Sosyal Medya

Dünya Ekonomisi

Türkiye’nin iklim hedefleri yeterli mi?

IPCC 2022'de yayımlanan altıncı değerlendirme raporunda, Türkiye'nin Avrupa'daki ülkeler içinde olağanüstü (ekstrem) hava olaylarının etkilerini en fazla hisseden ülkeler arasında olduğu yer alıyor. Dünyadaki karbondioksit emisyonlarının ülkelere göre dağılımını gösteren Global Carbon Atlas'a göre Türkiye, 2021'de 446 milyon metrik ton ile en çok salım yapan ülkeler arasında 13'üncü sırada bulunuyor.

Türkiye’nin iklim hedefleri yeterli mi?

Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 28’inci Taraflar Konferansı (COP28) 30 Kasım-12 Aralık tarihlerinde Dubai’de düzenleniyor.

COP28, 2015’te kabul edilip 4 Kasım 2016’da yürürlüğe giren Paris Anlaşması’ndaki hedeflere ulaşmada kolektif olarak hangi noktalarda ilerleme kaydedildiği ve kaydedilmediğinin envanteri olan ilk Küresel Durum Değerlendirmesi’nin (Global Stocktake) sonuçlandırılacağı iklim zirvesi.

Paris İklim Anlaşması’yla devletler küresel emisyonların 2050 yılına kadar net sıfırlanması konusunda ortaklaştı. Türkiye de anlaşmayı beş yıl gecikmeyle 2021 yılında onayladı. Anlaşma kapsamında Türkiye’nin verdiği taahhüt 2053’te karbon nötr hale gelmek.

Peki Türkiye’nin iklim karnesine göre bu taahhüdün yerine getirilmesi mümkün mü?

Enerji kaynaklı emisyonda ilk sırada

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) 2022’de yayımlanan altıncı değerlendirme raporunda, Türkiye’nin Avrupa’daki ülkeler içinde olağanüstü (ekstrem) hava olaylarının etkilerini en fazla hisseden ülkeler arasında olduğu yer alıyor.

Dünyadaki karbondioksit emisyonlarının ülkelere göre dağılımını gösteren Global Carbon Atlas’a göre Türkiye, 2021’de 446 milyon metrik ton ile en çok salım yapan ülkeler arasında 13’üncü sırada bulunuyor.

Climate Transparency’e göre ise Türkiye’de enerji kaynaklı karbondioksit emisyonları 2020’den 2021 yılına yüzde 7,2 artış gösterdi. Türkiye bu artış oranıyla dünyada ilk sırada yer aldı. 

Türkiye, geçen sene Mısır’da düzenlenen 27’nci İklim Zirvesi’nde BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Sekreteryası’na sunduğu Ulusal Katkı Beyanı’nda (NDC, Nationally Determined Contribution) iklim hedefini güncellemiş, 2030’a kadar artıştan yüzde 41 azaltım hedeflediğini ve iklim eylemleri ile emisyonlarını 700 MtCO2e (milyon ton karbondioksit eşdeğeri) ile sınırlayacağını açıklamıştı. Bu artıştan azaltım hedefi, aslında emisyonların 2030’a kadar yüzde 30’dan fazla artması anlamına geliyor. 

Katısöz: İklim açısından köklü bir değişiklik yok

DW Türkçe’ye konuşan Avrupa İklim Eylem Ağı (CAN Europe) Türkiye İklim ve Enerji Politikaları Koordinatörü Özlem Katısöz, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2021 yılında Paris İklim Anlaşması’na Türkiye’nin taraf olacağını açıklarken, Türkiye’nin 2053 net sıfır emisyon vizyonuna giden yolu “Yatırım, üretim, istihdam politikalarında köklü değişikliğe yol açacak bir süreç” olarak tanımladığına işaret ediyor.

Katısöz, bu söyleme rağmen ekonomi ve kalkınmaya yönelik Türkiye’nin geleceğine yön vermesi beklenen, 2023-2035 Ulusal Enerji Planı, 2024-2026 Orta Vadeli Program ya da 2024-2028 12’nci Beş Yıllık Kalkınma Planı gibi kamu belgelerinde iklim ve enerji açısından köklü bir değişiklik perspektifi görülmediğini söylüyor.

Türkiye’nin 2053 net sıfır vizyonuna giden yolda doğru noktada olup olmadığının en önemli göstergesinin 2030 iklim hedefleri olduğunu vurgulayan Katısöz, “Maalesef Türkiye’nin 2030 iklim hedefi, iklim değişikliğine neden olan sera gazı emisyonlarını 2030’a kadar yüzde 30 oranında artırmayı öngörüyor. 2053 net sıfır vizyonuna uyumlu bir hedef, emisyonları bugünden itibaren azaltmayı öngören ‘mutlak emisyon azaltımı’ hedefidir” diyor.

DW Türkçe’ye konuşan TMMOB Makina Mühendisleri Odası Enerji Çalışma Grubu Başkanı Oğuz Türkyılmaz da Türkiye’de fosil yakıt tüketimini azaltacak somut bir program olmadığını söylüyor. Ulusal Enerji Planı’nda böyle bir öngörü olmadığını belirten Türkyılmaz, geçen yıl Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı bünyesinde kurulan İklim Değişikliği Başkanlığı’nın da kendi yetkisiyle bu konuda ne kadar adım atabileceğinin belirsiz olduğunun altını çiziyor.

Kömüre dayalı kurulu güç artacak

Türkiye’de geçen yıl 1,3 GW kurulu gücünde yeni bir ithal kömür santrali devreye alındı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın hazırladığı Ulusal Enerji Planı’na göre 2030 yılına kadar 1,7 GW yerli kömür santralının sisteme dahil olması, 2030 ve 2035 yılları arasında ise 1,5 GW daha kömür kurulu gücünün devreye alınması (ve sadece 0,7 GW kömürlü santralın devreden çıkması) öngörülüyor. Böylece, 2023-2035 döneminde, 3,2 GW kömür yakıtlı santral daha kurularak kömüre dayalı kurulu güç azaltmak bir yana yüzde 11,4 artırılacak.

Ulusal Enerji Planı’na göre karasal rüzgar enerjisi santrallerinin (RES) kurulu gücünün, 2035’e kadar 24,6 GW’a ulaşması hedeflenirken, bu hedef 2035’te karasal RES potansiyelinin ancak yarısının değerlendirileceği anlamına geliyor. Deniz üstü RES’te ise 5 bin MW kurulu güç hedefi, 75-80 GW tahmin edilen kapasitenin yüzde 6’sına denk geliyor. Güneş enerjisi santrallerinin (GES) kurulu gücünün 52,9 GW’a çıkarılması hedefi de potansiyelin yalnızca beşte biri.

Özlem Katısöz, Ulusal Enerji Planı’nın zayıf da olsa karbonsuzlaşma sinyali verdiğini, güçlü bir güneş hedefi sunarken, yetersiz bir rüzgar hedefi ile yenilenebilir kaynaklara dayalı dönüşüm perspektifini zayıflattığını aktarıyor.

Nükleer santraller ana eksende

Planda yer alan yeni kömür santrali kurulacağı öngörüsünü de gerçekçi bulmayan Katısöz, ekliyor: “Planın belki de en korkutucu tarafı, karbonsuzlaşma eksenini nükleer santrallere oturtması. En pahalı ve kirli elektrik üretme yöntemi olan nükleer santraller, Türkiye’nin 2035 enerji ufkunda hâkim kaynak olarak konumlanıyor.”

Enerji Bakanlığı, net sıfır karbon salımın hedeflendiği ilan edilen 2053 yılında yenilenebilir kaynakların payının yüzde 50, nükleer enerjinin payının yüzde 29,3, fosil yakıtların payının yüzde 20,8 olacağını öngörüyor. Bakanlığın öngörüsüne göre 4,8 GW kurulu güçteki Akkuyu Nükleer Güç Santralı’na (NGS) ek olarak, 2035’e kadar 2,4 GW nükleer gücün daha devreye alınması planlıyor. Plan kapsamında 2053 yılına kadar ise 42 GW kapasitede NGS kurulması hedefleniyor.

Peki Türkiye’nin Paris İklim Anlaşması kapsamında verdiği taahhüdün söylemden eyleme dönüşebilmesi için ne gibi politikaları devreye alması gerekiyor?

