Sosyal Medya

Ekonomi

Emre Şirin: İki Yanlış Bir Doğru Etmez – Asıl Mesele Sorunları Kabullenmek

Olağanüstü işlerin olduğu, ekonomik kriz, pandemi, iç siyaset, seçim süreci, uluslararası ilişkiler gibi çok parametreli bir süreci yaşıyoruz. Ve böylesi…

Emre Şirin: İki Yanlış Bir Doğru Etmez – Asıl Mesele Sorunları Kabullenmek

Olağanüstü işlerin olduğu, ekonomik kriz, pandemi, iç siyaset, seçim süreci, uluslararası ilişkiler gibi çok parametreli bir süreci yaşıyoruz. Ve böylesi dönemlerde panik yapmadan yatırım kararları alabilmek ya da mevcut pozisyonunu zarar etmeden koruyabilmek oldukça zor.

İşte bu nedenle herkesin kafasını kurcalayan ‘bundan sonra ne olacak?’ sorusuna cevap bulmaya çalışacağız.

Ama önceden nelere söylenmiş ve sonra neler olmuş şöyle bir hatırlayalım;

Dönelim Kasım’a bu tarihte neler söylenmiş: ‘Türkiye faiz lobisine hizmet etmeyecek düşük faiz politikası, üretim ihracat desteklenecek, ithalata bağımlılık azalacak, cari açık düşecek, kur üzerinden bizi artık kimse manipüle edemeyecek’ dendi.

Peki sonra ne olmuş; daha yüksek cari açık, kur zirve seviyesine yeniden geldi, enflasyon artmaya devam etti, politika faizini düşürdükçe devletin, şirketlerin ve bireylerin borçlanma maliyeti arttı.

Faiz sebep enflasyon sonuç dedikçe hem borçlanma maliyetleri hem enflasyon arttı. Yani gerçekten bu tez doğru olsaydı politika faizimiz düştükçe enflasyonun da düşmesi gerekirdi. Ama gerçekler öyle değil, ekonominin bileşenleri yaşadıkları tabloya göre karar veriyor ve bir süre sonra siz ne söylerseniz söyleyin piyasa sizi dinlemiyor ve kendi bildiği kurallara göre oyunu oynuyor. Dolayısıyla politika faizini düşürmek piyasa faizleri ve enflasyonu düşürmüyor.

Ekonomiyi yönetenlerin verdikleri mesajlar, beklenti yönetimi son derece önemlidir. İşin icraat kısmı sonradan gelir. Bir projeksiyon ortaya konur sonra gerçekleşmelere bakılır. Bu sayede de reel ekonomin ve piyasaların karar alma sürecinde en önemli mesele olan ‘güven’ tesis edilir ya da edilemez. Şimdi dönüp düşünelim ekonomi yönetimi politikalarını uygularken nasıl sonuçlar elde edileceğini söyledi ve biz şu an bu vaatlerin ya da beklentilerin neresindeyiz? Bunun cevabını sanırım herkes biliyor. Dolayısıyla kredibilite ve güven kaybolduktan sonra ne yaparsanız yapın beklentileri toparlayamazsınız.

İşte tam da bu sebeplerle Türkiye’de dolarizasyon azalmıyor, cds priminiz 650’ye düşünce seviniyorsunuz halbuki hala çok yüksek, içeriye yatırımcı çekemiyorsunuz, kısa süreli çözümlerle ilerlemek durumunda kalıyorsunuz.

Dolayısıyla enflasyon, kur, faiz sarmalından bir türlü kurtulamıyorsunuz.

Peki Bundan sonra ne olmasını beklemeliyiz, şimdi onu konuşmaya başlayalım…

Büyük bir güvensizlik ve belirsizlik ortamındayız. Bu da yatırım iklimini ve ekonomik aktiviteyi yakından etkileyecek.

Yönetim erken seçim stratejisi ile birlikte 2020 yaz aylarında yaptığı gibi faiz indirimleri ekonomiyi idare etmeye çalışacak. Daha büyük enflasyon kapıda. Bu sefer başka bir sıkıntı var bankalar o kadar da hevesli değil kredi dağıtmaya, finansmana asıl ihtiyaç duyan kesim aslında finansmana erişemiyor.

Burada bankalar üzerinde baskı oluşması muhtemel, zaten son yayınlanan karşılıklar düzenlemesi de bunun göstergesi.

Atılan bütün adımlar TL’nin daha fazla değersizleşmesi sonucunu doğuracak, alım gücü ve zaten düşük olan refah düzeyi daha da düşecek.

Belirttiğimiz hususlar şunu çok net gösteriyor; geçmişte yapılan hataların aynısı hatta fazlası yapılarak farklı sonuçlar elde edileceği sanılıyor ama bunun mümkün olmadığı aşikar.

Yani iki yanlış bir doğru etmez… Bir sorunu çözebilmek için önce sorun olduğunu kabul etmek gerek.

Sonuç; kış aylarında büyük zamlar ve çok daha yüksek bir enflasyon bizi bekliyor.

 

 

 

 

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler