Sosyal Medya

Şevin Ekinci

Şevin Ekinci Yazdı: Türkiye’nin Enflasyon Sorunu

  Türkiye’nin enflasyon gibi bir sorunu olduğu konusunda sanırım hemen herkes hemfikirdir. Daha önce aynı ligde kabul edilen Güney Afrika,…

Şevin Ekinci Yazdı: Türkiye’nin Enflasyon Sorunu

 

Türkiye’nin enflasyon gibi bir sorunu olduğu konusunda sanırım hemen herkes hemfikirdir. Daha önce aynı ligde kabul edilen Güney Afrika, Brezilya ve Hindistan’ın enflasyon oranlarıyla karşılaştırıldığında Türkiye’nin, önce 2018 yılında daha sonra da kalıcı olarak 2021 yılı itibariyle enflasyonla mücadelede bu ülkelerden ayrıştığını gözlemliyoruz (Grafik 1). Aşağıdaki grafik enflasyonun söz konusu ülkelerde 10 yıllık seyrini gösteriyor, kırmızı çizgi Brezilya’nın enflasyonunu, gri çizgi Güney Afrika’nın enflasyonunu, siyah çizgi Hindistan’ın enflasyonunu gösteriyor. Mavi çizgi ise Türkiye’nin enflasyonu

Grafik 1: Enflasyon oranları (%,yıllık bazda)

Kaynak: Trading Economics

Türkiye 2005 yılında çok kararlı ve başarılı politikalarla enflasyon hedeflemesi rejimine (IT regime) geçmiş, bunu dünyadaki birçok gelişmekte olan ülkenin merkez bankası başkanlarının katıldığı uluslararası bir toplantıyla ekonomistlere duyurmuştu. Gerçekten de Türkiye ekonomisi enflasyon tarafında büyük bir başarı elde ederek uzunca bir süre enflasyonu tek haneli rakamlarda korumayı başardı, ta ki 2018 yılında ciddi bir bozulma başlayana kadar.

Tahmin edeceğiniz üzere uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarından yatırım yapılabilir ülke notunu Türkiye hemen almadı.  Türkiye enflasyon hedeflemesi rejimine 2005 yılında geçmesine rağmen, ve bunu başarıyla sürdürmesine rağmen Türkiye’ye yatırım yapılabilir ülke notları 2012 yılında gelmeye başladı. Burada anlatmaya çalıştığım, esas başarı kıstasının sürdürülebilirlik olduğudur. Ekonomide bir ayda, bir yılda, hatta iki yılda gördüğünüz başarı, özellikle de gelişmekte olan ülkeler için dikkate değer başarılar değildir, önemli olan kazandığınız başarıyı yıllarca sürdürmenizdir. Aşağıdaki grafikten (Grafik 2) 2004 yılı itibariyle Türkiye’nin enflasyon seyrini izleyebilirsiniz.

Grafik 2: Türkiye enflasyon (yıllık bazda, %)

Türkiye 2005-2015 yılları arasında enflasyonda yakaladığı momentumu tekrar yakalar mı? Bunu süreç içerisinde göreceğiz ama Mehmet Şimşek’in TRT Haber’e yaptığı konuşmasının bu konuda kesinlikle garanti vermediğini söyleyebilirim.

Şöyle ki, sürdürülebilirlik önemli derken demek istedim ki başarılı olmanız, Mehmet Şimşek’in saydığı sebepler gibi “bu yıl baz etkisi olumlu”, “bu yıl KDV, ÖTV artışı olmayacak” kriterlerine bakmıyor. Uzun vadede bu başarıyı elinizde tutmanız gerekiyor. Bunun için de, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları hukuk, eğitim, yönetim gibi konularda, institutional strength dedikleri kurumsal yapıda gelişme görmek istiyorlar.

Bugün; Türkiye’nin, enflasyon sorunu konusunda hâlâ başarılı olmadığı aşikâr. Ancak daha da kötüsü enflasyon sorununu çözme konusunda hâlâ elle tutulur politikalar dinlemiyor oluşumuz.

Bu hafta başında Pazartesi günü Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, TRT Haber özel röportajına katıldı ve önemli konulara değindi.

Bir saate yakın süren bir röportajda, Şimşek, bütçe dengesi, yabancı yatırımcılar, orta vadeli program, enflasyon beklentileri, Türkiye’nin büyüme kompozisyonu, iç-dış talep dengesi, kamuda tasarruf, Türk lirasının rekabet gücünü artıracak verimlilik politikalarına kadar birçok konuya değindi.

Verdiği röportajda enflasyon ve döviz kurunun düzeyi tarafında söyledikleri üzerinde durmamız gerekir. Bu konularda verdiği yorumlar,  neden şu anda yürütülen politika sürecinin daha önce enflasyon tarafında başarı sağlanan süreçten farklı olduğunu görmemiz açısından önemli idi. Aynı zamanda gelecek dönemde enflasyon, Türk lirası tarafında neler olacağını kestirmemiz açısından önemli idi.

Mehmet Şimşek’in enflasyon ve döviz kuru hakkında verdiği yorumlar, her zamanki eğilimiyle beklenti yöneten ancak uzun vadeli kalıcı çözüm olarak nitelendirilmekten uzak yorumlardı. O yüzden verdiği röportajı ikna edici olmayan bir röportaj olarak nitelendireceğim.

Mehmet Şimşek neler dedi?

Öncelikle, orta vadeli programın çalıştığını ve iyileşmeler olduğunu dile getiren Bakan Şimşek’in iyileşme olarak nitelendirdikleri, iyileşme değil krizden çıkış emareleri olarak nitelendirilmelidir. Zira bunları: makroekonomik dengesizlikler ortadan kalkıyor, bütçe disiplini sağlanacak, dış dengede iyileşme var, rezervler onarılıyor, risk priminde düşüş, Türkiye’ye fon akışı artıyor olarak saydı. Buralarda iyileşmelerin başladığı konusunda hemfikiriz ancak, bu iyileşmelerin sürdürülebilir olması gereken hiçbir adım atılmadı. Kaldı ki ekonomi kendi içinde dengelenirken yaşananların tekrar geriye sarmaması için sürdürülebilirliği (her alanda) tesis eden adımların atılması gerekir. Bu adımlar henüz atılmadı.

Mehmet Şimşek’in verdiği cevapların çoğu bu sene için geçerliliğini koruyan cevaplar; bahsettiği etkilerin çoğunun 2025 yılında devam etme garantisi olmadığı gibi saydığı olumlu etkilerin 2025 yılında ortadan kalkma olasılığı var.

Öncelikle, “neden alınan onca tedbire rağmen enflasyon tarafında artış devam ediyor?” sorusuna Mehmet Şimşek, “2023 yılı dezenflasyon süreci için elverişli değildi” cevabını verdi.

Tabii ki eğer 2021-2022 yıllarındaki yüksek enflasyondan Nureddin Nebati ve diğer ekonomi yönetimindekileri sorumlu tutuyorsa o zaman 2023 yılı için söylediklerinde bir sorun yok.

Ancak TRT Haber program koordinatörü Mücahid Eker güzel bir soruyla konuyu devam ettirdi. Eker’in  “Siz hep enflasyon düşecek diyorsunuz ama vatandaşın da umutlanması için nasıl bir sebep var?”  sorusuna Mehmet Şimşek’in verdiği cevap maalesef çok yetersiz kaldı. Cevabı sadece “bu sene enflasyon düşecek mi?” sorusuna cevap olacak nitelikteydi. Kıssadan hisse şunları dedi:

  • “Geçen sene deprem oldu bu sene deprem olmayacak”
  • “2023 yılında enflasyon yüksek idi, bu sayede bu sene olumlu baz etkisi var”
  • “Geçen sene vergileri (ÖTV, KDV) artırdık bu sene ötv ve kdv artışına gitmeyeceğiz”
  • “Gelirler politikaları gevşekti artık destekleyici hale gelecek”
  • 2023 yılında döviz kurunu serbest bırakınca enflasyonist etki oldu, şimdi döviz kurunun yükselmesi için bir sebep yok”

Mehmet Şimşek’in yukarıda saydığı ilk üç olumlu “baz etki” 2025 yılında devam etmeyecek.

Kaldı ki yukarıda dördüncü sebep olarak ileri sürdüğü “Gelirler politikasında 2023 yılı daha gevşekti artık daha destekleyici olacak” demek “Seçimler yaklaşıyor olduğu için hükümet kesenin ağzını açtı asgari ücrete-emekliye zam yapıldı artık yapılmayacak” demenin kibarcası olurken, bu maddenin sunucunun sorduğu vatandaşın umutlanması için bir sebep değil tam tersi umutlanmaması için bir sebep olduğunun da altını burada çizmek gerekir.

Beklenti yönetiminde enflasyonun düşeceğine finansal piyasaları ikna ediyoruz ama hanehalkını ikna etmekte zorlanıyoruz diyen sayın Bakan neden ikna etmekte zorlandığını yukarıdaki paragraftan anlayabilir. En nihayetinde hanehalkı alım gücüne bakar, cebine giren paraya bakar, bu bağlamda “gelirler politikası dezenflasyonist süreci destekleyici olacaktır” gibi bir yorum vermesi hanehalkının neden ikna olamadığı anlamında “yerelden kopuk” bir Hazine Bakanı imajı vermiştir.

Son olarak, kimse döviz kurunun Türkiye’de uzun vadede stabil kalacağını iddia edemez, dalgalı kur rejiminin sürdürüldüğü bir dönemde TCMB rezervleri de aynı zamanda onarılmaya çalışılıyorsa aşağıdaki grafikten anlaşılabileceği üzere döviz kurunun Türk lirası lehine sabit kalacağını zannederek ilerlemek yanlış olacaktır. Aşağıdaki tabloda Dolar/TL kur seviyesinde son değişimleri izleyebilirsiniz.

Tablo 1: Dolar/TL kurunda değişim (%)

Diğer konularla ilgili konuşurken Mehmet Şimşek, yönetilen/yönlendirilen fiyatlardan kira fiyatlarında artış sınırı olan yüzde 25’in kaldırılacağını ekledi. Bu da enflasyonist etkisi olan bir faktör olarak gelecekte duruyor.

Bütün bunlara ek olarak geçenlerde, “Türkiye henüz küresel dezenflasyon furyasına katılmadı” diye, sanki Türkiye enflasyonu buradan olumlu bir etki alacakmış gibi konuştu. Gelişmiş ekonomilerin faiz indirmeye hazırlandığı bir dönemde nasıl bir dezenflasyon furyası bekliyor acaba?

Kaldı ki, ABD’nin ekonomide büyüme konusundaki hassasiyetini unutmamalıdır Her ülkenin kendine has bir travması vardır, Türkiye’nin 1994 ve 2001 yıllarında yaşadığı ekonomik krizlerden dolayı, bu, döviz kuru hakkındadır. ABD’nin, 1929 yılında yaşadığı Büyük Buhran olarak adlandırılan dönemden dolayı, bu, büyüme konusundadır. Bu bağlamda, ABD, ekonomi politikalarında enflasyondan ziyade büyümeyi gözetir.

Şimşek’in röportaj sırasında söylediği “hisse senedi neredeyse doğrudan yatırıma eşdeğerdir” sözünün de yanlışının üzerinde durmak gerekir. Ekonomistlerin “Ülkede yapısal reform yapılmadan doğrudan yatırım ülkeye gelmez” derken bahsettiği doğrudan yatırımlar; ülkenin ekonomisine katma değer katacak, fabrika kurulmasını sağlayacak, işçilerin çalışmasını sağlayarak istihdam üretmesini sağlayacak, ülkenin kalkınmasını sağlayacak dorudan yatırımlardır.

Aslında Mehmet Şimşek’in ekonomide kalkınmaya etki alanı bir yere kadar; konu da zaten orada bağlanıyor yani kurumsal sağlamlık (yasama-yürütme-yargı) tarafında Mehmet Şimşek’in yapabileceği hiçbir şey yok. Bu yüzden de Türkiye’nin ekonomide 2005-2015 yılları arasında yakaladığı momentumu tekrar yakalayıp yakalayamayacağını ancak süreç içerisinde izleyebileceğiz.

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler