Sosyal Medya

Kaya Özyürek

Kaya Özyürek: Hisse Değerlemesine Giriş

Herhangi bir varlık sınıfı düşünelim. Söz konusu olan varlık tercihe göre hisse senedi, emlak veya tahvil olabilir. Bu varlıklara nasıl…

Kaya Özyürek: Hisse Değerlemesine Giriş

Herhangi bir varlık sınıfı düşünelim. Söz konusu olan varlık tercihe göre hisse senedi, emlak veya tahvil olabilir. Bu varlıklara nasıl makûl bir fiyat biçeriz? Hangi fiyatı ödersek makul bir getiri elde ederiz? İşin özü kullanılan değerleme yönteminde saklı.

Herhangi bir varlığa yatırım yaparken bu varlıktan bir getiri elde etmek isteriz. Bu getiri, elimizde bulunan parayla yatırım yapmayı tercih ederek bugünkü tüketimimizden ferâgat etmemizin ve aldığımız riskin karşılığında bir ödüldür. Bu ödül, söz konusu olan varlık bir hisse senedi ise temettü ve söz konusu hisse senedinin fiyatındaki artış; emlak ise kirâ ve emlak fiyatındaki artış; arsa ise arsanın mahsulünden elde ettiğimiz gelir ve arsanın fiyatındaki artış; tahvil ise periyodik olarak alınan kupon ödemeleri ve tahvil fiyatındaki artış olarak adlandırılabilir.

Bu yazımı çok detaya girmemekle beraber hisse senedi değerlemesi üzerine ayırmak isterim. Şirket değerlemesi birçok yöntemle yapılabilir. Bu değerleme yöntemlerinden en sık kullanılanlarından biri indirgenmiş nakit akımı (DCF-Discounted Cash Flow) yöntemidir. Hisse senedi yatırımcısı olarak amacımız şirketin sermayedarlar için olan değerini bir şekilde hesaplamak olduğu için bu değerleme yöntemini kullanırken tahmin etmemiz gereken en önemli unsurlardan biri şirketin önümüzdeki yıllarda elde edeceği sermayedarlar için olan serbest nakit akımları olacaktır. Sermayedarlar için olan nakit akımları, şirketin elde ettiği net gelirden şirketin faaliyetini devam ettirebilmesi ve/veya büyüme planlarını gerçekleştirmek için harcaması gereken tutarın, ödemesi gereken net borç tutarının ve şirketin işletme sermayesindeki (cari “vadesi 1 yıldan kısa olan” aktif  “varlık”-cari pasif “yükümlülük”) net artış tutarının çıkarılmasıyla bulunur.  Bu yöntemdeki esas, önümüzdeki yıllarda sermayedarların yatırımlarından getiri elde etmesini sağlayan potansiyel temettü ve/veya hisse geri alımı tutarlarını hesap etmektir. Bu nakit akımlarını tahmin ettikten sonra yapılması gereken iş “iskonto oranını” bulmaktır. Burada iskonto oranınını hesaplamamızın ana sebebi, yatırımcı olarak her sene elde edeceğimiz nakit akımları için bugün ne kadar fiyat ödememiz gerektiğini bulmaktır. Örnek vermek gerekirse, 1 yıl sonra 100 TL elde edeceğimizi düşünelim. Eğer istediğimiz getiri oranı 10% ise, 1 yıl sonraki 100 TL’lik nakit akımı için ödememiz gereken tutar yaklaşık 90.909 TL’dir (100/1.1). 2 yıl sonraki 100 TL ‘lik nakit akımı için ise, eğer getiri oranımızı tekrar 10% olarak alırsak, ödememiz gereken tutar 82.64 TL’dir (100/1.1^2).

Peki şirketten elde etmek isteyeceğimiz mâkul getiri oranı ne olmaktadır? Bunun için çoğunlukla CAPM (capital asset pricing model), yani finansal varlık fiyatlama modeli kullanılmaktadır. Modelde yer alan formül şu şekildedir: risksiz faiz oranı (gösterge devlet tahvil faiz oranı)+beta (hisse senedinin borsa endeksinin hareketine olan duyarlılığı)*risk primi (piyasadan beklenen getiri oranı-risksiz faiz oranı). Devlet tahvil faizinin risksiz olmasının nedeni devletlerin kendi para biriminden borç senetlerinin kredi riskinin bulunmamasıdır- bu tahvillerden alınan kupon ödemelerinin hangi faiz oranından yeniden yatırım yapılacağı bilinmediğinden ötürü “yeniden yatırım” riski ortaya çıkar ama bunu şimdilik ihmal edebiliriz. Kullanmak isteyeceğimiz tahvilin vadesi tahvil likit olduğu sürece uzun vadeli olmalıdır, böylelikle itfası gelen tahvillerin yatırım süresi boyunca hangi orandan çevrileceğine dair risk de ortadan kalkar.

Formülün 2. kısmı (beta*risk primi), risksiz faiz oranının ne kadar üzerinde bir getiri elde etmemiz gerektiğini ifade eder. Hisse senetlerine olan yatırımın riskli olmasından ötürü hisse senetlerinden elde etmek isteyeceğimiz getiri devlet tahvilinden elde etmek isteyeceğimiz getiri oranından daha yüksek olmalıdır. Beta, hisse senedinin seçilmiş dönem aralıklarında elde ettiği yüzdesel getirilerinin aynı dönem aralığında piyasa endeksinin elde ettiği yüzdesel getiriler ile karşılaştırıldığında elde edilen bir katsayıdır. Bir hissenin betası 1 ise, hissenin piyasayla ortalamada aynı yönde aynı oranda hareket ettiğini, 1’den yüksek olması hissenin piyasadan ortalamada aynı yönde daha yüksek bir oranda hareket ettiğini, 1’den küçük olması ise hissenin piyasadan ortalamada aynı yönde daha düşük bir oranda hareket ettiğini göstermektedir. Beta, şirketin içinde bulunduğu sektörün göreli riski, şirketin borçlanma oranını ve şirketin sabit maliyetlerinin değişken maliyetlerine olan oranı gibi unsurlardan etkilenir. Risk primi ise daha çok piyasanın geçmişte elde ettiği getirilerin risksiz getiriden ne kadar yüksek olduğuna ve piyasanın risk algısına bağlı olarak değişkenlik gösterir. Ancak, geçmiş getiriler yanıltıcı olmakla beraber geçmiş getirilerin ortalamalarının dönemden döneme değişmesinden dolayı alınması gereken risk primi oranının cari risk primi olması hata oranını azaltabilir. Cari risk primini şu şekilde hesap edebiliriz: seçilmiş borsa endeksinde yer alan şirketlerin önümüzdeki yıllarda elde edeceği toplam sermayedarlara olan nakit akımlarının net bugünkü değerini sıfırlayacak bir iskonto oranının hesaplanması (yani gelecekteki nakit akımlarının günümüze iskonto edilmesiyle beraber elde edilen toplam tutarın borsa endeksinin değerine eşit olmasını sağayacak oranın hesaplanması) ve bu orandan risksiz faiz oranının çıkarılması. Böylelikle piyasanın risk algısına göre şekillenmiş risk primini elde edebiliriz.

Risk primini, betayı ve risksiz getiri oranını formüle yerleştirdiğimizde artık ilgilendiğimiz şirketin sermayedarlara olan nakit akımlarını günümüze hangi orandan iskonto etmemiz gerektiğini buluruz. İndirgenmiş nakit akımlarının toplam değeri, bize şirketin hisseleri için elde etmek istediğimiz orana göre biçmemiz gereken fiyatı verecektir. Elbette ki bu değerleme modeli birçok “girdi” içerdiğinden dolayı hassastır ve yatırımcı, yaptığı varsayımların doğru çıkmaması durumunda zarar edebilir. Aynı zamanda istenilen getiri oranının hesaplanışında kullandığımız CAPM modeli de birçok varsayım içermektedir. Bu sebeplerden ötürü değerleme yaparken “duyarlılık analizi” yapmakta fayda var.

Kaya Özyürek

@financeplumber

 

BAKMADAN GEÇME

  • Merkez Bankası Rezervleri Yükseliş Gösterdi

    Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) toplam rezervleri, 12 Aralık haftasında önemli bir artış kaydetti. Bir önceki haftaya kıyasla 4 milyar…

  • FT: Yapay zekâ veri merkezleri uzaya taşınırsa ne olur?

    Google’ın uzayda, güneş enerjisiyle çalışan bir yapay zekâ veri merkezi kurma fikri, AI patlamasının enerji ve altyapı sınırlarını zorladığını gösteriyor. Karada enerji, su ve arazi engelleriyle karşılaşan teknoloji devleri, çözümü yörüngede ararken; uzay çöplüğü, çarpışma riski ve yönetişim eksikliği gibi yeni ve çok daha büyük sorunlar gündeme geliyor. Uzay veri merkezleri, AI’nin “sınırsız ölçeklenebilirliği” anlatısına güçlü ama tartışmalı bir metafor sunuyor.

  • İngiltere Merkez Bankası’ndan Faiz İndirimi

    İngiltere Merkez Bankası (BoE), 2025’in son para politikası toplantısında politika faizini 25 baz puan indirerek %3,75’e çekti. Karar, zayıflayan ekonomik veriler, yumuşayan iş gücü piyasası ve beklenenden hızlı gerileyen enflasyonun etkisiyle alındı. Faiz indirimi, özellikle mortgage borcu olan haneler ve kredi kullanan şirketler için kısa vadeli bir rahatlama sağlarken, tasarruf sahipleri açısından getirilerin düşmesi anlamına geliyor.

  • Zengin ülkelerde güven tavan yapıyor, Türkiye’de dipte: Toplumsal güven neden çöküyor?

    Pew Research Center’ın 25 ülkede gerçekleştirdiği kapsamlı araştırma, toplumsal güvenin ülkeler arasında keskin biçimde ayrıştığını ortaya koyuyor. Yüksek gelirli ve eğitim düzeyi yüksek ülkelerde “insanlara güven” yaygınken, Türkiye bu alanda dünyanın en düşük seviyelerine sahip ülkeler arasında yer alıyor. Araştırma, güvenin kültürel bir özellikten ziyade ekonomik refah, eğitim ve kurumsal yapı ile doğrudan ilişkili olduğunu gösteriyor.

  • Türkiye Özgürlük Endeksinde 165 Ülke Arasında 144cü Sırada

    Cato Enstitüsü’nün Aralık 2024’te yayımlanan Human Freedom Index 2024 (İnsan Özgürlüğü Endeksi), Türkiye’nin hem kişisel hem de ekonomik özgürlükler alanında küresel ölçekte en zayıf ülkeler arasında yer aldığını ortaya koydu. Endekste Türkiye 165 ülke arasında 142’nci sırada yer alırken, 2025 ölçümlerinde bu sıralama 144’e geriledi. Rapora göre Türkiye, 2007’den bu yana özgürlüklerde en sert düşüş yaşayan ülkeler arasında Çin, İran ve Venezuela ile birlikte anılıyor.

  • İktidarın hedefi: “Sadık sermaye” yapılanması mı?

    T24'ten Gökçer Tahincioğlu'na göre, Son aylarda Türkiye’de operasyonların odağı belediyelerden finans, medya ve özel sektör şirketlerine kaymış durumda. İktidara ve iktidar ortağı MHP’ye yakın olduğu düşünülen kişi ve kurumların da hedef alınması, kulislerde farklı senaryoların konuşulmasına yol açıyor. En dikkat çekici iddialardan biri ise iktidarın, siyasi geleceğini garanti altına alacak “kendisine sadık bir sermaye yapısı” oluşturma arayışı.

  • Küresel Jeopolitik Görünüm: Ateşkes Arayışları, Bölgesel Gerilimler ve Kırılgan Denge

    2025 sonuna yaklaşılırken küresel jeopolitik tablo, diplomatik temasların hız kazandığı ancak kalıcı çözümlerin hâlâ zor olduğu bir dengeye işaret ediyor. Rusya-Ukrayna savaşından Orta Doğu’daki kırılgan ateşkeslere, ABD-Çin rekabetinden enerji ve ticaret hatlarının yeniden şekillenmesine kadar birçok başlıkta riskler yüksek seyrediyor. Küresel sistem, çatışmaların yayılmasını sınırlamaya çalışırken, yapısal belirsizlikler ve bölgesel krizler kırılganlığı artırıyor.

  • Goldman Sachs: Gelişen piyasalar 2025’te sürpriz yaptı, 2026 için beklenti korunuyor

    Goldman Sachs’a göre gelişen piyasa hisseleri 2025’te beklentilerin de ötesinde güçlü bir performans sergilerken, bu ivmenin 2026’da da sürmesi bekleniyor. Zayıflayan dolar, düşen emtia fiyatları, Çin’in ihracat gücü ve küresel faiz indirim döngüsü; gelişen piyasaları, ABD’de yapay zekâ ve teknoloji hisselerinde yoğunlaşmanın yarattığı oynaklığa karşı portföylerde dengeleyici bir unsur haline getiriyor.

  • Ernst & Young: 2026 küresel ekonomik görünüm

    Ernst & Young (EY) Parthenon’un küresel görünüm raporuna göre dünya ekonomisi 2026’da ılımlı bir yavaşlama sürecine giriyor. Küresel büyümenin %3,1’e gerilemesi beklenirken, ticaret gerilimleri, demografik baskılar ve jeopolitik riskler aşağı yönlü riskleri artırıyor. Buna karşın yapay zekâ yatırımları, orta vadede verimlilik ve büyüme açısından önemli bir fırsat alanı olarak öne çıkıyor.

  • Ticaret Bakanlığı’ndan Yeni Düzenleme: Elektronik Defter Dönemi Başlıyor

    Ticaret Bakanlığı, 1 Ocak 2026 tarihinden itibaren kurulacak tüm şirketler için Elektronik Ticari Defter Sistemi’nin (ETDS) zorunlu hale getirileceğini duyurdu.

  • 🏆 Saxo Bank’tan Dev Altın Analizi: “Sadece Bir Yatırım Değil, Sistemin Yeni Köşe Taşı!”

    Küresel piyasaların dev ismi Saxo Bank, altının son iki yıldaki %110’luk rallisini analiz ederek 2026 sonu için 5.000 dolar hedefini yineledi. Rapora göre altın, artık geçici bir korunma aracı olmaktan çıkıp küresel finans sisteminin stratejik merkezine yerleşti.

  • Asya Kalkınma Bankası’ndan Türkiye’ye Dev Finansman: Deprem Bölgeleri İçin Destek Verecekler

    Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası (TKYB), 6 Şubat 2023’te yaşanan depremlerin ardından toparlanma sürecini hızlandırmak, enerji ile imalat sektörlerindeki yatırımları desteklemek amacıyla Asya Kalkınma Bankası’ndan (AKB) toplam 325 milyon dolarlık kaynak sağladığını açıkladı.

  • Çin’de İhracat Kontrollerinin Gevşemesi Nadir Metal Sevkiyatlarını Artırdı

    Çin, ihracat kontrollerinde gevşemeye gitmesinin ardından önceki dönemlere kıyasla daha fazla nadir metal ürünü ihraç etti. Kasım ayında nadir metal ürünleri ihracatı bir önceki aya göre yüzde 13 artış gösterdi. Daha esnek ihracat rejiminin, elektrikli araçlar, savunma sanayii ve yüksek teknoloji üretiminde kritik öneme sahip minerallerin yeniden küresel piyasalara akışını hızlandırdığı ifade ediliyor.

Benzer Haberler