Sosyal Medya

Ekonomi

Makine ihracatı 10 ayda 23,6 milyar dolar oldu

Makine İhracatçıları Birliği (MAİB) tarafından paylaşılan makine imalat sanayi konsolide verilerine göre, 2025 yılının ilk 10 ayında Türkiye'nin serbest bölgeler dâhil toplam makine ihracatı 23,6 milyar dolar oldu...

Makine ihracatı 10 ayda 23,6 milyar dolar oldu

Makine İhracatçıları Birliği (MAİB) tarafından paylaşılan makine imalat sanayi konsolide verilerine göre, 2025 yılının ilk 10 ayında Türkiye’nin serbest bölgeler dâhil toplam makine ihracatı 23,6 milyar dolar oldu. Çin’in orta segmentteki ilerleyişinin Avrupa’yı yüksek teknolojili ürünlere sıkıştırmasının, hacimsel büyüme yerine niş segmentlere yönelimi artırarak sanayi yapısında daralmayı hızlandıran bir paradoks olduğunu ifade eden Makine İhracatçıları Birliği Başkanı Kutlu Karavelioğlu, “Son beş yıldır çabaladığı düşük donanımlı makineler üretme teşebbüslerinde istediğini elde edemeyen AB; giderek sıkışmakta olduğu ileri teknolojili makineler evreninde Türkiye’nin kabiliyetleri ile nefes alabilecektir” dedi.

Makine imalat sanayi konsolide verilerine göre, Ocak–Ekim döneminde serbest bölgeler dâhil toplam makine ihracatı, geçen yılın aynı dönemine göre %0,8 artışla 23,6 milyar dolara ulaştı. KG başına ortalama ihracat fiyatlarının 8,1 dolar ile rekor seviyeye yükselmesi sayesinde, miktar bazındaki %6,8’lik düşüşe rağmen sektör ihracatta artıya geçmeyi başardı. Yıllıklandırılmış verilere göre serbest bölgeler dâhil ihracat 28,3 milyar dolar olurken, aynı dönemde makine ithalatı 45,0 milyar dolar olarak gerçekleşti. En büyük ihracat pazarımız Almanya’ya satışlar %4,7 artarak 2,6 milyar doları aşarken, ABD pazarında %6’lık yükselişle 1,6 milyar dolara ulaşıldı. İtalya’ya %16,4’lük artışla 1 milyar doların üzerinde ihracat yapılırken, Birleşik Krallık’a satış %12,2 yükselerek 997 milyon doları buldu. Ekim ayında türbin, turbojet, hidrolik silindirler ile inşaat ve madencilik makinelerinde aylık bazda en yüksek artışlar görülürken, kâğıt ve matbaacılık makineleri ile yıkama ve kurutma makinelerinde belirgin düşüşler kaydedildi.

“Çin’in orantısız imalat gücü Avrupa’yı yüksek teknoloji ürünlere sıkıştırıyor”

Avrupa Birliği’nde açıklanan yeni sipariş ve sevkiyat verilerini; bölgedeki makine imalatçılarının yapısal bir yavaşlamaya girdiğinin göstergesi olarak yorumladıklarını belirten Makine İhracatçıları Birliği Başkanı Kutlu Karavelioğlu şunları söyledi:

“Euro Bölgesi’ndeki PMI toparlanmasının bu yıl Almanya tarafından desteklenemiyor oluşu, sanayi zincirindeki momentum kaybını derinleştiriyor. Yılı dalgalı geçiren ve Eylül itibarıyla siparişlerde yıllık %19 kayıp yaşayan Alman makine sanayisinde kapasite kullanımının son 5 yılın en düşük seviyesine inmesi, daralmanın konjonktürel olmadığını, rekabetçilikte yeni bir aşamaya geçildiğini gösteriyor. İşten çıkarmaları artırıp kıtanın mühendislik yetkinliğini orta vadede aşındırarak AB’nin hızlı toparlanma umudunu azaltan bu verilerde, zayıf talep kadar maliyet baskısının da rolü büyük. Çin’in ölçek, standardizasyon ve modüler üretim avantajları nedeniyle rekabet artık tekil ürün bazında değil, üretim ekosisteminin bütününde yaşanıyor. Elektrikli araçlarda yürütülen sübvansiyon soruşturmasının ardından AB’de üretim ve satışların hızlanması ve Çin’in pazar payının %25’ten %17’ye hızla gerilemesi, Avrupa’nın stratejik öncelik gördüğü segmentlerde rekabeti politika araçlarıyla kendi lehine çevirebildiğinin bir örneği. Süregelen mevzuat hazırlıkları, teknoloji ekosisteminin omurgasını teşkil eden makine ve sistem mühendisliği sektörünün de aynı kararlılıkla korunacağını gösteriyor. Sektörün geleceğini sadece mekaniğin değil, yazılım ve dijital mimarinin belirleyeceği, dönüşemeyen, ürünleri, atıkları ve hatta hizmetleri mevzuatla uyumlanmayan imalatçıların büyük pazarlardan başlayarak değer zincirinin dışına itileceği çok açık. Çin’in orta segmentteki ilerleyişinin Avrupa’yı yüksek teknolojili ürünlere sıkıştırması ise, hacimsel büyüme yerine niş segmentlere yönelimi artırarak sanayi yapısında daralmayı hızlandıran bir paradoks.”

“Orta segmentte AB’de oluşacak boşluğu Türkiye doldurmalı”

Rekabetçiliğin Avrupa’yı mühendislikte daha niş alanlara ittiği bu dönemde, orta segmentte oluşan boşluğun Türkiye’yi esneklik ve hız avantajıyla daha görünür hale getirdiğini belirten Karavelioğlu şunları ekledi:

“Türkiye, Avrupa sanayisinin doğal uzantısı konumunda. Gümrük Birliği’yle başlayan entegrasyon uzunca bir süredir mühendislik, teknoloji ve sürdürülebilirlik düzleminde ilerliyor. Aramızdaki yakınlık sadece coğrafî değil; beklentiler, kalite anlayışı ve üretim kültürü ile de ilgili. Avrupa’da iş gücünün hizmet sektörlerine kaydığı ve sanayi kimliğinin tartışılır hale geldiği bu süreçte, Türkiye’nin orta segmentteki talep dalgalanmalarına daha hızlı yanıt verebilmesi kritik önem taşıyor. AB makine imalat ve otomotiv sektörünün savunma sanayiine meyletmesi de ayrı bir pencere. Bu yılın ilk 10 ayında AB’nin büyük makine imalatçısı ülkelerine gerçekleştirilen iki basamaklı ihracat artışları, her iki tarafın da bu ihtiyacın farkında olduğunun önemli bir işareti. Sipariş çeşitliliğine daima uyum sağlamış, çevik ve dayanıklı üretim yapımız doğru tedbirlerle güçlendirildiğinde taraflar, sadece bugünün değil geleceğin taleplerine de cevap verecek müşterek bir ekosistemi pazarlar hale gelecektir. Son beş yıldır çabaladığı düşük donanımlı makineler üretme ya da ‘frugal konsept’ teşebbüslerinde istediğini elde edemeyen AB; giderek sıkışmakta olduğu ileri teknolojili makineler evreninde Türkiye’nin kabiliyetleri ile nefes alabilecektir.”

“Eximbank’ın rekabetçi faiz açılımını sabırsızlıkla bekliyoruz”

Avrupa’daki dönüşüm Türkiye için yeni bir fırsat alanı yaratsa da yurt içindeki göstergelerin bu sürecin kendiliğinden avantaja dönüşmeyeceğini açıkça ortaya koyduğuna işaret eden Karavelioğlu şunları belirtti:

“Geçen yıl %9 kadar daralan makine üretiminin bu sene de %5’e yakın düşüyor olması, sene boyunca tarihi ortalamalarının hayli altında seyreden kapasite kullanım oranının nihayet Ekim’de %63’e kadar gerilemesi; sektörün çok yönlü baskılar altında güç kaybının sürdüğünü gösteriyor. Türkiye’nin katma değeri ve yerlilik oranı en yüksek sınai ürünü olan makinelerin, dezenflasyonist politikalardan en yüksek seviyede etkilenmesi doğal. OECD verilerine göre üretim maliyetleri içinde ithalata dayalı bileşenleri %25 seviyesinde olan sektör, ucuz döviz ve ithalat avantajından hiçbir surette yararlanamadığı gibi son yıllarda üretiminin %59’unu ihraç ederek, yani gelirlerinin önemli kısmını döviz cinsinden sağlayarak yakaladığı büyüme patikasından da hızla uzaklaşıyor. Ana pazardaki hareketlenme asgariye inmiş ölçeklerimizi yeniden büyütmek için fırsat olarak ufukta belirmişken, Eximbank’ın yatırım malı ihracatına mahsus alıcı kredilerine verileceği açıklanan faiz desteğinin hayata geçmesini sabırsızlıkla bekliyoruz. Müşterinin finansmanı, rakiplerimizin çok etkili çözümler geliştirdiği ama bizim zaafımız olan bir alandı; bu destekle makine ve diğer yatırım mallarının ihracatı kolaylaşırken, müteahhitlerimizin yurtdışı projelerinde yerli malını öncelemeleri için çok önemli bir gerekçe de oluşacaktır.”

“5. Makine Zirvesi’nin menüsünde rekabetçilik var”

Rekabetçiliğin, moda bir mefhum olmanın çok öncesinde Türkiye’nin Makinecileri’nin bilgi ve strateji üretiminin ana eksenlerinden biri olduğunu vurgulayan Karavelioğlu, Makine İhracatçıları Birliği’nin Ekim 2025’de yayınladığı Türkiye Makine Sanayiinin Rekabet Gücü Raporu’nun hemen ardından, Türkiye Makina Federasyonu’nun (MAKFED) ev sahipliğinde 26 Kasım’da, “Yeni gelecek: rakip-siz misiniz?” temasıyla düzenlenecek olan 5. Makine Zirvesi’ne atfen şunları belirtti:

“Hitap ettikleri sektörlerin imkân ve ihtiyaçlarına bağlı olarak çok sayıda ürün ve teknoloji sınıfı barındıran makine imalatına genel bir perspektiften bakıldığında, işletmeler düzeyinde kazanılan sürdürülebilir yetkinliklerin yatırım ve faaliyet ortamındaki yansımaları ilham verici bir tablo ortaya koyuyor. Ancak bu yetkinliklerin stratejilerimize gerçekten rol model olabilmesi için hızla değişen gereksinimlerin birlikte ve bütüncül biçimde ele alınması gerekiyor. Sanayinin topyekûn kabuk değiştirdiği bu dönemde küresel rekabetçilik, bileşenleri üzerinden yeniden tanımlanıyor. Buna dair farkındalık yüksek olmakla birlikte, teşhis ve tedbirlerde ortak bir irade geliştirmek; dünyada olup bitenleri birlikte anlamlandırmayı ve sektörde dağınık görünen dinamikleri aynı yön duygusuyla bütünleştirmeyi zorunlu kılıyor. Güncelliğinin ötesinde, öz eleştiriye alan açan cesur temasıyla ‘hayır’ denilemeyecek bir davet niteliği taşıyan bu Zirve’nin, sanayimizin rekabet pozisyonunu uzun vadeli bir bakışla güçlendireceğine inanıyoruz.”

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler