Sosyal Medya

Ekonomi

Mahfi Eğilmez: Ütopyadan Distopyaya

Özetle söylemek gerekirse AKP, iktidara geldikten sonra IMF programının, AB ile tam üyelik müzakerelerinin ve olumlu dış konjonktürün de desteğiyle…

Mahfi Eğilmez: Ütopyadan Distopyaya

Özetle söylemek gerekirse AKP, iktidara geldikten sonra IMF programının, AB ile tam üyelik müzakerelerinin ve olumlu dış konjonktürün de desteğiyle ekonomiyi yukarı çıkarmış ve bu olumlu görünüme dayanarak 2012 yılında cumhuriyetin 100. Kuruluş yıldönümü olan 2023 yılını hedef alan bir ütopya geliştirmişti. Ne var ki bugün geldiğimiz aşamada söz konusu ütopya tam anlamıyla bir distopyaya dönüşmüş bulunuyor. 

Ütopya, içinde bulunduğumuz dönemde, gerçekleşmesi imkânsız ideal toplum tasarımını anlatmak için kullanılan bir sözcüktür. Yunanca, olmayan yer anlamındaki ou, mükemmel anlamındaki eu ve ülke anlamındaki topos sözcüklerinin bir araya getirilmesiyle türetilmiş bir sözcüktür. Rönesans dönemi İngiliz filozof, hukukçu ve devlet adamı Thomas More’un (1478 – 1535) Ütopya adını verdiği eserinden sonra yaygın biçimde bilinir ve kullanılır olmuştur. Bilinen en ünlü ütopyalar: Platon’un Devlet’i, Farabi’nin El Medinetül Fazıla’sı, Thomas More’un Ütopyası, Tommaso Campanella’nın Güneş Ülkesi, Francis Bacon’ın Atlantis’idir.

Olumsuz ütopyalara distopya adı veriliyor. Distopik bir toplum olarak anlatılan toplumlarda otoriter – totaliter baskıcı bir sistem egemendir. Yunanca kötü, hastalıklı anlamına gelen dysidis ile olmayan yer anlamındaki ou sözcüğünün birleşmesiyle türetilmiş bir sözcüktür. Distopya sözcüğünü ilk kez İngiliz iktisatçı, filozof ve siyasetçi John Stuart Mill, kötü bir yer anlamında kullanmıştır. Distopik öykülerde genellikle gelecekte ortaya çıkacağı tahmin edilen olumsuzlukları içeren toplumsal yapılar anlatılır. Distopik öykülerin en bilinenleri: George Orwell’in 1984’ü, Aldous Huxley’in Cesur Yeni Dünya’sı, Ray Bradbury’nin Fahrenheit 451’i, Suzanne Collins’in Açlık Oyunları serisi ve James Dashner’in Labirent’idir.

Her ne kadar gerek ütopya gerekse distopya, olmayan yerlerde geçen öyküler gibi görünse de zaman zaman o öykülerde geçen yerler ve olaylar gerçek yaşamda karşımıza çıkabiliyor. Mesela Atatürk’ün kurduğu cumhuriyet bir ütopyayı gerçeğe dönüştürme çabasıydı. Kadın haklarından laikliğe, eğitimden sanayileşmeye, hukukun üstünlüğünden sanatın ve kültürün yüceltilmesine kadar aydınlanmanın ve çağdaşlığın gereklerini yerine getirerek gelişmiş ülke olma yolunda yürümeye başladı. Bu yürüyüş 1940’lara kadar belirli bir tempoyla devam etti. Türkiye, dünyada itibar gören, örnek alınan bir ülke olmuştu. Ütopya gerçekleşecek gibi görünüyordu. Ne yazık ki Atatürk’ün ölümünden sonra ütopyayı gerçeğe dönüştürme idealinden uzaklaşma başladı ve bu uzaklaşma hızlanarak devam etti.

AKP iktidara geldiğinde dünyada toplam GSYH 35 trilyon dolar, kişi başına gelir 5.630 dolardı. Aynı yıl Türkiye 240 milyar dolarlık GSYH’ye ve 3,617 dolar kişi başı gelire sahipti.  Türkiye’nin GSYH’si dünya GSYH’sinin yüzde 0,7’sine eşitti, kişi başına geliri de dünyadaki ortalama kişi başına gelirin yüzde 64’üne eşitti. AKP iktidara geldiğinde, Türkiye, IMF ile birlikte ‘güçlü ekonomiye geçiş programı’ uyguluyor ve IMF’den hem para hem de program desteği alıyordu. 2008 yılında küresel kriz başladığında dünya GSYH’si aşağı yukarı ikiye katlanarak 64 trilyon dolara, Türkiye’nin GSYH’si de 771 milyar dolara yükselmişti. Aynı yıl dünyada ortalama kişi başına gelir 9.567 dolar, Türkiye’de kişi başına gelir 10.778 dolardı. Buna göre Türkiye’nin GSYH’si dünya GSYH’sinin yüzde 1,20’sine, Türkiye’nin kişi başına geliri de dünya kişi başına gelirinin yüzde 126’sına denk geliyordu. Uygulanan IMF programı, Avrupa Birliği (AB) ile tam üyelik müzakerelerinin yarattığı yabancı sermaye girişinin de desteğiyle Türkiye açısından ciddi bir sıçrama ortaya çıkarmış ve Türkiye orta gelir tuzağından çıkış işaretleri vermeye başlamıştı.

AKP’nin bu ilk dönemi, dünyada likidite bolluğunun, büyüme artışının ortasına denk gelmiş ve IMF programıyla da desteklenince önemli bir başarıya yol açmıştı. Bu dönemde 60 milyar doların üzerinde özelleştirme geliri elde edilmiş AB müzakerelerinin yarattığı ivmeyle ciddi tutarda yabancı sermaye girişi sağlanmıştı.

2008 yılının Mayıs ayında IMF programının süresi tamamlandı ve AKP iktidarı IMF ile devem edilmeyeceğini, aynı programı kendi başlarına yürüteceğini açıkladı. Bu sıralarda Türkiye ile AB arasında sıkıntılar, farklılıklar baş göstermeye, Türkiye’ye gelen yabancı sermaye miktarlarında düşüşler ortaya çıkmaya başladı. Aynı yılın ikinci yarısında ABD’de başlayan küresel krizle birlikte önce ABD Merkez Bankası (Fed) ardından İngiltere ve Avrupa Merkez Bankaları, en sonra da Japonya Merkez Bankası parasal genişlemeye gittiler. Böylece dünyada son derecede büyük bir likidite bolluğu oluştu. Bu yeni gelişme, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu gelişmekte olan ekonomilere dış kaynak girişini artırdı. Bu büyük dalganın etkisiyle 2014 yılına gelindiğinde dünya GSYH’si 79,3 trilyon dolara, dünya ortalama kişi başına geliri 11.013 dolara yükselmişti. Aynı yıl Türkiye’nin GSYH’si de 957,5 milyar dolara kişi başına ortalama geliri de 12.079 dolara yükselmişti. Buna göre Türkiye GSYH’sinin dünya GSYH’si içindeki payı yüzde 1,21, kişi başına geliri de dünya ortalamasının yüzde 110’una denk geliyordu. Türkiye, hala iyi durumdaydı ve doğru politikaları izlerse orta gelir tuzağından kurtulabilecek gibi görünüyordu.

Bu tarihte Fed, parasal genişlemeyi yavaşlatmaya başladı. Diğer büyük merkez bankaları da onu izleyeceklerini açıkladılar. Henüz ortada faiz artışları olmadığı halde bu açıklamalar gelişmekte olan ülkelerden kaynak çıkışlarını başlattı. Bu ülkelere giden başta portföy yatırımları olmak üzere yatırımlar çıkmaya ve ülkelerine geri dönmeye başladılar.

Yazının tamamı burada.

BAKMADAN GEÇME

  • Çarpıcı konut raporu: Evin değeri düşüyor, ilgi artıyor

    Sahibinden ve BETAM iş birliğiyle yayımlanan Nisan 2025 konut raporu, yüksek talep ile gerileyen reel fiyatlar arasındaki çarpıcı çelişkiye ışık tuttu. Türkiye genelinde konuta olan ilgi artarken, enflasyondan arındırılmış fiyatlar düşmeye devam etti.

  • BIST’ten yatırımcılara yeni hamle! Kaldıraçlı ve kısa endeksler geliyor

    Yatırım seçeneklerini artırmak için adımlarını sürdüren Borsa İstanbul, kaldıraçlı ve kısa pozisyonlara yönelik yeni endeksleri devreye alıyor. 26 Mayıs 2025 Pazartesi günü itibarıyla yatırımcılar, BIST bünyesinde bu yeni araçlarla işlem yapabilecek.

  • Trafikte yeni dönem başlıyor! Plaka ve ehliyette sahtekarlığa rekor cezalar yolda

    Trafik güvenliğini artırmak amacıyla hazırlanan yeni Karayolları Trafik Kanunu teklifi Meclis'e sunuldu. Hayati kurallara uymayan sürücülere yönelik para cezaları ciddi oranda artırılırken, ehliyet iptali ve hapis cezaları da gündemde.

  • Alternatif Bank’ta kriz sinyali! Şubeler kapandı, kar eriyor, işten çıkarmalar arttı

    Bankacılık sektörünün genelinde kârlılık rekor seviyelere ulaşırken, Alternatif Bank cephesinden dikkat çekici bir gerileme haberi geldi. Banka, 2025 yılının ilk çeyreğinde hem finansal hem de operasyonel anlamda ciddi bir küçülmeye gitti.

  • Koza Altın (KOZAL) ilk çeyrek raporu geldi! Net satışlar sınırlı arttı

    Gedik Yatırım, Koza Altın İşletmeleri A.Ş. (KOZAL), 2025 yılının ilk çeyreğine ilişkin finansal sonuçlarını açıkladı. Şirketin net satışları sınırlı bir artış gösterirken, operasyonel karlılıkta önemli düşüşler yaşandı. Açıklanan sonuçlar, piyasa beklentilerinin belirgin şekilde gerisinde kaldı.

  • Gelişen Piyasa Hisse Fonları  Yatırımcıları Cezbediyor, Borsa yaya kalıyor

    2025 yılı itibarıyla gelişen piyasa hisse senedi fonları, küresel getiri sıralamasında zirvede yer alıyor. Bu performans, hem cazip değerlemelere hem de yatırımcıların bu piyasaları uzun süre ihmal etmesine bağlanıyor. Ayrıca, ABD Başkanı Donald Trump’ın gümrük tarifelerine verdiği aranın ardından ekonomik baskıların hafiflemesi de gelişen piyasalara ilgiyi artırmış durumda. Borsa siyasi gerginlik yüzünden henüz bu furyaya katılamadı.  Yaz aylarında ne olacak?

  • Dolar’da hezimet günleri

    ABD’nin kamu maliyesine yönelik artan endişeler, doları 2023’ten bu yana en kötü haftalık performansına doğru sürüklüyor. Başkan Donald Trump’ın ticaret savaşı söylemlerini yeniden alevlendirmesi ve bütçe açığını artırabilecek yeni vergi ve harcama paketi, piyasalarda dalgalanmalara yol açtı. Dolar hızla düştü, Wall Street hisse endeksleri karalar bağladı..

  • Ekonomide İkinci Çeyrek Alarmı: Yavaşlama Sinyalleri Tüm Sektörlere Yayılıyor

    Mayıs ayına ilişkin açıklanan İktisadi Yönelim Anketi, Reel Kesim Güven Endeksi (RKGE) ve Kapasite Kullanım Oranı (KKO) verileri, imalat sanayi başta olmak üzere tüm sektörlerde zayıflayan bir ekonomik faaliyete işaret ediyor. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) yayımladığı çıktı açığı tahminleri de bu görünümü destekleyerek potansiyel-altı bir büyüme süreci yaşandığına dikkat çekiyor.

  • Yetişkin İçerik Platformu OnlyFans 8 Milyar Dolarlık Satış Görüşmelerinde

    Cinsel içerik üreticilerine, ünlülere ve spor yıldızlarına özel içerik sunma imkânı veren İngiliz merkezli çevrimiçi platform OnlyFans, yaklaşık 8 milyar dolar değerinde olabilecek bir satış anlaşması için çeşitli yatırım gruplarıyla görüşmeler yürütüyor.

  • OPEC+ Temmuz Ayında Üretim Artışını Görüşüyor: Petrol Fiyatları Geriledi

    Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) ve Rusya öncülüğündeki müttefikleri olan OPEC+ ülkeleri, Temmuz ayında üçüncü kez üst üste petrol üretimini artırmayı değerlendiriyor. Bu olasılık, petrol fiyatlarının üç gündür düşmesine ve haftanın en düşük seviyelerine gerilemesine neden oldu. İran İsrail kaynaklı politik gerilimi fiyatların hızlı düşmesini engelleyen tek neden.

  • TCMB’nin döviz rezervleri son 5 haftanın zirvesinde!

    Merkez Bankası’nın haftalık verilerine göre döviz rezervleri 4,1 milyar dolar artarak 65,4 milyar dolara çıktı. Altın rezervlerinde düşüş yaşansa da toplam rezervlerde sınırlı artış kaydedildi.

  • Trump’tan ticaret tehdidi: Avrupa ve Apple’a ek vergi!

    ABD Başkanı Donald Trump, ticaret görüşmelerinde ilerleme sağlanamamasını gerekçe göstererek Avrupa Birliği’ne ve Apple’a yönelik ağır gümrük tarifeleri uygulama tehdidinde bulundu. Trump'ın açıklamaları piyasaları da sarstı.

  • Euro Bölgesi’nde ücret artışı son 3 yılın en düşük seviyesinde!

    2025’in ilk çeyreğinde Euro Bölgesi'nde müzakere edilen ücret artışı yüzde 2,38’e gerileyerek son üç yılın en düşük seviyesine indi. Bu gelişme, Avrupa Merkez Bankası'nın faiz indirimleri için elini güçlendiriyor.

Benzer Haberler