Sosyal Medya

Ekonomi

Murat Kubilay: ‘Dünyada enflasyon Türkiye’de tansiyon’

1970’lerde ABD’deki yüksek enflasyon ve finansal istikrarsızlıklar yeni bir iktisadi dünya düzeninin oluşumana yol açmıştı...

Murat Kubilay: ‘Dünyada enflasyon Türkiye’de tansiyon’

1970’lerde ABD’deki yüksek enflasyon ve finansal istikrarsızlıklar yeni bir iktisadi dünya düzeninin oluşumana yol açmıştı. Bu düzene geçiş esnasında ABD’de enflasyon yüzde 15’e kadar çıkmış, doğrudan Amerikalı tüketicilerle bir bağı bulunmayan Latin Amerika ülkeleri artan dolar cinsi faiz oranlarından ötürü sırayla dış borç ödeyemeyerek iflas etmişti.

Gelelim 2008’e. Küresel finansal kriz sonrasındaki para bolluğu ve sıfır faiz politikalarının çıpası enflasyonda kalıcı artış gözlenmemesiydi. Bu süreçte bazı ülkelerde merkez bankalarının politika faizi negatif düzeye çekilirken bazı ülkelerde devlet tahvili faizleri getirisi de sıfırın altına indi.

Japonya’da parasal genişleme öyle düzeye geldi ki bugün GSYH’nin yüzde 131’ine ulaştı. Tüm bunlara rağmen talep veya maliyet kaynaklı enflasyon görülmedi. Ucuz paranın önemli bir kısmı finansal piyasalara ve gayrimenkule kaydı ve varlık fiyatlarında rekor üstüne rekor kırıldı. Enflasyon oluşmadıkça para basımı açıkça ifade edilmese de bir nevi monetizasyona, yani borcu para basımıyla ödemeye dönüştü. Japonya Merkez Bankası, Japonya devlet tahvillerinin neredeyse yarısının sahibi. Bu şekilde gelişmiş ülkeler dağ gibi borç yükü altında ezilmedi. Kamu borçlarının bir şekilde böyle ödenebileceğini gördükçe endişe kaynağı olarak yalnızca şirket borçlarını ve batık kredileri dile getirdiler.

2008-2010 dönemindeki parasal genişlemenin amacı Londra ve New York merkezli dev finans kurumlarını kurtarmaktı. 2010-2012 arasında benzer bir durum Avrupa ekonomisindeki zayıf halkaları kurtarmak içindi.

2012-2019 arasında Japonya’nın musluğu tereddütsüz sürekli açtığı, AB’nin piyasayı iyice suladıktan sonra musluğu kıstığı, ABD’ninse musluğu kapadığı gibi saksının altında biriken suyun bir kısmını da piyasadan para çekerek azalttığı gözlendi. Bu uzun ara dönemde parasal genişleme ve sıfıra yakın faiz politikasının amacı, finansal istikrar değildi. Asıl amaç; politikacıların ve ekonomi yönetimlerinin, ekonomilerdeki dengesizliklerin kendi dönemlerinde patlamalarını engellemek için günü kurtarmasıydı.

2020’de pandemi sürecinde finansal istikrardan da öte reel sektörün istikrarı için bu politika araçları kullanıldı. Çıpa yine enflasyonun oluşmasıydı. Bu dönemin öncekilerden bir farkı da parasal genişlemenin çok daha hızlı ve keskin olmasıydı. Örneğin ABD, AB ve Japonya merkez bankalarının bu süreçte bilanço büyüklüğü 14 trilyon dolardan 24 trilyon dolara yalnızca bir yılda çıktı.

Bu dönemin sonuçları daha önce yaşananlardan farklı olacak. İlk neden reel sektörün bir kısmının ciro kaybından ötürü yaşayamayacak olması ve bunun üretim hacmini daraltması. Küresel emtia fiyatlarında ender görülen ve altı aydır süren düzenli yükselişin ardındaki sebeplerden biri bu. Diğer sebepse mali paketler neticesinde vatandaşlara dağıtılan desteklerin 2020’de harcanmayıp 2021’e kalması ve neticesinde talep enflasyonu riski görülmesi. Haliyle ilk kez enflasyon beklentileri oluştu ve ABD’de 2009’dan beri en hızlı çıkışını yaptı.

Peki, “Durum çok kötü ve mevcut para politikaları hızla terk edilecek” diyebilir miyiz?

 

Yazının Devamına Buradan Ulaşabilirsiniz

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler