Sosyal Medya

Ekonomi

Uğur Gürses: Kredide ‘dev’, doğrudan destekte ‘cüce’

100 yılda bir gelen bir salgında işini, gelirini kaybeden sabit giderlerini karşılama güçlüğüne düşen geniş bir kesime doğrudan destek vermek…

Uğur Gürses:  Kredide ‘dev’, doğrudan destekte ‘cüce’

100 yılda bir gelen bir salgında işini, gelirini kaybeden sabit giderlerini karşılama güçlüğüne düşen geniş bir kesime doğrudan destek vermek yerine, bankadan borçlandırmayı tercih eden hükümet, “dünya devlerini geride bıraktığı” iletişimini yapıyor.

 

“Dünya devlerinin geride bırakıldığı” propagandası yapılırken tabii ki hedef vatandaş. Mayıs başında Anadolu Ajansı haberi ile “bombardıman” başladı. İletişim Başkanlığı’nın bu iletişim manevrasının kokpitinde olduğu anlaşılıyordu. Çok sevdikleri kavramlarla, “algıyı başka yöne çekerek” yanıltıcı bir bilgilendirme yapılıyordu.

 

“Devler” denilen de diğer gelişmekte olan ülkeler. Yoksa gelişmiş “devler” hem yurttaşına, işletmesine doğrudan mali destekte hem de kredide Türkiye’nin çok ilerisinde.

 

Öyle ki “onlar zengin ülke tabii ki verirler” diyebilecek bir tablo da yok; zira karşılaştırmalar GSYH’na oranla yapılıyor. Tablolar yazının devamında.

 

“Türkiye likit destekle devleri geride bıraktı” başlıkla duyurulan haberin spotu şöyleydi: “Türkiye’nin likit destek oranı GSYH’sinin yüzde 9.4’ü oranında olurken, aynı kategorideki ülkeler arasında Türkiye’ye en fazla yaklaşan ülke yüzde 6.2 ile Brezilya oldu. Çin yüzde 1.3, Rusya yüzde 1.5’te kaldı.”

 

Kaynak ise IMF gösterilmişti. Sayılar doğru idi ama ölçüm için doğru kategoriye değil, başka bir kategoriye, kredi patlamasındaki şampiyonluğa işaret ediliyordu.

 

Anadolu Ajansı “devleri geride bıraktığımızı” aşağıda paylaştığım kendi tablolarında mavi sütunlara (Toplam likidite desteği) işaret ederek yapıyordu. Oysa bakmamız gereken yer bej sütunlardı. (Ek Harcama -Sağlık dışı sektörler)

 

Ankara’nın çabası, hedefi şuydu; pandemide ekonomik kayıpları olan yurttaşlar, işletmeler ikna edilmeye çalışılıyordu. Sanki yaşadıklarına bakarak değil de farklı olarak kendilerine söylenenle ikna olabileceklermiş gibi.

 

31 Mayıs günü kabine toplantısı sonrası açıklama yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi; “Bugün Türkiye, dünyada millî gelirine oranla halkına en etkin, yaygın ve yüksek tutarlı destekleri sağlayan ülkelerin başında gelmektedir.”

 

Erdoğan sözlerine devam ediyordu: “Dünyada her şey güllük gülistanlık da sadece Türkiye’de sıkıntı yaşanıyor gibi bir hava oluşturmaya çalışanlara verilecek en güzel cevap uluslararası kuruluşların işte bu tespitidir”.

 

“Uluslararası kuruluşlar” dediği IMF idi. Vatandaşa dönüp “herkesten daha fazla yardım ettik” mealinde ikna etmeye çalışırken, IMF’nin adını zikretmeden ama verilerini kılavuz alarak hakemliğine başvuruyordu.

 

Ama yeniden tekrarlayayım; IMF’nin yayımladığı verilerde Türkiye’ye şampiyonluk getirecek bir doğrudan destek tablosu yok. Dünya güllük gülistanlık değildi ama yurttaşının cebine yüklü çek bırakan ülkeler önden koşuyordu.

 

IMF’nin tabloları şurada: Fiscal Monitor Database of Country Fiscal Measures in Response to the COVID-19 Pandemic.

 

IMF iki ana grupta ele alıyor; biri doğrudan mali destekler, diğeri ise garanti ve likidite destekleri. Doğrudan mali destekler, adı üzerinde bütçeden doğrudan yurttaşlara ve işletmelere yapılan karşılıksız hibe ödemelerinden oluşuyor. Garanti ve likidite destekleri ise ağırlıkla kredi kolaylıkları ve garantileri içeriyor.

 

Türkiye’nin verdiği doğrudan destek miktarı IMF tablolarında, sağlık dışı ödemelerde 10 milyar dolar, yani GSYH’nın yüzde 1.5’i olarak yer alıyor. İkinci grupta, yani kredi kolaylıkları, garantiler ve likidite desteklerinde ise 67 milyar dolar (GSYH’nın 9.4’ü) olarak yer almış. Peki bu ikinci grupta bu kadar yüksek olan ‘destek’ nedir? Tabii ki kamu bankalarının piyasaya pompaladığı yaklaşık 350 milyar TL kredi ile KGF’nin ilave verdiği 118 milyar TL’lik kefalet. İşte Ankara’nın öne çıkardığı ve “devleri geride bıraktığı” iddiasında olan kalem bu.

 

İşte bu ikinci grupla beraber “destek şişirmesi” 661 milyar TL’ye ulaşıyor.

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan da 31 Mayıs konuşmasında, salgınla mücadelede verilen mali desteklerin toplamda 661 milyar lirayı bulduğunu vurgulayarak, Türkiye’nin “salgın sürecini çok ciddi ekonomik kayıplara, sosyal sıkıntılara, güvenlik tehditlerine maruz kalmadan geçirmesinde” çok büyük katkısı olduğunu söylüyordu.

 

Doğrusu 661 milyar TL’lik bir mali desteğin büyük bir bölümünün kamu bankaları kanalıyla verilen krediler olduğunu bilsem de ana ayrıntılarını yine de merak ettim.

 

Hemen ertesi günü, 1 Haziran günü Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan, bir twitter mesajı ile şunları yazdı: “Ekonomi Reform Programımızda yer alan eylemlerinden birini daha hayata geçirdik. İlkini dün açıkladığımız Kamu Maliyesi Raporu, üçer aylık dönemler itibarıyla yayımlanacak.”

 

Kamu Maliyesi Raporu yayımlanmıştı.

 

Raporu merakla okuyunca karşıma çıkan şu oldu: 661 milyar TL’lik pandemi desteklerinin alt kalemleri olduğu gibi tablolaştırılmıştı.

 

Bu tablo çok açık biçimde doğrudan yapılan mali destek-hibe miktarlarını gösteriyor.

 

Tabloda yeşil renkle vurgulanan satırlar, yurttaşlara-işletmelere doğrudan yapılan ödemeleri gösteriyor.

 

Tablo, bu ödemelerin ne kadarının bütçeden ne kadarının İşsizlik Sigortası Fonu’ndan yapıldığını da gösteriyor.

 

Çok açık ki bütçeden şimdiye kadar yapılan doğrudan ödeme toplamı 11 milyar TL.

 

İşsizlik Fonu’ndan yapılan ise 57.3 milyar TL.

 

İşsizlik Fonu’nun, işçilerin ücretlerinin bir parçası olan primlerle oluştuğu dikkate alınırsa bu fondan yapılan ödemeler, ‘işçinin parasını işçiye ödemek’ demek.

 

Kamu bütçesinden pandemi nedeniyle iş, gelir kaybına uğrayan yurttaşlara kamu bütçesinden ödenen para sadece 11 milyar TL.

 

İşte bu akıl alır gibi değil. 100 yılda bir karşılaşılan yıkıcı bir salgında yurttaşlara tahsis edilen kamu kaynağının değeri bir otoyol bağlantılı köprüye ödenen kadar değil.

 

 

TABLO 1

Kaynak: Kamu Maliyesi Raporu – ugurses.net (Dipnotlar için metnin sonuna bakınız)

Diğer kalemler ise sağlanan kolaylıklar, ertelemeler gibi destekler nedeniyle kamunun kaybettiği gelir ya da yüklendiği ilave maliyetleri gösteriyor.

 

Devlet kendi cebinden ne harcadıysa hangi vergiden vazgeçip ötelediyse nihai olarak bütçe dengesine yansıyor bunlar.

 

Yani bunların hepsinin cari yıl içine yansıyan toplam maliyetini, nihai olarak bütçe açığında görüyoruz. 2021 bütçe açığına da yansıyacak.

 

Neyse ki Kamu Maliyesi Raporu’nda diğer ülkelerle birlikte bütçe açığındaki değişim grafikle gösteriliyordu:

 

 

ugurses.net Kaynak: Kamu Maliyesi Raporu

Grafikte diğer ülkelerin pandemi destekleri ile bütçe açıklarının nasıl büyüdüğü açık biçimde görülürken, Türkiye’nin bütçe dengesi GSYH’nın yüzde 2.9’undan sadece ve sadece yüzde 3.4’üne çıkmıştı. Yani binde 5’lik bir artış olmuştu.

 

Oysa diğer ülkelerin bütçe açıklarının GSYH’larına oranla yüzde 3.5-5 arası arttığı görülüyordu.

 

Peki IMF tablolarında bu durum nasıl görünüyordu?

 

 

TABLO 2

ugurses.net

İşte gerçek tablo bu.

 

“Türkiye’de sıkıntı yaşanıyor gibi bir hava oluşturmaya çalışanlara verilecek en güzel cevap uluslararası kuruluşların işte bu tespitidir” derken, Cumhurbaşkanı Erdoğan farkında mıydı bilmiyorum; ama o uluslararası kuruluş bize Türkiye’nin en düşük doğrudan mali destek veren ülke olduğunu söylüyordu, yayımladığı tablolarda.

 

ABD’nin üç ayrı ek bütçe ile yurttaşlarına çek dağıttığını anımsayalım. İşte bu kategoride G20’nin son 3’ünde yer alıyoruz.

 

Bitmedi; OECD’nin 31 Mayıs’ta yayımladığı raporda da benzer bir saptama var. Zaten kullandıkları veri de IMF tabanlı. Orada da Türkiye’nin doğrudan desteği GSYH’nın yüzde 1.9’u hesaplamışlar. BU da IMF verilerindeki sağlık harcamaları ile sağlık dışı harcama toplamına eşit. Burada da görülüyor ki kendi grubundaki ülkelerin harcadığının yarısından az.

 

 

Kaynak: OECD

Tekrar başa dönelim; doğru Türkiye kendi grubunda likidite desteğinde en yakın rakibinin yüzde 50 fazlasını yaptı. Ancak bunu ne pahasına yaptı? Döviz rezervlerini boşaltıp, Merkez Bankası’nı 60 milyar dolar borçlu hale getirerek, ülkeyi kırılgan ve ödemeler dengesi krizi eşine getirip bırakarak.

 

Çoğu ülkenin politika yapıcıları, mali desteği hane halkına verirken, buradan ekonomiye akacak talebin, kapanma ve karantina koşulları nedeniyle iş ve hasılat kaybına uğrayan iş kesimine akmasını sağlamak istediler. Bizde ise talebi besleyecek doğrudan gelir aktarımı yerine, kredi patlaması ile döviz, altın ve ithal otomobil talebi patlatıldı.

 

 

TABLO 3

 

 

 

Sadece alıntıdır, tablolar, dipnotlar  ve makalenin geri kalanı için Uğur Gürses blog sitesini ziyaret edin

 

 

Kılıçdaroğlu: “Esnaf hibe desteğinden yararlanamıyor”

 

OECD: Türkiye’nin halkına doğrudan desteği çok az, kredi desteğiyle bu iş sürmez

 

Prof. Dr. Selva Demiralp: Erdoğan’ın faiz açıklaması- yüzde 7 büyüme o sayedeydi

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler