Sosyal Medya

İ.Alper Akalın

İbrahim Alper Akalın: Dövize Endeksli Mevduat (DEM) Döviz Talebini Dizginler mi?

Hazine ve Maliye Bakanlığı, Dövize Endeksli Mevduat (DEM) ürününün detaylarını açıkladı. Özetle; gerçek kişilere ait 3 ay ve daha uzun vadeli mevduatlar için, şayet mevduat sahiplerinin faiz getirisi kur farkından düşük kalırsa aradaki farkı devlet karşılayacak...

İbrahim Alper Akalın: Dövize Endeksli Mevduat (DEM) Döviz Talebini Dizginler mi?

Hazine ve Maliye Bakanlığı, Dövize Endeksli Mevduat (DEM) ürününün detaylarını açıkladı. Özetle; gerçek kişilere ait 3 ay ve daha uzun vadeli mevduatlar için, şayet mevduat sahiplerinin faiz getirisi kur farkından düşük kalırsa aradaki farkı devlet karşılayacak. Faiz oranı, TCMB politika faizinden daha düşük olamayacak.

Peki devlet destekli bu ürün döviz talebinin dizginlenmesine ve döviz kurunun istikrar kazanmasına yardımcı olur mu? Bu soruyu cevaplamak için öncelikle bu ürünün yatırımcı için cazibesini değerlendirmek gerekiyor.

DEM’in vade sonu TL faiz getirisi (İ) olsun. Vade boyunca oluşacak kur farkı da (F) olsun. Hazine garantisi, getiri denklemini şu şekilde kuruyor:

İ≥F (1)

Yani, mevduat sahibi en az F kadar getiri sahibi olacak. İ, F’yi geçerse getiri İ kadar olacak.

İ, düzenleme uyarınca en az TCMB politika faizi (İp) kadar olabilir. Şayet ürüne talep oluşturmak için bankalar rekabete girerse faiz oranı yükselebilir. Bu durumda İ, gelecek enflasyon beklentisi (E) ile reel faizin toplamı (R) kadardır.

İ≥ İp (2)
İ= E+R (3)

Öte yandan ise, göreli satın alım gücü paritesi hipotezine göre, vade boyunca beklenen Türkiye enflasyonu (Et) ile döviz kuruna konu diğer ülkenin beklenen enflasyon (Ey) farkına yakınsar.

F~ Et – Ey (4)

Şimdi (1) numaralı denklemi, bankaların politika faizi uygulayacağı senaryo için (2) ve (4) nolu denklemlerle bir daha yazalım.

İp ≥ Et- Ey (5)

Yani bankaların ABD doları bazlı DEM için politika faizi uyguladığı senaryoda; yatırımcının kur farkından daha yüksek faiz getirisi elde edebilmesi için, politika faizinin Türkiye’de beklenen enflasyon ile ABD beklenen enflasyonu arasındaki farktan daha büyük olması lazım. Aksi takdirde yatırımcı kur farkı kadar kazanç elde edecektir.

Bankaların daha yüksek faiz vereceği rekabetçi senaryo için ise (1)’i (3) ve (4) ile eşitleyelim.

R ≥-Ey (6)

Bu ise demek oluyor ki, rekabetçi faiz ortamında, yatırımcının kur farkından yüksek faiz getirisi elde etmesi için bankaların sunduğu negatif reel faizin en fazla beklenen ABD enflasyonu kadar olması gerekir.

TCMB politika faizinin %14 olduğu ve ABD’de gelecek yıl enflasyonun %3 tahmin edildiği senaryoda (5) ve (6) numaralı denklem bize şunu söylüyor:

Et ≤ %17 (5′)

R≥ -%3 (6′)

Buradan hareketle, politika faizi sunulan DEM senaryosunda; Türkiye’de mevcut politika faizi ile gelecek yıl enflasyonun %17’nin altına düşeceği beklentisi oluşursa, DEM faiz getirisi yatırımcı için kur farkından daha yüksek oluyor.

Rekabetçi faiz senaryosunda ise, DEM faizi, Türkiye’de beklenen enflasyondan en fazla %3 daha düşük olunca cazibesini koruyor.

Aksi durumlarda ise, yatırımcı DEM’den en fazla kur farkı kadar getiri elde ediyor.

2022 yılında (fiili) enflasyonun mevcut politika (veya ortalama fonlama) faizi ile %17 seviyelerine düşmesi pek gerçekçi gözükmüyor. Son dönem gözlenen kur seviyelerine göre gelecek yıl %30’ları aşabilecek bir enflasyon ortamında ise bankaların bu sefer DEM için en az %27’lik bir mevduat faizi sunması gerekiyor. Mevcut para ve ekonomi politikaları çerçevesinde bankaların bu maliyete katlanması ise akıllıca gözükmüyor.

Hazineye getireceği yüklerden ve ekonomik eşitsizlik yaratan doğasından bağımsız konuşacak olursak; DEM’i mevcut haliyle yatırımcı nezdinde daha cazip kılabilmek için dahi enflasyonu düşürecek adımlar atmak şart. Bunun için de para arzını ölçüsüzce genişletmeyecek ve fonlama faizlerini gerçekçi seviyelere çekebilecek kudrete sahip bağımsız bir merkez bankası gerekiyor. Ancak zaten politika faizini düşürmemek için bu tür dolambaçlı yollara sapan bir siyasal iktidarın varlığında bu mümkün gözükmüyor.

Kısacası, bu çalışmada da ortaya konulduğu üzere, Merkez Bankası’nın ortalama fonlama faizinin gerçekçi seviyelere çekilmediği bir ortamda, yatırımcı DEM ile kur farkından daha yüksek getiri elde edemeyecektir. Bu sebeple yatırımcının tasarrufunu en az üç ay ve daha uzun süre DEM’de tutması yerine doğrudan döviz almayı tercih etmesi şu aşamada daha mantıklı duruyor. Bu da DEM’in bu haliyle, hazineye getireceği yüklerden bağımsız olarak, döviz talebini dizginleyeceği ve Türk Lirası’na bir istikrar kazandıracağı iddiasını zayıflatıyor.

Umarım ki iktidar, bu haliyle etkin olacağı şüpheli olan DEM’in cazibesini artırmak için bir sonraki adımda döviz alım satımını kısıtlayan vergi ve düzenlemelere başvurmaz. Zira aksi durum, vazgeçilmeyeceği sözü verilen serbest kambiyo rejiminden (kısmen) vazgeçilmesi anlamına gelecek ve döviz kurunda daha büyük belirsizliklere ve istikrarsızlıklara neden olacaktır.

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler