Sosyal Medya

Genel

Türk futbolunun en önemli derdi menajer ücretleri ve yüksek maaşlar

Euro 2020 başlarken dünya ve Türk futbol sektörünü masaya yatırdık? Neler oluyor, futbol nereye gidiyor? Genel Kurul heyecanı içindeki G.Saray ve F.Bahçe’de yeni yönetimleri neler bekliyor?

Türk futbolunun en önemli derdi menajer ücretleri ve yüksek maaşlar

Hemen hemen herkesin üzerinde söyleyecek bir lafı olduğu konudur futbol. Özellikle pandemi döneminde önemli bir darbe alan dünyanın sayılı sektörlerinden de biri. Bu kez “Kazandıran Sohbetler”de konumuz futbol ekonomisi olacak. Dünya futbolunu çok yakından tanıyan ve hem edebi hem de bilimsel bir bakış açısıyla konuya yaklaşabilen spor yazarı Bülent Timurlenk anlatıyor…

BİRÇOK SEKTÖRDE İŞLER DURMA NOKTASINA GELİRKEN FUTBOL DEVAM ETTİ AMA BÜYÜK GELİR KAYBI OLUŞTU

Pandemi başta olmak üzere futbol dünyası birçok sorunu yaşadığı bir sezonu geride bıraktı. Euro 2020 başlıyor. Şu an itibariyle futbol ekonomisi hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Pandemi döneminde başta yiyecek/içecek ve turizm sektörü olmak üzere birçok sektörde işler durma noktasına gelirken, futbol öyle ya da böyle -iki aylık bir aradan sonra- yani geçen Haziran ayından bu yana, bir yıldır devam ediyor. Yoğun bir şekilde de devam etti. Hatta bu dönemde insanların eğlenmek için daha fazla sarıldığı bir oyun oldu. Ama işin ekonomik tarafında elbette ki şunu ayırmak lazım. Birincisi, sonuçta ülke bazında ya da Şampiyonlar Ligi’nde yayın ihaleleri daha önce yapılmıştı. Yani bir maç daha fazla izleniyor diye daha fazla para kazanma durumu olmadı. Ama bundan öte, birçok ülkede insanların yaşadıkları bireysel finansal sıkıntılar yüzünden dekoder satışı azaldı. Mesela buna Avrupa’nın beş liginde en büyük örnek Fransa. Buradaki yayıncı kuruluş Media Pro, 270 milyon Euro taksiti ödemeyip ülkeyi terk etti. Diğer tarafta tabii ki tribün ve kombine gelirleri var. Bunlar tamamıyla sıfırlandı ki, bunlar çok önemli rakamlar. Stat kapasitelerine göre, büyük kulüpler için. 60 – 70 bin kombine satan Real Madrid, Barcelona, Manchester United, İnter ya da bir alt bantta 60 bin altında satan Roma, Lazio, Galatasaray, Fenerbahçe, Atletico Madrid, Liverpool… Bu rakam sıfırlanınca önemli bir gelir kaybı daha oluştu. Buna direkt etki eden başka bir gelir kalemi ise, ürün satışları. Yani maç günleri en çok ürün satan, en büyük mağazalarını stadyumda bulunduran kulüplerde doğal olarak bu satış da azaldı. Hatta normal hayatta insanların pantolon mont almak yerine eşofman altı, sweatshirt satın aldığı bir yılı geride bıraktık. Burada forma satışlarının sadece bizde değil bütün Avrupa’da azalmış olması çok normal.

13 KULÜBÜN TOPLAM BORCU 6 MİLYAR EURO’YU AŞTI

Peki, nasıl oluştu bu ortam?

Birincisi evde oturmakla, ikincisi ise insanların finansal olarak gelirlerinin azalmasıyla alakalı. Birbirlerine zincirleme bağlı konular bunlar. Bir tarafta, yayın paketleri fazla satılmazsa bir sonraki ihaleye etki eder. Stadyum boş kalırsa ürün satışı azalır. Ürün satışı azalmasının ardından stadyum için görüntülenen reklamlar, sponsorluklar, forma göğüs reklamı etkilenir. Bu anlaşmaları uzun vadeli olan kulüpler daha az etkilendi. Ama, yeni anlaşma yapacak kulüpler ya da forma reklamlarını bir yıllık ya da yıldan yıla (Türkiye’deki gibi) satan kulüpler varsa doğal olarak bunlar da etkileniyor. Özel sektörün sponsorluk bakış açısı da değişiyor, rakamlar düşüyor. Bu işte bir konkur yapamıyorsun. Birkaç tane iyi teklifin geldiği ihale ortamı oluşmuyor. Bir ya da iki teklif geliyor. Kulüpler mecburen bu sponsorlukları kabul ediyorlar. Bu da çok düşük kalıyor. Bir rakamla özetlersek, Avrupa Kulüpler Birliği’nin geçen sene itibariyle yaptığı ön bir tahmin, iki yıl içinde Avrupa’nın 20 büyük kulübünün toplam 6 milyar Euro gelir kaybına uğrayacağı yönündeydi. Bu öngörünün doğru çıktığını söyleyebiliriz. Real Madrid ve Barcelona’nın bir milyar Euro’ya yaklaşan 950 milyon bandında olan gelirleri 300 milyon Euro geriledi. Bu türden gelir kalemleri içinde hiç bir şekilde futbolcu alış ve satışının olmadığını belirteyim. Gelir kalemleri kaba hatlarıyla yayın geliri, ürün satışı, kombine ve gişe geliri ile sponsorluklardır. Bu kalemlerde herkes geriledi. Hikayenin sonunda bilindiği gibi Avrupa Süper Ligi projesini de bir anda, yangından mal kaçırır gibi ortaya atmalarının nedeni de, adı geçen 13 kulübün toplam borcunun 6 milyar Euro’yu aşmış olması.

İSTANBUL’UN ÜÇ BÜYÜKLERİNİN BİR YILLIK GELİRİNİN 3, 4 HATTA 4.5 KATI BORCU VAR

Peki, bunun Türkiye yansıması nasıl?

Bizle bir karşılaştırma yaparsak eğer, İstanbul’un üç büyüklerinin 300, 350, 450 milyon Euro gibi borçları var. Bu üç güzide kulübümüzün her türlü şekilde yıllık gelirlerinin de 100 milyon Euro’yu aşamadığı da bir gerçek. Hele hele Şampiyonlar Ligi’ne katılmamışsa, 100 milyonu yakalayabilmesi bile çok zor. Yani çok basit bir anlatımla bir yıllık gelirinin en az üç katı, dört hatta 4,5 katı borcu var kulüplerin. Bir sonraki sezon harcama yapmasalar, dört sezon hiç bir şey harcamasalar, kapıya kilit vursalar bile -işin finansman maliyetini, faiz giderini, kur farklarını geçiyorum- operasyonel masraf sıfır olsa bile 4,5 yılda ödenebilecek bir meblağdan bahsediyoruz. Hayatta böyle bir şeyin mümkün olmayacağı gerçeğinden dolayı da bu kulüplerin borçları da sürekli olarak artıyor. Ama mesela Real Madrid’in borcu 1 milyar 100 milyon Euro ve pandemi öncesi gelir durumuna bakarsak, bu kulübün yaklaşık bir yıllık geliri kadar borcu var. Bizdeki borç oranı ise olabilecek en iyi gelir tutarının dört katı. Zaten kulüplerin sıkışmışlıkları, UEFA’dan aldıkları cezalar ve de FFP (Finansal Fair Play) yasaklarının temel sebebi de bu.

TÜRKİYE’DE VERİLEN YILLIK ÜCRETLERİN, AVRUPA FUTBOLUNDA KARŞILIĞI YOK, FUTBOLCU MAAŞLARI DA ÇOK ŞİŞİK

Bu noktada şöyle bir şey sormak istiyorum. Daha çok gelir kalemlerinden bahsettik. Peki, gider kalemlerinde neler yapılmalı?

Bir kulübün ekonomisini yönetmekle, bir aile içi ekonomiyi yönetmek arasında pek bir fark yok. Pandemi dönemi veya başka bir zamanda hanenizin gelirinde büyük düşüşler olmuşsa, her sene düzenli alışveriş yaptığınız giyim markalarından uzak durursunuz. Tatile gitmeyebilirsiniz. Dışarıda yemek yemeyi kesebilirsiniz. Ama temel ihtiyaçlarınızı karşılamak zorundasınız. Yani faturalarınız, elektrik, telefon giderleriniz, varsa kiranız ödenmeli. Futbolda da bunun karşılığı şudur. Bir şekilde kulübün kapısına kilit vuramazsın. Ama lüksten kaçınabilirsin. Dışarıda yemek yemekle evde yemek yapmak arasındaki farkın karşılığı futbolda da, dışarıdan pahalı transfer yapmak yerine, alt yapıdan oyuncu yetiştirmektir. Bizim kulüplerimizin temel problemi her seferinde kazandıklarından daha fazla harcamaları. Ya da sezon sonunda Şampiyonlar Ligi’ne gidebilecekmiş gibi, 30 milyonu cebine koyacakmış gibi bütçe hazırlamaları. Bir ailede de bir kişi böyle savruk bir hayat yaşasa kredi kartı limitleri dolar, nitekim kulüplerin de kredi limitleri bitti. Bunun için yapılması gerekenlerden birincisi, futbolcu transferinde kulüp adına hareket eden menajerleri aradan çıkarmak lazım. Bu işleri kulüplerin profesyonelleri halletmeli. Vekalet verilen menajerlere ödenen paraların kulüp kasalarından çıkmaması lazım. Futbolcuların menajerleri olabilir. Ama buradaki komisyon oranlarını yüzde beşlere çekmek lazım. Yüzde 10 gibi önemli komisyonlar ödüyorlar. Bunlar daha futbolcu sahaya çıkmadan kasadan çıkan harcamalar. Taraftar transfer talep edebilir ama bir futbolcunun bonservis maliyeti kulübünüzün gelirleri ile dengeli olmalıdır. Real Madrid 80 milyona oyuncu alıyor ama 80 milyona da satıyor. Eğer siz 10 milyona oyuncu aldığınız zaman 10 milyona da satan bir kulüpseniz problem yok. Ülkemizde yok sayılan bir şey, oyuncunun bir bonservis maliyeti olduğu. Bir oyuncuyu alıp 4 yıllık bir kontrat imzalatıyorsanız, o oyuncunun size yıllık bonservis amortismanı 2.5 milyon Euro’dur. Oyuncuya da 2.5 milyon veriyorsanız o oyuncunun size maliyeti 5 milyon Euro’dur. Bunu 4 yıl vadede 20 milyon olarak ödeyeceksiniz. Hele hele oyuncuyu bir de satamazsanız, -azına ya da çoğuna- burada özsermaye kaybına uğrarsınız. Mesela Galatasaray’ın Belhanda’ya 10 milyon Euro ödeyip şu anda bu oyuncunun serbest kalması gibi.

Bir sonraki kalem de yıllık ücretler… Özellikle üç büyükler başta olmak üzere Türkiye’de verilen yıllık ücretlerin, Avrupa futbolunda karşılığı yok. Bunu yıllardır söylüyorum, İtalya’da, İspanya’da çok özel bir iki futbolcu haricinde normal rakamlar ödeniyor. İtalya’da futbolcu maaşları açıklanır, bunlara internetten ulaşılabilir. Ben her yıl İtalya’daki 20 takımın maaşlarını yayınlıyorum. Uçurum var. Bir iddia, bu paraları vermezseniz bu futbolcular gelmez şeklinde. Bu tarihin en büyük yalanlarından biri bence. Gelmeyen gelmez. İnsanlar da her yaz yedi yıldızlı otelde tatil yapmıyor. Ayağını yorganına göre uzatmak diye bir şey var. Futbolcu maaşları çok şişik bu kadar para kazanmamaları gerekiyor. Hele hele Euro’nun 10 TL olduğu bir ülkede, ilk 11’de oynayacağı bile belli olmayan bir futbolcunun 2 milyon Euro kazanması söz konusu olmamalı. Bunu İtalya ve İspanya ile karşılaştırırsak, o ülkelerdeki orta sıra takımlarının yayın ve sponsorluk gelirleri sizin şampiyonluğa oynayan takımlarınız ile eşitse, siz de ancak onlar kadar maaş ödeyeceksiniz. Orada 500 – 600 bin Euro bilemediniz 1 milyon Euro’ya oynayan birçok iyi futbolcu var. Türkiye’de neredeyse üçüncü kaleciler 1 milyon Euro alıyor. Harcamalar da bu yüzden yükseliyor. Tasarruf, tasarruf ve evde yemek pişirmek gibi alt yapıdan yetiştirdiğin futbolcu ile yola devam etmek. Bu yetiştirdiğin futbolcunun ne kadar bonservis maliyeti olabilir. 12 yaşında gelse, 18 yaşına kadar 6 yıl boyunca yemesi içmesi, antrenörlerin masrafları, tesis kullanımı ne tutar ki? Bu düzeni kurmadığın sürece iş zor. PSG için Neymar ve Mbappe’ye 400 milyon Euro ödemiş kulüp denir ama 35 tane sahası var ve futbolcu fabrikası gibi. Türkiye’de batıya açılan pencere Galatasaray’ın Florya’da saha sayısı dört ya da beş…

 

Yazının Devamına Buradan Ulaşabilirsiniz

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler