Sosyal Medya

Dünya Ekonomisi

Financial Times: Kısır Döngüden Çıkış için

Görünürde, yüksek borç ve düşük büyüme, zor mali seçimlere yol açmaktadır. Ancak, birçok ülkenin karşılaştığı mali aritmetik, kusursuz bir kaçış yolu sunmaktadır.

Financial Times: Kısır Döngüden Çıkış için

1981 yılında Thomas Sargent ve Neil Wallace tarafından yayınlanan “Bazı Hoş Olmayan Monetarist Aritmetik” başlıklı makalede, yüksek borç ve yüksek enflasyon ortamında para politikasının sıkılaştırılmasının, mali açıkları genişlettiği ve bu nedenle orta vadede daha gevşek para politikası ve daha yüksek enflasyon gerektirdiği belirtilmiştir.

Günümüzde ise ana politika zorluğu parasal değil, mali alanda ortaya çıkmaktadır. Yüksek borç ve düşük büyüme ortamında, borcu düşürürken büyümeyi tehlikeye atmamak için mali politikanın nasıl ayarlanacağı sorusu, birçok Batı ekonomisinin karşılaştığı bir ikilem olarak öne çıkmaktadır. Birleşik Krallık’ta bu ay açıklanacak olan Bütçe, bu durumu net bir şekilde ortaya koyacaktır.

Tarihsel olarak, borç sorunundan çıkışın kesintilerle değil, büyüme ile sağlandığı bilinmektedir. Bu nedenle, mali bilmecenin çözümünün, bütçe kısıtlamalarından ziyade daha yüksek büyüme hedefinden yola çıkarak bulunabileceği vurgulanmaktadır.

Zayıf Büyümenin Nedeni

Batı ekonomilerindeki zayıf büyüme, teknoloji, altyapı ve insan kaynaklarına yönelik sürekli yetersiz yatırımın bir sonucu olarak görülmektedir. Birleşik Krallık’ta yatırım oranlarının 1990’dan bu yana OECD ortalamasının 3 puan altında olduğu ve yıllık yaklaşık 35 milyar sterlinlik bir yatırım açığı bulunduğu belirtilmektedir. Bu durum, hemen hemen her yatırım kategorisi ve sektörü kapsamaktadır.

On yıllardır süren bu yetersiz yatırım nedeniyle, gerçek sermaye açığının daha da büyük olduğu ifade edilmektedir.

EY tarafından yapılan bir raporda, proje bazlı bir değerlendirmeyle bu açığın yaklaşık 1,6 trilyon sterlin olduğu tahmin edilmektedir. Birleşik Krallık’ta çalışan başına düşen sermaye stoğunun ABD, Fransa ve Almanya seviyelerinin yaklaşık yarısı olduğu ve sermaye açığının birkaç trilyon sterlin olduğu belirtilmektedir.

Bu açığın kapatılmasına başlamak için, önümüzdeki 25 yıl boyunca Birleşik Krallık’ta ekstra 2,5 trilyon sterlinlik bir yatırım, yani yılda yaklaşık 100 milyar sterlin (önümüzdeki çeyrek yüzyıl boyunca yıllık GSYİH’nın yaklaşık %4’ü) hedeflenmektedir. Bu ölçek, Mario Draghi’nin Avrupa’nın gelecekteki rekabet gücü hakkındaki son raporunda belirlediği ek yatırım ihtiyacına benzer niteliktedir.

Kamu Yatırımlarında Artış Yapılacak

Ancak, bu ölçekteki ek yatırımın, birçok ülkede mevcut olan borca dayalı mali kurallarla uyumsuz olduğu belirtilmektedir. Birleşik Krallık’ta kamu yatırımlarının, borç kuralına uymak için önümüzdeki beş yıl içinde GSYİH’nın %2,5’inden %1,7’sine düşmesi öngörülmektedir. Tarihte, kamu yatırımlarının zaten düşük bir seviyeden daha da düştüğü bir dönemde büyümenin arttığı bir ülke örneği bulunmamaktadır. Eğer bu yol izlenirse, mali kısıtlamaların büyümeyi engelleyeceği ve ekonominin zor durumda kalacağı ifade edilmektedir.

Bunun yerine, Birleşik Krallık’ın büyüme misyonuna en iyi hizmet edecek mali yolun ne olduğu sorulduğunda, daha cesaret verici bir aritmetik ortaya çıkmaktadır. Tahminler, kamu yatırımlarının önemli bir büyüme getirisi sağladığını göstermektedir. Birleşik Krallık Bütçe Sorumluluğu Ofisi’nin (OBR) son analizine göre, kamu yatırımlarında GSYİH’nın %1’i oranında kalıcı bir artışın, beş yıl sonra potansiyel çıktı seviyesini %0,5 ve 10-15 yıl sonra %2’nin üzerinde artırdığı belirtilmektedir. Yıllık GSYİH’nın %4’ü oranında sürekli bir yatırım artışı, ulusal geliri kalıcı olarak %10 artırabilir.

Bu yatırımın ima edilen getirisi, yıllık yaklaşık %9 olup, borçlanma maliyetlerinin oldukça üzerindedir. OBR analizleri, makul iskonto oranları için, iyileşen büyümeden kaynaklanan daha yüksek vergi gelirlerinin bu maliyetleri karşılayabileceğini önermektedir. Bu da kamu yatırımının sonunda kendi kendini finanse edebileceği anlamına gelmektedir. Ayrıca, borç değişmeden kalırken çıktıyı önemli ölçüde artırarak, orta vadede borç oranlarını maddi olarak düşürebileceği ifade edilmektedir.

Eğer kamu yatırımı, yüksek borç ve düşük büyüme tuzağından kaçmaya yardımcı olursa, sonraki soru, bu çift getiriyi elde etmek için gerekli yatırımı en iyi şekilde hangi mali kuralın sağlayacağıdır. Kamu yatırımının getirileri, evler, okullar ve yollar gibi likit olmayan varlıklarda en yüksektir. Ancak bu getirilerin birikmesi on yıl veya daha fazla sürmektedir. Bu nedenle, likit olmayan varlıkları göz ardı eden ve kısa vadeli ölçümler yapan borca dayalı mali kuralların hem büyümeye hem de borca zarar verdiği belirtilmektedir.

Mali Aritmetik

Buna karşılık, en büyüme dostu mali kuralın, en yüksek büyüme ve vergi getirisi sağlayan likit olmayan varlıkları tanıyan bir kural olduğu ifade edilmektedir. Bu, kamu sektörünün net değeri açısından tanımlanmaktadır. Böyle bir yaklaşımın, yılda yaklaşık 50 milyar sterlinlik ek mali hareket alanı yaratacağı belirtilmektedir—eğer mali kuralın karşılanması için süre, mevcut beş yıldan daha makul olan 10 yıla uzatılırsa, bu miktar daha da artabilir. Özel-kamu sermaye oranının 4:1 olduğu düşünüldüğünde, bu hareket alanının yarısının kullanılması bile Birleşik Krallık’ın yatırım ihtiyaçlarını karşılamak için yeterli olacaktır.

Elbette, bu olumlu mali aritmetik, daha yüksek borçlanmanın borç servis maliyetlerini keskin bir şekilde artırması durumunda bozulabilir. Ancak uluslararası kanıtlar, bu endişelerin yersiz olduğunu göstermektedir. Uluslararası tahvil getirilerini belirleyen unsurun net değer olduğu, brüt borç olmadığı belirtilmektedir. Yatırımcılar, ülkelerde ve şirketlerde, artan gelir ve varlıklara değer vermektedir. Bu nedenle, önerilen yatırım stratejisinin, devlet tahvili getirilerini artırmak yerine düşürmesi daha olasıdır.

Görünürde, yüksek borç ve düşük büyüme, zor mali seçimlere yol açmaktadır. Ancak, birçok ülkenin karşılaştığı mali aritmetik, kusursuz bir kaçış yolu sunmaktadır. Yaklaşan Bütçe’de, Maliye Bakanı Rachel Reeves, hedeflerine uygun bir şekilde kaynak ayırırsa, büyüme ve ülkenin mali durumu için aynı anda ve önemli ölçüde (belki anında olmasa da) dönüşüm sağlayabilir. Alternatif olarak, kurallar, vergiler ve harcamalarla küçük ölçekli düzenlemeler yapmak, hedeflere ulaşmayı imkansız hale getirecektir.

 

Financial Times

BAKMADAN GEÇME

  • Faiz Kararı Öncesi Bir Kritik ‘Yeni Şafak Manşeti’ Daha: “Dayanma Gücümüz Kalmadı”

    Yeni Şafak faiz politikaları konusunda oldukça müdahaleci ve etkili manşetleriyle biliniyor. Gazete daima faizlerin düşürülmesi yönünde tavır koyuyor. Daha önce 19 Mart 2021 tarihli sayısında dönemin TCMB Başkanı Naci Ağbal'ı hedef alarak TCMB'nin politika faizini artırmasını "Bu Operasyonu Kime Çektiniz? manşetiyle duyurmuş, bu manşetten 2 gün sonra Naci Ağbal görevinden alınmıştı.

  • Kira Geliri Düzenlemesi Geliyor: Yeni Sistemde Ev Sahipleri Ne Kadar Vergi Ödeyecek?

    Yeni vergi paketinde yer alan kira geliriyle ilgili düzenleme kapsamında, yıllık 47 bin TL’ye kadar olan istisnanın kaldırılması, ev sahiplerinin vergi yükünü iki katına çıkaracak. Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanan etki analizine göre, bu düzenleme 2027 yılından itibaren yaklaşık 1,5 milyon ev sahibini etkileyecek ve her biri ortalama 15 bin TL ek vergi ödeyecek. Mevcut istisna yalnızca emekli, dul ve yetim aylığı alanlar için geçerli olmaya devam ederken, işsizler ve tek geçim kaynağı kira geliri olan vatandaşlar kapsam dışı bırakıldı.

  • Emeklilik Hayali Zora Girdi: Esnaf Zamlı Primlere İtiraz Ediyor

    Eksik prim nedeniyle sigortalılığı dondurulan BAĞ-KUR üyesi esnaf, Meclis gündemindeki torba yasa teklifine tepki gösterdi. Teklifin yasalaşması durumunda, bu kapsamda olanların ödeyecekleri günlük prim tutarı 301,23 TL'den 390,08 TL'ye yükselecek. Konuya tepki gösteren esnaf, “Zaten ekonomik krizle uğraşırken bir de prim borcunun zamlanması bizim emeklilik hayalimizi iyice suya düşürür. Primler yükselmesin” dedi.

  • Dünya Bankası hesapladı: Suriye’nin yeniden inşası ne kadara mal olacak?

    Suriye iç savaşı, 2011 yılında dönemin Devlet Başkanı Beşşar Esad yönetimine karşı düzenlenen kitlesel protestoların acımasız bir şekilde bastırılmasıyla başlamış…

  • CHP’li Deniz Yavuzyılmaz’dan Dikkat Çeken “Elektrik Zammı” Paylaşımı: ’45 Milyon Yurttaş Etkilenecek’

    CHP Genel Başkan Yardımcısı Deniz Yavuzyılmaz, iktidarın 45 milyon yurttaşı ilgilendiren gizli bir elektrik zammı hazırlığında olduğunu açıkladı. Sosyal medya…

  • AB ile Çin Arasında Kritik Görüşme Planı: Nadir Toprak Elementleri ve Nexperia Gündemde

    AB Ticaret Komiseri Maros Sefcovic, Çin Ticaret Bakanı Wang Wentao'nun Brüksel’e yapılan “acil” daveti kabul ettiğini duyurdu.

  • ABD Tarifeleri Fiyatları Uçurdu: Enflasyon ve Tüketici Baskısı Artıyor

    Ekonomistler, uygulanan gümrük tarifelerinin hem tüketiciler hem de işletmeler üzerinde olumsuz etkiler yarattığını ve özellikle ithal ürünlerde enflasyonu tetiklediğini belirtiyor.

  • Altın Büyük Düşüş Sonrası Henüz Toparlanamadı

    Altın salı günü son 12 yılın en büyük düşüşünü yaşadı. Bir günde yaklaşık %6 değer kaybetti ve 4.091 dolar/onsa kadar geriledi. Bunun ardından bugün ilk açılan Asya borsalarında da o hızla olmasa da küçük düşüşlere devam. Etti. Sabah saatleri altın 4.005 dolara indi. Sabah saatleri Türkiye'de gram altın da 5.414 liraya kadar düştü. Uluslararası borsalarda ve Türkiye'de altın dip noktalardan kendini toparlamaya çalışsa da henüz eski çıkış performansından şimdilik uzak.

  • İngiltere’de Enflasyon Eylülde Yatay Seyirde

    İngiltere İstatistik Ofisi'nin (ONS) yayımladığı verilere göre, Eylül ayında tüketici fiyatları bir önceki aya göre sabit kaldı. Bloomberg anketine katılan ekonomistlerin medyan beklentisi ise aylık bazda yüzde 0,1 oranında artış yönündeydi. Ocak ayından bu yana her ay yükselen fiyatlar, Eylül'de ilk kez değişim göstermedi.

  • Trump, Xi İle Görüşme Olmayabilir Dedi: Piyasalar Eksiye Döndü

    ABD Başkanı Donald Trump, Çin Devlet Başkanı Xi ile iyi bir anlaşma beklediğini ifade etse de, iki lider arasında planlanan görüşmenin gerçekleşmeyebileceğine dair bir ihtimalin de altını çizdi. Trump, ayrıca son açıklamalarında, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yakın zamanda bir görüşme planının da gündeminde olmadığını ima etti.

  • FT/Katie Martin: Piyasalar “Balon” Söylemine Kulak Vermiyor

    Bir süre öncesine kadar küresel piyasalarda “balon” uyarısı yapmak tuhafların işi sayılıyordu. Ancak 2025’e gelindiğinde bu kelime artık her yerde duyuluyor. IMF’den Bank of England’a, JPMorgan CEO’sundan yatırım fonlarına kadar herkes aynı konuda uyarıyor: Piyasalar, gerçeklerden fazla kopmuş durumda.

  • Reuters: Erdoğan, Trump’ın Gazze Anlaşmasını Türkiye’nin Oyun Kuruculuğuna Dönüştürdü

    Hamas üzerindeki nüfuzunu kullanarak Gazze anlaşmasını kabul ettiren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ortadoğu satrancında Türkiye’yi yeniden kilit bir oyuncu haline getirdi. Washington’da bir zamanlar “yük” olarak görülen Hamas bağlantısı, Ankara için artık stratejik bir avantaja dönüştü.

  • Trump’tan Çin’e 155% Gümrük Resti

    ABD Başkanı Donald Trump, Çin mallarına 1 Kasım’dan itibaren yüzde 155’e kadar ek gümrük vergisi uygulayabileceğini açıklayarak küresel ticaret gerilimini yeniden alevlendirdi. Açıklama, Avustralya ile imzalanan kritik maden anlaşmasının hemen ardından geldi.

Benzer Haberler