Sosyal Medya

Ekonomi

Murat Kubilay: ‘Faiz ile enflasyon arasındaki hassas denge’

Nisan ayı enflasyon verisi yüzde 1,68 olarak açıklandı ve son 12 aylık enflasyon yüzde 17,14’le yükselişini sürdürdü...

Murat Kubilay: ‘Faiz ile enflasyon arasındaki hassas denge’

Nisan ayı enflasyon verisi yüzde 1,68 olarak açıklandı ve son 12 aylık enflasyon yüzde 17,14’le yükselişini sürdürdü. Son bir aydaki yüksek artışa rağmen tüketici enflasyonunda zirveyi gördüğümüzü söylemek henüz erken.

Döviz kurlarında Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) başkanlığındaki değişim sonrası gözlenen sıçramanın etkilerinin süreceği aşikâr. Küresel emtia fiyatlarında Türkiye’den bağımsız yükseliş de sürüyor.

İlkinde Türkiye’nin döviz ile faiz arasındaki kıskaçtan çıkamaması ve bu yolda eldeki son araç rezervleri heba etmesi etkili. İkincisinde ise özellikle tarımda yerli üretimi planlanmayıp teşviklerle güçlendirilmemesi nedeniyle dış bağımlılığın kontrolden çıkması etkili. Tüm bunların neticesinde bir aylık üretici enflasyonu yüzde 4,34 ve son 12 ayda ise yüzde 35,17.

En can sıkıcı veri ise üretici enflasyonundaki zirveyi ne zaman göreceğimize dair bir netliğin bulunmaması. TL’nin değer kaybının sürmesi ve küresel emtia fiyatlarında petrol ve gıda başta olmak üzere geçici denen fiyat artışlarının devam etmesi ihtimalleri yadsınamaz. Üstelik cirosunu koruyabilmek için bir süre kar marjından ödün veren üreticinin TÜFE ile ÜFE arasında iki kata ulaşan farkı fiyatlara hiç yansıtmaması hayli iyimser bir beklenti.

Tüm bu saptamalardan sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Faiz sebep enflasyon netice’ önermesine kutsal bağlılık gösterilmediği müddetçe 6 Mayıs tarihli Para Piyasası Kurulu (PPK) toplantısında TCMB’nin bir faiz indirimine gidebilmesi mümkün değil. Ramazan Bayramı nedeniyle nisan ve mayıs toplantılarının tarihleri birbirine yakın, bu nedenle ikisi tek bir toplantı gibi değerlendiriliyor. Mayıs ayı için faiz indirim olasılığı, son enflasyon verisi açıklanana kadar tümüyle olasılık dışı değildi.

ÜFE’de düşüşün başlaması ve ABD Merkez Bankası Fed’in 15-16 Haziran tarihli toplantılarında piyasa dostu güvercin mesajlar vermesi halinde dahi TCMB’nin 17 Haziran tarihli bir sonraki toplantıda faiz indirimine başlaması kolay olmayacak. Küresel emtia fiyatlarındaki ısrarlı yükseliş ve kur artışına rağmen devam eden cari açık da gözden kaçırılmamalı. Parasal olmayan altın ithalatının yüksek düzeyini koruyarak yastık altına döviz ve altın çıkışının devamını ima etmesi ve devlet tahvili ve hisse sentlerinden yabancı çıkışının sürmesi de diğer parametreler.

Fakat çok daha mühim olarak kendisini mart ayında Naci Ağbal’ın görevden alınıp Şahap Kavcıoğlu’nun göreve atanmasıyla gösteren ‘saray rejimi’ etkisini de atlamamak gerek. Yabancı finansal kuruluşlardaki ekonomistlerin beklentileri birkaç istisna dışında faiz indirimlerinin yıl sonuna doğru ancak başlayabileceği yönünde. Bu arada bu tahminlerin bu kurumlarda parayı doğrudan yöneten fon/portföy yöneticilerini bağlamadığını ve onların şahsi görüşlerinden ayrışabileceğini de eklemek gerek.

Bu derece itibar ve rezerv kaybına sahip bir gelişmekte olan ülke merkez bankasının resmi gerçekleşmiş enflasyona kıyasla yüzde 2 kadar reel faiz vermesi gerekiyor. Kavcıoğlu da Yeni Şafak’taki yazılarında “Yüzde 1 ölçüsünde negatif reel faiz yeterli olur” imasında bulunsa da makul düzeyde pozitif reel faiz uygulayacaklarını deneme yanılma yoluyla öğrenip açık açık ifade etti.

Bu noktada olması gerekenle olabilme ihtimalliyi ayırmak gerekiyor. Türkiye’nin dış finansal sıkışmışlığı ile Erdoğan’ın reel ekonomiyi faiz indirimleriyle iteklemesi arasında kalmış PPK faiz indirimini kısmen haklı gösterebilecek her gerekçeyi kullanmak isteyecek. TÜFE’deki artışın durması yaz aylarında ölçülü dahi olsa PPK’nın tarafını ve Erdoğan’a bağlılığını ifade edecek düzeyde faiz indirimiyle sonuçlanabilir. Eğer mart ayı başındaki gibi küresel tahvil piyasalarında bir şok yaşanmazsa, iç politikada alışıldık gerginlik düzeyi aşılmazsa ve S-400 tercihi ve Halkbank davası kaynaklı yeni çalkantılar oluşmazsa temmuz ayından başlayarak yılın geri kalan altı toplantısında 50 baz puanlık mini indirimler mümkün.

Ya Temmuz 2019 sonrasındaki gibi büyük indirimler?

Rezervlerin tükenmesi ve enflasyondaki yapışkanlık nedeniyle bu tip senaryolar rasyonel davranılacağı varsayımı altında olasılık dışı. Denenirse geçtiğimiz haftaki yazıda ifade ettiğimiz ve en son 1978-80 arasındaki dönemde yaşanmış ödemeler dengesi krizine doğru çok hızlı bir yol alırız. Bunun daha önce yaşanan kur artışlarıyla karıştırmamak gerek. Biri Dünya’dan Ay’a gitmek, diğeri ise kara delikten geçerek boyut değiştirmek.

Peki, hem piyasalar hem de Erdoğan altı defa 50 baz puanlık ölçülü ve muntazam faiz indirim patikası için sabırlı olur mu?

İkisinin de istemediği, bir ödemeler dengesi krizi. Çünkü hem alacaklının tahsilatı zora giriyor hem de borçlu ülke hükumeti son derece antidemokratik uygulamalara girişse de geriye dönüşü olmaksızın bir kez daha seçilemeyecek hale düşüyor. İşte bu iki taraflı sözlü olmayan uzlaşıdan biz sıradan vatandaşların kazancı ise yoksullaşmayı kabul edip yokluğa düşmekten kurtulmak. Üstelik buna tamah etmemiz bekleniyor.

Son soru ise şu: Her iki taraftan biri, yani piyasa veya Erdoğan’dan herhangi biri, irrasyonel bir şekilde karar alabilir mi?

Piyasada bu davranış küresel ölçüde büyük şoklar esnasında yaşanıyor; Eylül 2008, Mayıs 2013 ve Şubat 2020’de olduğu gibi. Erdoğan’da ise daha sıklıkla; tıpkı Temmuz 2018, Mart 2019, Mart 2020, Ekim 2020 ve Mart 2021’deki gibi.

Bu genel bilgi ve beklenti paylaşımlarından sonra, ender rastlanan ve yaşandığında çok yıkıcı olan ‘siyah kuğu’yla karşılaşma ihtimalini okuyuculara bırakıyorum.

diken.com

 


İLGİLİ HABERMurat Kubilay Yazdı: Murat Kubilay Yazdı: “2. Perde Yeniden Şiddetleniyor”

İLGİLİ HABERMurat Kubilay: 128 milyar doların akıbetiMurat Kubilay: 128 milyar doların akıbeti

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler