Sosyal Medya

Genel

ABD’yle ilişkilerde rüzgâr değişiyor

Murat Yetkin HDP hakkında kapatma davasının açılıp Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun milletvekilliğinin düşürüldüğü 17 Mart günü hem ABD hem AB’den tepkiler…

ABD’yle ilişkilerde rüzgâr değişiyor

Murat Yetkin

HDP hakkında kapatma davasının açılıp Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun milletvekilliğinin düşürüldüğü 17 Mart günü hem ABD hem AB’den tepkiler yağdı. Bu tepkilere Dışişleri Bakanlığı yine “içişimize karışmayın” yanıtı verdi. Ancak 18 Mart günü İngiliz ajansı Reuters’ın bir haberi sert tepkilerle neredeyse taban tabana zıt görüntü veriyordu. Ajans, AB liderlerinin 25-26 Mart’ta yapılacak toplantısında Türkiye’ye ekonomik yaptırım konusunu gündemden çıkardığını bildiriyordu. Dahası, AB bu kararı, ABD’nin telkinleri üzerine almıştı. Daha birkaç ay önce tam gaz duvara doğru giden ABD’yle ilişkilerde rüzgâr yön mü değiştiriyordu? Ve bu yön değişikliği ilk bakışta göründüğü üzere olumlu yönde miydi?
Ajans haberinde ABD’nin Brüksel’e ‘NATO üyesi Türkiye’nin uzlaşmaya yakın olduğu bir zamanda’ zor durumda bırakılmamasını söylediği de bildiriliyordu. AB Konseyi, Oruç Reis gemisinin Doğu Akdeniz’deki gaz arama faaliyetlerinden sorumlu tutulan iki TPAO yetkilisine yaptırım kararını böylece askıya almıştı. “Uzlaşmaya yakın olmaktan” kasıt ise Türkiye’nin Yunanistan’la 62’incisi 16 Mart’ta Atina’da yapılan istikşâfi görüşmeleriydi.

Ne anlama geliyor?

Bir yandan HDP’ye kapatma davası açılıp 687 yöneticisine 5 yıl siyaset yasağı getirilmesi talebine Türkiye’deki insan hakları ve demokrasinin gerilemesi söylemiyle tepki gösteriyordu ABD Dışişleri. Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş sık sık hatırlatılıyordu. Diğer yandan AB’ye -kendisi S-400’ler nedeniyle uyguladığı halde- Türkiye’ye yaptırım uygulamamasını telkin ediyordu ve onlar da kabul etmiş görünüyordu.
Buradan çıkan ilk ve yüzeysel sonuç hem ABD hem AB yönetimlerinin Türkiye’deki insan hakları ve demokrasiye ilgilerinin samimi olmadığı, siyasi ve askeri çıkarlarını elde etme amacı taşıdığı olabilir. 12 Eylül 1980 askeri darbesi hükümetinin aldığı ilk kararın, ABD’nin isteği doğrultusunda Yunanistan’ın NATO’nun askeri kanadına dönüş izni olduğunu YetkinReport’ta yazmıştık; bu bağlantıdan okuyabilirsiniz. Ve o süreçte genç bir senatör olan Joe Biden’ın oynadığı rolü.
Ama sadece o değil. Başka gelişmeler de var. Bu gelişmeler ABD’yle Türkiye arasındaki en ciddi sorunun Rus yapımı S-400 füzeleri olduğu gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Ama stratejik çıkarlara başka ayrıntılar ekliyor.
Biraz daha yakından bakalım.

