Sosyal Medya

Genel

Prof Dr Binhan Elif Yılmaz : BÜTÇEDEN EĞİTİME AYRILAN PAY GERÇEKTE NE KADAR?

Devletin faaliyetlerini gerçekleştirmek için kullandığı en önemli araçlardan olan kamu harcamalarının yarattığı ekonomik, mali ve sosyal etkilerin ve yarattığı maliyetin…

Prof Dr Binhan Elif Yılmaz : BÜTÇEDEN EĞİTİME AYRILAN PAY GERÇEKTE NE KADAR?

Devletin faaliyetlerini gerçekleştirmek için kullandığı en önemli araçlardan olan kamu harcamalarının yarattığı ekonomik, mali ve sosyal etkilerin ve yarattığı maliyetin net bir şekilde görülebilmesi için harcamaların bazı kriterlere göre sınıflandırılması gerekir.

Kamu (bütçe) harcamalarının idari sınıflandırmasında bu harcamalar siyasi, idari ve teknik birimler (çoğunlukla bakanlıklar) itibariyle ayrıma tabi tutulur. Kamu harcamasını gerçekleştiren idari birimin bir mali yıl içinde bütçeden aldığı pay, o kamu kuruluşu ya da biriminin kamu harcaması tutarını görmemizi sağlar. Bu birimler Cumhurbaşkanlığından YÖK’e, bakanlıklardan üniversitelere kadar bütçeden pay alan harcamacı kuruluşlardır.

İdari sınıflandırma, harcama tutarını kurum bazında verir, ancak kurumun gerçekleştirdiği işleve, fonksiyona ayrılan bütçe payını göstermez. Örneğin Milli Eğitim Bakanlığı bütçesine bakıldığında, eğitime bütçeden ayrılan payı anlamamız mümkün değildir. Çünkü eğitime YÖK, üniversiteler dahil olmak üzere herhangi bir bakanlığın eğitim departmanınca da pay ayrılır. Birden fazla idari birimin eğitime ayırdığı meblağın görülmesi mümkünken, bütçeden eğitime ayrılan payın topluca görülememesi bu sınıflandırma şeklinin eksikliğidir. Bu olumsuzluğu gidermek için kamu harcamalarının fonksiyonel sınıflandırmasına bakarız.

Kamu harcamalarını işlevlerine (fonksiyonlarına) göre, bir başka deyişle gerçekleştirilmek istenilen kamu hizmetine göre sınıflandırma, fonksiyonel sınıflandırmadır. Bu haliyle kamu hizmetlerinin maliyeti belirlenmiş olur. Devletin sunduğu eğitim hizmeti birden fazla idari birim tarafından görüldüğünden, fonksiyonel sınıflandırma hizmetin maliyetini, bütçeden aldığı payı doğru bir şekilde belirler. Eğitime çeşitli Bakanlık ve birimler tarafından da bütçe aktarılsa, aslolan o hizmetin görülmesi için yapılan kamu harcamalarının toplamıdır.

Devletin eğitim hizmeti fonksiyonel sınıflandırma çerçevesinde; okul öncesi eğitim, ilk-ortaöğretim hizmetleri, ortaöğretim sonrası mesleki eğitim hizmetleri, yükseköğretim hizmetleri, eğitime yardımcı hizmetler, eğitime ilişkin ar-ge hizmetleri ve sınıflandırmaya girmeyen eğitim hizmetleri olarak karşımıza çıkar. Dolayısıyla bu çerçevede biz, özellikle Milli Eğitim Bakanlığı, 127 adet Devlet Üniversitesi, YÖK, ÖSYM Başkanlığı, Yükseköğretim Kalite Kurulu gibi kamu kurumlarının harcamalarını eğitim harcaması olarak değerlendirebiliriz.

Aşağıdaki grafikte bütçeden yıllar itibariyle hem Milli Eğitim Bakanlığına ayrılan bütçe itibariyle idari sınıflandırma bazında eğitime ayrılan payı hem de geniş kapsamlı bakış açısıyla kamu harcamalarının fonksiyonel sınıflandırması bazında devletin eğitim fonksiyonuna (işlevine) ayırdığı kaynağı görebiliriz:

Kaynak: İlgili Yıllar Bütçe Gerekçeleri, hmb.gov.tr

2005-2013 arası MEB’e ayrılan ödeneğin bütçeye oranı %9,5 civarı iken, 2014-2021 arası daha farklı bir eğilim oluşuyor ve bu yılların ortalaması yaklaşık %12 olarak gerçekleşiyor (mavi renkle gösterildi). Okullarda akıllı tahta başta olmak üzere teknik donanımın önem kazanmasıyla MEB bütçesi de büyüyor. Ek olarak teknik ve dini eğitimde uzmanlaşan okulların sayısındaki artış MEB bütçesinin büyümesinde etkili oluyor. MEB’e ayrılan ödeneğin bütçeden aldığı pay 2016 yılında en üst düzeye çıksa da izleyen yıllarda 2012 yılı seviyesine iniyor.

Devletin eğitim hizmetiyle nasıl bir işlevi olduğunu görebilmek için turuncu ile işaretli bölgeye bakmak gerekiyor. Burada ilk-orta öğrenim yanında yükseköğretim de var. Türkiye’de devlet üniversitesi sayısı 2007 yılında 53’tü. Bir yıl sonra 2008’de 9 üniversite daha kuruldu. İzleyen yıllarda her yıl ortalama 2-4 üniversite kurulmaya devam etti. 2016’ya gelindiğinde üniversite sayısı 107’ye ulaştı. 18.5.2018 tarih ve 7141 sayılı “Yükseköğretim Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile 13 devlet üniversitesi bölündü ve 20 yeni üniversite kuruldu. Böylelikle üniversite sayısı 127’ye yükseldi. 2007’de 53 üniversite varken eğitime bütçeden ayrılan pay %12,6 iken üniversitelerin hızla kurulduğu yıllar olan 2008’de %13,4’e, 2016’da %17,8’e kadar yükseldi. Ancak 2016-2018 arası üniversitelerin bölünmesi ve yeni üniversitelerin kurulmasına rağmen eğitime bütçeden ayrılan pay %14’e kadar geriledi.

Devletin üstlendiği eğitim gibi hayati kamu hizmetlerini yerine getirirken bütçe önemli elbette. Ancak PISA skorlarımız iyiye gitmiyor. Üniversitelerimiz açısından da Times Higher Education-QS Dünya Üniversite sıralamasındaki üniversite sayımız bir elin parmağını geçmiyor. Vergilerimizle beslenen bir bütçemiz karşılığında eğitimin, dolayısıyla geleceğimizin performansı iç açıcı görünmüyor.

Prof.Dr. Binhan Elif Yılmaz

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler