Sosyal Medya

Döviz

Güldem Atabay: Ödemeler dengesi verileri ve diğer veriler- Türkiye ekonomisi nereye doğru?

TCMB’nin bu sabah açıkladığı Nisan 2021 ödemeler dengesi verileri içinde yılık ilk dört ayında oluşan cari açık 9,6 milyar dolarla…

Güldem Atabay: Ödemeler dengesi verileri ve diğer veriler- Türkiye ekonomisi nereye doğru?

TCMB’nin bu sabah açıkladığı Nisan 2021 ödemeler dengesi verileri içinde yılık ilk dört ayında oluşan cari açık 9,6 milyar dolarla geçen yıl aynı dönemde oluşan 14,2 milyar doların %32,3 altında. 12 aylık cari açık da böylece 2020 sonundaki 37,3 milyar dolardan 32,7 milyar dolara düştü.  Bu da cari açık GSMH oranının %5,2’den yaklaşık %4,2’ye gerilediği anlamına geliyor.

Cari açıktaki daralma Türkiye ekonomisinde büyümenin yavaşlama eğilimi gösterdiği, dış kaynak sorununun çeşitli nedenlerle yoğunlaştığı dönemlere denk gelir. Bu açıdan açıklanan Nisan verileri içinde dış ticaret dengesindeki gelişmelerin, turizm gelirlerinin performansı kadar oluşan açığın fonlanma kaynaklarına göz atmak ilk çeyrekte %7 büyüyen, ikinci çeyrekte en az %15 büyümesi beklenen Türkiye ekonomisinin gerçek yolunun ne olduğunu daha net anlatır.

Turizm tarafında döviz geliri pandemi etkisiyle düşük seyretmeye devam ediyor. Aşılamada artan ivmeye bağlı olarak yılın son çeyreği dört-beş ayı için umutlar artmış olsa da, 2021 toplam turizm gelirleri geçen yıl yaşanan depremin devam ettiğini gösteriyor.  Dolayısıyla ilk dört ayda elde edilen net turizm gelirinin 2,4 milyar dolarla geçen yılki seviye 2,6 milyar doların dahi altında kalışı sürpriz değil.

2021 ilk dört ayda cari açıkta kaydedilen düşüşün iki temel kaynağı var. 

Birincisi elbette ihracat gelirlerinde izlenen artış. Ocak-Nisan 2021’de elde dilen 68,2 milyar dolar geçen sene aynı dönem oluşan 51.8 milyar doların %31,5 üzerinde.  Pandemi döneminde özellikle Avrupa pazarında verilen doğrudan desteklerin aşılamaya bağlı açılmalarla biriken talep olarak dönüşü bu sene ihracat tarafında çift haneli büyümenin sene boyunca devamını sağlayacak.  baz etkisinin de kuşkusuz payı var. İthalat tarafında ise artış %17,4 ile sınırlı. İhracat artışının gerisinde kalan ithalat artışının detaylarına bakınca %58, 3 daralarak 2 milyar dolara gerileyen altın ithalatının payı önemli. İthalat performansının geçen yılın ortalarından bu yana hızlı seyrettiği, stoklarda bir artış yarattığı göz önüne alınırsa, büyümesinin ihracat artışının gerisinde kalması çok şaşırtıcı değil.  Küresel ölçekte artan maliyetlerin ithalat açısından frene basma gereği yaratması da söz konusu olabilir.  Ancak tabi bir diğer faktör de kademeli olarak yavaşlamaya başlayan iç talep.

Finansmanın %75’i kaynağı belli olmayan girişlerden

İlk dört ayda oluşan 9,6 milyar doların finansmanı detayları içinde kaynağın 7,2 milyar dolarla kaynağı belli olmayan girişler anlamına gelen “net hata noksan” kaleminden geliyor oluşu oldukça endişe verici. Sürdürülebilir bir durum değil. Türkiye’nin ne portföy yatırımı ne de doğrudan yatırım çekemeyecek yönetim tarzının ekonomiyi sürüklediği darboğaza işaret ediyor. merkez bankası rezervlerindeki aynı dönem içindeki değişiminin -2,9 milyar dolar oluşu, özel kesim finansman sorununun bıçak sırtı devam ettiğini anlatıyor.

Fed başta olmak üzere büyük merkez bankalarının daha en az 6 ay miktarsal genişleme ve düşük faiz politikasına devam edeceği bol/ucuz para ortamında Türkiye’nin bu kaynaktan pay alamaması kısa vadede TL’nin değeri, orta ve uzun vadede büyüme performansı açısından ürkütücü.

O zaman nereye doğru?

Aslında gidişatın yönü çok net. Finansman sıkıntısının olduğu ortamda Türkiye ekonomisinin baz etkisi ötesinde büyüme göstermesi 2021 ötesinde olmayacak.  IMF’nin hafta sonu açıkladığı IV. gözden geçirme Türkiye Raporu’nda 2022-2026 döneminde büyüme beklentisini %3,3’te tutarken çıktı açığını da sıfır göstermesi ülkenin büyüme kapasitesinin düştüğü yeri tescil etmesi açısından belki de raporun en önemli verisiydi.

Bu seneye özel, ilk dört ayda kaydedilen %21’lik sanayi üretim artışının büyük ölçüde kaynağı ihracat.  Mart Nisan geçişinde aylık sanayi üretiminin %1’e yakın daralmış olması önemli bir veri olarak elde.

İlk çeyrek %7 GSMH’sinin %7 büyümesinde de ihracatın payı ağırlıklı; iç talep de kayda değer katkı sağlamış olsa da arkasından gelen veriler bu trendin devam edemeyeceğini anlatıyor. İç talebin yavaşladığı ortamda enflasyon yüksek kalmaya devam ediyor.  Yine IMF’in yılsonu beklentisi %17 TÜFE enflasyonu ile dikkat çekici.  Üretici fiyatlarındaki artışın %40’a dayandığını da atlamamak gerekli elbette.

Krediler tarafında ise, 13 haftalık yıllıklandırılmış kredi artış hızının %8’e gerilemiş olması cari açıktaki iç talep baskısının önemli miktarda hafiflediğini anlatmalı.

Özet resimde büyümede yavaşlama, dış kaynak yokluğu, TL değer kaybı ve artan emtia fiyatları üzerinden artan enflasyon baskıları ortamında daralan bir cari açık elimizde.  TCMB’nin son anketinde 27 milyar dolar olarak oluşan 2021 sonu cari açık piyasa beklentisinin mevcut ivmenin devamı haline gerçekleşmeyeceği; 20milyar dolar gibi bir seviyeye kadar hızla gerileyebilecek bir trend içinde ilerlediğini de eklemek gerekli.  Bu da sene sonu cari açık/GSMH seviyesini geçen yıla kıyasla yarıya inerek %2,5 civarında gerçekleşeceğini gösteriyor.

TL üzerindeki baskının cari açıktaki gerilemeye rağmen hafifleyeceğini söylemek de kolay değil çünkü enflasyon beklentisi yüksek seyrederken faiz indirimi olasılığı; faiz artışı yapılmasının önündeki politik engeller; kısaca para politikası yönetimindeki çapsızlık TL üzerinde etkili olmaya devam edecek gibi görünüyor.

GA.

 

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler