Sosyal Medya

Ekonomi

Ekonomi artık ‘Milli Güvenlik’ meselesi…

Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısından sonra yayınlanan bildiride, yıllardan bu yana ilk kez ‘Türkiye ekonomisine yönelik tehdit ve sınamaların’ MGK gündemine alındığı açıklandı...

Ekonomi artık ‘Milli Güvenlik’ meselesi…

Cumhurbaşkanı Erdoğan Başkanlığındaki Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısından sonra yayınlanan bildiride, yıllardan bu yana ilk kez ‘Türkiye ekonomisine yönelik tehdit ve sınamaların’ MGK gündemine alındığı açıklandı.

Hatırlanacağı üzre, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ‘kara Salı’ olarak tarihe geçen 23 Kasım’da yaşanan olağanüstü kur hareketleri üzerine, iktidarın ekonomiyi yönetemediğini, sorunlara çözüm üretemediğini öne sürerek ‘anayasal haklarını kullanmaya’ karar verdiklerini açıklamış ve halkı meydanlara çağırmıştı.

Kılıçdaroğlu 4 Aralık’ta Mersin’de yapılacak mitingle yeni bir süreç başlatarak iktidarı erken seçime zorlayacaklarını da duyurmuştu.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ve Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ise bir araya geldikten sonra düzenledikleri ortak basın toplantısında halkı ‘sokaklardan uzak durmaya’ çağırarak ‘provokasyonlar olabileceği’ uyarısında bulundular.

İktidar medyasında ‘üst düzey ekonomi kurmaylarına’ atfen yer alan haber ve yorumlarda, uygulanan ekonomik programın 4-5 ay içinde sonuç vereceği, 2022’nin ikinci yarısından itibaren her şeyin normalleşeceği vurgulanıyor.

***

İktidarın geniş kesimlerin içinde bulunduğu ağır kriz koşullarına yönelik yaklaşımının ilk işareti yeni asgari ücretin tespitinde verilecek.

Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonunun (Türk-İş) her ay yayınladığı ‘Açlık ve Yoksulluk Sınırı’ araştırmasının Kasım 2021 itibarıyka sonuçlarına göre, dövizde yaşanan artışlar ve bunun elektrik, doğalgaz, akaryakıt fiyatlarına, üretim girdi maliyetlerine yansıması yanında, temel mal ve hizmetlere yapılan yüksek oranlı zamlar ücretli, dar ve sabit gelirli milyonlarca ailenin yaşam şartlarını iyice ağırlaştırmış bulunuyor.

Araştırmaya göre aylık gıda enflasyonu, kasımda yüzde 3,18, yıllık bazda ise 26,82’ye yükseldi. Dört kişilik bir ailenin aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 3 bin 191 lira 55 kuruşa çıktı. Gıda harcaması dışında, giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık vb. ihtiyaçlar için zorunlu diğer aylık harcamalarının tutarı (yoksulluk sınırı) aynı araştırmada 10 bin 395 lira 91 kuruş olarak belirlendi. Bekâr bir çalışanın ‘yaşama maliyeti’ ise kasımda aylık 3 bin 902 lira 57 kuruş oldu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Türkiye ekonomisine saldıran dış güçlere ve içerdeki işbirlikçilerine’, döviz kurlarına yönelik manipülatif ataklara karşı ‘Ekonomik Kurtuluş Savaşı’ ilan etmesine karşılık, Türk-İş’in araştırmasındaki veriler, açlık ve yoksulluk sınırındaki olağanüstü yükselişin tamamıyla içeride uygulanan ekonomik politikalardan ve bunun dövizde yarattığı kur artışlarına bağlı olarak yapılan zincirleme zamlardan kaynaklandığını gösteriyor.

Bazı AKP’li vekillerin ‘ülkenin bekası’ için halkı sebze-meyveyi taneyle, eti gramla tüketmeye, gerekirse 6 ay sadece soğan-ekmek yemeye çağırmaları iktidar medyasında bile tepkilere neden oldu.

İktidara yakın bazı yazarlar bu önerileri ortaya atan milletvekillerinin Erdoğan’a yaranmaya çalışırken aksine iktidara zarar verdiğini, halkta öfkeye yol açtığını öne sürerek ‘Siz halka fedakârlık tavsiye derken önce kendinizin hangi fedakârlıkları yapacağını açıklayın.

Vekil maaşlarınızdan, makam araçlarından vazgeçeceğinizi ilan edin!’ diye yazdılar.

AKP MKYK üyesi ve eski Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar ise partili vekillere ve yöneticilere ‘Milletin aklıyla alay eden açıklamalardan kaçınma’ uyarısında bulunurken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da başta asgari ücret olmak üzere memur, işçi, emekli maaşlarına yapılacak artışlarda ‘kesenin ağzını açma’ çağrısı yaptı.

En geç aralık ayı sonuna kadar belirlenerek ilan edilmesi ve 1 Ocak 2022’den itibaren yürürlüğe girmesi gereken yeni asgari ücret için işçi-işveren ve devlet temsilcilerinden oluşan Asgari ücret Tespit Komisyonu ilk toplantısını 1 Aralık’ta yapacak.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin daha önceleri anlaşmazlıklarla aralık ayının son gününe kadar süren komisyon toplantısını bir haftada tamamlayıp yeni asgari ücreti ilan etmeyi planladıklarını söyledi. Türk-İş Başkanı Ergün Atalay ‘çalışanları tebessüm ettirecek bir asgari ücret önerisi beklediklerini’ ifade etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın enflasyonun üzerinde, herkesi memnun edecek bir asgari ücreti doğrudan kendisinin açıklayacağını dile getiren AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Özhaseki’nin sözleri sonrasında iktidar kulislerinde, halen 2825 TL olan asgari ücretin yüzde 40 artışla 3800-3900 TL’ye çıkarılacağı belirtiliyor.

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) 5200 TL net asgari ücret talebiyle ülke genelinde ‘Geçinemiyoruz’ mitingleri düzenlerken, muhalefet partileri ise asgari ücretin 5-6 bin TL arasında olmasını savunuyor. Ancak telaffuz edilen rakamların tamamı, Türk-İş’in açıkladığı yoksulluk sınırının altında. Açlık sınırının ise biraz üstünde.

Önceki dönemlerde asgari ücret artışlarının işçi taleplerinin altında olması için ayak sürüyen işveren kesimi de bu kez enflasyonun üzerinde ve anlamlı bir artışa olumlu bakıyor.

Bugüne kadar komisyonda birlikte hareket eden devlet ve işveren temsilcilerinin oyuyla asgari ücret artışları sürekli şekilde sınırlı tutuldu. Ayrıca yılda bir belirlenen asgari ücret zammı kısa sürede eriyerek genellikle yıl ortasında enflasyona karşı negatif oldu.

Muhalefet ve sendikalar mevcut ekonomik koşullarda asgari ücretin 6 ayda bir belirlenmesini öneriyor. Bu kez komisyondaki tüm taraflar asgari ücrette ciddi bir artışta mutabık görünüyor. Ancak Türk-İş Başkanı şu ana kadar ‘işçileri tebessüm ettirecek ücret’ tutarının ne kadar olması gerektiğini açıklamış değil.

Gerek asgari ücretle çalışanlar gerekse memur, sözleşmeli personel, işçi-memur-esnaf ve çiftçi emeklileri aylıklarında çok yüksek artışlar yapılması beklentisinde. Tersi bir durumda geniş kitlelerin yoksullaşması ve hoşnutsuzlukları, iktidara tepkileri daha da artacak.

***

İşte o nedenle MGK’nın 25 Kasım’daki toplantısından sonra yayınlanan açıklamada ilk kez ekonominin gündemde yer alması ve ‘milli güvenlik’ sorunu olarak değerlendirilmesi dikkat çekiyor.

15 Temmuz 2016’daki darbe teşebbüsü sonrasında yapısı değiştirilen ve siyasi ağırlıklı hale getirilen MGK açıklamasında ekonomiyle ilgili olarak şu ifadelere yer verildi:

“Türkiye’nin inşa ettiği sağlam altyapı üzerinde, hedeflerine uygun şekilde yatırım, üretim, istihdam ve ihracat odaklı ekonomi politikalarını hayata geçirme sürecinde karşılaştığı ve karşılaşabileceği sınamalar ile tehditler değerlendirilmiş, cumhuriyetimizin 100. yılına her alanda olduğu gibi iktisadi olarak da güçlü şekilde ulaşma kararlılığı teyit edilmiştir.”

Şu ana kadar zamları, kur ve enflasyondaki artışları protesto gösterilerinde 74 kişinin gözaltına alındığı duyuruldu. Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM) de sosyal medya hesaplarından ekonomiyle ilgili olarak ‘halkı tahrik etme amaçlı paylaşım yapan’ 270 kişi hakkında soruşturma başlatıldığını açıkladı.

MGK bildirisinin ardından ekonomideki gelişmelerin artık iktidar tarafından ‘milli güvenlik meselesi’ olarak değerlendirileceği anlaşılıyor.

Gerek muhalefetin gerekse sivil toplum kuruluşları, sendikalar, akademisyenler, ekonomi yazar ve yorumcuları tarafından yapılacak yorum, eleştiri, tespit ve uyarıların bu çerçevede muameleye tabi tutulması söz konusu olabilecek.

Dolayısıyla Erdoğan’ın dış güçlerin saldırılarına karşı ‘Ekonomik Kurtuluş Savaşı’ çağrısı, MGK açıklamasıyla bir anlamda ‘resmi devlet görüşü ve ulusal güvenlik’ kriterine dönüştürüldü.

Siyasi kulislerde MGK açıklamasıyla, başta muhalefet partileri olmak üzere ekonomiyle ilgili eleştiri, tepki, gösterilerin, TKP ve TİP’in düzenlediği, DİSK’in başlattığı ‘Geçinemiyoruz’ eylemlerinin, sosyal medya paylaşımlarının ‘ulusal güvenlik tehdidi olarak değerlendirileceği’ mesajının verildiği öne sürülüyor.

CHP liderinin halkı meydanlara çağırmasının hemen ardından gelen MGK kararı, bu görüşlerin yanı sıra ekonomik sorunları dillendirme ve meydanlara taşımanın ‘ulusal güvenliğe tehdit’ gerekçesiyle engelleneceğini teyit eder nitelikte.

Zülfikar DOĞAN

 

ahvalnews.com

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler