Sosyal Medya

Ekonomi

İhsan Dağı: Seçim senaryoları-Kim, nasıl kazanır?

Muhalif kitle ilginç. Yüksek bir özgüven ile derin bir umutsuzluk arasında gidip geliyorlar. “Geliyoruz, kimseye ihtiyacımız yok, hesaplaşacağız” derken birden…

İhsan Dağı: Seçim senaryoları-Kim, nasıl kazanır?

Muhalif kitle ilginç. Yüksek bir özgüven ile derin bir umutsuzluk arasında gidip geliyorlar. “Geliyoruz, kimseye ihtiyacımız yok, hesaplaşacağız” derken birden ‘Eyvah, Erdoğan şapkasından yine bir tavşan çıkardı, bırakmayacak iktidarı’ moduna geçebiliyorlar. En son aralık sonundaki dolar operasyonunda görmüştük bu psikolojik savrulmayı. Meclis’e sunulan yeni seçim düzenlemesi de benzer bir tepki yarattı.

Seçimlerle ilgili iktidar blokunun Meclis’e sunduğu yeni düzenleme muhalefet için bir ‘erken uyarı’ gibi. Önümüzdeki seçimlerin nasıl zorlu geçeceğinin, iktidar blokunun hem seçimlerde hem de seçimlere kadar olan süreçte neler yapabileceğini örnekleyen bir hamle. Son 20 yılda seçim kazanan bir iktidar partisi AKP. Yani küçümsenecek bir rakip değil. İktidarda kalmaya kararlılar ve bunun için kanunu da devleti de arkalarına almakta bir sakınca görmüyorlar.

Doğru bir durum tespiti, ‘Seçimi kesin kazanıyoruz’ kibrinden kurtulmak için de yeni bir vesile olabilir. Muhalefeti zehirleyen iç rekabeti de unutmanın zamanıdır belki. Muhalif partiler elbette iktidara hazırlanacak, seçimi kazandıklarında neler yapacaklarını tasarlayacak, ekipler oluşturacak, planlar yapacaklar. Ancak bütün bunlar seçimi kazanmak yerine bir koltuk paylaşımı seviyesine inerse ve maksimalist taleplerle görünür hale gelirse, AKP aradan sıyrılabilir.

Ayrıca, yeni düzenlemenin dönüp AKP’yi vurması da mümkün. Birçok uzman teklifteki milletvekilliği dağılımı ile ilgili düzenlemenin seçimde AKP’nin birinci parti çıkacağı varsayımına dayandığını, ama genelde veya iller bazında CHP/İYİ Parti’nin birinci parti olması durumunda avantajın muhalefet partilerine geçeceğini vurguluyor.

Dahası, AKP ve MHP’nin teklifinde sanki bir telaş var: “Cumhurbaşkanlığını alamayacağız, en azından Meclis’i kaybetmeyelim masa başı düzenlemelerle” denir gibi. Bu çok yerinde bir endişe özellikle cumhurbaşkanlığı seçimine iki aday katılırsa. Anketler AKP ve MHP’yi toplamda yüzde 40 civarında gösteriyor; maksimum yüzde 45. Bu durumda cumhurbaşkanlığı seçimini eğer HDP aday çıkarmazsa, Cumhur İttifakı’nın kazanması neredeyse mümkün değil.

Bu nedenle Cumhur İttifakı’nın ‘en iyi senaryosu’, yeni seçim düzenlemelerinin de desteğiyle (aritmetik oyunlar, seçim kurullarına etki ve muhalefetin işbirliğini bozmak) mecliste çoğunluğu elde etmek ve cumhurbaşkanlığı seçiminde de ikinci tura kalmak.

Meclis çoğunluğuna sahip olarak cumhurbaşkanlığı seçiminde ikinci tura kaldıklarında rakiplerine karşı ‘psikolojik üstünlük’ kurmuş olacaklarını düşünüyorlar. Haklılar. Muhalefet seçimlerin ilk ayağını kaybetmiş olacak, moraller bozulacak, ittifak çatlamaya, ittifaktan bazıları AKP ile pazarlıklara başlayacak. Bu nedenle iktidar bloku cumhurbaşkanlığı seçimini ikinci tura taşımayı, Meclis’te de çoğunluğu almayı hedefliyor ki ikinci turda istediklerini alabilsinler.

Ayrıca, meclis çoğunluğuyla ikinci tura gittiklerinde 20 yıllık yenilmezlik ünvanını koruyacaklarını, ‘Gitmiyorlar’ algısı yaratarak seçim bürokrasisini etkilemeyi, son bir destek çağrısıyla sandığa gitmeyen eski AKP seçmenini de harekete geçirmeyi umuyorlar. Haklılar. Bunların hepsi olası… Dahası, muhalefet bileşenlerine ‘çengel’ atmak için de Meclis çoğunluğuyla ikinci tura gitmek AKP’ye büyük avantaj verebilir.

AKP’nin bu senaryosuna karşı muhalefet, milletvekilliği seçimlerine bir veya iki partinin altında ortak listelerle gidebilir, cumhurbaşkanlığı seçiminde de HDP ile anlaşarak tek ve güçlü bir aday çıkarabilir. Bu iki koşulun sağlanabilmesi siyaseten zordur, ama imkânsız değil. Gerçekleşmesi, şu an Millet İttifakı dışında bulunan diğer dört partinin ve HDP’nin işbirliğine bağlı.

Her parti, özellikle de yeni kurulan partiler elbette kendi partilerinin listelerinde seçime girmek ister, ama koşullara da uygun yeni hamleler üretmek zorundalar. İktidarın ne yapmak istediğini anlamışlarla karşı hamle bellidir. Gerçekten de Türkiye’de yeni bir dönem başlatmak istiyorlarsa, DEVA, SP, GP ve DP için en rasyonel yol, seçim sürecine girildiğinde CHP ve İYİ Parti’nin listelerinde seçime girmeleri. Bu iki ana muhalefet partilerinin de ortaklarına ‘adil ve saygın’ davranması elzem. DEVA, DP, GP ve DP’nin İYİ Parti listelerinde seçime girmesi, Millet İttifakı’nın içinde deyim yerindeyse fiilen bir (merkez) sağ ittifak oluşturulması bambaşka ve güçlü bir dinamik de oluşturabilir ve yeni bir çekim merkezi olarak AKP’den beklenen çözülüşü sağlayabilir.

Cumhurbaşkanlığı seçiminde ise altı muhalefet partisinin işbirliği yapması yetmez. HDP’nin aday gösterdiği bir senaryoda seçim ikinci tura kalacaktır. İkinci tur ise muhalefet için risktir; Meclis çoğunluğunu kazansa bile risktir. Meclis’i AKP’nin kaybetmesi birinci turda seçime katılmayan, protesto oyu veren ‘küskün’ AKP’lileri ikinci turda partilerine geri döndürebilir. Tıpkı Haziran 2015 sonrası Kasım 2015 seçimlerinde AKP’nin yüzde 50 oy alarak geri dönmesi gibi.

Dolayısıyla rasyonel olan, cumhurbaşkanlığına muhalefetin tek adayla gitmesi. Siyaset, müzakerenin ve uzlaşının zeminiyse bu mümkün. Cumhurbaşkanlığında aday göstermeyen HDP’ye bunun karşılığında milletvekili seçimlerinde muhalefetten ciddi bir ‘sempati’ oyu kayacaktır. Zaten cumhurbaşkanlığını kazanma iddiası olmayan HDP böylece Meclis’te güçlü bir temsil imkanı bulabilir.

Bütün bunlar senaryolar, ihtimaller. Parti siyaseti elbette çok daha karmaşık. İşin içinde duygularıyla, hesaplarıyla, beklentileriyle muhtemelen rasyonel davranmayacak bir dizi aktör var. Ancak, mevcut koşullarda, AKP’nin yeni hamlesini bozarak Meclis’te anayasayı değiştirecek bir çoğunluk elde etmenin ve cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmanın başka yolu da yok.

Peki, muhalefetin bu iki seçimi kaybetme lüksü var mı? Ya Türkiye’nin?

Diken

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler