FÖŞ yazdı: Merkez Bankası, CHP Davası, Piyasaların Kader Haftası
20 Ekim 2025
Pazartesi sabahı 04:00’te uyandım, kafa leş gibiydi. Gündemi okumaya başladım, kelek. Dişe dokunur bir madde yoktu. Çok telaşlandım. Saat 05:05’te bir Tweet attım: “Saat 05:05, hâlâ operasyon haberi yok. Bu koskoca ülkede evi basılacak tek bir suçlu bulunamıyor mu?” Saat 07:00 gibi Koç Holding iştiraki Divan Otelleri Genel Müdürü, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) yolsuzluk soruşturmasıyla ilgili olarak ifadeye çağrıldı. Neyse ki, gözaltına alınmadı. Yoksa, büyük şirketlere de operasyon çekilip, özel sektörün de siyaset gibi hizaya çekileceği kaygısıyla Borsa 9 bin puana kadar inerdi.
Borsa bugün muhteşem bir performans gösterdi. Ben buna neden olacak temele bir gelişme bulamadım. Üçüncü çeyrek kârları yine vasat çıkacak. Belki, CHP’nin “mutlak butlan”a uğramayacağına dair bir haber yayıldı ya da yabancı bir fon yüksek dozda alım yaptı. Neyse ne, ama ben size garanti ediyorum, Borsa’da ralli filan başlamadı. Aksine, Temmuz zirvesinden sonra başlayan kademeli çöküş yıl sonuna kadar sürecek. Yükselişin bu haftayı dahi çıkaracağına emin değilim, makalenin konusu da bu.
Perşembe TCMB Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı, Cuma günü CHP büyük kurultay davası önümüzdeki haftaya “kader haftası” yakıştırmamı hak ediyor neden oldu. CHP davası hâlâ ertelenebilir, ama bence mutlak butlan kararı çıkacak ve parti Kemal Kılıçdaroğlu’na devredilecek. Biraz sıra atlayalım: Enflasyonda gözle görülür bir iyileşme olmaksızın PPK 150 baz puan faiz indirimine gidecek. Fakat, PPK tutanaklarında Aralık toplantısı için ne ipuçları verileceği çok daha önemli. Gittikçe yükselen siyasi gerginlik ortasında TCMB’nin yılın son ayında da faiz indirimlerini sürdürmesi, kredibilitesine zarar vereceği gibi, ekonominin yılbaşı zamları nedeniyle en azından 2026’nın ilk yarısında aşırı ısınıp enflasyon üretmesine neden olabilir.
Ne olacak bu CHP davası?
Işık hızıyla değişen gündem ortasında 24 Ekim CHP kurultay davası unutuldu gitti. Belki Erdoğan’ın hedefi de buydu. Bu davadan karar çıkar mı, nasıl çıkar ve sonra ne olabilir sorularına verdiğim tereddütlü cevaplarla başlayayım.
Öncelikle, dava bir kez daha ertelenebilir. Bu dava birçok başka mahkemeden gelecek kararlara endeksli, fakat asıl karar verici Erdoğan. O zaman Erdoğan’ın stratejisini yorumlamaya çalışayım.
Erteleme kararı: Mahkeme geçen hafta duruşmanın daha büyük bir salona taşınması için yapılan başvuruyu reddetti, fakat bir önceki erteleme kararının gerekçesi olan “dosyada eksiklerin bulunması ve diğer mahkemelerden istenen dosyaların (ceza davası dosyası gibi) beklenmesi” bir kez daha erteleme gerekçesi olarak kullanılabilir. Belki biraz komplo teorisi gibi gelebilir ama CHP’nin kış aylarında yapacağı mitinglerde Ekrem İmamoğlu’nun mağduriyetinin yanı sıra ekonomik sıkıntılara bulduğu çarelere de öncelik verecek olması, Erdoğan’ın “Ankara’ya gel, orada siyaset yap” davetine olumlu cevabı olabilir. Erdoğan, İmamoğlu’na desteğin dozunun düşürülmesi karşılığında davayı erteletebilir.
Mutlak butlan kararı: Daha Perşembe günü İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi, CHP olağan il kongresine itiraz etti, Yüksek Seçim Kurulu (YSK) geri çevirdi. Yani Erdoğan’ın CHP’yi işlevsiz hâle getirme planından geri adım atması söz konusu değil. Erdoğan, önce Yavaş’ı halledip, sonra CHP kurultay davasıyla bu işlevsizliği sağlamaya yönelebilir. Fakat önce partiyi Kemal Kılıçdaroğlu’na devredip, sonrasında Yavaş’a dönmesi daha olası. Öncelikle, Afyonkarahisar Büyükşehir Belediyesi’nin açıklamasından öğreneceğim üzere, Kılıçdaroğlu’nun hâlâ bir tabanı var ve uzun süre de başkanlıkta kalmayı planlıyor. Partinin başına geri dönerse, CHP Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ile değil kendi iç kavgasıyla enerji yitirecek.
Bu ortamda Yavaş’ın görevden alınması ve Kılıçdaroğlu’nun söylediği öne sürülen “tutuklu Büyükşehir Belediye Başkanı aklansın da gelsin” duruşuna geçmesi, partiyi iyice hırpalar ve Yavaş’ın görevden alınmasına doğacak sokak tepkisini azaltabilir. Daha önce de yazdım: Bana göre Yavaş görevden alınmadan önce kendisine bağımsız kalma ve/ya bağımsız aday olarak cumhurbaşkanlığı yarışına katılma önerisi sunulacak. Eğer parti Kılıçdaroğlu’na iade edilirse, ondan hiç hoşlanmayan Yavaş’ın partiden ayrılması daha kolay ve halka anlatılabilir olabilir.
TCMB faiz kararı: Şahin mi, güvercin mi, göreceğiz
Karahan ve Şimşek Washington mesajlarında, bu yıl TÜFE %30’un altına düşmeyecek olsa da para politikasının hâlâ sıkı durduğunu ve mücadelenin süreceğini vurguladılar. Ancak her ikisi de Eylül’de başlayıp Ekim’de de sürmesi beklenen kıpırdanmanın, mevsimsel ve manşet dışı nedenlerden kaynaklandığını inatla savunuyor. Örneğin Karahan, finansal derinleşmenin (ticari işlemleri bankalar vasıtasıyla yapmak) iç talebi olduğundan yüksek gösterdiği kanaatinde.
Ek olarak, son birkaç toplantıda PPK piyasa beklentisi kadar kesinti yaptı. Bu beklenti hâlâ 150 baz puan. Maalesef enflasyon gerçekleri Şimşek–Karahan teziyle uyumlu değil. Akbank Nowcast’e bakayım:
“Akbank Ekonomik Araştırmalar, Ekim ayı için medyan ve ortalama enflasyonu %2,9, kendi tahminini ise %2,8 olarak açıkladı. Bu tahmine göre, yıllık enflasyon oranı %33,2 seviyesinde gerçekleşerek eylül ayındaki %33,3 düzeyine yakın kalacak. TCMB’nin Ağustos ayı Enflasyon Raporundaki Ekim tahmin bandı:
- Orta nokta: %30
- Üst sınır: %32
Banka, yıl sonu için mevcut tahmin aralığının (%25–29) Kasım raporunda yukarı yönlü revize edileceğini, kendi tahminlerinin ise %32 seviyesinde olduğunu bildirdi. Mevsimsellikten arındırılmış veriler, Ekim ayında aylık enflasyonun %2,4 civarında olacağını gösteriyor. Bu oran eylüle göre hafif bir gerilemeye işaret etse de fiyat artışlarının hâlen yüksek seyrettiği vurgulandı”.
BETAM’a göre, 2025’in üçüncü çeyreğinde GSYH %1,1 hızında, yıllık ise %5,3 büyüyecek. Bu tempo enflasyonisttir ve orta vadede cari açığı da yukarı iter. Açıkçası, iç talebin yavaşladığına dair tek kanıt Bloomberg HT’den geliyor:
“Bloomberg HT Tüketici Güven Ön Endeksi Ekim ayında bir önceki ayın nihai endeksine göre %6,90 oranında düşerek 65,54 değerini aldı. Diğer taraftan, içinde bulunulan dönemin dayanıklı tüketim malları ile otomobil ve konut alımı için uygunluğunu ölçmeye çalışan Bloomberg HT Tüketim Eğilimi Ön Endeksi de %8,69 oranında gerileyerek 72,53 oldu”.
Bence bu veri, iç talebin durulduğuna inanmak için yetersiz. Ekim konut satışları rekor kırarken, ipotekli satışlar yıldan yıla %37 yükseldi. Başka bir deyişle, konut alıcısı reel fiyatların çok düşük olduğuna inanıyor. Eğer faizler daha da düşerse, yeni bir konut balonu, inşaat furyası ve yeni enflasyonist rüzgârlar oluşabilir.
100-150 baz puan faiz indirimi ekonominin çarpık dengelerini sarsmaz, ne de olsa BEKLENTİ enflasyonu GERÇEKTEN düşüyor ve seneye de bugünden bir tık daha düşük olacak. Ancak yılbaşı zamları belirlenmeden, siyasi risk primi daha doğru ölçülmeden ve en önemlisi yerleşiklerin döviz talebi netleşmeden aralıkta yapılacak bir faiz indirimi hem ekonomide aşırı ısınmaya hem de dolarizasyonun artmasına neden olabilir.
Benim temel senaryom şöyle:
TCMB 100 baz puan faiz indirimiyle yetinecek. CHP de Kemal Kılıçdaroğlu’na devredilecek. Cuma sabahı Borsa’da banka hisselerinde satışlar dibe doğru ikinci vitesle ilerlerken, CHP davası kararı gelecek. Döviz düşmeyecek ve Borsa’da bir “aman ne bana lazım” satışları olacak. Bunlar bir haftada biter. Bu güzel millet demokrasiye gerçekten sahip çıksaydı, Erdoğan-Bahçeli bugün muhalefette olurdu. Kemal Kılıçdaroğlu komplosunu da unutup gideriz. Ama, hiç beklemediğim şirketlere operasyon çekilip, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na (TMSF) devredileceklerini, yatırımcının her sabah titreyerek soğuk terler içinde uyanıp “Bu sabah kime saldıracaklar” diye mal satacağını düşünüyorum.
Atilla Yeşilada ve Güldem Atabay tarafından kaleme alınan özel raporlarımıza abone olmak ister misiniz? Raporlarımız kurumsal müşterilere yöneliktir. Abonelik ücretlidir. Koşulları öğrenmek için bize e-mail atın: [email protected]