Ekonomi
Yeni yıl yaklaşırken enflasyon, döviz ve siyasi risk üçgeninde 2026 bütçeleri hazırlanıyor: Şirketler sisli yolda…
İş dünyasında 2026’da da finansmana erişim sorun olmaya devam edecek. Planlar kısa vadeli. Kırılganlık yaratan sorunlar nedeniyle büyüme değil, belirsizlik yönetimi öne geçiyor...

Yılın son çeyreğine girilirken iş dünyasında bütçe hazırlıkları hız kazandı. Ancak öngörülemez siyasi ve ekonomik tablo, enflasyon, faiz, döviz riskleri 2026 projeksiyonlarını oluşturmayı her zamankinden daha zorlaştırıyor. Doç. Dr. Oğuz Demir, siyasette öngörü yapmanın neredeyse imkânsız hale geldiğini, ekonomide ise hükümetin orta vadeli programının (OVP) tek yol haritası işlevi gördüğünü belirtiyor.
Demir’e göre OVP “bolca uyarı levhası” barındırıyor: 2025’teki yüksek enflasyon, 2026’da da maliyet baskısı olarak sürecek. Döviz tahminleri ithalatçı ve ihracatçılar için zorluk yaratırken girdi maliyetlerindeki kalıcı artış emek yoğun sektörlerde personel giderlerini yüzde 25- 30, hammadde maliyetlerini ise yüzde 20-25 oranında artıracak.
Ortadoğu’daki gerilimler ve küresel büyüme yavaşlaması da enerji maliyetlerinde ek risk oluşturuyor. “OVP büyümede sınırlı bir hareketlenme öngörüyor, ancak enflasyon beklentileri nedeniyle faiz indirimleri istenen hızda gerçekleşmeyebilir” diyen Demir, finansman maliyetlerinin düşmesine rağmen yatırımlar için hâlâ yüksek olduğuna dikkat çekiyor.
NİTELİK KALMADI
Ekonomist Arda Tunca da 2026’nın, tıpkı son on yılda olduğu gibi “kısa vadeli planların yılı” olacağını söylüyor. Tunca’ya göre Türkiye, “askeri darbe dönemleri ve 1950’lerdeki Demokrat Parti iktidarı benzeri bir siyasi atmosfer” yaşıyor. Bu durum, piyasada yeni şokların oluşma riskini artırırken, döviz borcu yüksek şirketler için ciddi bir kaygı nedeni oluşturuyor.
Merkez Bankası’nın rezervleri güçlü tutma politikasına işaret eden Tunca, firmaların da bütçelerini bu stratejiyi dikkate alarak yaptıklarını belirtiyor: Döviz kurunun en fazla enflasyon oranında, hatta daha düşük düzeyde artacağı varsayılıyor. Enflasyon cephesinde ise düşüş yaşansa dahi dirençli bir seyir bekleniyor.
Faiz indirimlerinin hız kaybedeceği, kredi büyüme sınırlarının süreceği öngörülüyor. Tunca, tabloyu şöyle özetliyor: “Türkiye’nin finansal piyasalar ve reel sektördeki en büyük gücü, sert dalgalanmalara karşı dirençtir. Ancak bu, stratejik planlama yeteneğini zayıflatmış bir iş dünyası manzarasını da beraberinde getiriyor.”
ZORLU MARATON
İş dünyasının geleceğe karşı tedirginliği yapılan toplantılarda öne çıkıyor. En son İstanbul Sanayi Odası’nın Yönetim Kurulu toplantısında başkan yardımcısı İrfan Özhamaratlı, “Son 5 yılın enflasyonist ortamı, karar alma süreçlerimizde ufkumuzu daralttı ve bizleri çok daha ihtiyatlı olmaya zorladı. Önümüzde hâlâ uzun ve zorlu bir maraton olduğu açık” ifadelerini kullanmıştı.
FAİZ HASSASİYETİNE YENI DESTEK PAKETİ
HAZINE ve Maliye Bakanlığı, ihracatçılar ve faiz hassasiyeti olan firmalara yönelik iki yeni destek paketi açıkladı. Hazine Destekli Kefalet Sistemi kapsamında İhracatı Geliştirme AŞ (İGE) aracılığıyla Türk Eximbank tarafından sağlanan krediler için sunulan 10 milyar liralık kefalet limiti 20 milyar liraya çıkarıldı. Ayrıca sadece e-ihracat yapan firmalar için 500 milyon lira kefalet limitli yeni bir paket devreye girdi.
Katılım finans esaslarına göre çalışan firmalar için ise Katılım Finans Kefalet AŞ (KFK) aracılığıyla 4 milyar lira kefalet limitli yeni bir destek paketi uygulanacak. KOBİ’ler için kefalet üst limiti 20 milyon, KOBİ dışı firmalar için 40 milyon lira olacak.
cumhuriyet.com