Sosyal Medya

Genel

Atlantic Council: “Rusya’yı güçlendiren her barış anlaşması Türkiye için doğrudan güvenlik tehdididir”

Atlantic Council analizine göre, ABD’nin Rusya ve Ukrayna ile yoğunlaştırdığı barış görüşmelerinde gündeme gelen “erken ve Rusya lehine” bir anlaşma, yalnızca Ukrayna’nın değil Türkiye’nin de uzun vadeli güvenliğini tehdit edecek. Ankara’nın diplomatik etkisini derhal devreye sokması gerektiği vurgulanıyor.

Atlantic Council: “Rusya’yı güçlendiren her barış anlaşması Türkiye için doğrudan güvenlik tehdididir”

Atlantic Council analizine göre, ABD’nin Rusya ve Ukrayna ile yoğunlaştırdığı barış görüşmelerinde gündeme gelen “erken ve Rusya lehine” bir anlaşma, yalnızca Ukrayna’nın değil Türkiye’nin de uzun vadeli güvenliğini tehdit edecek. Ankara’nın diplomatik etkisini derhal devreye sokması gerektiği vurgulanıyor.


“Erken ve dengesiz bir barış Türkiye’yi zayıflatır”

ABD, Rusya ve Ukrayna arasında barış görüşmeleri hızlanırken, Türkiye temkinli iyimserliğini koruyor. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Die Welt’e verdiği röportajda Ukrayna ile Rusya arasında bir anlaşmanın bölgeye 50–70 yıl barış getirebileceğini, ancak tarafların koşulsuz şekilde birbirine saldırmama taahhüdü vermesi gerektiğini söyledi.

Ancak Atlantic Council’e göre Rusya’yı güçlendiren, Ukrayna’ya işlevsel güvenlik garantileri sağlamayan bir anlaşma, Türkiye’nin güvenliği ve bölgesel nüfuzu açısından ciddi riskler yaratacak.

Analiz, “Moskova’nın kazançlarını meşrulaştıran herhangi bir barış, Karadeniz’de güç dengelerini kalıcı şekilde Rusya lehine çevirir ve Türkiye’nin jeopolitik alanını onlarca yıl daraltır” değerlendirmesini yapıyor.


“Rusya dostu” barış önerileri Ankara için tehlikeli

Rusya’nın fiilî işgal bölgelerini koruyan ya da genişleten bir barış senaryosu, Türkiye’nin stratejik çevresini istikrarsızlaştıracak sonuçlar doğurabilir.

  • Zayıflatılmış bir Ukrayna, Karadeniz’de Rusya’yı mutlak hâkim konuma taşır.

  • Türkiye’nin Kırım’dan Kafkasya’ya kadar tüm jeopolitik hattı baskı altına girer.

  • Rusya’nın eski Sovyet coğrafyasını yeniden kontrol etme hedefi bölgeyi sürekli krizlere açık hale getirir.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da geçtiğimiz ay bir barış planının ancak “her iki tarafın meşru beklenti ve güvenlik ihtiyaçlarını karşılaması hâlinde” kabul edilebilir olduğunu belirtmişti.

Atlantic Council ise daha net: “Moskova’nın kazançlarını konsolide eden her teklif Ankara için kabul edilemez ve tehlikelidir.”


Kırım kırmızı çizgi: “Soyut bir pazarlık değil, Türkiye’nin güvenliği”

Kırım’ın statüsü analizde özel bir yer tutuyor.

Kırım, Türkiye için sadece jeopolitik bir mesele değil; Tatar nüfusu nedeniyle kültürel ve tarihsel bağların odağı. Rusya’nın 2014’teki ilhakının meşrulaştırılması, hem Ukrayna hem Türkiye için stratejik yenilgi anlamına geliyor.

Analiz uyarıyor:

  • Rusya’nın Azak Denizi’ni “iç deniz”e dönüştürmesi,

  • Karadeniz’de artan militarizasyon,

  • Moskova’nın donanma kapasitesini yeniden inşa etmesi,

Türkiye’nin Kafkasya’dan Orta Doğu’ya kadar geniş coğrafyadaki nüfuzunu sınırlar.


Ankara ne yapabilir? “Diplomatik ve askerî leverage kullanılmalı”

ABD, Rusya ve Ukrayna üçlüsü müzakereleri yürütürken, çeşitli Avrupa ülkeleri de Washington nezdinde aktif lobi faaliyetleri yürütüyor. Atlantic Council’e göre Türkiye de aynı düzeyde devreye girmeli.

Türkiye’nin elinde hâlâ güçlü kozlar bulunuyor:

  • Diplomatik ilişkiler

  • Ekonomik bağlar

  • Askerî kapasite

  • Karadeniz’deki belirleyici rol

Ankara bu gücünü, akıbeti Türkiye’nin güvenliğini doğrudan şekillendirecek olan barış sürecinde daha görünür şekilde kullanmalı.


İnsani konular: Esirler, çocuklar ve siyasi tutuklular

Erdoğan-Zelenskiy görüşmesinde gündeme gelen Ukraynalı savaş esirlerinin, kaçırılmış çocukların ve Kırım Tatarı aktivistlerin geri dönüşü, Kiev için “barışın zorunlu unsuru” olarak tanımlanıyor.

Türkiye’nin:

  • Rusya ile ikili görüşmelerde,

  • Çok taraflı platformlarda,

  • İnsani arabuluculuk kanallarında,

bu meseleleri daha güçlü savunması, Ankara’nın bölgesel aktör ve güvenilir arabulucu imajını pekiştirir.


Karadeniz’deki tehdit: Rusya deniz ticaretini silahlaştırıyor

Atlantic Council, Karadeniz’deki mevcut güvenlik dinamiklerini Türkiye açısından “alarm verici” olarak tanımlıyor.

Son aylarda:

  • Türk LNG tankeri İzmail’de Rus İHA saldırısına uğradı.

  • Odesa ve Herson limanlarında Türk veya Türk bayraklı gemiler hedef alındı.

  • Yıl içinde toplam en az 14 gemi saldırıya uğradı.

  • Odesa’ya giren ticari gemilerin %40’ından fazlası Türk şirketlerine ait.

Bu saldırılar sadece ticari kayıp değil; Rusya’nın deniz ticaretini “silahlaştırma” stratejisinin parçası.

Ayrıca Rusya’nın gölge filo olarak adlandırılan kayıt dışı tankerlerle yaptırımları delme girişimleri de bölgede güvenliği zedeliyor.

Ankara’nın, Karadeniz’in yaptırım kaçakçılığı için sığınak hâline gelmesini engellemek amacıyla denetimleri artırması gerektiği belirtiliyor.


NATO’nun en büyük Karadeniz donanması: Türkiye daha fazla sorumluluk almalı

Analize göre, Türkiye Karadeniz’de “gönüllüler koalisyonu” olarak adlandırılan deniz güvenliği girişimlerinde liderlik rolünü genişletebilir:

  • Bulgaristan–Türkiye–Romanya üçlü mayın temizleme grubunun görev alanı genişletilmeli.

  • Ortak deniz devriyeleri, kritik altyapı koruması ve İHA tespit sistemleri kurulmalı.

  • Romanya ile hava savunma koordinasyonu artırılmalı; “Karadeniz hava kalkanı” oluşturulmalı.

  • Montreux Sözleşmesi kapsamında Rus savaş gemilerinin geçişi kısıtlanmaya devam etmeli.

Bu adımlar, olası bir barış anlaşmasının parçası olabilecek gerçek güvenlik garantilerinin temelini oluşturur.


“Ukrayna’nın zayıflatılması Türkiye’nin çıkarına değildir”

Atlantic Council, Türkiye’nin barış müzakerelerinde karşı çıkması gereken üç maddeye özellikle dikkat çekiyor:

  1. Ukrayna ordusuna üst sınır getirilmesi: Zayıf bir Ukrayna, Rus saldırganlığı için davetiye niteliğinde.

  2. Ukrayna’nın savunma sanayii iş birliklerinin kısıtlanması: Türkiye–Ukrayna ortak projeleri Ankara’nın stratejik kapasitesini artırıyor.

  3. Ukrayna’ya “zorunlu tarafsızlık” dayatılması: NATO ile bütünleşen bir Ukrayna, Karadeniz’de caydırıcılığı güçlendirir.

Bu nedenle Türkiye’nin, “büyük güçlerin küçük devletlere yön dayattığı” her yaklaşımı reddetmesi gerektiği vurgulanıyor.


Sonuç: Türkiye liderlik üstlenmeli

Analiz, Türkiye, Ukrayna ve NATO’nun çıkarlarının örtüştüğünü belirtiyor:

  • Rusya’nın caydırılması

  • Karadeniz güvenliğinin korunması

  • Sınırların ve egemenliğin savunulması

  • Teritoryal saldırganlığın normalleşmesinin engellenmesi

Türkiye’nin ABD–Rusya müzakerelerinin sonucunu beklemek yerine, bölgesel liderliğini ortaya koyarak kendi güvenlik mimarisini şekillendirmesi gerektiği ifade ediliyor.

YAZAR: Yevgeniya Gaber – Atlantic Council Turkey Program, Kıdemli Araştırmacı

Atilla Yeşilada ve Güldem Atabay tarafından kaleme alınan özel raporlarımıza abone olmak ister misiniz? Raporlarımız kurumsal müşterilere yöneliktir. Abonelik ücretlidir. Koşulları öğrenmek için bize e-mail atın: [email protected]

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler