Sosyal Medya

Ekonomi

Emre Şirin: Neoklasik Ekonomiden Epistemolojik Kopuş Işığında Şahlanan Enflasyon

Uzunca bir süredir uygulanan politikaların, ülke ekonomisini her geçen gün daha da derinleşen bir krizin içine soktuğu tarihi günlerden geçiyoruz.…

Emre Şirin: Neoklasik Ekonomiden Epistemolojik Kopuş Işığında Şahlanan Enflasyon

Uzunca bir süredir uygulanan politikaların, ülke ekonomisini her geçen gün daha da derinleşen bir krizin içine soktuğu tarihi günlerden geçiyoruz.

Öyle ki artık ekonomiyi yönetenler dahi uyguladıkları politikaları savunamaz hale geldiler. Yapılacak eli yüzü düzgün herhangi bir açıklama bulunamayınca okumakta dahi zorlandıkları kelimeleri cümle içinde kullanmaya başladılar.

‘Neoklasik ekonomi düşüncesinden epistemolojik bir kopuşu temsil eden heterodoks yaklaşım günümüzde giderek ön plana çıkan davranışsal ekonomi ve nöroekonomi gibi alanlarında etkisiyle daha fazla önem kazanmaktadır.’ Evet cümle bu. Ama maalesef birkaç terimsel ifadeyi cümle içinde kullanarak ekonominin içinde bulunduğu sıkıntılı süreç ve yanlış politikalar ortadan kalkmıyor.

Gelin şimdi ilgi uyandıran bu cümlenin kurulması ihtiyacını ortaya çıkaran gerçek tabloya bakalım yani kendimizce bir meal verelim.

Öncelikle yaklaşık bir yıl önce başlayan ve ekonomi yönetiminin ‘ihracata dayalı büyüme odaklı ekonomi modeli’ diye ifade ettiği ama benim ‘seçim odaklı model’ diye özetlediğim politikalar sonucunda ülke nereden nereye gelmiş onu bir anlamak lazım.

Ekonomiyi yönetenlerce net bir tercih yapıldığı ve politikaların bu yönde oluşturulduğu apaçık ortada. Bu tercih, ‘enflasyonla mücadele’ ile ‘büyüme’ arasında yapıldı ve tabi ki ‘büyüme’ tercih edildi.

Peki modelin özü neydi? İhracatı artırmak, toplam dış ticaret içinde ithalatın payını azaltmak, yerli ve milli üretim modeli ile katma değerli üretim yaparak ülkeye daha fazla döviz girmesini sağlamak. Böylece kur üzerinden kimse bizi manipüle edemeyecek ve enflasyonu kalıcı olarak düşürecektik.

Tabi hayaller başka, gerçekler maalesef başka.

Gelelim gerçeklere; patlayan dış ticaret açığı, Aralık’taki tarihi zirvesini de kıran dolar/TL kuru, patlayan enflasyon. Durum daha da kötüye gittikçe artırılan para arzı, enflasyon arttıkça sürekli artırılan nominal ücretler (ama alım gücü düşüyor), kuru tutmak için yapılan müdahaleler ve tarihi dip seviyelere düşen merkez bankası rezervleri (- 59 milyar usd)…

Tüm bu negatif tablonun üzerine bir de faiz indirimlerine devam mesajı veriliyor olması şunu net gösteriyor; tamamen iç siyaset ve seçim odaklı bir politika güdülüyor.

Uluslararası ilişkiler ise mevcut durumu daha karmaşık hale getirecek gibi görünüyor. Rusya’ya doğalgaz ödemelerinin ötelenmesi talebi, ülkenin en önemli finansman kaynağı haline gelen net hata noksan kaleminin Rusya bağlantılı girişlerden kaynaklandığının iddia edilmesi ve bu doğrultuda ortaya çıkabilecek olası ABD yaptırımları.

Tam bir arada kalmışlık sendromu desek yeridir.

Sonuç; dışarıdan gelecek her kuruşa ihtiyaç duyulan, taviz vermeye açık, batı ile doğu arasına sıkışmış bir çaresizlik durumu.

Şu gerçek asla unutulmamalı; ‘bir ülkenin siyasi bağımsızlığı ekonomik bağımsızlığına bağlıdır.’

 

 

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler