Sosyal Medya

Ekonomi

Emre Balıca:  Selektör

      Merhaba Sevgili Okurlar,   Güzel ve mutlu içeriklerin olduğu yazılara çok imreniyorum. Pembe düşlerden, uçuşan kelebeklerden ya…

Emre Balıca:  Selektör

 

 

 

Merhaba Sevgili Okurlar,

 

Güzel ve mutlu içeriklerin olduğu yazılara çok imreniyorum. Pembe düşlerden, uçuşan kelebeklerden ya da lezzeti kelimelerden akan yemek tariflerinden. Okumasını seviyorum ama ben bir türlü yazamıyorum.

Yazmayı deniyorum ama aklıma garip düşünceler geliyor. Durduk yere mülteci sorunu mu, ırkçılık kaygısı mı diye düşünüyorum. Gelenler ekonomik fayda mı sağlayacak yoksa işsizlik ve gelir dağılımını daha da mı bozacak demeden alamıyorum kendimi. Daha önce gelen Suriyeli sığınmacılar aklıma geliyor. Bu sefer kaçak iş gücünü ve yerlerini aldıkları Türk işçileri düşünüyorum. Sağladığı ekonomik fayda, firmalarda verimlilik artışına sebep oldu mu ya da maliyetleri düşürmeye yaradı mı acaba demeden duramıyorum.

Ülkemde yaşayarak öğrendiğim bir şey varsa o da soru sorma, sorgulama.

O yüzden hiç aklımı bulandırmadan devam ediyorum ki, bu sefer yeşilin giderek betona döndüğü güzelim sahil beldelerindeki yangın gözümün önüne geliyor. Hiç duygu mastürbasyonu yapmayacağım. Yeşile ne kadar sahip çıkamadığımız sahil kasabalarına bakınca değil oturduğumuz beton şehirlerden belli. Hiçbir canlıya saygı duymayışımız, önemsemeyişimiz sadece “et “gözüyle bakmamızdan belli. Küresel ısınmanın olası hiçbir sonucunu düşünmeden doğaya savaş açmaya çalışıyoruz. Daha büyük aptallık olur mu? diye kendi kendimi kandırıyorum.

Son 15 günde yaşadıklarımızdan 13 bölümden 3 sezon dizi çıkar. Bayağı sıkıştırılmış hayatlarda yaşıyoruz diyorum.

Sonra…

Hiçbir şey düşünmeden yaşayamayacağıma göre ve ekonomi ile uğraşmanın asıl derdim olduğunu bildiğimden bu sefer de Sayın Erdoğan’ın son açıklaması takılıyor kafama.

Yok prompterdan okuduğu değil. Daha önceki.

Ya da o da prompter olabilir. Neyse…

 “Enflasyon noktasında da ağustos ayını geride bıraktığımızda, biz ağustos ile birlikte enflasyonda da düşüşü göreceğiz ama bunun oranı ne olur? Şu anda bulunduğumuzun bir defa çok çok altında olur. Bunun sinyalini ben de belli yerlere herhalde vermiş oluyorum.

Bu sinyalin ne olduğu perşembe günü TCMB’nin faiz kararına kadar herkesi gerdi. TCMB faizi sabit bırakmayı tercih etti. Ben bu yazıyı yazdığım sıralarda resmî gazete kanalı ile henüz bir görevden alma yaşanmadı. Malum hatırlarsınız daha önce ki TCMB Başkanı Ağbal, yine bir faiz kararı sonrasında şu anki Başkan Kavcıoğlu tarafından eleştirilmiş, akabinde de görevinden alınmıştı.

Siyasete bulaşmayalım.

FED’in tahvil alım programını gözden geçirdiği ve azaltmasının beklendiği bir dönemin içindeyiz. Kaldı ki faiz artışı konusunda da baskı altında kaldığını finans piyasalarının içinden okuyabiliyorsunuz. FED’in olası kararları sonrasında doların seyrini tahmin etmek çok zor olmayacaktır.

Ancak bu kararların arasına eğer TCMB, Erdoğan’ın sinyalini verdiği gibi faizlerde gevşeme yaratırsa o sinyal bize karşıdan gelen aracın selektörü olur.

Ege ve Akdeniz’deki yangınlar sonrasında turizm konusunda beklediğimiz gelire ulaşmak şu an için zor görünüyor. Boşaltılan rezervasyonları turizm sayfalarından takip edebiliyorsunuz.

Rezerv para olmayan ülke paraları ile swap anlaşmaları da bilançomuzu makyajlamaktan öteye geçmeyecek ise durum düşündüğümüzden de kötü hale gelebilir.

Umudumu kaybetmek istemiyorum. Olumlu düşünmek istiyorum ama hatalı karar almaya o kadar yakın duruyoruz ki.

Pandemi sonrasında ABD verileri güçlenmeye devam ediyor. Bizim gibi döviz riski taşıyan ülkeler için belki de en kritik kararlar ABD verilerinin içinde yer alıyor. Eğer FED, yukarıdaki satırlarda da bahsettiğim gibi tahvil alımı konusunda kararını değiştirirse ve faiz artırımı ile ilgili yol haritasını netleştirirse dövizde yeni rekorlara tanık olmamız şaşırtıcı olmaz.

Akıllarda kuşku bırakmayan enflasyon ve işsizlik rakamlarını düşününce ağustos ayından sonrası insanı korkutuyor.

Erdoğan’ın açıklamasının devamını yazmadım değil mi?

“Zira faiz oranlarında da bir defa düşüşe geçiyoruz ve yüksek faiz yok. Çünkü yüksek faiz bize yüksek enflasyonu getirecektir ama düşük faiz de düşük enflasyonu getirecektir. Ağustos ayı kırılma noktasıdır ve ağustos ayı ile beraber de artık düşük enflasyona inşallah geçeceğiz.”

 

 

Atilla Yeşilada:  Çin’den gelen tehlike çanları

 

GÖÇMEN EKONOMİSİ VE PARADİGMA İFLASI

 

Ödemeler dengesi analizi:  Asıl iyi haber sermaye hesabında

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler