Sosyal Medya

Döviz

Dolar/TL neden yükseliyor, liranın değer kaybı niçin hızlandı?

Aralık ayında Dolar/TL kurunun 18'e ulaşması sonrasında devreye sokulan Kur Korumalı Mevduat (KKM) sistemi ile kısmen sakinleşen ve 12 TL seviyelerine kadar düşen kur, tekrar 17,24'ü aştı...

Dolar/TL neden yükseliyor, liranın değer kaybı niçin hızlandı?

Aralık ayında Dolar/TL kurunun 18’e ulaşması sonrasında devreye sokulan Kur Korumalı Mevduat (KKM) sistemi ile kısmen sakinleşen ve 12 TL seviyelerine kadar düşen kur, tekrar 17,24’ü aştı.

KKM’ye dair endişelerimi daha ilk yürürlüğe girdiği sırada da paylaşmıştım. O yazıda kötü senaryoyu şu şekilde tanımlamıştım:

“Kötü senaryoda KKM döviz talebindeki artışı durduramaz. Bu durumda kur artışı Hazineyi ve TCMB’yi ciddi bir genişleme zorunda bırakır. Şayet vergilerde bir artış olmazsa (ki seçim öncesi bu olasılık yok denecek kadar az) bütçe açığı artar. Bu durum, sonu hiperenflasyona kadar giden bir süreçle sonuçlanabilir.”

Bugün geldiğimiz nokta kötü senaryoyla oldukça uyumlu. KKM’nin Hazine’ye yüklediği ek yük 157 milyar TL olarak hesaplanıyor. Enflasyon resmi rakamlarla yüzde 74 seviyesine ulaştı, ileriye yönelik beklentiler daha da artacağını gösteriyor. KKM’nin kuru tutmakta giderek zorlandığını görüyoruz.

Peki kurdaki değer kaybı hafta başından beri neden ivmelendi?

Bu soruya cevap ararken, KKM’nin sürdürülebilirliğine dair endişeler, artan cari açık, giderek sıkışan global piyasalar gibi hep konuştuğumuz kırılganlıklara ek olarak hafta başında gelen iki önemli siyasi demecin altını çizmek isterim.

Zira her iki demeç de politika duruşunda geri adım atılmayacağına, mevcut enflasyonist baskıların artarak devam edeceğine, bu durumun da kuru zorlayacağına işaret ediyor.

1: Faiz indirimlerinin devamı geleceği sinyali

Cem Çakmaklı ve Gökhan Şahin Güneş’le beraber yaptığımız araştırma sadece faiz indirimi değil, faiz indiriminin geleceğine dair sinyallerin bile kurda bir zayıflama yarattığını, tahvil faizlerini yükselttiğini gösteriyor. Çünkü piyasalar faiz indirimi sonrası enflasyonun ve genel risk priminin artmasını bekledikleri için bu olumsuz tablonun TL’yi zayıflatmasını bekliyorlar. Bu yüzden hükümet kanadından gelen “faizler düşmeli” demeçlerini takiben dolar/TL kuru yükseliyor. 2017 öncesinde faizlerin inmesi gerektiğine dair siyasi demeçleri takiben TL ortalama yüzde 20 değer kaybederken bu rakam ilerleyen yıllarda yüzde 30’a çıkıyor. Yani siyasi baskıların birikimli etkisi Merkez Bankası kredibilitesinde daha ağır bir erozyon yaratarak olumsuz fiyatlamayı da artırıyor. 6 Haziran’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Faizi düşürmeye devam edeceğiz” demecini bu açıdan değerlendirdiğimizde piyasaların geçmişte verdiği tepki ile tutarlı hareket ettiğini gözlemliyoruz.

2: ‘Enflasyonla beraber büyüme’ tercihi

Geçen günlerde Hazine ve Maliye Bakanı Nebati, “enflasyonla birlikte büyümenin” siyasi bir tercih olduğunu söylerken “Yoksa enflasyonu düşürmek için çok sert tedbirler alabilirdik. Yüksek faiz artışı yapardık” ifadesini kullandı. Nebati’nin bu sözlerinin olumlu ve olumsuz iki boyutu var.

Olumlu tarafından bakacak olursak bakanın sözleri hükümetin duruşunda oldukça “ortodoks” bir dönüşe işaret ediyor. Enflasyonu düşürmek için yapılması gerekenin faizleri yükseltmek olduğunu, ancak faiz artışı ekonomiyi yavaşlatacağı için hükümetin bunu tercih etmediğini söylüyor.

2021’in son çeyreğinden itibaren 5 puanlık faiz indirimine gidilirken hükümet kanadı ve Merkez Bankası bu şekilde enflasyonun da düşeceğini iddia eden “heteredoks” bir anlayışı savunmuştu. Dünya genelinde uygulaması olmayan ve iktisat disiplinine ters düşen bu görüş maalesef enflasyonu düşürmedi. Ortodoks politikaların öngördüğü şekilde enflasyonda çok ciddi bir artış ile sonuçlandı.

Kısa vadeli ‘kılıf’ geri tepebilir

Geçen günlerde Koç Üniversitesi-TÜSİAD Ekonomik Araştırma Forumu olarak düzenlediğimiz etkinlikte politika faizi ve enflasyon arasında pozitif bir ilişki olduğunu iddia eden Neo Fisher yaklaşımının fikir önderlerinden Profesör John Cochrane’i ağırladık.

Prof. Cochrane de söz konusu yaklaşımın orijinal Fisher eşitliğinde olduğu gibi uzun vadeli bir ilişkiye işaret ettiğini ve kısa vadeli politika hamlelerini motive etmek için bir “kılıf” olarak kullanılmasının geri tepebileceğini, teori ile uyuşmadığını not etti.

Bakan Nebati’nin sözlerini bu açıdan değerlendirdiğimde, hükümetin Türkiye’de zaten yanlış yorumlanmakta olan Neo Fisher yaklaşımından vaz geçtiği sinyalini verdiği için olumlu bir gelişme olarak görüyorum. Ortodoks politika anlayışında buluşmak şüphesiz ki bir ilerleme. Ancak yine ortodoks iktisat politikası “enflasyon ile beraber” büyümenin son derece riskli olduğuna işaret ediyor.

Türkiye’deki enflasyonun iki nedeni

Ülkemizde tecrübe ettiğimiz enflasyon iki temel sebepten kaynaklanıyor. Arz yönlü baskılar esasen faizin düşük kalması sonucu TL’nin zayıflaması ile ithal ettiğimiz ara malı fiyatlarındaki artışı yansıtıyor. Talep yönlü baskılar ise düşük faizin borçlanma ve harcamaları teşvik etmesinin bir sonucu. Yani her iki sebebin kökünde de düşük faiz tercihi yatıyor. Enflasyon bir ekonominin “yavaşla” sinyalidir, kendi kendini soğutma çabasıdır. Ortodoks anlayışta merkez bankaları enflasyonist baskılar arttığında faizleri yukarı çekerek ekonominin bu çabasına destek verirler. Çünkü ancak o zaman enflasyonu kalıcı hale getirmesi engellenir. Aksi takdirde talep yavaşlasa da enflasyon kendi kendine düşmeyecektir.

Yangına körükle gitmek

Eğer “enflasyonla beraber büyüme” tercihi yapılırsa bu durum kısa vadede ekonominin kendi kendini soğutma çabalarını baskılamaya çalışır. Yükselen enflasyon talebi geri çekerken düşük faiz ortamı talebi tekrar canlandırmayı dener. Yani ortodoks anlayış enflasyon yaşanan ülkeyi soğutmak gerektiğini söylerken “enflasyonla beraber büyüme” çabası yangına körükle gitmek anlamına gelir.

Toparlayacak olursak, yüksek enflasyon ortamında hükümet kanadının faiz indirimleri ile büyümeyi desteklemeye devam edeceği sinyalleri hiperenflasyon endişelerini artırarak piyasalardaki tedirginliği artırıyor. Sürdürülemez ve sonu belirsiz bir yolda devam edildiği inancının altını çiziyor.

Yoksullaşan halk tüketemez

Son söz olarak bir noktanın tekrar altını çizelim. Şüphesiz hiçbir ülke ekonomisini gereksiz yere daraltmak, istihdamı azaltmak istemez. Ancak enflasyon nüfusun yüzde 100’üne yoksullaşma olarak yansırken “enflasyona rağmen büyüme” çabası işsizlik oranında birkaç puanlık bir azalışın ötesinde fayda sağlamaz. O fayda da giderek azalır, çünkü enflasyonla büyüme sürdürülemez. Yoksullaşan halk tüketemez, enflasyon ortamı yatırımcıyı ürkütür. İşte bu nedenlerle ortodoks iktisadi görüş “enflasyonla büyüme” kavramının üzerini çizer. Önceliği enflasyonu düşürmeye verir. Çünkü enflasyon düştükten sonra gelecek büyüme sağlıklı ve sürdürülebilir olur. Kısa vadede bir bedeli olsa da bu tercih sonucunda uzun vadede herkes kazançlı çıkar.

KAYNAK: BBC TÜRKÇE – PROF. DR. SELVA DEMİRALP

Yazının Kaynağına Buradan Ulaşabilirsiniz

BAKMADAN GEÇME

  • Dövize kaçış bitti, TCMB rezervleri yükselişe geçti

    2 Mayıs haftasında swap hariç net rezervlerde 2,9 milyar $’lık azalış, yurtdışı yerleşiklerin 1,2 milyar $’lık DİBS satışı ve DTH’lardaki 825 milyon $ azalış öne çıkıyor. Ayrıca, TCMB Analitik Bilanço verilerine göre, swap hariç rezervlerde 7 Mayıs itibariyle 4,2 milyar $’lık artış olduğunu hesaplıyoruz. Haftalık hareketleri şöyle sıralayabiliriz:

  • SABAH Analizi: Ticaret umudu: Risk iştahı arttı, Bitcoin kükredi, dolar toparladı!

    ABD-İngiltere ticaret antlaşması piyasalar moral verdi. Bitcoin, dolar ralliye geçti

  • Trump, Netanyahu ile Bağlarını Kesti: Ortadoğu’da İsrail Olmadan Adım Atacak

    Eski ABD Başkanı Donald Trump, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile bağlarını kopardı. Trump’ın Netanyahu’yu manipülasyonla suçladığı ve Ortadoğu stratejisini İsrail hükümetinden bağımsız yürüteceği bildirildi. 📌 Haber Metni: İsrail Ordu Radyosu’nun haberine göre, ABD eski Başkanı Donald Trump, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile ilişkilerini sonlandırma kararı aldı. Nedeni ise Netanyahu’nun Trump’ı yönlendirmeye çalıştığına dair oluşan güçlü şüpheler. Habere göre Trump’ın yakın çevresi, İsrail Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer’e Trump’ın artık Netanyahu ile Ortadoğu politikalarında koordinasyon kurmayacağını bildirdi. Dermer’e aktarılan mesajda, Trump’ın en çok nefret ettiği şeyin “manipüle edilmek” olduğu vurgulandı. Bir İsrailli yetkili, Dermer’in Cumhuriyetçi çevrelerde alışılmış “kibirli” tutumunun bu gerginliği gidermeye yetmediğini belirtti. Bu gelişme, Israel Hayom gazetesinin Trump’ın Netanyahu’dan “hayal kırıklığına uğradığını” ve artık Ortadoğu’daki adımlarını İsrail’in onayını beklemeden atacağını yazmasının hemen ardından geldi. Trump, 20 Ocak 2025’te başkanlık görevine yeniden başladığından bu yana Netanyahu hükümetine geniş çaplı ve koşulsuz destek vermişti. Bu destek, 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze’de yürütülen ve birçok çevre tarafından “soykırım” olarak tanımlanan askeri operasyonlara rağmen sürdü. Ancak Israel Hayom’un isimsiz kaynaklara dayandırdığı haberde, iki liderin kişisel ilişkilerinin giderek soğuduğu ve karşılıklı hayal kırıklığının arttığı ifade edildi. Trump’a yakın iki üst düzey ismin kapalı kapılar ardında, Trump’ın artık İsrail’i beklemeyeceğini ve Ortadoğu gündemini kendi başına ilerleteceğini söylediği aktarıldı. Trump’ın hangi somut adımları atacağı belirtilmemekle birlikte, Tel Aviv’in Trump’ın İsrail’i dışarıda bırakarak hareket ettiğinden şikayet ettiği bildirildi. Bu duruma örnek olarak, Washington yönetiminin Yemen’deki Husilerle imzaladığı ateşkes anlaşması gösterildi. Anlaşma İsrail’e haber verilmeden sonuçlandırıldı ve Tel Aviv tamamen devre dışı bırakıldı. Bu son gelişmeler, iki ülke arasındaki stratejik ilişkilerin geleceği konusunda yeni soru işaretleri doğururken, Trump’ın Ortadoğu politikasında İsrail’siz bir dönem başlattığı yorumlarına yol açtı. Kaynak: İsrail Ordu Radyosu, Israel Hayom, Arap basını Atilla Yesilada ve Güldem Atabay tarafından kaleme alınan özel raporlarımıza abone olmak ister misiniz? Abonelik koşulları için bize e-mail atın: [email protected] 🔑 Anahtar Kelimeler: Donald Trump, Binyamin Netanyahu, Trump Netanyahu krizi, ABD İsrail ilişkileri, Ortadoğu politikası, Trump İsrail bağları, Israel Hayom, Gazze savaşı, Trump Husi ateşkesi, Trump dış politikası 2025, Ron Dermer, ABD diplomasisi 🧠 Meta Açıklama: Donald Trump, Netanyahu ile bağlarını kopardı. Trump, İsrail Başbakanı'nı manipülasyonla suçlarken, Ortadoğu'da yeni adımlarını İsrail ile koordinasyon kurmadan atmaya hazırlanıyor. Devamında istersen bu haber için görsel önerisi de sunabilirim WS37. Hazır mısın?

  • Çin’in Yeni Teşvik Paketi Piyasaları Etkilemedi: Gözler ABD ile Ticaret Görüşmelerinde

    Çin hükümeti, ekonomiyi canlandırmak için yeni bir teşvik paketi açıklasa da, piyasalar bu adımlara sınırlı tepki verdi. Yatırımcıların odağı ABD ile yürütülen kritik ticaret görüşmelerine çevrildi.

  • Bakan Uraloğlu Açıkladı: Türkiye’nin Sosyal Medya Şampiyonu Belli Oldu

    Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, sosyal medya kullanımıyla ilgili dikkat çeken verileri kamuoyuyla paylaştı. We Are Social ve Meltwater tarafından hazırlanan Dijital 2025 Türkiye Raporunu değerlendiren Bakan Uraloğlu, Türkiye'de internet kullanıcı sayısının 77,3 milyona ulaştığını, sosyal medya kullanıcılarının sayısının ise son bir yılda %1,7 artarak 58,5 milyona yükseldiğini açıkladı.

  • Yazılı basına telif koruması gelebilir

    TBMM Dijital Mecralar Komisyonu, AK Parti Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman başkanlığında, Google’ın algoritma değişiklikleri ve bunların Türkiye’deki medya kuruluşları üzerindeki etkilerini görüşmek üzere toplandı. Yayman, "“Haberin telif konusu haline getirilmesini ve kullanıma bağlı olarak medya kuruluşlarına ücret ödenmesini talep ediyoruz" ifadesini kullandı.

  • Çetin Ünsalan Yazdı: Enflasyon düşerse, alım gücü artar mı?

    TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda sunum yapan Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan, veriler meselesine değinmedi...

  • Selçuk Bayraktar’dan sonra bu kez Güler Sabancı’dan uyarı geldi!

    Geçtiğimiz süreçte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın damadı ve BAYKAR Yönetim Kurulu Selçuk Bayraktar'ın yüzünü ve sesini kullanan yapay zeka dolandırıcıları bu defa da Güler Sabancı'nın kişisel bilgilerini kullandı...

  • Türkiye’nin dev çay firması satılıyor!

    Türkiye'nin en büyük çay üreticilerinden Of Çay, 6 yıl aranın ardından yeniden satılıyor. Şirketi 2019 yılında satın alan Jacobs kahvelerinin sahibi ABD merkezli Jde Peet’s, Türkiye'deki çay operasyonlarını elden çıkaracağını açıkladı...

  • Hububat ihracatı ilk dört ayda 4,2 milyar dolar oldu

    Buğday unu, makarna, bitkisel yağlar, bisküvi ile şekerli ve kakaolu ürünler başta olmak üzere temel gıda ürünlerini kapsayan hububat, bakliyat,…

  • Turkcell, BOTAŞ Fiber Altyapı İhalesini Kazandı! 15 Yıllık Stratejik Anlaşma…

    Türkiye’nin lider teknoloji ve iletişim şirketi Turkcell’den, Türkiye’nin sabit internet bağlantısı için dev adım…

  • Bitcoin 6 haneli kulüpte! Ticaret umudu kriptoyu uçurdu

    ABD-Çin görüşmeleri piyasalara moral verdi. Uzun süredir beklenen ABD-Çin ticaret görüşmeleri nihayet masada. Taraflardan gelen olumlu mesajlar, yatırımcıların güvenini tazeledi.

  • Kerevitaş’ın sürdürülebilir ve karlı büyümesi 2025’in ilk çeyreğinde de devam etti

    Türkiye’de dondurulmuş gıda ve margarin pazarının lideri Kerevitaş’ın 2025’in ilk üç ayındaki konsolide cirosu 6,9 milyar TL olarak gerçekleşti...

Benzer Haberler