Dünya Ekonomisi
ABD-İran-İsrail Geriliminde Yeni Döneme Giriliyor: Nükleer Tesisler ve Savaş Senaryoları
Orta Doğu’da tansiyon her geçen gün yükselirken, ABD’nin İsrail’in baskısıyla İran’a yönelik olası müdahale planları giderek daha fazla gündeme geliyor.…

Orta Doğu’da tansiyon her geçen gün yükselirken, ABD’nin İsrail’in baskısıyla İran’a yönelik olası müdahale planları giderek daha fazla gündeme geliyor. Bölgede yaşanan gelişmeler, klasik bir konvansiyonel savaş senaryosunun ötesine geçerek nükleer tesislerin hedef alındığı daha karmaşık bir süreci işaret ediyor.
Nükleer Tesisler Kritik Noktada
İran’ın Fordov ve Natanz’daki uranyum zenginleştirme tesisleri, İsrail ve ABD tarafından öncelikli hedefler olarak değerlendiriliyor. Fordov’un yerin 80 metre altında yer alması ve İsrail’in en gelişmiş sığınak delici mühimmatlara dahi sahip olmaması, operasyonların başarısı konusunda ciddi soru işaretlerine yol açıyor. ABD’nin elindeki GBU-57 tipi 13 tonluk mühimmatlar dahi bu derinliğe ulaşmakta zorlanabilir. Bu nedenle, ABD’nin doğrudan savaşa müdahil olması durumunda bu tesislere yapılan saldırının başarısızlıkla sonuçlanması, Washington için büyük bir prestij kaybına yol açabilir.
İsrail’in Hava Savunması Tartışma Yarattı
İran’ın son haftalarda düzenlediği füze saldırıları, İsrail’in çok katmanlı hava savunma sistemlerinin yetersizliklerini de ortaya çıkardı. Iron Dome sisteminin balistik füzelere karşı sınırlı etkili olduğu belirtilirken, Arrow 2, Arrow 3 ve ABD’den temin edilen THAAD sistemlerinin dahi bazı saldırılarda yetersiz kaldığı gözlemlendi. Uzmanlar, hipersonik hızda gelen balistik füzelerin, özellikle hava savunmasının doygunluk noktasına ulaştığı durumlarda, sistemlerin yetersizliğini açıkça ortaya koyduğunu ifade ediyor. İsrail’in bazı füzelerinin hedefini şaşırarak kendi topraklarına düştüğü iddiaları da dikkat çekiyor.
ABD İç Politikasında Derin Çatlaklar
ABD’nin savaşa girip girmeyeceği konusundaki belirsizlik sürerken, iç politikada da ciddi ayrışmalar yaşanıyor. Eski Başkan Donald Trump’ın İran’ın nükleer programına karşı kararlı bir duruş sergilemesine rağmen, kendi destekçi kitlesi bu müdahaleye karşı çıkıyor. Özellikle Tucker Carlson gibi etkili muhafazakâr figürlerin Trump’ı kamuoyu önünde eleştirmesi, Cumhuriyetçi Parti içinde bir kırılma yarattı. Kamuoyu araştırmalarına göre, Trump’a oy veren seçmenlerin sadece %19’u İran’a askeri müdahaleyi destekliyor. Bu durum, Trump’ın dış politika kararlarını iç kamuoyu baskısıyla yeniden değerlendirmesine neden olabilir.
Bölgesel Senaryolar ve Hürmüz Boğazı Tehlikesi
ABD’nin İran’a yönelik doğrudan bir saldırıya girişmesi durumunda, Tahran yönetiminin Hürmüz Boğazı’nı kapatma kartını devreye sokabileceği belirtiliyor. Böyle bir hamle, küresel enerji arzını tehdit edebilir. ABD’nin Hürmüz Boğazı senaryoları üzerine 20 yıldır simülasyonlar gerçekleştirdiği, ancak bu senaryolarda donanmasının büyük kayıplar yaşadığı ifade ediliyor. İran’ın sahip olduğu balistik füzeler, denizaltı droneları ve insansız hava araçları gibi unsurlar, ABD donanması için ciddi tehdit oluşturuyor.
Sonuç: Başarısızlık Felakete Yol Açabilir
Uzmanlara göre, eğer ABD Fordov gibi derin nükleer tesisleri imha edemezse ve hedeflenen stratejik başarıyı sağlayamazsa, hem ABD hem de İsrail için bölgede çok zor bir dönem başlayabilir. İran’ın askeri ve psikolojik açıdan dirençli yapısı, özellikle halkın konsolidasyonu ve asimetrik savaş kabiliyetleriyle destekleniyor. İsrail’in ilk günlerde elde ettiği taktiksel başarıların, uzun vadede stratejik bir karşılığı olmazsa, savaşın gidişatı Tel Aviv lehine gelişmeyebilir.
ABD’nin saldırı kararını vereceği önümüzdeki günler, sadece İran-İsrail geriliminin değil, küresel jeopolitik dengelerin de geleceğini belirleyecek.