“Yüzde 35 mutlak emisyon azaltımı mümkün”

Özlem Katısöz’e göre Türkiye’nin, 2053’te net sıfır hedefine ulaşabilmesi için 2020 yılına kıyasla 2030’a kadar en az yüzde 35 mutlak emisyon azaltımı hedeflemesi gerekiyor.

Tutarlı ve gerçekçi bir planla bu oranda bir emisyon azaltımının gerçekleştirilebileceğini vurgulayan Katısöz, “Bunun için 2030’a kadarki süre içinde hazırlık yapılmalı ve elektrik üretiminde kömürün terk edilmesi başta olmak üzere ulaşım, sanayi ve binalarda çeşitli önlemler hayata geçirilmeli” diyor.

Yüzde 35 mutlak emisyon azaltımı için elektrik üretiminde kömürden tamamen çıkılması ve yenilenebilir enerji kaynakların payının yüzde 75’e çıkarılması gerektiğini belirten Katısöz, diğer adımları, “Ulaşımda elektrikli araç sayısının toplam araç sayısı içerisindeki oranının binek araçlarda yüzde 20’ye, toplu ulaşım ve yük taşıma araçlarında yüzde 10’a çıkarılması; demiryolu yatırımlarının artırılarak bireysel araç kullanımında yüzde 5, toplu ulaştırma ve yük taşımacılığında yüzde 10 oranında raylı sisteme geçiş yönünde tercih değişikliği sağlanması; sanayide veya hizmet sektöründe gaz yerine, tarımda petrol yerine elektrik enerjisinin kullanılması, doğrudan yenilenebilir enerji kullanımının artırılması; binalarda ısınma amaçlı kömür ve sıvı fosil yakıt (mazot vb) kullanımının sonlandırılması ve büyük ölçüde elektrikle ısınmaya geçilmesi” şeklinde sıralıyor.

Oğuz Türkyılmaz’a göre iklim değişikliği ile mücadele için öncelikle muhalif muvafık ayrımı yapmadan, bu konudaki uzman kadrolar bir araya getirilip ulusal bir danışma meclisi kurulmalı.

Türkiye’de öncelikle fosil yakıt tüketiminin azaltılması için adımlara ihtiyaç olduğunu vurgulayan Türkyılmaz, kömür santrallerinden başlayarak elektrik üretiminde fosil yakıtların payının düşürülmesi ve bunun yerine yenilenebilir enerji kaynaklarının devreye alınması gerektiğini söylüyor.

Oğuz Türkyılmaz, elektrik üretiminde yüksek bir potansiyeli olan güneş ve rüzgar enerjisinin yeterince değerlendirilmediğini, Ulusal Enerji Planı’ndaki hedeflerin de oldukça düşük olduğunu belirterek kapasiteye ilişkin 2000’lerin başında yapılan ölçümlerin de yeniden yapılarak güncellenmesi gerektiğine işaret ediyor.

Türkiye’nin ithal ettiği petrolün ise yüzde 2’sinin şehir içi ulaşımda kullanıldığına dikkat çeken Türkyılmaz, demiryolu projelerinin gözden geçirilip rehabilite edilmesi halinde trafikteki araç sayısı azaltılarak fosil yakıt tüketiminden tasarruf sağlanacağını aktarıyor.

Öte yandan konutlar güneş mimarisine göre yapıldığı takdirde ısınmak için daha az doğal gaz kullanılacağını ifade eden Türkyılmaz, “Güneşten ısınmayı teşvik edersiniz, güneşten sıcak su elde etmeyi teşvik edersiniz, hatta zorunlu hale getirirsiniz. Ama TOKİ’nin yapılan binalarında bile bu kurgular söz konusu değil. Yani her bir bina yeni bir enerji tüketim canavarı haline dönüşüyor. Ancak bütün bu önlemleri bir arada içerebilecek bir paket, bir tasarı hazırlayabilirsiniz. Bu da ortak akılla olur” diye konuşuyor.

İklim değişikliği ile mücadelede dünya ölçeğinde de sorunlar olduğunun altını çizen Türkyılmaz’a göre, bu durumu etkileyen etmenler arasında Rusya-Ukrayna savaşı, ekonomik sıkıntılar ve buna paralel iklim değişikliğine ilişkin fonların sınırlandırılması yer alıyor.

Savaşın da bizatihi yarattığı bir iklim tahribatı olduğunu vurgulayan Türkyılmaz, iklim değişikliği konferanslarının ise son yıllarda Mısır ya da Birleşik Arap Emirlikleri gibi fosil yakıt üretiminde etkin olan ülkelerde gerçekleştirildiğini belirterek ekliyor: “Demokrasinin olmadığı bir rejimle yönetilen ülkelerde dünyanın özgür geleceği için iklim değişikliği tartışılıyor. Bu cidden trajikomik.”

Net Sıfır Nedir?

Net sıfır emisyon, fosil yakıt kullanımı, ormansızlaşma, atık yönetimi, hayvancılık gibi insan faaliyetleri sonucu atmosferde biriken sera gazı miktarının, yine insan faaliyetleri ile sağlanan azaltım miktarı ile (yutak alanların restorasyonu, doğa tabanlı karbon tutma ve yakalama vb.) birbirini dengelemesi anlamına geliyor.

Karbon nötr kavramı yalnızca karbondioksit emisyonlarının dengelenmesini ifade ederken net sıfır emisyon, karbondioksit de dahil olmak üzere tüm sera gazı emisyonlarının dengelenmesine işaret ediyor. Karbondioksit salınımları ise toplam sera gazı emisyonlarının yüzde 76’sını oluşturuyor.

DW Türkçe

BAKMADAN GEÇME

  • ANALİZ: İmalat Sanayiinde Zayıflık Sürüyor: Ağustos Verileri KKO’da 5 Yılın Dip Seviyesini Gösterdi

    TCMB’nin Ağustos 2025 verileri, imalat sanayiindeki zayıflığın sürdüğünü ortaya koydu. Mevsimsellikten arındırılmış kapasite kullanım oranı (KKO) aylık 0,5 puan gerileyerek %73,6 seviyesine indi ve son 5 yılın en düşük seviyesine ulaştı. Ancak taşıt sektöründe planlı üretim duruşları dışlandığında, genel görünüm yatay kaldı. Reel Kesim Güven Endeksi (RKGE) yeniden eşik değerin üzerine çıktı, fakat tarihsel ortalamanın altında kalması, üretimdeki toparlanmanın sınırlı olduğunu gösteriyor.

  • TCMB Anketi: Enflasyon Beklentilerinde Gerileme Devam Ediyor

    Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) Ağustos 2025 anket sonuçları, hanehalkı, reel sektör ve piyasa katılımcılarının 12 aylık enflasyon beklentilerinde düşüş olduğunu ortaya koydu. Hanehalkı beklentisi %54,1’e, reel sektör beklentisi %37,7’ye ve piyasa katılımcıları beklentisi %22,8’e geriledi. Uzmanlara göre, bu eğilim Türkiye’nin dezenflasyon sürecine dair iyimserliği güçlendiriyor.

  • Fed bağımsızlığı endişeleri ve artan borç, doları baskılıyor

    ABD Merkez Bankası'nın (Fed) bağımsızlığına yönelik tehditler ve Ülkede kötüleşen bütçe açığı, dolar için yapısal stres faktörleri olarak öne çıkıyor. Commerzbank ekonomisti Antje Praefcke'ye göre, bu iki temel faktör doların değerini sürdürme kapasitesini olumsuz etkileyebilir.

  • Morgan Stanley’den Uyarı: S&P 500’deki Ralli “Kırılgan” Olabilir

    S&P 500 endeksi Nisan ayındaki dip seviyesinden bu yana %29 yükseldi. Manşet veriler, güçlü büyüme, yönetilebilir enflasyon ve dev teknoloji şirketlerinin beklentileri aşan kârlarıyla “iyimser bir piyasa” hikâyesini besliyor. Ancak Morgan Stanley, bu tablonun yüzeyin altında farklı bir hikâyeye işaret ettiğini söylüyor. Bankaya göre, teknoloji hisselerine aşırı bağımlı ralli, genişlemeyen kâr marjları ve AI yatırımlarında olası kapasite fazlası riskleri yatırımcılar için kırılgan bir ortam yaratıyor.

  • En Alttakilerin Ak Parti’ye, En Üsttekilerin CHP’ye Oy Vermesinde Bir Tuhaflık Yok mu?

    Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) geçtiğimiz günlerde yayınladığı “Sosyoekonomik Seviye 2023” araştırmasını, “Artık bu veride de manipülasyon yoktur herhalde -inşallah-” düşüncesiyle…

  • Neden Kasko Yaptırmalısınız?

    Günlük ulaşımı hızlandırmak, şehirlerarası seyahatlerde konfor sağlamak ya da iş hayatında zaman kazandırmak açısından otomobiller vazgeçilmez birer parça haline gelmiş…

  • Lezzetli Bir Hediye Alternatifi : Yenilebilir Çiçek & Meyveler

    Hediye kültürü, insanlık tarihi kadar eski ve köklü bir gelenektir. Yüzyıllar boyunca insanlar, sevdiklerini mutlu etmek, özel anları kutlamak veya…

  • YKS Sonuçları: Devlet Üniversiteleri Doldu, Özel Üniversiteler Boş Kaldı

    Fahiş zamlar özel üniversiteleri boşalttı

  • Atilla Yeşilada: Dünyayı sarsacak 5 trend: Çileli yıllar başlıyor!

    İşte dünyayı önümüzdeki yıllarda sarsacak trendler! 00:00 Merhaba 03:04 Yaşlanıyoruz! 04:05 Küresel ısınma ve iklim değişikliği! 05:55 Yeni salgınlar kaçınılmaz! 06:36 Büyük güçler savaşı! 10:13 Dünya bu borcu ödeyemez! 12:00 Yapay zeka

  • Memur zam yerine hava aldı!

    Kamu Görevlileri Hakem Kurulu, memur maaşları ve memur emeklisi aylıkları için 2026 ve 2027 zam oranlarını belirledi. Karara göre, 2026’nın ilk 6 ayında %11, ikinci 6 ayında %7, 2027’nin ilk 6 ayında %5 ve ikinci 6 ayında %4 zam yapılacak. Toplu sözleşmede taban aylığa 1000 TL eklenmesi kesinleşirken, sosyal haklarda da çeşitli iyileştirmeler karara bağlandı.

  • Trump’tan Fed’e Sert Baskı: Eylül’de Faiz İndirimi Beklentisi Güçleniyor

    ABD Başkanı Donald Trump, faizlerin hızla düşürülmesi için Fed üzerindeki baskısını artırıyor. Trump, politika faizinin mevcut %4,25–4,50 aralığından en az 200–300 baz puan indirilmesini talep ederken, Fed Başkanı Jerome Powell’a yönelik sert eleştirilerini sürdürüyor. Jackson Hole toplantısında Powell, eylülde faiz indirimi sinyali verirken, FOMC içindeki görüş ayrılıkları sürüyor. Piyasalar, Trump’ın baskısının Fed’in bağımsızlığı ve para politikasının yönü üzerindeki etkilerini yakından takip ediyor.

  • Kudret Ayyıldır: GYO’lar arasında prim potansiyeli yüksek şirketler

    Yılın ikinci çeyreğinde enflasyonda yavaşlama ve faiz indirim sürecinin başlaması, sektöre yönelik beklentileri yeniden şekillendirmiş durumda. Yüksek faiz oranları ve sıkı finansal koşullar, özellikle konut kredileri üzerinden talebi sınırlarken enflasyonda gözlenen yavaşlama eğilimi ve TL’nin görece istikrarlı seyri, maliyet tarafında kısmi rahatlama sağladı. 26 Ağustos 2025 itibarıyla sektörün yıllık getirisi %54’e yaklaşırken Ağustos ayı kapanışı öncesinde aylık getirisi ise yaklaşık %11 seviyesine ulaştı.

  • Fransa’da Siyasi Kriz Derinleşiyor: Bayrou’nun Güven Oylaması 8 Eylül’de

    Fransa Başbakanı François Bayrou, 8 Eylül’de parlamentoda hükümetinin geleceğini belirleyecek kritik bir güven oylaması yapılacağını duyurdu. Azınlık hükümetini yöneten Bayrou, ülkenin bütçe açığı ve artan kamu borçları nedeniyle “ulusal acil durum” ilan ederek milletvekillerinden destek istedi. Ancak muhalefetin sert tepkisi ve piyasaların endişeleri, Fransa’yı yeni bir siyasi belirsizliğin eşiğine taşıdı.

Benzer Haberler