Sosyal Medya

Döviz

Murat Şenol: “Kur korumalı mevduat” kime yarayacak?

“Dandik Para” söylemi ülkemizde ilk keza 1998 yılı başlarında Prof Dr. Asaf Savaş Akat tarafından kullanılmıştır. Asaf hoca, yüksek ve…

Murat Şenol: “Kur korumalı mevduat” kime yarayacak?

“Dandik Para” söylemi ülkemizde ilk keza 1998 yılı başlarında Prof Dr. Asaf Savaş Akat tarafından kullanılmıştır. Asaf hoca, yüksek ve dalgalı enflasyonun, paranın üç temel fonksiyonundan değer ölçüsü ve değer saklama ölçüsü işlevlerini yerine getirmediğini ifade eder. Son iki ayda yaşadığımız süreçte de TL’nin bu fonksiyonlarını yerine getirmediği ve sadece değişim aracı olarak fonksiyonu devam ettirdiği tartışılmaktadır.

 

Türkiye uzun yıllardır çift paralı bir ekonomidir. 2000’li yılların başında dolarize olan ekonomide alınan bazı yapısal önlemelerle, 2010 yılı sonuna kadar dolarize olma oranı azaltılmıştır. Bundan  sonraki yıllar içinde döviz kurları yüksek oranda artmış, 2011’de ortalama USD kuru 1.67 iken 20.12.2021 itibariyle 18.20’ye çıkmıştır. 10 yılda %1000’den fazla artış olmuştur. Bankalardaki  DTH mevduatı da bu artışa paralel 2011 sonrası hızla artmaya başlamıştır. Alınan bir takım önlemlere rağmen (gerçek kişilerin ve ihracatçı olmayanların döviz kredisi kullanmaması, bazı işlemlerde döviz sözleşmesi yasağı vb ) ekonomideki dolarizasyon, 2000’li yılların başındaki oranın da üzerine çıkmıştır. 10 yılda kurlardaki 10 katı artışın,  ekonomik aktörler tarafından yönetebilmesi de kolay değildir.

 

Nitekim son üç ayda, ülkemizde ve dünyada yükselen enflasyona ve dünyadaki eğilimin tersine,  faiz indirimleri ısrarı sonrası yaşanan kur artışlarına karşın, karar vericiler önce Dövize Endeksli Tahvil ihracı üzerinde çalıştıklarını beyan etmişler sonra fikir değiştirmişler ve geldiğimiz nokta 1970’li yıllarda uygulanan DÇM  benzeri Kur korumalı mevduat (KKM) diye tanımlanan Dövize Endeksli TL mevduattır (DEM), opsiyonlu bir üründür, kur garantisini hazine vermektedir ancak mudi opsiyon primi ödememektedir. Bu ürünle kısa vadede ateşin üzerine su atılarak, bir rahatlama yaratıldığı aşikardır.

 

Bu sürece gelmeden önceki kısa vadede, TCMB Bilançosundaki gelişmeler ve  Dövize Endeksli bu TL mevduatın zamanla kime daha çok yaradığını görmek için, 17 Aralık TCMB’nin Mevduat Bankaları ve Katılım Bankalardaki bilgilere ilişkin tabloları bakalım.

 

TCMB 17 Aralık Haftalık Para ve Banka istatistikleri Banka Sektörü Mevduat Haftalık DTH Hacim değişikliği
% Haftalık Değişim
Gerçek Kişi Mevduat.Bank %3.00
Katılım Bank %5.22
Tüzel Kişi Mevduat.Bank %1.27
Katılım Bank %5.00
Altın Hes. Mevduat.Bank %6.23
Katılım Bank %7.13

 

-Gerçek kişi DTH’ının, Tüzellerden  daha fazla arttığı,

 

-Katılım Bankalarındaki DTH’ın, Mevduat Bankalarındaki DTH’dan daha fazla arttığı,

 

-Altın Mevduat Hesabının, Döviz mevduat hesaplarına göre daha fazla arttığı, görülmektedir

 

Bu saptamalar ışığında bazı sosyo-politik ve ekonomi politiği içerikli değerlendirmeleri okuyucuya bırakmak istiyorum.

 

Bankacılık sektöründeki toplam mevduat dağılımına, Kur Korumalı TL mevduat açısından bakalım.

 

YP MEVDUAT

(mio USD)

            TL MEVDUAT

                  (mio)

Gerçek kişiler 146.510 Vadesiz TL 483.207
Tüzel kişiler 91.281 Vadeli TL 1.348.305
Y.dışı yerleşikler 18.884 Y.dışı yerleşikler 42.606
Y.içi ve Y.dışı bankalar 7.784
Toplam 264.458 1.874.118
Toplam mevduatların TL karşılığı 5.998.683  

 

YP açısından; 264.458 milyon USD’nin Gerçek Kişilere ait 146.510 milyon USD’si TL mevduata dönebilmesi mümkündür.TL açısından ise vadesiz TL ve yurtdışı yerleşiklerin yararlanamayacağı düşünüldüğünde maksimum 1.348.305 milyon TL yararlanabilir. Toplamda 5.998.683 milyon TL  mevduatın kur korumalı mevduattan maksimum %52 kısmı yararlanabilmesi mümkün olabilecektir. (USD mevduatın yaklaşık kur 12 TL’den TL’ye döndüğü ve parite etkisi göz ardı edilerek hesaplanmıştır)

 

TL mevduatın tamamının, USD mevduatının da yarısının Kur Korumalı Mevduata döndüğünü varsaydığımızda önümüzdeki dönemde Hazine ve TCMB’nin ödeyebileceği kur farkı matrahı yaklaşık 2.300.000 milyon TL olacaktır. Tabi ki bu ürün 1 yıl devam edebilirse ve bu dönemde beklenen

  • %30 civarında enflasyon,

2-    %30 kur artışı,

3-    bankaların açacağı mevduatın ortalama faizini  de %15 varsayarsak,  kamu tarafında 1 yıl sonunda ödenecek kur farkı 345 milyar TL olacaktır. Umarız ve dileriz döviz kurları bu şekilde artmaz ve kamu bu yükü taşımak zorunda kalmaz. Diğer yandan bu ürün hayata geçmeyip  kurlar 21.12.2021 tarihi öncesi seviyede kalsaydı, kamunun döviz borçları sebebiyle ödeyeceği kur farkı bu yükün çok daha fazla üzerinde olacaktı, bu anlamda 345 milyar TL’lik yük daha düşük kaldığı da bir gerçektir.

 

TL’den dövize dönülmediği için açılacak TL hesaplara verilecek kur farkı  ve  Döviz Tevdiat Hesaplarından TL’ye dönen mevduatın kur farkı Hazine tarafından karşılanacaktır. Sonuçta bu ürünün, Faizi indirmek için,  enflasyonu düşürmek yerine bütçe imkanları ve emisyon yolu ile enflasyonu artırıcı etki yapması kaçınılmaz hale gelebilecektir. Bu arada dövizden TL’ye dönecek mudilerin dövizini satın almış olacağından, bankalarda mudi adına olan döviz zaman içinde TCMB’ye geçmiş olacağından, TCMB’nin gerçek anlamda kur farkı zararı oluşturup oluşturmadığı ayrı bir tartışma konusudur.

 

Hazine  üzerinde kalacak bu yükten en karlı görünen ilk aşamada TL’sini dövize dönmemiş mudiler ile Bankacılık sektörü olacaktır .TL’de olan mudi herhangi bir opsiyon primi ödemeksizin kur artışlarına karşı kendini hedge etmiş olacaktır. Bu üründen asıl Bankalar  büyük bir yarar sağlamış olacaktır.

 

  • USD/TL 18-20 çıktığında, bankaların Sermaye Yeterliliği Rasyosunu (SYR) son derece olumsuz etkilemişti. Bu seviyelerde kurun uzun süre kalması durumunda kaynak olsa bile bankalar kredi vermekte zorlanacaklardı. Kurların yeni seviyesi banka SYR’lerini rahatlatmıştır.

 

  • Bankalar %17 (şu an maksimum) faiz oranı üzerinden mevduatı açıp kalan kısmı Hazine’den aldıklarından, gerçek maliyetleri %17 olmasına karşın kısa vadeli rotatif kredileri %30 üzerinde fiyatlamaktadırlar. Orta ve uzun vadeli kredilerde vade riski nedeniyle uzun vadeli kredilere bu oranı vermemiş olsalar bankacılık tekniği açısında bu anlaşılabilir, ancak kısa vadelilere de bu fiyatın verilmesi ya kredi vermek istememeleri nedeniyle  ya da fırsatçılıktır.

 

  • Son dönemdeki gelişmeler mevduat ve kredi arasındaki faiz marjlarını oldukça yükseltmiştir. Bankalar bir miktar kaynağını TCBM’den kısa vadeli %14 den alıp kısa vadeli %30 üzerinde satmaktadır. Nitekim yıl sonu bilançoları açıklandığında özellikle bir çok özel banka yüksek karlar açıklayacaktır. Bu karları gizlemek için bir miktar da yüksek karşılık ayırmaları muhtemeldir. Özellikle aralık ayı içinde açıklanan veriler de bu yöndedir.

 

  • Kur artışı (nitekim son 2 ayda kurlar %35 artmış) ve enflasyon artışı firmalarda işletme sermayesi ihtiyacını artırmış, bu artışı karşılayacak kadar bankacılıkta TL kaynak artışı olmamıştır. Dövize Endeksli  bu ürünle bankacılık sektöründeki  mevduatların büyük bir kısmı kur artışına karşı korunarak bankalara faize ilave kur farkı yolu ile yeni kaynak yaratılmış olacaktır. Yaratılan kaynakla bankalar daha kolay kredi verebilecektir.

 

  • Bankalardaki mevduatın ortalama vadesi 45 gün olduğu düşünüldüğünde, bu ürünün de asgari 90 gün vadeli açılması nedeniyle zaman içinde mevduatlar arası beklenen dönüşümler gerçekleşirse ortalama vadenin 120 günlere çıkması bankalar açısından bir başka avantaj sağlamış olacaktır.

 

  • TCMB en son aldığı bir kararla, Bankalardaki TL Mevduat ve DTH’lardan vadeli TL‘ye dönecek mevduatlardan alınacak zorunlu karşılık tutarlarında muafiyet getirmiştir.

 

Çözüm  olarak sunulan bu ürüne ilişkin açılan hesapların, vadeleri geldiğinde yenilenip tekrar dövize dönmemeleri önemli bir  beklentidir. Bu süre içinde enflasyon makul bir seviyeye indirilemez ise dövizde  düşen bu tansiyon, tekrar yukarı çıkarak, makro ekonomik dengeler açısından önemli  sıkıntılar oluşturabilecektir. Başlangıç olarak olumlu gözüken bu ürünün,  zaman içinde mudiler tarafından  benimsenmesi durumunda olumlu sonuçlar yaratabilir ancak sistemi başlatmak çok kolay iken dengeler oturmadan kaldırılması daha yıkıcı sonuçlar doğuracaktır. Uzun süre bu ürünün devamı ve kurların yukarıya doğru hareket etmesi durumunda  ise Hazine üzerindeki yükte artıracaktır.

 

Hepimizin aynı gemide olduğu ve kur artışının zengini daha zengin, fakiri daha fakir yaparak enflasyon yolu ile gelir dağılımını daha da bozucu etkisi can yakıcıdır. Umarız ki  Kur Korumalı TL Mevduat ürünü daha büyük sorunlara yol açmadan,  bu volatiliteli süreci kolaylıkla atlatırız.

 

Bu dönemin daha az hasarla atlatılması bakımından bankaların da kendileri lehine oluşmuş ve büyük karlar yapma imkanı olan bu  ortamda, “gerçek maliyetlerini” kredilere yansıtmaları, kredi kullanıcıları ve kararlarda beklenen sonuçların oluşması bakımından son derece önemlidir.

 

Murat ŞENOL – Ekonomist

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler