Sosyal Medya

Ekonomi

Emre ŞİRİN: Türkiye Ekonomisi Sırat Köprüsünde!

Pandemi koşulları evet tüm dünyayı olduğu gibi bizi de etkiledi. Bu bazı şeylerin mazereti olabilir, kabul. Ekonomiler daraldı, iş kayıpları…

Emre ŞİRİN: Türkiye Ekonomisi Sırat Köprüsünde!

Pandemi koşulları evet tüm dünyayı olduğu gibi bizi de etkiledi. Bu bazı şeylerin mazereti olabilir, kabul. Ekonomiler daraldı, iş kayıpları yaşandı, öncelik ekonomiden sağlık alanına kaydı. Bunların hepsi doğru.

Ama bu yaşananlar sadece bizim için mi geçerliydi?

Bana göre bu süreçte ülkeler arasında farklar oluşmasına neden olan şey; sorunlara yaklaşım tarzı.

Bunu belirleyen de tabii ki ülkenin geçmişten gelen yönetim anlayışının ortaya çıkardığı sonuçlar…

Sözü çok uzatmadan kısaca hatırlayalım; pandemi ilan edildikten sonra güçlü, gelişmiş ülkeler ne yaptı; ciddi bir parasal genişleme, vatandaşa ve şirketlere karşılıksız verilen hibe şeklinde destekler…

Dolayısı ile bütün bu sıkıntıların yaşandığı dönemde öncelik mümkün olduğunca halkın refah düzeyinin korunması oldu.

Bizde süreç nasıl işledi? Bireylere ve zor durumdaki küçük işletmelerle, zaten kredi ve faiz yükü altında ezilen reel sektör temsilcilerine ne verildi? KREDİ… Bazılarına da yapılandırmalar yapıldı ve yapılmaya devam ediliyor.

Tabi haksızlık etmeyelim az da olsa bir dönem hibe tarzı desteklerde oldu. Ama ihtiyaç düzeyi ile verilen destekler kıyaslandığında hiçbir yaraya merhem olmadığı da açık.

Bu arada aylarca kapanmak zorunda kalan özellikle hizmet sektöründe yer alan firmalar ve çalışanları zaten mevcut mali durumları nedeniyle krediye erişmekte de zorlandı.

Özellikle 2020’nin yaz aylarında verilen bu krediler nasıl verildi hepimiz biliyoruz; enflasyondan düşük faizler oranları ile ve aktif rasyosu uygulaması yoluyla bankaları kredi vermeye zorlayarak.

Sonuç; evet 2020 yılını tüm dünya küçülerek tamamlarken Çin ile birlikte pozitif büyüme ile tamamladık. HORMONLU BÜYÜME…

Peki bu ülkemize, insanlarımıza ne getirdi? Borçlanma arttı, cari açık vermeye devam ettik, enflasyon arttı ve günün sonunda faizler arttı. Bu arada Merkez Bankası rezervlerimiz de negatif…

2021 ilk çeyrekte de ekonomimiz %7 büyüdü.

Ama kime büyüdü? Ekonomimizin büyümesinin ne anlama geldiğini tartışmak için bazı sorular soralım;

  • Ekonomi büyüdü, işsizlik azaldı mı?
  • Büyüme toplumun tüm kesimlerine homojen dağıldı mı?
  • İnsanların refah düzeyinde bir gelişme var mı?
  • İleriye dönük beklentilerde olumlu bir değişim söz konusu oldu mu?
  • Toplam refaha bir katkı sağladı mı?

Ekonominin sağlık durumunu sadece büyüme rakamları üzerinden tarif etmeye çalıştıkça diğer bütün sorunları halının altına süpürmeye devam ettik.

Önemli olan günübirlik, geçici çözümler peşinde koşmayı bırakmak ve yapısal problemlerin üzerine gitmek. Bunları saymaya gerek yok, zaten herkes biliyor.

Faiz artış serüveni de Naci Ağbal’ın gidişiyle son buldu. Problemli ekonomik yapının daha da problemli hale gelmesinin miladı olarak kabul edebileceğimiz bir gelişmeydi bu!

Bir süre geçtikten sonra faiz indirmeye başladık, bu süreçte ise tüm dünyada enflasyon artmaya devam etti. Sonrası malum dünya ekonomileri ve merkez bankaları enflasyonla mücadele kapsamında sıkılaşma adımları atarken biz ise faizleri uzun süredir sabit tutuyoruz.

Ama bu sadece politika faizi için böyle. Neden mi? Çünkü kamunun, reel sektörün borçlanma maliyetleri artmaya devam etti. Yani politika faizini enflasyonist ortamda sabit tutmak aslında reel ekonomide ve piyasada karşılık bulmuyor, aksine tam tersi bir etki ile maliyetlerin artmasına sebep oluyor.

Sonra Hazine ve Maliye Bakanı olarak Sn.Nebati atandı. Bu dönemde ‘ekonomi kontrol altında’ mesajı vermek adına döviz kurlarına ciddi bir müdahale geldi ve bu büyük bir başarı olarak sunuldu.

Adına yeni ekonomi modeli denen bir uygulamaya geçildi, KKM (Kur korumalı mevduat) tarzı uygulamalar ile ‘Liralaşma’ stratejisi ortaya kondu.

Modelin temeli ise ihracatın artırılması, ara malı ve hammaddeye bağımlılığın azaltılması, ithalatın toplam dış ticaret içindeki payının düşürülmesi ve bu sayede ülkeye girecek döviz miktarının artması ile kur seviyesinin belirli bir seviyede tutulması ve bu yolla enflasyonun kalıcı olarak kontrol altına alınması argümanlarına dayandırıldı.

Fakat bunun olması kısa vadede mümkün değildi. Çünkü Türkiye ekonomisi maalesef ithalata dayalı bir tüketim ekonomisidir ve bununla birlikte sürdürülebilir bir yapı ortaya koymayan inşaata dayalı bir yanı da vardır.

Söz konusu modelde hammadde ve ara malına bağımlılığı azalmak için minimum 5 yıldan 10 yıla varana kadar yapılması gereken bir dizi yatırım hamlesi gerekir. Yani, yeni fabrika yatırımları, kapasite artırım çalışmaları, bunların hukuki ve finansal alt yapıları gibi süreçler vardır.

Yani bu modeli ortaya koyanların ‘6 ay sonra etkilerini göreceksiniz’ demesi gerçekçi değildi.

Zaten kur düzeyinin korunması için rezervlerin tüketilmesi, KKM gibi uygulamaların bütçeye getirdiği ilave yük, cds priminin ciddi şekilde yükselmesi sonucu oluşan yüksek borçlanma maliyetleri, oluşan yüksek enflasyon yurt içinde kaybolan güveni daha da bozdu. Dolayısıyla mevcut yapı içinde dolarizasyon sorunu çözülemedi.

Tüm bunların yanı sıra dünya ekonomilerinde yaşanan sıkıntılar ve artan enerji maliyetleri, tedarik sorunları, emtia tarafında yaşanan maliyet artışları aynı zamanda dünyadan da enflasyon ithal etmemize neden oldu.

Aynı zamanda kamunun, reel sektörün hem döviz borcu hem de bu borçların maliyeti arttı ve artmaya devam ediyor.

Sonuç olarak Türkiye’nin dövize ihtiyacı var ama dövizi yok. Mevcut politikaların oluşturduğu riskler ve belirsizlik ortamı nedeniyle yabancı yatırımcı da gelmiyor. Aynı zamanda seçim sürecindeyiz ve mevcut ekonomi politikalarının daha rasyonel bir düzeye taşınması gibi bir ihtimal de ufukta görünmüyor. Hatta devam eden süreçte krediler yoluyla büyüme ya da en azından daralmanın önlenmesine çalışılması gibi bir çaba söz konusu.

Tüm bu ifade edilenler önümüzdeki dönemde karşımıza şöyle bir fotoğraf çıkaracak gibi görünüyor; daha yüksek kur, daha yüksek enflasyon, ülke insanın alım gücünün daha fazla düşmesi, beklentilerin iyice bozulması ve daha dolarize bir ülke…

Alışık olduğumuz ve hiç değişmeyen bir kısır döngü!

 

 

 

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler