Sosyal Medya

Politika

Füsun S. Nebil:  Çin Neden Kendi Teknoloji Devlerini Sıkıştırmaya Başladı?

      ABD’nin ekonomide, bilhassa teknolojide gücünü Uzakdoğu’ya yani Çin’e kaptırması ile birlikte, bir kaç yıldan bu yana “Ticaret…

Füsun S. Nebil:  Çin Neden Kendi Teknoloji Devlerini Sıkıştırmaya Başladı?

 

 

 

ABD’nin ekonomide, bilhassa teknolojide gücünü Uzakdoğu’ya yani Çin’e kaptırması ile birlikte, bir kaç yıldan bu yana “Ticaret savaşları” sürüyor. Savaşın “Telekom Ekipmanı üretimi”, “Cep Telefonu üretimi”, “Uzay”, “Çipler”, “Nadir Metaller”, “En Hızlı Süper Bilgisayarı Yapma Yarışı”, “Avrupalı Firmaları Satın Almak”, “Denizin altı”, “Yapay Zeka”, “Robotlar”, “Dijital Finans” gibi pek çok boyutu var.

Dünyada yüzmilyar $’lık değere ulaşan ve Amerikan olmayan internet platformu yok sayılır. Daha doğrusu bir elin parmakları kadar var. Bakarsak, Skype (ki şimdi Microsoft’a ait), Yandex, Spotify, Telegram, Delivery Hero vsvs dışında ne Avrupa’dan, ne de başka yerden çıkan devler göremiyoruz. Ama Çin son 5-6 yılda dünyaya yayılan TikTok, Tencent gibi globale yayılan internet platformları ile bu alanda da iddialı olmaya başladı. Bugün 500 milyar $ olarak hesaplanan değeri ile Alibaba daha da eski.

Dolayısıyla hem Avrupa, hem ABD, Çin’in bu başdöndürücü yükselişini engellemenin yollarını arıyorlar. Ama Çin’in kendi içinde de bir dalgalanması söz konusu.  Atilla Yeşilada, geçen hafta “Çin’den gelen tehlike çanları” başlıklı videosunda Çin hakkında şöyle bir yorum yaptı [1];

“Çin’in komünizmi iyice azıttı. Teknoloji şirketlerinin kamulaştırılması, karşısında finansal ya da reel sektöre hizmete veren danışmanlar Çin’e gitmeyin diyorlar”

Bu yazının nedeni de bu ifade. Ben bunun arkasında yeni çağı ve yeni iş yapış modellerini anlayamayan” Çin yönetimi olduğunu ve aynısının Türkiye’yi yönetenlerde de olduğu fikrindeyim. Bu fikri daha açık yazmalıyım ama önce Çin’in teknoloji firmalarına yeni yaklaşımına ve nedenlerine beraberce bakalım.

UzakDoğu’nun ve Çin’in Yükselişi

1973 yılındaki Petrol krizi sonrası İngiliz ekonomist E.F.Schumacher’in “Small is Beautiful” isimli makaleler kitabı ile başlayan dönem, dünyanın iş yapış şeklini değiştirdi [2]. Onun “köy-temelli iş yapış önerisi” evrildi, zaman içinde firmaların “Outsourcing (Dış Hizmet Kullanımı)” ya da “Taşeron” denilen çalışma tarzını doğurdu. Gerçi bu çalışma tarzı ikinci dünya savaşının arkasından düşünülmüş ama operasyona geçmesi 1980 sonrası oldu.

ABD’de önce ülke içi yapılan Outsourcing, 1985’den itibaren ABD’nin Uzakdoğu ağırlıklı olarak işleri, başta işçilik olmak üzere üretim maliyetlerinin daha düşük ülkelere gitmesine neden oldu.

Bu dönemde Çin açısından da –1976’dan ölen Mao’dan sonra– bir dönüşüm dönemiydi. PC üretiminin başladığı ve daha önemlisi müthiş bir rekabetin olduğu 1990’larda Çin “ölçek ekonomisi” başlığı ile tasarımı batıda yapılan bir çok teknolojik üretimin merkezi haline geldi. Örnek; iPhone’lar.

Outsourcing’in ABD ekonomisine getirdiği en büyük problem, “orta direk” tabir ettiğimiz 2.000 $ maaş alan insanların mesleklerini Uzakdoğu’ya kaptırmaları oldu. Teknolojik üretimlerin uzakdoğuya kayması, Amerikalı öğrencilerin –yıllar içinde teknoloji meslekleri yükselmesine rağmen– bilgisayar mühendisliği bölümlerini boş bırakmalarına  neden oldu. Aşağıda grafikten Amerikalı öğrencilerin bilgisayar mühendisliğini tercih oranını görebilirsiniz (grafiği tıklarsanız, diğer bölüm seçimlerini de görebilirsiniz ve hatta her segmente tıkladığınızda aşağıdaki detayda grafik alırsınız). Onların boş bıraktıkları bölümleri ise Hintli ve Çinli öğrenciler doldurdular. Mezun olanlar bazı Amerikalı teknoloji şirketlerinde çalıştılar. ABD, bu dönemde Çinli mühendis ve öğrencilerin –özellikle telekom ekipmanı alanında– sanayi casusluğu yaptığı iddiasında [3].

Sonuç mu? 

Bugün başta Google, Microsoft olmak üzere pek çok şirketin genel müdürü Hintli. Çinli öğrenciler ise ABD’de kalmak yerine ülkelerine dönüp, bugünün Huawei, ZTE gibi pek çok markasını geliştirdiler, uzayda ve pek çok diğer alanda iddiaları işler yapmaya başladılar.

ABD’nin, daha doğrusu Trump’ın başlattığı “Ticaret Savaşı”nın temel nedeni de bu. Eskimiş, pörsümüş, orta direk’i yokolmuş ABD’nin yanında, Çin büyük ve disiplinli işgücü ile şu anda teknolojiyi sırtlamış götürüyor. Eskinin “eline verilen tasarımları, teknolojileri, üretime dönüştüren” ülkesi, bugün kendi tasarımlarını ve teknolojisini geliştiriyor.

Gerçi, kötü maaş ve koşullarla ezilen işçilere, intihar edenlere dair bir çok haber duyduk, duyuyoruz ama ne gam? Sonuç Çin ekonomisinin ve teknolojisinin yükselmesi şeklinde gözüküyor.

 

Peki Teknoloji Firmalarına Baskı Neden Başladı?

Aslında geçen yılın kasım başına kadar, Çin yönetimi, kendi teknoloji patronlarına adeta “rock yıldızı” gibi yaklaşıyordu. Sonuçta bunlar ülkenin paralarının ya da kültürünün yok olmasını engelleyen, tam tersine para kazanmasına ve kültürünü ihraç etmesine yardımcı olan şirketler. TikTok gibi, Tencent gibi..

Çin hükümeti, büyük nüfusu yani  tüketici sayısı ile  teknoloji sektörünün yükselmesinde önemli bir rol oynadı. Çin hükümeti, dünya teknolojisinin çoğunun ülkelerinde üretilmesi için birçok kez doğrudan müdahale etti. Yerel halk tarafından iPhone City olarak adlandırılan merkezi metropol Zhengzhou, hükümet teşvikleri olmadan Apple’in en büyük üretim üssü olamazdı. Yabancı firmaları engelleyerek de, Google yerine Baidu, Facebook yerine WeChat ve Twitter yerine Weibo gibi yerel internet platformlarının gelişmelerinin önünü açmış oldu.

Alibaba – Alipay – Ant Group

Bu şirketlerin içindeki en önemli ve en çok bilineni ise Jack Ma’nın şirketi Alibaba idi. 1999’da Goldman Sachs ve SoftBank’ten aldığı 25 milyon $ ile kurulan e-Ticaret firması, halen 500 milyar $’ın üzerinde değeri ve 111 milyar $ 2020 geliri ile dünyanın en parlak şirketlerinden birisi.

Şirketin en kıymetli branşlarından birisi, mobil ödeme sistemi olan AliPay’dir. Kasım ayındaki 35 milyar $’lık rekor halka arz (IPO) öncesinde Ant Group adıyla holdingleştiler. Ama perşembe günü yapılacak olan halka arz, salı günü Çin hükümeti tarafından iptal edildi [4].

Bir süre, Jack Ma’nın ekim sonundaki halka açık bir toplantıda yönetimi “tefeci zihniyet” ve “vizyonsuzlukla” eleştirdiği ve bu nedenle yöneticileri kızdırdığı filan konuşuldu (hala bunu konuşanlar da var) [4]. Ama sonra “hesaplanmamış bir risk” ortaya döküldü.  Aralık başında Wall Street Journal “Ant Group, Çin Bankacılık Sisteminin Aşil Topuğunu Yarattı” gibi bir başlık taşıyan ilginç bir haber yayınladı [5].

Haberde, Alipay’in mikro tüketici kredileri için ulusal ve yerel 100 kadar Çin bankası ile anlaşma yaptığı kaydedildi. Örnek verirsek, Migros’a girdiğinizde yaptığınız, 300-400 TL’lik yiyecek harcamaları ya da 2.000-3.000 TL’lik cep telefonu, buzdolabı vs gibi alışverişler anlamına geliyor. Bunlar anlık alışverişler ve mikro ödemeler olduğu için, karşılığında teminat yok. Bir nevi kredi kartı gibi  cep telefonundaki uygulamadan ödeniyor. Ama kötü olan şu; bu mikro kredilerin WSJ’nin hesaplamalarına göre 263 milyar $’ı geri dönmemiş [5].

Çin bankaları, kredi portföylerinin en az %30’una eşdeğer bir tutarı rezervde tutmak zorundayken, Ant Group’un şeffaf olmayan sınıflandırması, bu düzenlemelerden kaçınmasına yardımcı olmuş ve kredilerin yalnızca %1-10 arası karşılık ayırmış.  Geri dönmeyen mikro kredi, haziran 2021 itibarıyla 330 milyar $ olarak veriliyor. Yani AntGroup tek başına Çin’in bankacılık sistemini ve ekonomisini salladı. Özellikle yerel bankaları sıkıntıya sokmuş durumda.

Çin yönetimi, Ant Group’un bu durumunu ancak geçen kasımda 35 milyar $’lık halka arza giderken farketmiş gibi gözüküyor[6]. Jack Ma bir süre ortadan yokoldu. Hemen dedikodular başladı ama aslında köyüne kapandığı anlaşıldı. Bu arada Çinli düzenleyiciler durumu analiz ettiler ve sonuçta Ant Group’a yeniden yapılandırılması emredildi. Nisan ayında ise Alibaba, rekabet kurallarını ihlal ettiği için 2,8 milyar dolar para cezasına çarptırıldı [7].

 

Diğerleri

Bu tek olay, Çinli yöneticilerin birdenbire gözünü açmış gibi görülüyor. Çünkü arkasından diğer Çinli teknoloji devlerini incelemeye ve sert bir düzenleyici çerçeve çizmeye başladılar. Mart ayının başlarında, gıda dağıtım şirketi Meituan, e-ticaret devi Pinduoduo, araç çağırma hizmeti Didi Chuxing ve Alibaba destekli Nice Tuan’ın  herbirisi haksız rekabet uygulamaları nedeniyle 200.000’er $ para cezasına çarptırıldılar.

Çin’in zengin listelerinin başında yer alan, medya şirketi Tencent Holdings’in kurucusu Pony Ma, mesajlaşma uygulaması Wechat konusunda kısa süre önce rekabet uyum sorunlarıyla ilgili olarak düzenleyiciler tarafından çağrıldı.

Ardından, geçen ay Çin’in rekabet düzenleyicisi, ülkedeki en iyi 12 teknoloji şirketinin, rekabete aykırı davranışlarda bulunmaktan kaçınmayı taahhüt ettiklerini gösteren bir açıklama yayınladı. Yani o firmaları da baskı altına almış gözüküyorlar. Hedefin çılgınca bir büyüklük yerine istikrarlı ve sürdürülebilir bir büyüme olduğu kaydediliyor.

Yani, bir süre teknoloji devlerinin dünyada büyümelerine mutlulukla bakan, patronlarının kapitalist gibi davranmalarına ve işlerine karışmayan Çin, şimdilerde ipleri ellerine alıyor ve hatta gereğinden de fazla sıkmaya başlamış gözüküyorlar. “İşçilerinize daha iyi olanaklar verin” gibi işe yönelik taleplerin yanında, “partiyi alenen eleştirmeyin”, “düşük profilli davranın” ve “devlet önceliklerini, şirketinizin de öncelikleri yapın” gibi sisteme yönelik kurallardan bahsediliyor.

Bu arada işçilere daha iyi olanaklar derken, sosyalist bir devlet olarak, Çinli patronların –özellikle teknolojidekilerin– savunduğu “996” sisteminin de tartışıldığını kaydedelim. Yani haftanın altı günü sabah 9’dan akşam 9’a kadar çalışmak [8].

Ancak hatırlatalım ; teknoloji devlerini kıskaca alan sadece Çin değil. ABD ve Avrupa’da bugünlerde Amerikalı internet devlerini nasıl kontrol altına alacaklarını tartışıyorlar [9]. Çünkü bu firmalar devamlı büyüme derdinde ve her alana el atıyorlar. Rekabeti engelliyorlar, yeni doğan firmaları satın alarak yok ediyorlar ve ülkelerden daha büyük hale dönüşüyorlar.

Yani bir zamanların Cengiz Han İmparatorluğu gibi, şimdi yeniden sınırları çok geniş imparatorluklar/krallıklar oluşuyor sanki. Üstelik ellerinde sadık tebalarının verileri de var.

 

Çin Komünizme Ağırlık mı Veriyor?

Gelelim Yeşilada’nın bahsettiği komünizme; Çin Komünist Partisi’nin daha fazla düzenlemeye yönelmesi, halkın gelir eşitsizliğinden duyduğu memnuniyetsizliğin artmasıyla örtüşüyor ve en azından ismen sosyalist bir devlet olarak kalan ülkede, —ABD’deki gibi–  ancak tarihte görülen düzeyde büyük servet kodamanları birikiyor. Çin bugün dünyadaki herhangi bir ülkeden daha hızlı milyarder üretiyor. Hatta bu konuda yarış da var. Moskova seyahatinde bir Rus’un “İstanbul’da kaç tane milyarder var?” diye yarıştığını hatırlıyorum.

Halkın arasında da, teknoloji girişimcilerinin itibarı yokolmaya başladı. Bir zamanlar Çin’deki köhne sosyalist ekonomiye karşı duran kahramanlar gibi görülüyordu. Ancak milyarderler artarken, algılar da değişti. Şimdilerde “kapitalist kan emiciler” türünden Maoist sloganlar sosyal medyada yeniden görünmeye başladı. Eski bir deyiş şöyle derdi; “ister komünist ol, ister faşist, para kazanırsan egoist olursun”. Bunu Çin’de de, Google’un o çok muhteşem insan kaynakları yaklaşımının bugünlerde dönüştüğü hale bakınca da görüyoruz (bu da ayrı bir yazı konusu).

Bir başka sorun da, Çinli teknoloji devlerinin birleşme ve satın almalar (M&A) ve başka ülkelerde hisse satmak için “Değişken Paylı Varlık (VIE – Variable Interest Entities)  resmi onay alması gerekliliği.  Çin yasaları, bankacılık, madencilik, eğitim ve internet şirketlerine yabancı yatırımı kısıtlıyor.

Buna son gelişmeler de eklenince, Çin’e yatırım yapmaya hevesli batı dünyası, bu aşırı düzenleyiciliğe dönüş ile birlikte şüpheye düştü.  Dünyanın her ülkesinde çeşitli düzenlemeler olsa da, şeffaf ve kurallar olduğu sürece normaldir. Ama Çinli teknoloji devlerinden, şirketin menfaatini, devletin menfaatinin gerisinde tutma talebi, bir anlamda yatırımcıları korkutan ve kaçıran bir durum. Bu nedenle de geçen ay Çinli firmaların Amerikan borsalarından çıkarıldığını gördük.

Sonuç : Çin, özellikle platformlarla ilgili olarak sanırım anlayamadığı yeni teknoloji/endüstriye —sırf para kazandırdığı için– bir süre uzaktan ve müsamaha ile bakıyor durumundaydı. Huawei gibi cihaz sektörünü kastetmiyorum. Ama “Didi”, “Alipay” gibi iş modellerini tam anlayamadılar bence. Şimdi tam tersine davranıyor ve ayakları yere ermiş gibi, ipleri ellerine alıyorlar. Yürür mü?

Sırası gelmişken, ben Türkiye’deki hükümetin de yeni iş modellerini/alanlarını anlayamadığını farkediyorum. Mesela “oyun sektörü” ya da “e-ticarete dair alanlar”ı anlayamadığı düşüncesindeyim. PTT’nin desteği ile çıkan ve kurye sistemini düzenlemeye yönelik yönetmeliğe bakın. Bugün 7,5 milyar $’lık değere ulaşan Getir’in iş modelini anlayamadığını göreceksiniz. Oyun sektörünün de bu kadar büyümesinin nedeni, muhtemelen işi anlayamamış olmaları. Trajikomik ama benim düşüncem bu. Bunu inşallah başka yazıda anlatırız.

 

[1] Atilla Yeşilada: Çin’den gelen tehlike çanları

[2] Small is Beatiful

[3] Survey of Chinese Espionage in the United States Since 2000

[4] Çin Hükümeti Jack Ma’nın Büyümesine İzin Vermedi; 35 Milyar Dolarlık Ant Group Halka Arzı Engellendi

[5] Jack Ma’s Ant Group Ramped Up Loans, Exposing Achilles’ Heel of China’s Banking System

[6] Çin, Ant Group’u Denetliyor, Risklerini Araştırıyor

[7] Çinliler Alibaba’ya 2,8 milyar dolar Rekabet Cezası Kesti

[8] Death of 22-year-old Pinduoduo employee renews controversy over China’s 996 overwork culture, sparking an investigation

[9] ABD’deki Rekabet Davalarına Karşı Google ve Facebook’un Birlikte Hareket Edeceği Kaydediliyor

 

Financial Times Türk şirketlerini yazdı: Nasıl Avrupa teknolojisinin yıldızı oldular?

 

Paul Romer: “ABD, Büyük teknoloji şirketlerini Çin gibi kontrol altında tutmalı”

 

Çin’in teknoloji şirketlerine açtığı savaş trilyonlara mal olacak!

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler