Sosyal Medya

Ekonomi

Ali Babacan: TÜİK’in açıkladığı rakamlarda büyük tutarsızlık var

Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, açıklanan ekonomi paketini, 2023 seçimlerini, seçim ittifaklarını ve birçok konuyu Cumhuriyet’ten İpek Özbey’e değerlendirdi.  İpek…

Ali Babacan: TÜİK’in açıkladığı rakamlarda büyük tutarsızlık var

Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, açıklanan ekonomi paketini, 2023 seçimlerini, seçim ittifaklarını ve birçok konuyu Cumhuriyet’ten İpek Özbey’e değerlendirdi.  İpek Özbey’in Ali Babacan’la yaptığı röportaj şöyle:

– Cumhurbaşkanı paketi açıklarken “İnşallah Türkiye’yi dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri haline getirmek için gece gündüz çalışarak hedeflerimize ulaşacağız” dedi. Sahi, Türkiye dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olabilir mi?

Açıklanan paket önemli ölçüde bir hayal kırıklığı. İçinde belki teknik anlamda bazı sorunların farkına varılmasıyla ilgili izleri görüyoruz ama bu sorunların farkına varanların daha çok teknisyen ekip olduğunu anlıyoruz. Enflasyonun tek haneye indirileceği yazılıyken Cumhurbaşkanı’nın çıkıp da “Fiyat istikrarını artık bir kenara koyuyoruz” açıklaması birbiriyle 180 derece farklı bir konu. Fiyat istikrarı, fiyatların zikzaklanmaması demek. Yasal düzenlemelerimize baktığımızda temel görevlisi Merkez Bankası. Para politikalarının ana hedefinin fiyat istikrarı olduğunu söyleyerek geldik bugüne kadar. Bir yandan metinde yazdığı gibi tek haneli enflasyon sözü verirken bir yandan da Merkez Bankası’yla, para politikalarıyla olan kavgalı duruşun devamının izlerini gördük.

– Peki, “Kanal İstanbul’u öteliyoruz, altyapı projelerindeki ödeme sistemlerini değiştiriyoruz, Cumhurbaşkanlığı’nın harcamalarını kısıtlıyoruz, ihale yasasını güçlendiriyoruz” deseydi…

Öncelikle ekonominin düzelmesi sadece ekonomi politikalarıyla olacak iş değil. Özellikle hukukun üstünlüğü ilkesinin Cumhurbaşkanı tarafından içselleştirilmesi, somut adımlar atılması gerekiyor. Özgürlükler olmadan, sorunları teşhis etmeden, problemler üzerinde konuşmaya başlamadan çözüm aşamasına geçmek mümkün değil. Hastalığın tedavisini konuşuyoruz ama teşhisi konuşmak yasak. Hastalıktan bahseden herkes ağır yaptırımlarla karşı karşıya kalıyor.

– Evet, siz bir süredir buna vurgu yapıyorsunuz. Erdoğan da siyasi istikrar ve güven ikliminin önemine dikkat çekti. Ancak sonra acaba bir özeleştiri mi gelecek diye beklerken, tersine “Demokratik ve ekonomik kalkınmanın temel şartlarından biri olan siyasi istikrarı kurumsallaştırdık” deyiverdi. Aslında iktidar da ne yapması gerektiğini biliyor; peki, demokratikleşmede niye zorlanıyor?

Zihniyet. Devletin en tepesindeki yöneten kişinin yakın çevresinin zihniyeti. Gerçekten çoğulcu bir demokrasiye inanıyorlar mı? Gerçekten devletin, her bir vatandaşın temel hak ve özgürlüklerini koruması gerektiğine inanıyorlar mı? Yoksa çoğulcu bir demokrasi değil de çoğunlukçu bir demokrasi mi var akıllarında? “Bana oy verenler bana yeter, diğerleri hiç önemli değil, onları ötekileştirebilirim, hain ilan edebilirim. Bana oy verenlere destek vereyim, yüzde 50+1’i cebime koyayım ve devam edeyim” mi diyor? Bunların izlerini çok açık görüyoruz.

– Ama kamuoyu araştırmaları gösteriyor ki artık yüzde 50+1 de garanti değil…

50+1’i artık göremiyoruz, doğru. Kararsız ciddi bir kitle var. Ama o çoğunlukçu demokrasi köşesine sıkıştıktan sonra tekrar o köşeden çıkıp da “toplumun geri kalan kesimlerin kucaklayayım” deme şansları yok.

– Niye?

Çünkü artık mevcut ekip ve zihin dünyalarıyla herhangi bir konuda başarı üretme şansları yok. Başarı üretemeyince ancak kutuplaştırarak, korkutarak oy toplama eğilimine giriyorlar. Dış güvenlik meseleleriyle korkutuyorlar, az kalan özgürlük alanlarını da kaybetmekle korkutuyorlar. Cumhurbaşkanı’nın sık sık söylediği “CEHAPE zihniyeti” sözünün arkasında “Bak, biz gidersek başörtüsü yasağı gelir; bak, biz gidersek imam hatipler kapatılır” gibi bir korku yaratma fikri var. Özellikle devletten sosyal destek alan yoksul kesimi de “Eğer biz gidersek bu desteği alamazsın” diye korkutuyor. Bu köşeye sıkışmaktır. Ellerinde çözüm üretecek kadro yok. İhale yasası dediniz az önce, dikkat edin metinler hep bir yönelimden bahsediyor. Kati bir duruş göremiyorsunuz. Öyle alışkanlıklar oluştu ki bu süreçte vazgeçmesi mümkün değil. Nemalanma mekanizması, önünde engel tanımaz. Halbuki yapması gereken çok basit. Avrupa Birliği’nin 28 ülkesinde uygulanan mevzuatı gelip Türkiye’de uygulamak.

– O yasa uygulansa ihaleler beş müteahhide gitmez mi mesela?

Kesinlikle, daha rekabetçi olacak. Kamu alımları şu anda acele işler kapsamına alınıyor, ağırlıklı olarak davet usulü yapılıyor.

– İktidar, ihalelerin aynı firmalara gitmesiyle ilgili bu kadar eleştiriye maruz kalıyor ya… Bunu göğüslemek hangi çıkara hizmet için?

Bunlar tabii gayri resmi ve örtülü ilişkiler olduğu için açık şekilde “‘ilişki budur” demek kolay değil, ama en küçük bir belediyede daha bu işlerde sistemin nasıl işlediği az çok belli. Rekabetin oluşmamasından kaynaklanan bir rant varsa, yüksek maliyet varsa… Yüksek maliyet devletin maliyeti ama yüksek rakam ihaleyi alanların eline geçiyor. Herhalde ihaleyi alan beş firmaya kalmıyordur diye düşünüyorum. Fakat devlette her şeyin kaydı, izi kalıyor. Dolayısıyla yarın bunların hepsi açığa çıkar. Hukuk dışı işlerin olmaması lazım.

– Ekonomik büyümede birçok gelişmiş ülkeyi geride bıraktık mı sahiden?

Büyüme bir bilmece. Sadece TÜİK’in açıkladığı rakamları bile yan yana koysanız büyük tutarsızlık var. TÜİK, “2019’dan 2020’ye istihdam azaldı” diyor. Yine TÜİK, “Çalışanların toplam çalışma süreleri de azaldı” diyor. Peki, çalışan sayısı düştüyse, çalışıyorum diyenlerin de çalışma süresi düştüyse o ülkede nasıl büyüme olur? Reel büyüme diyorlar fakat açıkladıkları enflasyon gerçek enflasyon değil.

– Erdoğan, TÜİK’i ilişkili kuruluş haline getireceklerini de açıkladı. Daha iyi mi olur?

Bağlı kurumlar vardır. Bir de bağımsız olduğu için ilgili/ilişkili dediğimiz kurumlar vardır. Mesela hukuken baktığınızda Merkez Bankası ya da kamu bankaları, BDDK, SPK, bakanlıklara dağıtılır ama emir-komuta zincirinde yer almazlar. Örnek; ben bakanken Merkez Bankası 11 yıl benimle “ilgili” kuruluş olarak değerlendirildi ama bağımsızdı. Mesela Merkez Bankası’nda diyelim başkan yardımcılarından birinin görev süresi dolunca, onun atamasıyla ilgili hükümetten birilerinin atama sürecini başlatması gerekiyor. İşte o ilgili bakan oluyor. Biliyorsunuz beş yıldır TÜİK Başkanı asaleten bile atanmadı. Vekâleten demek, “Seni oraya koyuyorum ama yarın ipini çekebilirim” demek. Tabii atamayla iş bitmiyor, yönetim tarzı da önemli. Ben ve  Erdem Bey de ayrıldıktan sonra Merkez Bankası üzerinde çok ciddi bir baskı oluşturuldu. Kanunda bir değişiklik yapılmadı ama 2016 sonrası kararnamelerden birine bir madde konuldu: Eğer herhangi bir kamu kurumu hedefleri tutturamazsa yöneticisi değiştirilebilir. Merkez Bankası başkanlarının görev süresi dolmadan görevden alınması bu madde çalıştırılarak yapılıyor. Yoksa kanunda, “beş yıl için görevlendirilir, kimse dokunamaz” diyor. Ama o kararnameyle Merkez Bankası başkanı eğer Cumhurbaşkanı’nın kızdırırsa derhal görevden alınıyor. Böyle bağımsızlık olmaz.

– Piyasaların tepkisini nasıl okumalı? Ekonomi paketi açıklandı, fonlarda dalgalanma oldu…

Geçen yıl kasımda artık döviz kuru tamamen kontrolden çıkınca “akraba bakan” birdenbire ortadan yok oldu. Bir de Merkez Bankası başkanı değiştirildi. Teknik geçmişi olan bir isim görevlendirilince piyasalarda bir ümit belirdi. Kur bayağı bir aşağıya indi. Bir süre piyasalarda “acaba ders aldılar mı” gibi bir hava oluştu. Fakat bir baktık “akraba bakan” Cumhurbaşkanı tarafından gündeme getirildi, yaptıkları övüldü. Üzülerek söylüyorum ki şu anda görevdeki bakan arkadaşım da ayrılan “akraba bakan”ı övdü. Madem çok iyi işler yaptı, niye gitti, niye sen geldin? Bunlar kredibiliteyi çok etkileyen unsurlar. Döviz artmaya başladı, paket açıklandığı günlerde de piyasa bozuktu yani. Hatta o gün biraz daha bozuldu. Çünkü içeride kredibiliteye yardımcı olacak bir durum yok. Şu anda bu hükümetin söylediklerine kimse inanmaz, somut adım atmaları lazım.

– Herkes “damat” derken, siz neden “akraba bakan” diyorsunuz?

Yani bugün damat olur, yarın başkası olur, nepotizm hastalığı sadece kayınpeder-damat ilişkisi değildir. Daha genel anlamda akraba görevlendirmenin yanlış bir şey olduğunu vurguluyoruz. Damat diyerek tek bir kişiyi hedef alıyorsunuz, oysa bizim burada problemimiz yakın akrabanın bakan olarak atanması. İsterse en başarılı kişi olsun… Onu bile yapmaması lazım. En başarılı kişiyi bile sırf yakın akraba olduğu için oraya koyarsanız, o insana da yazık. Ben bazen bakıyorum, damada yüklenme çok fazla oluyor. Onu görevlendiren kişi… sanki onun hiç suçu yokmuş gibi. Herkes damatla uğraşıyor, onu göreve getiren kim? İlk milletvekili listesine konulurken bile “Yapmayın bunu, yanlış” dedik.

– Siz de mi?

Ben o zamanlar kopuş sürecindeydim ama biliyorum ki ilk milletvekili listesine konulurken o dönem yakın olan insanlar Tayyip Bey’e “Bunu yapmayın, bu çocuğa da yazık olacak, ilk defa bir ilkemizi bozuyoruz” dediler. Kendisi çok ısrarcı oldu. O günkü başbakan mecbur kabul etmek zorunda kaldı. Bütün bu olanların faturasını tek bir kişiye yıkmak doğru değil. Onun için mesela bu Merkez Bankası rezervlerinin erimesi konusunda, “Taraflı cumhurbaşkanı, akraba bakan beraber yaptılar” diyorum.

– Oraya gelelim o halde. “130 milyar doların siyasi hesabının verilmesi lazım” dediniz. Böyle bir paranın nasıl buharlaştığını da anlatır mısınız?

Biz buna “çarçur edilen para” diyoruz. Bunlar ağırlıklı olarak Merkez Bankası’nın kendisi tarafından değil, diğer kurumlar tarafından devlete ait döviz rezervlerinin satışıyla azalır. Merkez bankaları döviz satarak piyasaya müdahale edebilirler. Ama bizim fiyat istikrarı odaklı para politikasında döviz satışı sadece geçici piyasa düzensizliklerini dengelemek için yapılır. Yoksa kurun seviyesini belirlemek amacıyla yapılmaz. O zaman serbest kur olmaz. Önemli olan gecelik ve haftalık faizleri doğru yerde tutmaktır. Merkez Bankası’nın web sitesine bakın, 2014 yılına kadar bütün müdahalelerin şeffaf bir biçimde açıklandığını görürsünüz. MB başkanları değiştikten sonra baktık ki piyasaya hiç açıklanmadan, hem faiz düşük hem kur artmıyor gibi bir algı oluşturulmaya çalışıldı. Bu öyle bir tuzaktır ki bataklığa benzer. Çırpındıkça batarsınız. Nihayetinde ne oldu? Amaç kuru belli yerde tutmaktı. Fakat kuru sadece döviz satışıyla tutmaya çalışırsanız o zaman dövizi çarçur edersiniz. Türk Lirası hiç bu kadar değer kaybetmemişti. Problem şeffaf olunmaması. Siyasi olarak hesap verilmeli.

– Adalet Bakanlığı’nın Adıyaman’da açtığı dokuz kişilik temizlik görevlisi kadrosu için 5 bin 217 kişi başvuruyor, 1143’ü üniversite mezunu. Bir yandan dayanışma elbette çok kıymetli, ancak ekmek askıda, mama askıda, fatura askıda… Hayatın bu kadar “askıda” olduğu bir dönemi hatırlıyor musunuz?

Korkunç. İnanın içim cız ediyor. Türkiye’de yoksulluk intiharları başladı. Daha iki hafta önce genel merkez binamızın yanındaki inşaatta bebeğine mama alamayan bir babanın intihar girişimi oldu, bir arkadaşımız kendisini ikna etti de hayatına son vermekten kurtuldu. Esnaf borçlarını ödeyemiyor. Türkiye hiçbir zaman bu duruma düşmedi. Fırınlar biliyorsunuz marketlere ekmek dağıtıyor. Satılmayanlar da fırına iade ediliyor. Bayatlamış ekmekler… Soruyorum fırın sahiplerine, ne yapıyorsunuz diye. O bayat ekmeklerin özel müşterisi var. 30-40 kuruş daha azına almak için kuyruğa giriyorlar. Böyle bir şey yoktu Türkiye’de… Ancak bu gerçeği gören bir iktidar da kalmadı. Sorunları inkâr ediyorlar. Sayın Erdoğan’ın esnaf ziyareti yapması kolay değil artık.

– Reform paketinde 850 bin esnafın vergi ödemeyeceği maddesini gördük. Bu olumlu ama değil mi?

Bu 850 bin kişi, yani basit usulde defter tutanlardan ne kadar vergi alınıyor biliyor musunuz? 234 milyon lira. Bölün 850 bin kişiye. Yıllık 275 lira. Zaten çok az vergi ödeyen kısımdan bahsediyoruz. Bunu büyük bir şeymiş gibi açıklıyorlar. Kira desteği veriyoruz diyorlar, o kadar dolaşıyorum, daha alabilen esnafla karşılaşmadım. “Başvurduk, alamadık” diyorlar. Tabii kaynak da yok, tükettiler. Merkez Bankası’nın rezervinin eksiye düşmesi felakettir.

Röportajın devamı burada.

BAKMADAN GEÇME

  • Trump, Netanyahu ile Bağlarını Kesti: Ortadoğu’da İsrail Olmadan Adım Atacak

    Eski ABD Başkanı Donald Trump, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile bağlarını kopardı. Trump’ın Netanyahu’yu manipülasyonla suçladığı ve Ortadoğu stratejisini İsrail hükümetinden bağımsız yürüteceği bildirildi. 📌 Haber Metni: İsrail Ordu Radyosu’nun haberine göre, ABD eski Başkanı Donald Trump, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile ilişkilerini sonlandırma kararı aldı. Nedeni ise Netanyahu’nun Trump’ı yönlendirmeye çalıştığına dair oluşan güçlü şüpheler. Habere göre Trump’ın yakın çevresi, İsrail Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer’e Trump’ın artık Netanyahu ile Ortadoğu politikalarında koordinasyon kurmayacağını bildirdi. Dermer’e aktarılan mesajda, Trump’ın en çok nefret ettiği şeyin “manipüle edilmek” olduğu vurgulandı. Bir İsrailli yetkili, Dermer’in Cumhuriyetçi çevrelerde alışılmış “kibirli” tutumunun bu gerginliği gidermeye yetmediğini belirtti. Bu gelişme, Israel Hayom gazetesinin Trump’ın Netanyahu’dan “hayal kırıklığına uğradığını” ve artık Ortadoğu’daki adımlarını İsrail’in onayını beklemeden atacağını yazmasının hemen ardından geldi. Trump, 20 Ocak 2025’te başkanlık görevine yeniden başladığından bu yana Netanyahu hükümetine geniş çaplı ve koşulsuz destek vermişti. Bu destek, 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze’de yürütülen ve birçok çevre tarafından “soykırım” olarak tanımlanan askeri operasyonlara rağmen sürdü. Ancak Israel Hayom’un isimsiz kaynaklara dayandırdığı haberde, iki liderin kişisel ilişkilerinin giderek soğuduğu ve karşılıklı hayal kırıklığının arttığı ifade edildi. Trump’a yakın iki üst düzey ismin kapalı kapılar ardında, Trump’ın artık İsrail’i beklemeyeceğini ve Ortadoğu gündemini kendi başına ilerleteceğini söylediği aktarıldı. Trump’ın hangi somut adımları atacağı belirtilmemekle birlikte, Tel Aviv’in Trump’ın İsrail’i dışarıda bırakarak hareket ettiğinden şikayet ettiği bildirildi. Bu duruma örnek olarak, Washington yönetiminin Yemen’deki Husilerle imzaladığı ateşkes anlaşması gösterildi. Anlaşma İsrail’e haber verilmeden sonuçlandırıldı ve Tel Aviv tamamen devre dışı bırakıldı. Bu son gelişmeler, iki ülke arasındaki stratejik ilişkilerin geleceği konusunda yeni soru işaretleri doğururken, Trump’ın Ortadoğu politikasında İsrail’siz bir dönem başlattığı yorumlarına yol açtı. Kaynak: İsrail Ordu Radyosu, Israel Hayom, Arap basını Atilla Yesilada ve Güldem Atabay tarafından kaleme alınan özel raporlarımıza abone olmak ister misiniz? Abonelik koşulları için bize e-mail atın: [email protected] 🔑 Anahtar Kelimeler: Donald Trump, Binyamin Netanyahu, Trump Netanyahu krizi, ABD İsrail ilişkileri, Ortadoğu politikası, Trump İsrail bağları, Israel Hayom, Gazze savaşı, Trump Husi ateşkesi, Trump dış politikası 2025, Ron Dermer, ABD diplomasisi 🧠 Meta Açıklama: Donald Trump, Netanyahu ile bağlarını kopardı. Trump, İsrail Başbakanı'nı manipülasyonla suçlarken, Ortadoğu'da yeni adımlarını İsrail ile koordinasyon kurmadan atmaya hazırlanıyor. Devamında istersen bu haber için görsel önerisi de sunabilirim WS37. Hazır mısın?

  • Çin’in Yeni Teşvik Paketi Piyasaları Etkilemedi: Gözler ABD ile Ticaret Görüşmelerinde

    Çin hükümeti, ekonomiyi canlandırmak için yeni bir teşvik paketi açıklasa da, piyasalar bu adımlara sınırlı tepki verdi. Yatırımcıların odağı ABD ile yürütülen kritik ticaret görüşmelerine çevrildi.

  • Bakan Uraloğlu Açıkladı: Türkiye’nin Sosyal Medya Şampiyonu Belli Oldu

    Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, sosyal medya kullanımıyla ilgili dikkat çeken verileri kamuoyuyla paylaştı. We Are Social ve Meltwater tarafından hazırlanan Dijital 2025 Türkiye Raporunu değerlendiren Bakan Uraloğlu, Türkiye'de internet kullanıcı sayısının 77,3 milyona ulaştığını, sosyal medya kullanıcılarının sayısının ise son bir yılda %1,7 artarak 58,5 milyona yükseldiğini açıkladı.

  • Yazılı basına telif koruması gelebilir

    TBMM Dijital Mecralar Komisyonu, AK Parti Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman başkanlığında, Google’ın algoritma değişiklikleri ve bunların Türkiye’deki medya kuruluşları üzerindeki etkilerini görüşmek üzere toplandı. Yayman, "“Haberin telif konusu haline getirilmesini ve kullanıma bağlı olarak medya kuruluşlarına ücret ödenmesini talep ediyoruz" ifadesini kullandı.

  • Çetin Ünsalan Yazdı: Enflasyon düşerse, alım gücü artar mı?

    TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda sunum yapan Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan, veriler meselesine değinmedi...

  • Selçuk Bayraktar’dan sonra bu kez Güler Sabancı’dan uyarı geldi!

    Geçtiğimiz süreçte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın damadı ve BAYKAR Yönetim Kurulu Selçuk Bayraktar'ın yüzünü ve sesini kullanan yapay zeka dolandırıcıları bu defa da Güler Sabancı'nın kişisel bilgilerini kullandı...

  • Türkiye’nin dev çay firması satılıyor!

    Türkiye'nin en büyük çay üreticilerinden Of Çay, 6 yıl aranın ardından yeniden satılıyor. Şirketi 2019 yılında satın alan Jacobs kahvelerinin sahibi ABD merkezli Jde Peet’s, Türkiye'deki çay operasyonlarını elden çıkaracağını açıkladı...

  • Hububat ihracatı ilk dört ayda 4,2 milyar dolar oldu

    Buğday unu, makarna, bitkisel yağlar, bisküvi ile şekerli ve kakaolu ürünler başta olmak üzere temel gıda ürünlerini kapsayan hububat, bakliyat,…

  • Turkcell, BOTAŞ Fiber Altyapı İhalesini Kazandı! 15 Yıllık Stratejik Anlaşma…

    Türkiye’nin lider teknoloji ve iletişim şirketi Turkcell’den, Türkiye’nin sabit internet bağlantısı için dev adım…

  • Bitcoin 6 haneli kulüpte! Ticaret umudu kriptoyu uçurdu

    ABD-Çin görüşmeleri piyasalara moral verdi. Uzun süredir beklenen ABD-Çin ticaret görüşmeleri nihayet masada. Taraflardan gelen olumlu mesajlar, yatırımcıların güvenini tazeledi.

  • Kerevitaş’ın sürdürülebilir ve karlı büyümesi 2025’in ilk çeyreğinde de devam etti

    Türkiye’de dondurulmuş gıda ve margarin pazarının lideri Kerevitaş’ın 2025’in ilk üç ayındaki konsolide cirosu 6,9 milyar TL olarak gerçekleşti...

  • VakıfBank’tan 2025 Yılına Güçlü Başlangıç…

    Türkiye ekonomisinin istikrarlı büyümesine liderlik eden VakıfBank, 2025 yılının ilk çeyreğini güçlü bir performansla tamamladı...

  • Mevduatta getiri patlaması! Bankada parası olanlar dikkat: Yüzde 60’ı geçti

    Faiz maratonu başladı. Bankalar yarışta. Merkez Bankası'nın faiz artışı sonrası bankalar, vadeli mevduat faizlerini %50’nin üzerine taşıdı. Bazı kurumlar, hoş geldin faizi ile yüzde 52’yi gördü.

Benzer Haberler