Sosyal Medya

Ekonomi

Hakan Fidan’ın “manifestosu” nasıl yankı buldu?

Batılı uzmanlar, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın "dış politika manifestosunu" DW Türkçe'ye değerlendirdi, Ankara'nın ortaya koyduğu dış politika vizyonunun büyük riskler barındırdığına dikkat çektiler.

Hakan Fidan’ın “manifestosu” nasıl yankı buldu?

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan tarafından, savaş ve ihtilafların tırmandırdığı bir dönemde kaleme alınan ve AKP Hükümeti’nin “yeni dış politika manifestosu” olarak yorumlanan makalesi, Batılı başkentlerde ilgi uyandırdı.

Fidan, hükümete yakın Siyaset Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı’nın (SETA) Insight Turkey adlı dergisinde yayımlanan makalesinde, AKP Hükümeti’nin “Türkiye Yüzyılı” olarak adlandırdığı yeni dönemdeki dış politika vizyonunu aktarıyor, stratejik öncelik ve hedeflerini sıralıyor.

En kritik başlıklar

Makalede, Rusya-Ukrayna savaşından, Suriye’deki ihtilafın çözümüne, Ankara’nın Ermenistan ile ilişkilerindeki normalleşme hedefinden, Yunanistan ile yakınlaşma hamlelerine, bir çok alanda Türkiye’nin izlediği politikalar aktarılıyor.

Küresel sınamalara adil ve etkili çözümlerle yanıt veremeyen uluslararası düzenin “acilen” ve “kaçınılmaz olarak” önemli bir dönüşüm geçirmek zorunda olduğuna dikkat çeken Fidan, Türkiye’nin bölgesinde ve uluslararası sahnede “yapıcı, sorun çözücü ve sistem dönüştürücü bir aktör” olarak ortaya çıkmakta olduğunu savunuyor.

Bakan Fidan’ın yazısında Rusya ile ilişkilere neredeyse hiç değinmezken, geçmişte çoğu zaman seçimler gibi Türkiye’deki iç siyasi gelişmelere paralel olarak büyük gerginliklerin yaşandığı ABD ve AB ile ilişkiler konusunda yeni bir yaklaşıma yer vermesi de dikkat çekiyor.

Fidan hem ABD hem NATO hem de AB ile ilişkileri “Dış ilişkilerin kurumsallaşması” alt başlığı altında irdeliyor, yeni dönemde Türkiye’nin bu ilişkileri “daha kurumsal bir zeminde” sürdürmek istediğine işaret ediyor.

Türkiye’nin bir NATO müttefiki olarak ABD ile uzun yıllara dayanan bir stratejik ortaklığının bulunduğunu aktaran Hakan Fidan, “Bazı farklı bakış açılarına rağmen, birçok bölgesel ve küresel meselede çıkarlarımız ve yaklaşımlarımız örtüşmekte. Önümüzdeki dönemde ABD ile işbirliğimizi geniş bir alanda ve ortak menfaatler temelinde güçlendirmeye çalışacağız. Zira bu, bölgemizde ve ötesinde barış ve güvenliğin korunması bakımından kilit önem taşıyor” görüşünü kaydediyor.

Bununla birlikte Bakan Fidan, ABD’den beklentilerini şu sözlerle kayda geçiriyor: “Böyle bir iş birliğinin olmazsa olmazı müttefikler arası dayanışma ruhudur. Bu da birbirimizin ulusal güvenliğini zayıflatmayı değil, güçlendirmeyi gerektirir.”

“Fidan daha serinkanlı bir yaklaşım sinyali veriyor”

Peki, Fidan’ın ortaya koyduğu yeni dış politika vizyonu, Türkiye’nin son dönemde izlediği dış politika ve özellikle de İsrail-Hamas savaşı konusunda takındığı tutum, Batı’da nasıl yankı buluyor? DW Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Batılı uzmanlar, dikkat çekici değerlendirmelerde bulundular.

ABD’nin saygın düşünce kuruluşlarından Alman Marshall Fonu’nun (GMF) Başkan Yardımcısı ve Brüksel ofisi Direktörü Ian Lesser, hem Washington’da hem Brüksel’de çok uzun süredir Türkiye’nin yörüngesini yenide Batı’ya çevirdiğine dair Ankara’dan somut sinyal beklendiğini hatırlatmak birlikte, “Ancak ben Fidan’ın aslında makalesinde bu yönde bir değişim sinyali vermekten öte, sadece her daim Türk dış politikasında var olan unsurlara vurgu yaptığı görüşündeyim” değerlendirmesini aktardı.

Batı ile Türkiye arasında, belirli bölgelere ve belli konulara ilişkin yaklaşım farklılığın yol açtığı gerilimlerin aşılmasının güç olduğunu vurgulayan Lesser, “Fidan, Türkiye’nin politikalarında daha serin kanlı bir yaklaşım sinyali veriyor ama bu üslup görüş ayrılıklarının sona erdiği anlamına gelmiyor ” diye konuştu.

“Türkiye’nin finansal çöküşüne kimse tanıklık etmek istemez”

Bu arada hem siyasi gözlemciler hem ekonomistler, Türkiye ekonomisinin zor durumda olduğunu, finansman ihtiyacının arttığı bir dönemde de AKP Hükümeti’nin bağımsız bir dış politika izlemekte ısrar edemeyeceğini ve özellikle Batı ile yeni krizlerin yaşanmasını göze alamayacağını söylüyor.

Ian Lesser ise Ankara’nın izlediği dış ve güvenlik politikaları konularında Batılı partnerleri ile görüş ayrılıkları bulunsa da Türkiye’nin finansal çöküşüne kimsenin tanıklık etmek istemeyeceğinin altını çizdi.

Türkiye’nin ekonomide mali stresi azaltmaya dönük adımlar atmakta olduğunu ve bu aşamada asıl ekonominin yönetişimi alanında atılan adımların önem taşıdığını söyleyen Lesser, “Ama şayet olur da Türkiye IMF’ye başvuracak bir noktaya gelirse işte o zaman Türkiye’nin Batılı partnerlerin görüşleri büyük önem taşır ve dış politika da denklemin bir parçasını oluşturur” dedi.

Lesser, son dönemde Türk dış politikasında Batı tarafından “olumlu” olarak değerlendirilebilecek değişiklikleri, “Türkiye’deki seçimlerden sonra AKP liderliğinin ilişkileri daha az aşındırıcı söylem kullanması, İsveç’in NATO üyeliğine onay verileceği sinyalinin verilmesi ve Doğu Akdeniz’de kısmen gerilimin düşürülmesi” olarak sıralarken, “Bunlar olumlu ama bunlar yabancı yatırımcıların Türkiye algısından çok da önemli bir değişiklik yaratamadı. Ayrıca İsveç konusunda da verilen söz henüz yerine getirilmedi” dedi.

Gözler Türkiye’nin Ortadoğu konusunda sergilediği tutumda

Bu arada Batı’da, Hamas’ın İsrail’e saldırısının ardından Ortadoğu’da tırmanan gerilim konusunda Ankara’nın sergilediği tutum da Batılı başkentler tarafından yakından izleniyor.

Ian Lesser, Türkiye’nin Ortadoğu krizine verdiği tepkinin hem Washington hem Brüksel’de büyük bir dikkatle takip edildiğini söylerken, “Ankara’nın bu krizde takınacağı tutum ve kullanacağı söylemin özellikle ABD Kongresi bakımından yeni bir sınamaya dönüşme ihtimali var elbette” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son gelişmeler hakkında yaptığı açıklamalarda, geçmişte İsrail’i hedef alan sert açıklamalarının aksine daha ihtiyatlı ifadeler kullanması, İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’u arayarak “gerçekleşen katliam nedeniyle İsrail halkına başsağlığı dileklerini” iletmesi, taraflar arasında arabuluculuğa hazır olduklarını söylemesi ve diğer bölge ülkeleriyle telefon diplomasisi yürütmesi dikkat çekti.

Filistin sorununun hem Cumhurbaşkanı Erdoğan hem ortakları ve destekçileri hatta Türk kamuoyu için hassas bir konu olduğunu bildiklerini ifade eden Lesser, “Ama Türkiye aynı zamanda terör sorununa en çok odaklanan ülkelerin başında geliyor. Türkiye’nin kendisi onlarca yıldır sınır ötesi terör sorunu ile mücadele ediyor, sınır ötesi operasyonlar yapıyor. Türkiye muhakkak ki bu tür operasyonların uluslararası alanda kabulünün azalmasını istemeyecektir. Dolayısıyla Türkiye’nin İsrail’in Hamas’a vereceği yanıt konusunda Batı ile benzer bir tutum sergileme ihtimali var” dedi.

Fidan’ın dış politika vizyonu AB açısından ne anlama geliyor?

Düşünce kuruluşu Avrupa Komşuluk Konseyi (ENC) Direktörü Samuel Doveri Vesterbye ise DW Türkçe’ye Hakan Fidan’ın makalesinde sunduğu dış politika vizyonunu AB açısından değerlendirdi, aslında Ankara ile Brüksel’in görüşlerinin örtüştüğü pek çok başlık bulunduğuna dikkat çekti.

Uluslararası kurumlarda reform gerekliliği, PKK ve uzantıları da dahil olmak üzere terörün yenilgiye uğratılması, Filistin sorunun çözüme kavuşturulması zorunluluğu, Ukrayna’nın bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü muhafaza edecek şekilde barışın tesis edilmesi gerektiği gibi pek çok başlıkta Ankara’nın vizyonunun AB ile örtüştüğüne dikkat çeken Vesterbye, “Ama bu vizyonda AB ile görüş ayrılığı oluşturan başlıklar da var. Örneğin Kıbrıs ve Türkiye’nin AB’ye tam üyelik hedefi” dedi.

Kıbrıs için “saatli bomba” benzetmesi

Fidan makalesinde, Kıbrıs sorunun “Kuzey Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tanınması” ile çözüme kavuşturulacağını savunuyor. ENC Direktörü Vesterbye ise “Kıbrıs’ta iki devletli bir çözümde ısrar etmek, Türkiye’nin AB ile ilişkilerinde saatli bir bombadır” dedi, bunun AB ile Türkiye’nin her iki tarafın kazançlı çıkacağı stratejik ilişkileri zora soktuğunu kaydetti.

Vesterbye, ayrıca Fidan’ın “AB’ye üyelik stratejik öncelik olmaya devam ediyor” ifadelerine yer verdiği makalesinde, Türkiye’nin tam üyelik müzakerelerinde ilerleme istediğini, ancak bunun gereği olan demokrasi ve insan hakları alanındaki reformları es geçtiğini kaydetti.

“Tam üyelik gerçekçi değil”

Tam üyelik sürecinin yeniden canlandırılması için Türkiye’nin demokrasi ve insan hakları alanlarında ciddi adımlar atması gerektiğini söyleyen Vesterbye, mevcut koşullarda bunu mümkün görmediğini, Fidan’ın makalesindeki “Reform çabalarımıza yeni bir ivme kazandırdık” iddiasının aksine, bu yönde bir ilerleme olmadığını kaydetti.

“Türkiye’nin üye olmak bir yana, üyeliğe az da olsa yakınlaşmak için gerekli reformları ne hayata geçirmeye hazır ne de istekli olduğunu biliyoruz” diyen Vesterbye, AB’nin Gümrük Birliği ve vize serbestisinde ilerleme sağlamak istediğini ama tam üyelik hedefinin gerçekçi görülmediğini söyledi.

AB’nin de üyelik süreçlerinde farklılaşmaya gitmeyi hedeflediğini, farklı çemberlerden oluşan bir birlik tartışmalarının sürdüğünü anlatan Avrupalı uzman, Türkiye için farklılaşmış bir katılım modeli veya stratejik ve ekonomik ortaklık şeklindeki bir iş birliğinin artık daha gerçekçi bir çözüm olabileceğini savundu.

Ankara’ya AB konusunda “Tehlikeli hesap hatası” uyarısı

ENC Direktörü Vesterbye ayrıca Fidan’ın ortaya koyduğu vizyondan çok kutupluluğun süreceğinden yola çıkıldığını, ancak bunun çok da mümkün görünmediğini kaydetti.

Fidan makalesinde Türkiye’nin hedeflediği uluslararası sistemin, tek kutupluluk, iki kutupluluk ya da çok kutupluluk gibi modellerin ötesinde olduğuna dikkat çekiyor, “Kutupluluktan ziyade dayanışmaya dayalı bir sisteme katkıda bulunmayı amaçlıyoruz” görüşünü ifade ediyor.

“Türkiye çok farklı kutuplar arasına sıkışmış durumda ve bu çok kutuplu senaryonun her iki tarafıyla da kendi menfaatine olacak şekilde pazarlık yapmaya çalışıyor. Ama tarih bize bu çok kutupluluğun sürmeyeceğine işaret ediyor… Bu nedenle Ankara’nın izlediği politikaların büyük riskler ihtiva ettiği görüşündeyim” diyen Vesterbye, sözlerini şöyle sürdürdü:

Kanımca Fidan’ın manifestosunda, özellikle AB konusunda çok büyük bir hesap hatası yapılıyor. Çünkü Türk Hükümeti’nin ne Rusya ve Çin ne de ABD ve AB ile hareket edeceği, bağımsız bir üçüncü kutup olabileceğinden yola çıkılıyor ama bu senaryonun başarısızlıkla sonuçlanması ihtimali çok yüksek. İki kutuplu bir düzene evrilmesi muhtemel bu süreçte, Türkiye yakın bir gelecekte bir taraf seçmek zorunda kalacak. Bu da Türkiye-AB ilişkilerinin önemini daha da artırıyor. Türkiye’nin ekonomik büyümesi için, istikrarı için, kendi menfaatine olan koridor projeleri için, büyük güçlerle pazarlıklarında elini güçlendirebilmesi için, AB-Türkiye ilişkilerinin iyileşmesi, her zamankinden büyük bir aciliyet taşıyor.”

DW Türkçe

 

BAKMADAN GEÇME

  • Çin ekonomisinden güçlü sinyal: Cari işlemler fazlası rekor seviyede

    İhracattaki artış ve ithalattaki düşüşle birlikte Çin’in cari işlemler fazlası 2025’in ilk çeyreğinde keskin bir artışla yeni zirveye ulaştı.

  • Pandemi bitti, kriz bitmedi: Otel doluluk oranı en düşük seviyede!

    Kültür ve Turizm Bakanlığı verilerine göre, otel doluluk oranı Mart 2024’te %26,79’a gerileyerek pandemi döneminden bu yana en düşük seviyeyi gördü. Geceleme sayısı da bir önceki yıla göre ciddi düşüş yaşadı.

  • Google algoritması Türkiye’de tartışma yarattı!

    TBMM Dijital Mecralar Komisyonu’nda Google’ın algoritma değişiklikleri tartışıldı. Muhalefet, bağımsız medya kuruluşlarının görünürlüğünün kasıtlı olarak azaltıldığını savundu.

  • Döner fiyatını da valilik belirliyor!

    Erzincan’da et dönerin 100 gramlık porsiyonunun 320 TL’ye satılması kamuoyunda büyük tepki topladı. Valilik devreye girdi, fiyat 290 TL’ye indirildi.

  • Kızılay’ın cirosu 9,7 Milyar TL’ye ulaştı: Yardım kurumu mu, holding mi?

    Çadır satışıyla eleştirilen Kızılay, ticari faaliyetlerini artırarak 2024’te 9,7 milyar TL ciroya ulaştı. Müteahhitlikten içeceğe kadar 14 farklı şirketle faaliyet gösteren kurumun şeffaflık konusunda da geri adım attığı dikkat çekti.

  • Bill Gates servetinin %99’unu bağışlıyor: “Zengin ölmeyeceğim!”

    Microsoft’un kurucusu Bill Gates, servetinin %99’unu önümüzdeki 20 yıl içinde bağışlamayı planladığını açıkladı. Gates Vakfı 2045’te faaliyetlerini sonlandıracak.

  • Sanayi üretiminde bahar canlanması!

    Mart ayında sanayi üretimi hem aylık hem yıllık bazda artış gösterdi. Madencilik ve imalat sanayi yükselişe geçerken, enerji üretiminde düşüş yaşandı.

  • Enerjisa Üretim’den 2.5 milyar dolarlık yenilenebilir enerji hamlesi

    Türkiye'nin en büyük özel elektrik üreticisi Enerjisa Üretim, 30. santralini devreye aldı. Uygar RES’in tamamlanmasıyla Türkiye’nin ikinci en büyük rüzgâr santrali devreye girecek. Şirket, 11 ülkeye hizmet verirken 2.5 milyar dolarlık dev yatırım planını sürdürüyor.

  • Özgür Özel: “19 Mart süreci Türkiye’yi paralize etti, KOBİ’ler iflasa sürüklendi”

    CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul Sanayi Odası ziyaretinin ardından yaptığı açıklamalarda 19 Mart sonrası yaşanan ekonomik gelişmelere sert tepki gösterdi: "Türkiye'yi ayakta tutan sağlam kolonlar nefes alamıyor."

  • Aracı Kurumlar Borsa için ne yorum yaptı?  Yükseliş sürebilir

    Genel bir değerlendirme yaptığımızda, son dönemde  sergilediği zayıf seyirle 9,000 bölgesine kadar savrulan  piyasada, dün itibarıyla bu kritik destekten yukarı yönde bir  toparlanma çabası daha başlamış durumda. Yaşanan  yükseliş hareketinin, son dönemkilerden farklı olarak, daha  homojen bir şekilde farklı sektör endekslerine yansımış  olmasını, hareketin devamı açısından cesaret verici olarak  görüyoruz.

  • Dövize kaçış bitti, TCMB rezervleri yükselişe geçti

    2 Mayıs haftasında swap hariç net rezervlerde 2,9 milyar $’lık azalış, yurtdışı yerleşiklerin 1,2 milyar $’lık DİBS satışı ve DTH’lardaki 825 milyon $ azalış öne çıkıyor. Ayrıca, TCMB Analitik Bilanço verilerine göre, swap hariç rezervlerde 7 Mayıs itibariyle 4,2 milyar $’lık artış olduğunu hesaplıyoruz. Haftalık hareketleri şöyle sıralayabiliriz:

  • SABAH Analizi: Ticaret umudu: Risk iştahı arttı, Bitcoin kükredi, dolar toparladı!

    ABD-İngiltere ticaret antlaşması piyasalar moral verdi. Bitcoin, dolar ralliye geçti

  • Trump, Netanyahu ile Bağlarını Kesti: Ortadoğu’da İsrail Olmadan Adım Atacak

    Eski ABD Başkanı Donald Trump, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile bağlarını kopardı. Trump’ın Netanyahu’yu manipülasyonla suçladığı ve Ortadoğu stratejisini İsrail hükümetinden bağımsız yürüteceği bildirildi. 📌 Haber Metni: İsrail Ordu Radyosu’nun haberine göre, ABD eski Başkanı Donald Trump, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile ilişkilerini sonlandırma kararı aldı. Nedeni ise Netanyahu’nun Trump’ı yönlendirmeye çalıştığına dair oluşan güçlü şüpheler. Habere göre Trump’ın yakın çevresi, İsrail Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer’e Trump’ın artık Netanyahu ile Ortadoğu politikalarında koordinasyon kurmayacağını bildirdi. Dermer’e aktarılan mesajda, Trump’ın en çok nefret ettiği şeyin “manipüle edilmek” olduğu vurgulandı. Bir İsrailli yetkili, Dermer’in Cumhuriyetçi çevrelerde alışılmış “kibirli” tutumunun bu gerginliği gidermeye yetmediğini belirtti. Bu gelişme, Israel Hayom gazetesinin Trump’ın Netanyahu’dan “hayal kırıklığına uğradığını” ve artık Ortadoğu’daki adımlarını İsrail’in onayını beklemeden atacağını yazmasının hemen ardından geldi. Trump, 20 Ocak 2025’te başkanlık görevine yeniden başladığından bu yana Netanyahu hükümetine geniş çaplı ve koşulsuz destek vermişti. Bu destek, 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze’de yürütülen ve birçok çevre tarafından “soykırım” olarak tanımlanan askeri operasyonlara rağmen sürdü. Ancak Israel Hayom’un isimsiz kaynaklara dayandırdığı haberde, iki liderin kişisel ilişkilerinin giderek soğuduğu ve karşılıklı hayal kırıklığının arttığı ifade edildi. Trump’a yakın iki üst düzey ismin kapalı kapılar ardında, Trump’ın artık İsrail’i beklemeyeceğini ve Ortadoğu gündemini kendi başına ilerleteceğini söylediği aktarıldı. Trump’ın hangi somut adımları atacağı belirtilmemekle birlikte, Tel Aviv’in Trump’ın İsrail’i dışarıda bırakarak hareket ettiğinden şikayet ettiği bildirildi. Bu duruma örnek olarak, Washington yönetiminin Yemen’deki Husilerle imzaladığı ateşkes anlaşması gösterildi. Anlaşma İsrail’e haber verilmeden sonuçlandırıldı ve Tel Aviv tamamen devre dışı bırakıldı. Bu son gelişmeler, iki ülke arasındaki stratejik ilişkilerin geleceği konusunda yeni soru işaretleri doğururken, Trump’ın Ortadoğu politikasında İsrail’siz bir dönem başlattığı yorumlarına yol açtı. Kaynak: İsrail Ordu Radyosu, Israel Hayom, Arap basını Atilla Yesilada ve Güldem Atabay tarafından kaleme alınan özel raporlarımıza abone olmak ister misiniz? Abonelik koşulları için bize e-mail atın: [email protected] 🔑 Anahtar Kelimeler: Donald Trump, Binyamin Netanyahu, Trump Netanyahu krizi, ABD İsrail ilişkileri, Ortadoğu politikası, Trump İsrail bağları, Israel Hayom, Gazze savaşı, Trump Husi ateşkesi, Trump dış politikası 2025, Ron Dermer, ABD diplomasisi 🧠 Meta Açıklama: Donald Trump, Netanyahu ile bağlarını kopardı. Trump, İsrail Başbakanı'nı manipülasyonla suçlarken, Ortadoğu'da yeni adımlarını İsrail ile koordinasyon kurmadan atmaya hazırlanıyor. Devamında istersen bu haber için görsel önerisi de sunabilirim WS37. Hazır mısın?

Benzer Haberler