Sosyal Medya

Dünya Ekonomisi

Güldem Atabay: Sıcak savaş bitse de petrol fiyatı neden düşmez

Belarus’ta kurulan müzakere masasının Rusya’nın Ukrayna işgalini bitirmesini dilemekle başlayalım. Fakat, sıcak savaş asgari bir uzlaşma ile bitse dahi dünya…

Güldem Atabay: Sıcak savaş bitse de petrol fiyatı neden düşmez

Belarus’ta kurulan müzakere masasının Rusya’nın Ukrayna işgalini bitirmesini dilemekle başlayalım.

Fakat, sıcak savaş asgari bir uzlaşma ile bitse dahi dünya geri dönülmez şekilde değişti. Putin’in savaş başlatmakta gözünü bir saniye kırpmayan agresif politikaları uzun süre boyunca tepki yaratmaya devam edecek.

İşgalin başladığı günden beri Batılı devletlerin Rusya’ya uyguladıkları ambargonun kademeli olarak sertleşmesi; yaptırımların kendilerini de vuracak hale dönüşmesine rağmen atılan ortak adımlarda sürekli el yükseltilmesiilk kanıt. Almanya gibi II. Dünya Savaşı’nın hatıralarıher daim canlı olan bir ülkenin savunma harcamalarını GSMH’ya oran olarak %2’ye çıkararak 100 milyar Euroya çekmesi bir başka önemli dönüm noktası.

Putin’in maceralarının Ukrayna ile sınırlı olmayabileceği endişesi Avrupa topraklarındaki askeri yığınağı yükselteceği gibi, çok büyük olasılıkla eskiyen korkuları canlandırarak Atlantik ötesi ile ilişkilerde eskiye benzeyen yeni bir döneme geçilmesine sahne açacak.
Kısa vadede en çok hissedilecek olan petrol fiyatlarındaki yükseliş. Önemli soru da zaten arz sorunu olan petrol piyasasında fiyatların yeniden düşmesi için bir alan olup olmadığı.
Küresel enflasyonun zaten yüksek seyrettiği, arzın talebe yetişemediği ve pandemiyle beraber petrol üretiminde yaşanan ardı ardına şokların üzerine bir de Rusya riskinin gelmesi, varil başına fiyatın 100 doların altına inmesine kısa vadede engel. 100 dolar demek, dünya ekonomisine hem enflasyon artışı hem de büyümede yavaşlama olarak çifte darbe demek tabi.

100 doların üzerine ne kadar yükseleceği ve orada ne kadar kalacağı ise kısmen Rusya’dan gelecek yeni adımlarla netleşecek. Anlaşılması gereken, Putin’in Avrupa içinde savaş çıkararak ve iddiasının eğer sınırlandırılmazsa Ukrayna’nın ötesine varacağını ima ederek güvenilir bir ticaret ortağı olma rolünü de kaybetmiş olması. Bu durum bir yandan Avrupa’nın Rusya’ya olan enerji bağımlılığını azaltma çabalarını körükleyerek Yeşil Enerji yatırımlarını artıracak; bir yandan da belirsizliklerin kalıcı hale dönüşmesiyle birkaç yıl boyunca enerji fiyatlarının yüksek kalmasına neden olacak.

Petrol piyasasında fiyatlar, arzın taleple eş zamanlı değişim gösterememesi ve büyük ölçüde Ortadoğu kaynaklı jeopolitik gerginliklerle 1970’lerden bu yana büyük oynaklıklar gösterdi. 2008 Küresel Finansal Kriz hemen öncesi ve sonrasında izlediğimiz 120 dolardan 20 dolara düşüş hafızalarda taze.

En son büyük hareket de pandemi başlangıcında Nisan ayında petrol fiyatının çöp seviyesine, WTI varil fiyatının eksi 40 dolara kadar düşmesiyle yaşandı. 1,5 senelik düşük fiyat seyri aşıların devreye girmesinin yarattığı beklenmedik ölçüde büyük mal talebi ile şekil buluşunca da 2021 sonunda 70 dolara kadar yeniden yükseldi. GoldmanSacsh’ın tahminine göre eğer Ukrayna faktörü hiç olmasaydı dahi, varil başına petrolün fiyatı 2022 üçüncü çeyrekte zaten 100 dolar ve biraz üzerinde olacaktı.

Ukrayna Savaşı ile Rusya’nın ne kadar öngörülemez ve tehlikeli adımlar atabileceğinin netleşmesi ise petrol fiyatında apayrı dalgalanmalar yaratmakta. Fakat petrol piyasası yaşanan pandemi şoku ardından ne üretimi aceleci şekilde artırmaya hevesli, ne de zaten artırma becerisini sahip.

Pandemi döneminde petrol üreticilerinin sıkıştığı durumu açmak gerek biraz.

İlk Covid şokuyla ekonomiler ardı ardına kapanmaya başlayıp da talep hızla gerilediğinde işletme esnekliği olmaması nedeniyle arz talepteki çöküşle eş zamanlı olarak aşağıya çekilemedi. OPEC ile Rusya arasında yaşanan anlaşmazlık üretim kısıtlamalarının geç devreye girmesine neden oldu. Bu iki durum petrol fiyatlarını Nisan 2020’de eksi 40 dolara kadar düşürürken, toparlanma ancak aşıların devreye girmesiyle gerçekleşti.

Fakat, bir süredir yeşil dönüşüm ve 2050’de petrol talebinin zirve yaparak gerilemeye başlayacağı beklentileri petrol üreticilerini yeni yatırım yapmaktan alıkoymakta. Petrol piyasasında yaratılan büyük nakit ağırlıklı olarak yatırıma dönüşmek yerine hissedarlara yönlendirilmekte. Bu bile başlı başına bir üretim, arz sıkıntısı anlamına geliyor. İki sene boyunca süren bu durum, geçen yılın sonlarından beri her ay günlük üretimi 400bin varil artırma planı açıklayan OPEC+’nın bu sözünü dahi yerine getiremeyişi ile sonuçlanıyor.
Talep ise çoktan pandemi öncesi seviyesini yakalamış durumda. Petrol arzı ise pandemi öncesinin %90 kapasitesi ile çalışabiliyor. OPEC+ bir yandan artan fiyatlarla daha fazla petro-dolar yaratmanın tadını çıkarırken, zaten çok yavaş olarak planladıkları üretim artışını dahi gerçekleştiremiyor.

Şimdilik Rusya’nın petrol üretimi yaptırımların hedefinde değil. Özellikle Avrupa’ya gaz satışları için finansal alışverişin yapılabileceği kapı açık bırakılmış durumda. Fakat Putin’in masada uzlaşma değil daha çok savaş peşinde olma olasılığı Rus petrolünün de yaptırım listesine alınma tehlikesini yaratıyor.

Varil başına fiyatın 150 dolar ve üzerini görmesi şok olur, ancak şaşırtıcı olmaz.

Rusya dünyanın üçüncü büyük petrol üreticisi ve toplamda payı %11 civarında. Bu akışın devam etme kapıları açık olsa da, Batılı büyük özel petrol şirketleri Rus ortaklıklarını milyar dolara da mal olsa bitirme kararı açıklamaya başladılar.

Dolayısıyla Rus petrolünün İran’a benzer şekilde sistem dışına itilmesi ya da Rusya’nın karşı yaptırım olarak doğalgaz akışını Avrupa’ya keseceğini açıklaması gibi iyice ekonomik olarak sertleşen adımlar görmedik. Bu adımların gelmesi elbette petrol fiyatlarında ancak zamanla dengelenebilecek şok yükselişler yapar. Varil başına fiyatın 150 dolar ve üzerini görmesi şok olur, ancak şaşırtıcı olmaz.

Bu gibi keskinleşen adımlar gelmese dahi, petrol fiyatının önümüzdeki 12-18aylık dönemde düşmesi değil, yükselmesi çok daha makul görünüyor. %11’lik Rus petrolünün alımında yaşanacak zorluklar, Rus enerjisine bağımlılığı azaltma çabalarının talebi alternatif piyasalara daha yüksek maliyetle yönlendirmesi, OPEC+’nın üretimi artırmak konusunda yavaştan alır tavrı ve esasta kapasite sorunu olması petrol fiyatının “normalleşmesine” önemli engel. Merkez bankaları faiz artışının küresel ekonomik büyümeyi yavaşlatarak talebi aşağı çekmesi ise en erken 2023 ortalarından sonra hissedilecek. Bu da üretim amaçlı enerji talebinin devamı anlamına geliyor.

Çok büyük oynaklıkların izlendiği bir piyasa olmakla birlikte, varil başına petrol fiyatının 100 dolardan artarak 110-120 dolar arasında bir yere yönelme olasılığının yeniden 85 dolara düşme olasılığından daha yüksek olduğunu kavramakta da bu nedenlerle fayda var.

Bu fiyatlar hem dünya hem Türkiye’de enflasyonu ivmelendirecek hem de Türkiye gibi enerji ithalatçısı bir ülkenin de cari açığını artırarak para birimi TL’ye baskı yaratacak seviyeler.

GA /PolitikYol

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler