Sosyal Medya

Dünya Ekonomisi

Doç.Dr.Evren Bolgün | Kriptopara Piyasalarında “BİT’Tİ COİN” Dönemine mi Girdik?

Bu haftaki yazımın başlığını oldukça iddialı attığımın farkındayım ancak 9 Kasım 2021 tarihinde $68.500 fiyatı gören BİTCOİN bu hafta içerisinde…

Doç.Dr.Evren Bolgün | Kriptopara Piyasalarında “BİT’Tİ COİN” Dönemine mi Girdik?

Bu haftaki yazımın başlığını oldukça iddialı attığımın farkındayım ancak 9 Kasım 2021 tarihinde $68.500 fiyatı gören BİTCOİN bu hafta içerisinde $26.600’ı, 10 Kasım 2021 tarihinde $4.863’ı gören ETHERIUM bu hafta içinde $1.776’ı, 5 Nisan 2022’de $119.38 seviyelerinde bulunan LUNAt/$ 13 Mayıs 2022 günü $0.00005 değerine gerileyerek yatırımcılarını herhalde büyük ölçüde bitirmiş olması gerekir.

LUNAt/$ Fiyat Grafiği

Binlerce yıl geriye gitmekte olanın paranın evrimi hadisesi 2008 yılında Bitcoin’in ve Blokzinciri sisteminin yaratılması ile son yıllarda hızla yepyeni bir çehreye doğru evrilmiş bulunmaktadır. Hatırlanacağı üzere ekonomik aktivite bir dönem barter (takas) ile dönmüş yani satın alınan hizmet ya da mal karşılığında ödeme yine hizmet ya da mal ile yapılmıştır. Hep ileriye koşan insanın hızına ayak uyduramayan takas sistemi bir süre sonra devrilmiş ve yerini paraya bırakmıştır. Para da emtia’ya, para’dan temsili paraya, temsili para’dan itibari para’ya, itibari para’dan dijital para’ya dönüşmüştür. Ve son dönemde de dijital para’dan kripto para’ya doğru evrim dönemini hep birlikte yaşamaktayız.

Tarih boyunca ticareti muz al, elma ver ilkelliğinde bir şekilde idare eden insanoğlu, takasın gerektirdiği isteklerin karşılıklı çakışmasının zorluğunu en sonunda aşacak bir çözüm buluyor ve kendisini uzun yıllar boyunca altın paranın kollarına bırakıyor. Ancak burada da insanın kıvrak zekası hep bir adım önde hareket ediyor. Paranın en temel özelliği olan az bulunur olma ilkesine hep sadık kalınıyor, platin gibi arzı çok düşük ya da alüminyum gibi arzı çok yüksek metalleri para olarak seçmiyor. Arzı tam kıvamında olan Altın tercih ediliyor. Elimizdeki geçmiş kayıtlar, çok da kesin olmamakla birlikte insanlığın MÖ.700’ler ile birlikte altını para olarak kullanıma aldığını gösteriyor. Altının madde değerinin (içsel değer) yüksek olması pek cazip gelmiyor ilk başta. Ayrıca bölünebilir, uzun ömürlü, az bulunur olması ve genel kabul görmesi (içsel değerinden dolayı) da altınla ticareti kolaylaştırıyor.

Dünya Ekonomi Tarihi (MÖ.300-2022)

Ancak insan nüfusuna paralel bir şekilde Dünya ticareti de büyüdükçe başta cazip görünen arzdaki sınırlılık sonradan kıtlık problemine dönüşüyor. Böylece likidite sıkıntısına düşen insanın parayı yeniden keşfetmesi gerekiyor. Malum hayatta zora düşmeden hiç bir yenilik ortaya çıkarılamıyor ki!

İşte o dönemlerde yaşanan bu tıkanıklık temsili paraya geçilerek aşılıyor. Karşılığı altın olan, istenmesi halinde altına dönüştürülebilen temsili paralar basılıyor. Temsili parayı basan kurumlar (tacirler ve bankalar) temsili paranın parasal büyüklüğünün önceden belirlenmiş sabit bir oranı kadar altını karşılık olarak tutuyor.

Günümüz finans dünyasının kendini yitirdiği bir olgudur bu durum. Bugünkü FED $4 Trilyon büyüklüğünde bir parayı (Bugün FED Bilançosu $9 Trilyondur) çok kısa bir süre içerisinde herhangi bir karşılık ayırmadan, herhangi bir kurala bağlı olmaksızın küresel finans sisteminin üzerine çok hızlı bir şekilde zerk edebiliyor. Yan etkileri tam olarak hesaba katılmadan verilen aşırı doz ilaçlar gibi, bu paralar bir sonraki finansal krizin de tetikleyicisi olabiliyor.

Finans tarihi açısından yine hatırlanacağı üzere 1821 yılında meşhur altın standardı sistemine geçiliyor. İnsanlığın en ağır sıklet iktisatçısı David Ricardo’yu o yıllarda tanımaya başladığımız yıllardayız. Ricardo, önce “Karşılaştırmalı Üstünlükler Teorisi” ile karşımıza çıkıyor. Taraflar arasında tümüyle serbestleştirilmesi durumunda ticaretin karşılıklı olarak her iki ülke açısından da daha kazançlı olacağını öne sürüyor. Getirdiği yaklaşımlar ile o tarihlerde hızını alamayan Ricardo, “Otomatik Altın Standardı Teorisini” de insanlığın hizmetine sunuyor.

Böylelikle küresel arenada parasal sistem yaklaşık 100 yıl kadar altın standardına dayalı olarak yönetiliyor. O tarihlerde insanlar hep para biriminin belirli bir oranda altına eşdeğer tutulduğu bir sistemi konuşuyor. Lakin daha sonrasında 1920’li yıllarda bir çok ülkede bu sistem de uygulamadan kaldırılıyor. Bu kararda büyük ölçüde hem dünya savaşının finanse edilmesi zorunluluğu hem de altın arzının sınırlılığı durumu birlikte etkili oluyor.

Bugün Merkez bankalarının rezervlerinde altın bulundurulmasının nedeni de geçmişteki altın standardı yaklaşımına dair uygulamanın tekrar biçim değiştirerek yeni bir biçimde tezahür etmesidir. Ancak Merkez bankaları o dönemde bakiye olarak hep altın rezervlerini korumuşlardır. Hatta ender bulunan ve kıymetli bir metal olduğu için de bu rezervleri olabildiğince büyütmeye de devam etmişlerdir. Ayrıca her zaman her yerde para olabilecek bir metayı rezervde bulundurmanın oldukça önemi de bulunmaktadır.

Altın standardının da çökmesiyle birlikte 1944 yılında doların direkt olarak altına, diğer para birimlerinin de dolara bağlandığı (dolaylı olarak altına) Bretton Woods olarak bilinen yeni bir sisteme geçilmiştir. Dünya para sisteminin altına endeksli tek para birimi olan dolara bağlı olarak yönetilmesi esas alınmıştır. Haliyle bu dönemde kağıt paralara (itibari/fiat para) hızlı bir geçiş hareketi de başlatılmıştır.

Bretton Woods kurgusu Merkez bankalarının günümüzde olduğu gibi kendi paralarını şuursuzca, kuralsızca, hesapsızca basmalarınn önünde büyük bir engeldir. Arzı kontrollü artacak olan para birimlerinde kontrolsüz değer kayıplarının olmayacağı düşünülmüştür. Bretton Woods ile getirilen sistem ise, ancak 1971 yılına kadar devam edebilmiştir. O tarihlerde ABD’nin, içinde bulunduğu ekonomik güçlükler nedeniyle (Petrol fiyat artış şoku, yüksek enflasyon) doların altın ile olan ilişkisini söküp atar. Böylelikle, kağıt paranın resmi altın konvertibilitesi de bitmiş olacaktır.

Bretton Woods’un çöküşüyle birlikte küresel ekonomik sistemin çivisinin de çıktığı dönem başlamıştır. Bretton Woods sonrasındaki yeni dönemde para banknot ihracı yapma imtiyazına sahip Merkez bankaları tarafından ihraç edilmeye başlanacaktır. Haliyle Merkez bankalarının izleyeceği para politikaları paranın değeri üzerindeki en etkili faktör haline geleceklerdir.

Milattan öncesinden günümüze böylece daha da yaklaşırken, teknolojideki soluksuz ilerlemeler sayesinde bankalar fiziksel kayıt defterlerini artık elektronik ortama taşımaya başlamışlardır. Böylelikle fiziksel para aynı zamanda elektronik para özelliği de kazanmaktadır.

Bu olayların arkasından son 14 yıl içerisinde artık dijital paralar hayatımıza girmeye başlamıştır. Yaşları müsait olan okuyucularımın çok iyi hatırlayacakları gibi 1980’lerin sonunda, akıllı kartlara para yüklenmesi ve bu paralarla yakıt alınabilmesine olanak veren elektronik ödeme sistemleri devreye girmişti. Yine aynı yıllarda perakende müşterilerinin banka hesaplarından doğrudan ödeme yapabilmelerine olan sağlayan POS (Point of Sale) cihazları ortaya çıkmıştı. Bugün ise, “Dijital Paralar”, elektronik ortamlarda saklanabilen ve transfer edilebilen yeni nesil bir para türüdür.

Gelişmelere yakın dönem açısından baktığımızda 3 Ocak 2009’da ilk kripto para Bitcoin ve arkasında inşa edilen bir nevi güven sistemi olan Blokzincir ile tanışmış olduk.

Kısa özetleyecek olursak deniz kabuğuyla başlayan yolculuk önce altın paraya, altın paradan altına dayalı kağıt paraya ve şimdilerde de kripto paralara kadar uzanmış bulunmaktadır.

Uluslararası finans tarihinde tüm bu gelişim süreci insan aklına, teknolojik ve sosyolojik değişimlere paralel bir şekilde yaşanmıştır. Günümüzde “Para” artık son haddine kadar soyutlaşmıştır.

Böylece kripto paralar ortaya çıktıktan sonra son yıllarda en çok konuşulan konulardan bir tanesine gelmiş olduk.

Kripto paralar hangi varlık sınıfında değerlendirilmelidir?

Dolar gibi bir para olarak mı, altın gibi bir emtia olarak mı yoksa hisse senedi gibi menkul kıymet/finansal varlık olarak mı? yaklaşılması gerekmektedir.

Bu sınıflandırmanın nasıl olacağı hem ülkelerin kripto para mevzuatıyla vergilendirme stratejilerini hem de şirketlerin muhasebeleştirme sistemlerini önemli ölçüde etkileyecek bir karar olacaktır.

Peki sizce paranın günümüzde herhangi ulus devlete bir ihtiyacı var mıdır? Bir şeyin para olabilmesi için hangi işlevleri yerine getirmesi gerekir?

Paranın özellikleri nedir? Dijital para nedir? Sanal para nedir? Elektronik para nedir? İtibari para nedir? Kripto para nedir, aslında kripto dünyasındakilere de para mı denilmelidir? Soyut para nedir? Somut para nedir? Kağıt para nedir? Nakit para nedir?

İşte konuyu etraflıca düşündüğümüzde kafamızda daha bir çok soru işaretleri de oluşmaktadır.

Kriptopara konusuna paranın işlevleri açısından yaklaştığımızda esasında hadise bir miktar daha çetrefilleşmektedir. Malum Ekonomi, her şeysiz olur ancak parasız olamaz. Dünya ekonomi tarihinin başlangıcından bugüne kadar ekonomi demek para demektir.

Bu durumda paranın tanımlamasında;

  • Değişim Aracı,
  • Değer Saklama Aracı
  • Ölçü (hesap) Birimi

fonksiyonlarının karşılanması gerekmektedir.

Yani çok klasik anlamda para; devletler tarafından bastırılan mal ve hizmet almak için kullanılan değerli kağıt veya madeni alım satım aracıdır. Bir şeyin para olabilmesi için bu üç işlevi görebilmesi ve insanlar tarafından da bu maksatlarla kabul edilmesi gerekir. Paranın değer saklama işlevi sayesinde bugün harcamadıklarımızla kendimize gelecekte bir harcama gücü yaratıyoruz.

O halde tasarruflarımızı değerlendirdiğimiz paranın gelecekte var olacağını ve en kötü şartlar altında bile değerini öyle ya da böyle koruyacağını umuyoruz. Hatta enflasyonun paranın satın alma gücünde neden olacağı erozyon nedeniyle de paramızı bankada mevduata yatırarak bir faiz geliri de elde etme yoluna gidiyoruz. Paranın ölçü birimi işlevi sayesinde iktisadi değerleri tek bir ölçü birimiyle ifade edebiliyoruz. Mal ve hizmet ticaretinde değişim oranlarını para ile belirliyoruz.

Şimdi paranın bu işlevlerine bir de hiyerarşik olarak bakalım. Kripto paraların sınıflandırmasını yapmak öyle çok kolay bir iş değil. Ancak unutmamak gerekir ki her değer saklama aracı değişim aracı değildir, her değişim aracı da ölçüm aracı değildir. Ya da durumu şöyle nitelendirebiliriz: Her değişim aracı aynı zamanda bir değer saklama aracı, her ölçü birimi aracı da aynı zamanda bir değişim aracı olmalıdır.

Kısa bir örnek üzerinden hadiseye açıklık getirmekte yararlı olacaktır;

Elimizde sahip olduğumuz bir gayrimenkul bir değer saklama aracı olmakla birlikte aynı zamanda bir değişim aracı değildir. Evimiz ile gidip marketten alışveriş yapamayız. Öte taraftan da bir paranın ölçü birimi aracı olarak kullanılabilmesi için aynı zamanda bir değer saklama ve değişim aracı özelliklerine sahip olması yani toplumda önemli bir karşılığının olması gerekir. Çünkü ölçü birimi olma işlevi paranın çekirdek işlevidir, bir şeyin para olarak değerlendirilebilmesinde çıkış noktasıdır.

Binlerce yıl sonrasında günümüzde paranın artık tarih boyunca soyutlaştığını da gözlemliyoruz.

Örneğin elimizdeki 200 TL’lik bir banknotu düşünelim. Bu banknotun nominal değeri 200 TL’dir, size 200 TL’lik bir alım gücü sağlar. Fakat banknotun içsel değeri çok daha düşüktür, 200 TL’lik banknotta kullanılan kağıt ve boya gibi maddelerin birim maliyet değeri ne kadar olabilir ki?

(Kağıt TL = 20 kuruş, $1 = 5,4 cent, $100 = 15,5 cent)

Oysaki altın gibi bir emtia para değerini temel olarak yapıldığı maddeden alır. Altının nominal değeri yani alım gücü ile içsel değeri olan yani madde değeri birbirine yakındır.

Yıllar içerisinde teknoloji geliştikçe madde değeri (içsel değer) ile satın alma gücü (nominal değer) birbirine yakın olan emtia paralar (altın ve gümüş) gibi kullanımdan çıkarılmışlardır.

Birçok araştırma günümüzde “nakitsiz toplum” yapısına doğru hızlanarak gittiğimizi gösteriyor. Paranın çok hızlı bir şekilde dijitalleştiği bir süreçten geçiyoruz. Dünyanın en “nakitsiz” ülkesi olarak bilinen Kanada’da nakitsiz işlemlerin gerçekleşen tüm parasal işlemlerin içindeki ağırlığının %60’a yaklaştığı tahmin ediliyor. Kanadayı, Hollanda, İsveç, Birleşik Krallık, Fransa ve Amerika gibi birçok gelişmiş ülkeler takip ediyor. 2 ay önce gittiğim Hollanda da elimdeki Avroları birçok perakende mağazasındaki zaruri harcamalarımda kullanamadım. Tamamen kredi kartı, önden yüklemeli dijital kartlar, cep telefonu üzerinden banka hesabınız ile online çalışan QR Code tabanlı ödeme sistemleri,..vs şeklinde insansız çalışan bir finans dünyası içerisinde bulunmaktayız.

Dijital paralar elektronik para (e-para) ve sanal para olacak şekilde iki grupta sınıflandırılıyor. Bu ayrım arkasında genel olarak devlet itibarı olup olmadığı esas alınarak yapılıyor. Arkalarında “Devlet” itibarı olanlar “elektronik para” olarak kabul edilirken, Bitcoin gibi arkasında bir ulus devlet olmayan dijital paralar “sanal para” olarak değerlendiriliyor.

Günümüzde çok hızlı bir şekilde gerçekleşen dijital dönüşüm çağının içerisinde yaşıyoruz. Hatırlayacak olursak internetin ilk safhaları hepimiz için oldukça vahşi bir dönemdi. Değer inşa etme yollarını bulmada toplumlar olarak başarısız olduk. Yalnızca, sonra gelecek olanın potansiyeli ile zenginleşen, dijital öncesi dünyanın zemini, ilkeleri ve kurulu ortamı içinde bugün var olmaya gayret sarf ediyoruz.

Dijital Dönüşüm

Dijital ortası bu çağda yaşamakta olduğumuzu kabullenerek artık yola devam etmek durumundayız. Gerçekleşen yıkıcı kuvvet, değişime dair yaşadığımız buruk bir hissiyat, karmaşanın hızlı bir şekilde ivme kazanması, geçmişin kâr marjları için sürekli birbirlerini ezmekte olan şirketlerin yaşadığı stres…vs. İşte artık yıkıcı bir entropi (Entropi: fizikte bir sistemin mekanik işe çevrilemeyecek termal enerjisini temsil eden termodinamik terimidir. Çoğunlukla bir sistemdeki rastgelelik ve düzensizlik (kaos) olarak tanımlanır ve istatistikten teolojiye birçok alanda yararlanılır.) dönemi içerisindeyiz. Karmaşa yaşamımızın her safhasında sürüyor, fark etmiyoruz çünkü yeni gelenin mucizesine aşık olarak yol alıyoruz.

İşte insanlık tarihi boyunca yaşadığımız tüm bu deneyimlerle birlikte algılanan tüm bu hataları bir arada tutan, geleceğe giden yolu daha olumlu kılan şey, bugüne kadar dijital öncesi çağın düşüncelerini doğru yorumlayarak, onları dijital bir süzgeçten anlamlı bir şekilde geçirerek yaklaşmak gerekliliğimizin bulunmasıdır.

Muhtemelen dijital sonrası çağda dijital teknoloji yaşamın kusursuz omurgasını oluşturan önemli bir unsur olacaktır. İnternet dünyasının getirmekte olduğu tüm yenilikler bizler için yalnızca arafta yer alan birer araçlar olacaktır; bizler açısından ancak yokluğu ile fark edilecektir. Akıllı şehirler, akıllı evler bir çok yenilikler ile birlikte hayatımıza girecektir. Akıllı telefonlar, uygulamalar, yazılımlar bizleri çok daha yakından takip edecektir. Dijital içerikler için düzenli paralar ödenecek ve hepsi de kusursuz ve zahmetsiz biçimde bizler için gerçekleşecektir.

Teknoloji Radarı (2020-2080)

Haftaya konuya kaldığımız yerden devam edeceğim…

 

Son Söz: Hayatta kalabilenler, en zeki türler değil; içinde bulundukları değişen çevreye en iyi uyum sağlayarak ortama adapte olabilenlerdir.

 

Kaynaklar

  • Prof.Dr.Ali İhsan Karacan, Dr. Esra Erişir Karacan; Kripto Varlıklar, Scala Yayıncılık, 2021
  • Tow Goodwin, Dijital Darwinizm: İş Dünyasının Dijital Sonrası Çağa Uyum Kılavuzu, Siyah Kitap, 2019
  • Dr. Vedat Güven, Erkin Şahinöz; Blokzincir, Kripto Paralar, Bitcoin, Kronik Kitap, 2018
  • Mega Tech: 2050’de Teknoloji, Siyah Kitap, 2019

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler