Sosyal Medya

Genel

Carnegie International: AB’nin Güney Kafkasya’da Türkiye’ye Neden İhtiyacı Var?

Avrupa Birliği, Güney Kafkasya’daki etkisini yeniden tanımlamak üzere stratejik bir hamleye hazırlanıyor. AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas’ın öncülüğündeki bu çaba, bölgenin Avrupa’nın jeopolitik yörüngesinde kalmasını sağlamayı amaçlıyor. Ama AB Türkiye ile ilişkileri düzeltmeden bölgede etkili olamaz.

Carnegie International: AB’nin Güney Kafkasya’da Türkiye’ye Neden İhtiyacı Var?

Avrupa Birliği, Güney Kafkasya’daki etkisini yeniden tanımlamak üzere stratejik bir hamleye hazırlanıyor. AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas’ın öncülüğündeki bu çaba, bölgenin Avrupa’nın jeopolitik yörüngesinde kalmasını sağlamayı amaçlıyor. Ama AB Türkiye ile ilişkileri düzeltmeden bölgede etkili olamaz.

Parçalı AB Yaklaşımı Artık Yetmiyor

Şu ana dek AB’nin Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan’a yönelik politikası büyük ölçüde ikili ilişkilerle sınırlı kaldı. Bölgesel bir bütünlükten yoksun olan bu yaklaşım, uzun vadeli stratejik bir angajman için sağlam bir zemin sunmuyor.

Rusya’nın 2022’de Ukrayna’yı işgali, AB’yi geçici olarak Güney Kafkasya’ya daha fazla odaklanmaya yöneltti. Ancak bu ivme, ABD’nin bölgeden çekilmesi ve “Rusya mı Batı mı” ikileminin zayıflamasıyla birlikte kaybolmaya başladı.

Türkiye’nin Artan Stratejik Rolü

İran-İsrail geriliminin tırmanması ve Orta Asya ile Karadeniz arasında yeni ekonomik bağlantıların güçlenmesi, Türkiye gibi aktörlerin önemini daha da artırıyor. Türkiye, Hazar enerjisinin Avrupa’ya ulaşmasında kilit bir geçiş noktası ve Güney Kafkasya ile Batı arasında hayati bir köprü konumunda.

NATO’daki konumu, Karadeniz güvenliğindeki rolü ve Ukrayna-Suriye politikalarındaki etkisiyle Ankara, Avrupa güvenlik tartışmalarında yeniden merkezî bir aktör haline geldi. AB ile Türkiye arasındaki işbirliği zaman zaman gerilimli olsa da, Güney Kafkasya bağlamında bu işbirliğinin gerekliliği artık daha fazla kabul görüyor.

Kıbrıs Gölgesi ve Yanılgılar

AB-Türkiye işbirliği önünde hâlâ bazı siyasi engeller var. Bunların başında Kıbrıs meselesi geliyor. Brüksel, bu tarihi anlaşmazlığın Güney Kafkasya’daki stratejik hedefleri gölgelemesine izin vermemeli.

Ayrıca Türkiye’nin Ermenistan-Azerbaycan barış sürecindeki rolüne dair yanlış algılar hâlâ sürüyor. Kimi AB başkentleri, Ankara’nın Bakü üzerindeki etkisini barışa zorlamak için kullanmasını bekliyor. Diğerleri ise Azerbaycan’ın Türkiye üzerinde daha etkili olduğunu düşünüyor. Her iki yaklaşım da bu ittifakı olduğundan daha basit gösteriyor.

Oysa Türkiye’nin, Bakü’yü zorlamaktan kaçınması; yalnızca enerji ya da ticari bağımlılıklarla açıklanamaz. Bu tutum, Ankara’nın stratejik bir ortağıyla olan ilişkisini dış talepleri memnun etmek uğruna riske atmak istememesinden kaynaklanıyor. Üstelik Ankara, Erivan’ın daha yapıcı bir tutum almasına da perde arkasında katkı sundu; Bakü’ye ise itidal çağrısı yaptı. Ancak bu yapıcı diplomasi AB kamuoyunda pek gündeme gelmedi.

Ermenistan’da Stratejik Dönüşüm

Yerevan’da da önemli bir değişim yaşanıyor. Türkiye ile normalleşme çabaları artık sadece tarihi yaraları kapatma çabası olarak değil, aynı zamanda Avrupa ile daha güçlü ilişkiler kurma ve Rusya’ya olan bağımlılığı azaltma stratejisi olarak görülüyor.

Ancak başta Fransa olmak üzere bazı AB ülkelerinde, Ermeni diasporasının baskıları Türkiye konusunda daha sert ve duygusal bir çizgiyi gündemde tutuyor. Bu da AB’nin Ermenistan politikalarının gerçekçi bir zemine oturmasını zorlaştırıyor.

Ulaşım Koridorları ve Bölgesel Bağlantı

AB ile Türkiye arasında somut işbirliği alanlarının başında ulaşım ve lojistik ağlarının yeniden açılması geliyor. Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki ulaşım bağlantılarının 2020 savaşından bu yana kapalı olması, hem iki ülke arasındaki normalleşmeyi hem de Türkiye-Ermenistan ilişkilerini zedeliyor.

Rusya bu süreci denetlemeye çalışıyor. Ancak AB, bu noktada mali ve teknik destekle katkı sağlayabilir. Türkiye’nin bu sürece dahil olması, özellikle Bakü’nün üçüncü taraflara karşı taşıdığı güvenlik kaygılarını azaltabilir.

Bu bağlamda “Orta Koridor” olarak bilinen Hazar Denizi, Güney Kafkasya ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaşan ticaret hattı kritik öneme sahip. Bu güzergâh, özellikle Ukrayna Savaşı sonrası Rusya kontrolündeki altyapıya alternatif olarak görülüyor.

Ortak Bir Bölgesel Gündem Mümkün

AB ve Türkiye, Güney Kafkasya’daki üç ülke arasında daha fazla entegrasyonu teşvik etme konusunda ortak çıkarlara sahip. Güven artırıcı adımlar ve bölgesel diyalog mekanizmaları, Brüksel’in siyasi gücü ve Türkiye’nin sahadaki etkisiyle desteklenebilir.

Bu tür işbirliği, aynı zamanda AB’nin Gürcistan’la bozulan ilişkilerini yeniden rayına oturtmasına da katkı sağlayabilir. Demokratik gerileme ve Avrupa çizgisinden sapma işaretleri taşıyan Tiflis’le ilişkilerde AB, Türkiye’nin arabuluculuğundan fayda görebilir.

Fırsat Penceresi Açık

AB-Türkiye işbirliği Güney Kafkasya’da kendiliğinden oluşmayacak. Ancak ortak çıkarlar artık her zamankinden daha net. Türkiye’siz bir Güney Kafkasya politikası hem etkisiz kalacak hem de jeopolitik maliyeti yüksek olacaktır. Şimdi Brüksel’in paralel pozisyonlardan çıkarak gerçekçi ve işlevsel bir ortaklığa yönelme zamanı.

Atilla Yeşilada ve Güldem Atabay tarafından kaleme alınan özel raporlarımıza abone olmak ister misiniz? Abonelik ücretlidir. Koşulları öğrenmek için bize e-mail atın: [email protected]

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler