor.
Buna rağmen, ikinci yarıda büyümenin yavaşlaması ve enflasyonun daha yüksek seyretmesi bekleniyor. ABD dâhil, pek çok ülke “klasik arz şoku” görünümü veriyor: düşük büyüme, kalıcı enflasyon.
Dört büyük risk IMF raporunda öne çıkıyor
IMF’nin altını çizdiği ve benim de katıldığım dört temel risk mevcut:
1. Yapay zekâ balonu
Yapay zekâ yatırımları tıpkı 1990’ların internet balonuna benzer bir coşku yaratmış durumda. Aşırı iyimserlik hisse senetlerini ve tüketimi şişiriyor. Ancak bu beklentiler boşa çıkarsa, ani bir düzeltme küresel piyasaları sarsabilir.
2. Çin’in yapısal sorunları
Emlak balonunun patlamasından dört yıl sonra bile Çin’in gayrimenkul sektörü hâlâ kırılgan. Kredi talebi düşük, yatırım zayıf ve borç-deflasyon tuzağına düşme riski yüksek. Elektrikli araçlar ve güneş panellerine verilen büyük sübvansiyonlar kısa vadeli verimlilik sağlasa da, kaynak dağılımını bozarak toplam verimliliği sınırlıyor.
3. Mali baskı ve borç tuzağı
Gelişmiş ülkeler dahil birçok hükümet artan borçlanma maliyetleriyle karşı karşıya. Savunma, iklim ve sosyal harcamalar bütçeleri sıkıştırıyor. IMF, düşük gelirli ülkelerin yardım akışlarındaki azalmadan dolayı daha büyük toplumsal gerilimler yaşayabileceği uyarısında bulunuyor.
4. Kurumsal bağımsızlık tehdit altında
Kamu borcu arttıkça, merkez bankalarına “faiz indir” baskısı artıyor. Bu baskılara boyun eğilmesi, kısa vadede büyümeyi desteklese de, uzun vadede enflasyon beklentilerini kalıcı olarak bozar. IMF’ye göre bağımsızlık, fiyat istikrarı için vazgeçilmezdir.
Çözüm: Güven, öngörülebilirlik ve reform
IMF’nin mesajı açık: Politika belirsizliği azaltılır, tarifeler düşürülür ve ticaret anlaşmaları netleştirilirse, küresel büyüme kısa vadede yüzde 1 artabilir.
Buna yapay zekânın doğru çerçevede yönlendirilmesi de eklendiğinde, dünya ekonomisi yeni bir büyüme ivmesi yakalayabilir.
Benim kanaatime göre, bu sürecin temeli güven ve tutarlılıktır.
Maliye politikaları daha disiplinli, kamu harcamaları daha verimli hale getirilmedikçe özel yatırımlar artmaz. Para politikası da bağımsız ve şeffaf kalmalı; enflasyonla mücadeleden taviz verilmemeli.
Kısa vadeli kriz yönetimi elbette gerekli, ancak asıl mesele geleceğe yatırım yapmak. Eğitim, altyapı, teknoloji ve yönetişim alanlarında uzun vadeli reformlar yapılmadıkça, üretkenlik artışı kalıcı hale gelemez.
Sonuç: Dünya nefes aldı ama hâlâ kırılgan
IMF’nin uyarısı net: Küresel ekonomi, şimdilik sert bir düşüşten kaçındı, ancak bu kırılgan denge uzun ömürlü olmayabilir.
Liderlerin bugünkü sakinliği kalıcı reformlara dönüştürüp dönüştüremeyeceği, önümüzdeki on yılın kaderini belirleyecek.
Atilla Yeşilada ve Güldem Atabay tarafından kaleme alınan özel raporlarımıza abone olmak ister misiniz? Raporlarımız kurumsal müşterilere yöneliktir. Abonelik ücretlidir. Koşulları öğrenmek için bize e-mail atın: [email protected]