Afganistan görüşmeleri ve NATO

Rüzgârın yön değiştirmesine dair ilk somut işaret Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun 12 Mart’ta Afganistan hükümetiyle Taliban arasındaki barış görüşmelerinin Nisan ayında İstanbul’da yapılacağını açıklaması olmuştu. Öneri -Türk yetkililerini gerçekten hayrete düşürecek şekilde- Amerikalılardan gelmişti. ABD böylelikle S-400 meselesi bir çözüm yoluna girene dek Türkiye’yle başka alandaki stratejik ilişkileri sürdürme niyetini de gösteriyordu. Aynı günlerde Karadeniz’de “Rusya tehdidine karşı” ABD, Türkiye ve İspanya donanmalarının katılımıyla bir NATO tatbikatı, Akdeniz’de de İspanya, Türkiye ve Yunanistan gemilerinin katılımıyla NATO devriye görevi yapılıyordu.
Bu tablo, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Güvenlik ve Dış Politikalar Danışmanı (ve sözcüsü) İbrahim Kalın’ın 8 Mart’ta Amerikan ekonomi kanalı Bloomberg’te yayınlanan sözlerinin çağrıştırıyordu. Kalın, Türkiye’nin Rusya ile bir yandan Suriye, Libya, Ukrayna gibi alanlarda ters düşerken, örneğin S-400 gibi stratejik bir alanda işbirliği yapmasını ABD’yle ilişkilere de model olarak öneriyordu. Tabii arada Türkiye’nin NATO üyesi olması gibi önemli bir fark vardı. Ama anlaşılan dış politika önceliği ABD’nin ittifak ilişkilerini güçlendirmek olan Biden yönetimi de Türkiye’nin NATO üyeliği üzerinden yürümeye niyetliydi.

Suriye ve Mısır etkeni

Bir diğer etken Erdoğan’ın 15 Mart’ta (Atina’daki istikşâfi görüşmelerden bir gün önce) yine Bloomberg’te yer alan bir yazısı oldu. Erdoğan burada Batı’yı Suriye’de Türkiye’de destek olmaya çağırıyordu. Bunun anlamı Suriye siyasetinde artık Batı’yla ters düşmeme niyetini göstermekti.
Çavuşoğlu’nun Afganistan açıklamasını yaptığı 12 Mart günü hem Çavuşoğlu hem de Erdoğan Mısır ile diyalogun başladığını duyurmuştu. Mısır ile diyalog, istihbarat servisleri arasında Libya’daki uzlaşma sürecinde başlamıştı.
Bütün bunlar, Türk dış politikasında gerek ekonomik zorluklar gerekse ABD’deki yönetim değişikliğinin zorlamasıyla bir revizyona, yeni bir ayara gidildiğini gösteriyordu. Sırada İsrail dahi olabilirdi.
Bu durum ABD’nin bakışını ihtiyat payıyla birlikte değiştirmesine yol açtı. Erdoğan’ın verdiği sözleri yerine getirmesi için zaman tanınması yoluna gidildiği anlaşılıyor. Çünkü Türkiye’nin NATO üyeliği değerli ve Çin ve Rusya ile (Biden’ın “Putin’in katil olduğuna katılır mısınız?” sorusuna “katılım” diyecek kadar) açık husumete girilmiş durumda. Bu ortamda Türkiye ile köprülerin yakılmasını beklemek zaten gerçekçi değil.
Erdoğan uzlaşma adımı attıkça karşılığı geliyor gibi.

Kısa vadede ABD’yle en muhtemel senaryo

1- Türkiye S-400’ler konusunda yeni bir adım atmadıkça, örneğin Rusya ile yeni bir silah anlaşması imzalanmadıkça, ya da eldeki S-400’ler aktive edilmedikçe Biden yönetimi Kongre’deki ısrarlı yaptırım taleplerini tutacak gibi görünüyor.
2- Suriye’de statükonun değişeceği yolunda bir işaret yok. Suriye operasyonunu 800 kadar özel kuvvet ve danışmanla yürüten ABD bunu PKK’nın Suriye kolu YPG’yi kara gücü olarak kullanarak yapıyor ve bundan vaz geçecek gibi görünmüyor. Buna karşın Türkiye’nin Suriye’deki askeri varlığı da PKK’ya karşı diğer operasyonları da kabullenilmiş görünüyor.
3- Yunanistan ile uzlaşma önem taşımayı sürdürüyor. ABD açısından Türkiye’nin NATO’da Yunanistan ile işbirliği Rusya’nın Akdeniz ve Karadeniz’deki varlığının dengelenmesi açısından birinci derecede önemli
4- Gelelim en önemli, en stratejik konuya. ABD bakımından Türkiye’ye dair en stratejik önceliğin Türkiye’nin Avrupa Birliğinden kopmaması olduğu anlaşılıyor. Bu, ABD’nin “ittifaklarını güçlendirme” siyaseti bakımından da önem taşıyor. Zaten yazının başında bahsettiğimiz AB’den talebi de bunu gösteriyor.
Bu çerçevede Türkiye’nin AB kamuoyu ve yönetimlerinin elini rahatlatacak şekilde demokratikleşme ve insan hakları adımları atması gerekli görülüyor.

 

 

Haberin devamı için: https://yetkinreport.com/2021/03/19/abdyle-iliskilerde-ruzgar-degisiyor-en-muhtemel-senaryo/?utm_source=mailpoet&utm_medium=email&utm_campaign=blogumuzdan-son-newsletter-total-yazi_1

BAKMADAN GEÇME

  • Neden Online İngilizce Platformları Artık Bir Adım Önde?

    Klasik kursların yerini artık online İngilizce platformları alıyor, hem de haklı sebeplerle. Çünkü insanlar artık zamana değil, zaman onlara uysun istiyor. Online platformlar da tam bunu sağlıyor: Esneklik, erişilebilirlik ve kişisel tempo. Sadece bilgisayar ya da telefonla, istediğin yerde, istediğin saatte derslere katılabiliyorsun. Üstelik canlı oturumlar, interaktif içerikler ve anında geri bildirimlerle öğrenme deneyimi hiç olmadığı kadar kişisel hale geliyor. Bu yazıda, online İngilizce platformlarının neden bir adım önde olduğunu yakından inceleyeceğiz.

  • Merkez Bankası Rezervleri Yükseliş Gösterdi

    Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) toplam rezervleri, 12 Aralık haftasında önemli bir artış kaydetti. Bir önceki haftaya kıyasla 4 milyar…

  • FT: Yapay zekâ veri merkezleri uzaya taşınırsa ne olur?

    Google’ın uzayda, güneş enerjisiyle çalışan bir yapay zekâ veri merkezi kurma fikri, AI patlamasının enerji ve altyapı sınırlarını zorladığını gösteriyor. Karada enerji, su ve arazi engelleriyle karşılaşan teknoloji devleri, çözümü yörüngede ararken; uzay çöplüğü, çarpışma riski ve yönetişim eksikliği gibi yeni ve çok daha büyük sorunlar gündeme geliyor. Uzay veri merkezleri, AI’nin “sınırsız ölçeklenebilirliği” anlatısına güçlü ama tartışmalı bir metafor sunuyor.

  • İngiltere Merkez Bankası’ndan Faiz İndirimi

    İngiltere Merkez Bankası (BoE), 2025’in son para politikası toplantısında politika faizini 25 baz puan indirerek %3,75’e çekti. Karar, zayıflayan ekonomik veriler, yumuşayan iş gücü piyasası ve beklenenden hızlı gerileyen enflasyonun etkisiyle alındı. Faiz indirimi, özellikle mortgage borcu olan haneler ve kredi kullanan şirketler için kısa vadeli bir rahatlama sağlarken, tasarruf sahipleri açısından getirilerin düşmesi anlamına geliyor.

  • Zengin ülkelerde güven tavan yapıyor, Türkiye’de dipte: Toplumsal güven neden çöküyor?

    Pew Research Center’ın 25 ülkede gerçekleştirdiği kapsamlı araştırma, toplumsal güvenin ülkeler arasında keskin biçimde ayrıştığını ortaya koyuyor. Yüksek gelirli ve eğitim düzeyi yüksek ülkelerde “insanlara güven” yaygınken, Türkiye bu alanda dünyanın en düşük seviyelerine sahip ülkeler arasında yer alıyor. Araştırma, güvenin kültürel bir özellikten ziyade ekonomik refah, eğitim ve kurumsal yapı ile doğrudan ilişkili olduğunu gösteriyor.

  • Türkiye Özgürlük Endeksinde 165 Ülke Arasında 144cü Sırada

    Cato Enstitüsü’nün Aralık 2024’te yayımlanan Human Freedom Index 2024 (İnsan Özgürlüğü Endeksi), Türkiye’nin hem kişisel hem de ekonomik özgürlükler alanında küresel ölçekte en zayıf ülkeler arasında yer aldığını ortaya koydu. Endekste Türkiye 165 ülke arasında 142’nci sırada yer alırken, 2025 ölçümlerinde bu sıralama 144’e geriledi. Rapora göre Türkiye, 2007’den bu yana özgürlüklerde en sert düşüş yaşayan ülkeler arasında Çin, İran ve Venezuela ile birlikte anılıyor.

  • İktidarın hedefi: “Sadık sermaye” yapılanması mı?

    T24'ten Gökçer Tahincioğlu'na göre, Son aylarda Türkiye’de operasyonların odağı belediyelerden finans, medya ve özel sektör şirketlerine kaymış durumda. İktidara ve iktidar ortağı MHP’ye yakın olduğu düşünülen kişi ve kurumların da hedef alınması, kulislerde farklı senaryoların konuşulmasına yol açıyor. En dikkat çekici iddialardan biri ise iktidarın, siyasi geleceğini garanti altına alacak “kendisine sadık bir sermaye yapısı” oluşturma arayışı.

  • Küresel Jeopolitik Görünüm: Ateşkes Arayışları, Bölgesel Gerilimler ve Kırılgan Denge

    2025 sonuna yaklaşılırken küresel jeopolitik tablo, diplomatik temasların hız kazandığı ancak kalıcı çözümlerin hâlâ zor olduğu bir dengeye işaret ediyor. Rusya-Ukrayna savaşından Orta Doğu’daki kırılgan ateşkeslere, ABD-Çin rekabetinden enerji ve ticaret hatlarının yeniden şekillenmesine kadar birçok başlıkta riskler yüksek seyrediyor. Küresel sistem, çatışmaların yayılmasını sınırlamaya çalışırken, yapısal belirsizlikler ve bölgesel krizler kırılganlığı artırıyor.

  • Goldman Sachs: Gelişen piyasalar 2025’te sürpriz yaptı, 2026 için beklenti korunuyor

    Goldman Sachs’a göre gelişen piyasa hisseleri 2025’te beklentilerin de ötesinde güçlü bir performans sergilerken, bu ivmenin 2026’da da sürmesi bekleniyor. Zayıflayan dolar, düşen emtia fiyatları, Çin’in ihracat gücü ve küresel faiz indirim döngüsü; gelişen piyasaları, ABD’de yapay zekâ ve teknoloji hisselerinde yoğunlaşmanın yarattığı oynaklığa karşı portföylerde dengeleyici bir unsur haline getiriyor.

  • Ernst & Young: 2026 küresel ekonomik görünüm

    Ernst & Young (EY) Parthenon’un küresel görünüm raporuna göre dünya ekonomisi 2026’da ılımlı bir yavaşlama sürecine giriyor. Küresel büyümenin %3,1’e gerilemesi beklenirken, ticaret gerilimleri, demografik baskılar ve jeopolitik riskler aşağı yönlü riskleri artırıyor. Buna karşın yapay zekâ yatırımları, orta vadede verimlilik ve büyüme açısından önemli bir fırsat alanı olarak öne çıkıyor.

  • Ticaret Bakanlığı’ndan Yeni Düzenleme: Elektronik Defter Dönemi Başlıyor

    Ticaret Bakanlığı, 1 Ocak 2026 tarihinden itibaren kurulacak tüm şirketler için Elektronik Ticari Defter Sistemi’nin (ETDS) zorunlu hale getirileceğini duyurdu.

  • 🏆 Saxo Bank’tan Dev Altın Analizi: “Sadece Bir Yatırım Değil, Sistemin Yeni Köşe Taşı!”

    Küresel piyasaların dev ismi Saxo Bank, altının son iki yıldaki %110’luk rallisini analiz ederek 2026 sonu için 5.000 dolar hedefini yineledi. Rapora göre altın, artık geçici bir korunma aracı olmaktan çıkıp küresel finans sisteminin stratejik merkezine yerleşti.

  • Asya Kalkınma Bankası’ndan Türkiye’ye Dev Finansman: Deprem Bölgeleri İçin Destek Verecekler

    Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası (TKYB), 6 Şubat 2023’te yaşanan depremlerin ardından toparlanma sürecini hızlandırmak, enerji ile imalat sektörlerindeki yatırımları desteklemek amacıyla Asya Kalkınma Bankası’ndan (AKB) toplam 325 milyon dolarlık kaynak sağladığını açıkladı.

Benzer Haberler