Sosyal Medya

Döviz

Cüneyt Akman: İstibdat rejimi ve kur şoku: İlişkiler-çelişkiler

“O sırada ekonomik meselenin çeşitli hususları üzerine bir yazı kaleme aldık. Ülkedeki değişik üniversitelerdeki iktisatçıların tamamı ayağa kalktı ve bizim…

Cüneyt Akman: İstibdat rejimi ve kur şoku: İlişkiler-çelişkiler

“O sırada ekonomik meselenin çeşitli hususları üzerine bir yazı kaleme aldık. Ülkedeki değişik üniversitelerdeki iktisatçıların tamamı ayağa kalktı ve bizim iktisadi önerilerimizi eleştirdiler.

Ben iktidarı ele geçirdikten sonra bu teorilerimi uygulamaya koydum; hiçbir iktisatçı en küçük bir itiraz dile getirmedi. Tersine sükûnetle benim teorilerimin sağlam bir ekonomi olduğunu bilimsel argümanlarla ispatlamaya giriştiler”

Adolf Hitler, 1944

Yukarıdaki konuşma parçasını Hitler’in Sofra Konuşmaları – Hususi Sohbetleri 1941-44 adlı kitaptan naklettim. Hitler’in yaptığı bu konuşmalar kayda alınmış zamanında. Beyefendinin ağzından çıkan kerametli fikirler kaybolup gitmesin diye. Şimdilerde okuyanlarda gülme ile acıma duygusu arasında bir şey uyandırıyor. Şimdi artık rahat rahat o Hitler denen şarlatan katilin cahillik ve dar kafalılığına gülebilirken, bütün bir Alman halkına hatta elinizde olmadan o sofradaki süslü apoletli kuklalara bile acıyorsunuz. Zira bu eski onbaşı sofradaki bilim insanlarına, Prusyalı asil generallere iktisat öğretiyor, felsefe öğretiyor. Mesela aynı konuşmada Hegel’i çürütüyor filan ve etrafındaki zevat onaylayarak dinlemek zorunda… Adam iktisatçıları nasıl madara ettiğini anlatıyor. Onlar bu işten ne anlar, asıl iktisatçı benim, zamanında bu konuyla ilgili risale yazmıştım, diyor. Nasılsa itiraz edecek kimse yok. İtiraz edecek iktisatçılar veya felsefeciler ya toplama kampında yahut da Atatürk sayesinde Türkiye’de…

***

Bu konuşmalardan yaklaşık 100 yıl önce bu kez bir başka şarlatan, bildiğimiz türden bir dolandırıcı Avrupa’nın en kültürlü ulusu sayılan Fransızların başına geçti. Napoleon Bonaparte’ın yeğeni Louis, Avrupa’da gezmedik ülke bırakmayıp en olmadık siyasi ve mali dolandırıcılıklara batıp çıktıktan sonra, yasalara göre seçilme hakkı olmadığı halde (ona da kimse diplomasını soramadı, Fransa vatandaşı bile değildi) alavere dalavere yaparak Fransa cumhurbaşkanı olarak seçildi. Bu cumhurbaşkanlığı makamını darbe yaparak kendini imparator ilan etmek için kullandı.

Bu çakma Bonaparte yeni türettiği lümpen burjuva ve muhalif dövdürtmekte kullanıp sonra Saray’da önemli görevlere atadığı lümpen proleterlerden oluşan çetesiyle ülkeye çöreklendi. Bu çete ve kendini Napoleon sanan şefi, her tür saçma ekonomi politikasını daha imparator olmadan önce uygulamaya başlamıştı bile. Bunların maliye ve para politikalarını Marx şöyle anlatır:

“Bağışlar ve borçlar – ister yüksek derecede, ister düşük olsun, lümpen proletaryanın bütün maliye bilimi bundan ibarettir. Bonaparte’ın harekete geçirmesini bildiği kaynaklar işte bunlardı. Bir hükümdarlık talibi, hiçbir zaman yığınların bayağılığı üzerinde bundan daha bayağıca spekülasyon yapmamıştır.” (L. Bonaparte’ın 18. Brumaire’i, Sol Yay. S.69)

Fransa’nın bu istibdat rejiminin bitişi ile Almanya’nın faşist rejiminin başlayışı arasında yaklaşık 60 sene var. Hiç kimse Fransa’da yaşanan felaketli deney sonrasında bu kez Avrupa’nın en bilimsel ve felsefi temele sahip bir diğer ülkesinde bir eski onbaşının tek adamlığı kapıp saçma sapan ekonomi ve dış politika deneylerine girişebileceğini düşünmemişti ama oldu.

Çakma Napolyon dünyanın en şanslı ekonomik genişleme devrine denk geldiği için yaklaşık 20 yıl iktidarda kaldı. Olanca hırsızlık, yolsuzluk, spekülasyon ve abuk sabuk mali politikalarına rağmen…

Sonunda gidip Prusya’ya savaş açtı ve ordusuyla birlikte Almanya’da esir düşünce kurduğu rejim de sona erdi.

Hitler önce altyapı ve otoyollar yaparak ekonomiyi hormonladı, sonra inşaat projeleriyle dopingi daha da artırdı. İşsizliği de çözmüş görünüyordu, zira inşaat sayesinde artan büyüme tıkanma noktasına gelmişken, dopingleme işlevini “savunma sanayi” denilen savaş harcamaları devralmıştı. Ne var ki bu yolla yapılan büyüme eninde sonunda ya tıkanır ya da savaş maceralarına ihtiyaç duyar. Irkçı önyargılarıyla Slavların aşağı ırk olduğuna inandığı için Napolyon Bonaparte’ın felaketli Rusya seferinin akıbeti hakkında uyaran hiçbir askeri uzmanı dinlemedi ve sonunu getiren Sovyetler Birliği’ni istila harekâtına girişti.

Ne de olsa o da bütün tek adamlar gibi en iyi ekonomistin, en iyi diplomatın ve en iyi başkomutanın kendisi olduğuna inanıyordu.

Marx’ın sık kullandığı Horatius’un şu sözünü nakletmenin tam sırası: Quid rides de te fabula narratur.

Türkçesi: Ne gülüyorsun; anlatılan senin hikâyendir!

İşte bu bizim hikâyemiz: Öyle pis ama öyle semiz

Her ülkenin hikâyesi farklıdır; hiçbir ülke diğerine mükemmel örnek olamaz. Gelin şimdi kendi hikâyemize odaklanalım.

Erdoğan büyük ekonomik krizin ertesi 2002’de, rüyasında göremeyeceği bir parlamento çoğunluğunu piyangodan kazanmıştı.

İçeriye, dışarıya (AB’ye ve ABD’ye) tutamayacağı vaatler pompalayarak bir cins saadet zinciri (Ponzi Planı) ekonomisi ve siyaseti kurdu.

Her seçim öncesinde muhalefeti kriminalize edecek polis operasyonları yaptı. Ulusalcılar tehditse Ergenekon, Kürt hareketi tehditse Kobani operasyonları…

Uluslararası likiditenin bol olduğu zamanlarda; Çiftlikbank usulü, anormal dolar bazlı getirilerle Türkiye, Çin’den sonra en hızlı borçlanan ülke oldu.

2013’ün sonunda bu zinciri aynen sürdürmek imkânsız hale gelmişti. 2015’te “Bir Ponzi Planı olarak AKP” yazımı şöyle bitirmiştim: Ponzi Planı Bitti, Lucky Luciano Planı Başlıyor.

Havucun ve aldatmanın tükendiği, vaatlerin ödenemediği yerde artık sopa devri başlıyordu. Dokuz ay sonra: “15 Temmuz Darbe Girişimi” ve uzun OHAL rejimi…

Ben neymişim be abi!

Bir kez tüm iktidar ele geçti mi, derinlik sarhoşluğu denli kesin iktidar sarhoşluğunun o “tek adam”ın ruhunu ele geçirmesi kaçınılmazdır. O zamana kadar inandığı fantezileri içinde saklayan kişi, artık her şeyi ben biliyorum havasındadır. İktisatçılara iktisat, generallere askerlik, diplomatlara dış politika öğretir.
Böylece mesela ilk kez 12-16 Mayıs 2018 tarihleri arasında Londra’daki fon yöneticilerine gidip “Faiz Sebep Enflasyon Netice” teorisini anlatmaya cüret etti. Uluslararası basın da o konuşmayı şöyle verdi: Erdoğan’la görüşen uluslararası yatırımcılarda ‘şok ve dehşet.’

Böylece ilk kur krizine giden yol açıldı.

Fitili Rahip Brunson krizindeki “Ver papazı al papazı” sözü ateşlemişti zaten.

2018 kur şokunun dillendirilemeyen öteki sebebi ise sınır ötesi operasyonların getirdiği aşırı maliyetti.

2018 Haziran’ında yazmıştım:

“Savaş masrafları (…) 35-40 milyar dolara varacaksa (…) Türkiye ekonomisi bu fonlamayı kaldırır mı? (Bunlar) ülkeyi kesin bir ekonomik çöküşe götürebilir.” (Kahrolsun İstibdat Yaşasın Hürriyet, s. 156)

Öyle de oldu.

Bir zombi olarak istibdat rejimi

Sonraki yaşananlar daha doğarken ölmüş yeni rejimin hortlak misali dehşet saçmaya devamından ibaret.

Erdoğan’ın, 22 Kasım Pazartesi günü kabine sonrası yaptığı dövizde ipleri koparan konuşması çöküş sürecinin son perdesiydi.

O konuşmadan piyasa tek şey anladı: Dövizi durdurmak için hiçbir şey yapılmayacak.

Peki, bu politikasızlığın bir rasyoneli yok mu?

Bir bakıma var. Genel seçimi şöyle veya böyle kazanmak. Evvelki politikalar artık çalışmadığı için çaresizce yeni kumarı oynuyorlar.

Birgün

BAKMADAN GEÇME

  • Trump, Netanyahu ile Bağlarını Kesti: Ortadoğu’da İsrail Olmadan Adım Atacak

    Eski ABD Başkanı Donald Trump, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile bağlarını kopardı. Trump’ın Netanyahu’yu manipülasyonla suçladığı ve Ortadoğu stratejisini İsrail hükümetinden bağımsız yürüteceği bildirildi. 📌 Haber Metni: İsrail Ordu Radyosu’nun haberine göre, ABD eski Başkanı Donald Trump, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile ilişkilerini sonlandırma kararı aldı. Nedeni ise Netanyahu’nun Trump’ı yönlendirmeye çalıştığına dair oluşan güçlü şüpheler. Habere göre Trump’ın yakın çevresi, İsrail Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer’e Trump’ın artık Netanyahu ile Ortadoğu politikalarında koordinasyon kurmayacağını bildirdi. Dermer’e aktarılan mesajda, Trump’ın en çok nefret ettiği şeyin “manipüle edilmek” olduğu vurgulandı. Bir İsrailli yetkili, Dermer’in Cumhuriyetçi çevrelerde alışılmış “kibirli” tutumunun bu gerginliği gidermeye yetmediğini belirtti. Bu gelişme, Israel Hayom gazetesinin Trump’ın Netanyahu’dan “hayal kırıklığına uğradığını” ve artık Ortadoğu’daki adımlarını İsrail’in onayını beklemeden atacağını yazmasının hemen ardından geldi. Trump, 20 Ocak 2025’te başkanlık görevine yeniden başladığından bu yana Netanyahu hükümetine geniş çaplı ve koşulsuz destek vermişti. Bu destek, 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze’de yürütülen ve birçok çevre tarafından “soykırım” olarak tanımlanan askeri operasyonlara rağmen sürdü. Ancak Israel Hayom’un isimsiz kaynaklara dayandırdığı haberde, iki liderin kişisel ilişkilerinin giderek soğuduğu ve karşılıklı hayal kırıklığının arttığı ifade edildi. Trump’a yakın iki üst düzey ismin kapalı kapılar ardında, Trump’ın artık İsrail’i beklemeyeceğini ve Ortadoğu gündemini kendi başına ilerleteceğini söylediği aktarıldı. Trump’ın hangi somut adımları atacağı belirtilmemekle birlikte, Tel Aviv’in Trump’ın İsrail’i dışarıda bırakarak hareket ettiğinden şikayet ettiği bildirildi. Bu duruma örnek olarak, Washington yönetiminin Yemen’deki Husilerle imzaladığı ateşkes anlaşması gösterildi. Anlaşma İsrail’e haber verilmeden sonuçlandırıldı ve Tel Aviv tamamen devre dışı bırakıldı. Bu son gelişmeler, iki ülke arasındaki stratejik ilişkilerin geleceği konusunda yeni soru işaretleri doğururken, Trump’ın Ortadoğu politikasında İsrail’siz bir dönem başlattığı yorumlarına yol açtı. Kaynak: İsrail Ordu Radyosu, Israel Hayom, Arap basını Atilla Yesilada ve Güldem Atabay tarafından kaleme alınan özel raporlarımıza abone olmak ister misiniz? Abonelik koşulları için bize e-mail atın: [email protected] 🔑 Anahtar Kelimeler: Donald Trump, Binyamin Netanyahu, Trump Netanyahu krizi, ABD İsrail ilişkileri, Ortadoğu politikası, Trump İsrail bağları, Israel Hayom, Gazze savaşı, Trump Husi ateşkesi, Trump dış politikası 2025, Ron Dermer, ABD diplomasisi 🧠 Meta Açıklama: Donald Trump, Netanyahu ile bağlarını kopardı. Trump, İsrail Başbakanı'nı manipülasyonla suçlarken, Ortadoğu'da yeni adımlarını İsrail ile koordinasyon kurmadan atmaya hazırlanıyor. Devamında istersen bu haber için görsel önerisi de sunabilirim WS37. Hazır mısın?

  • Çin’in Yeni Teşvik Paketi Piyasaları Etkilemedi: Gözler ABD ile Ticaret Görüşmelerinde

    Çin hükümeti, ekonomiyi canlandırmak için yeni bir teşvik paketi açıklasa da, piyasalar bu adımlara sınırlı tepki verdi. Yatırımcıların odağı ABD ile yürütülen kritik ticaret görüşmelerine çevrildi.

  • Bakan Uraloğlu Açıkladı: Türkiye’nin Sosyal Medya Şampiyonu Belli Oldu

    Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, sosyal medya kullanımıyla ilgili dikkat çeken verileri kamuoyuyla paylaştı. We Are Social ve Meltwater tarafından hazırlanan Dijital 2025 Türkiye Raporunu değerlendiren Bakan Uraloğlu, Türkiye'de internet kullanıcı sayısının 77,3 milyona ulaştığını, sosyal medya kullanıcılarının sayısının ise son bir yılda %1,7 artarak 58,5 milyona yükseldiğini açıkladı.

  • Yazılı basına telif koruması gelebilir

    TBMM Dijital Mecralar Komisyonu, AK Parti Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman başkanlığında, Google’ın algoritma değişiklikleri ve bunların Türkiye’deki medya kuruluşları üzerindeki etkilerini görüşmek üzere toplandı. Yayman, "“Haberin telif konusu haline getirilmesini ve kullanıma bağlı olarak medya kuruluşlarına ücret ödenmesini talep ediyoruz" ifadesini kullandı.

  • Çetin Ünsalan Yazdı: Enflasyon düşerse, alım gücü artar mı?

    TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda sunum yapan Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan, veriler meselesine değinmedi...

  • Selçuk Bayraktar’dan sonra bu kez Güler Sabancı’dan uyarı geldi!

    Geçtiğimiz süreçte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın damadı ve BAYKAR Yönetim Kurulu Selçuk Bayraktar'ın yüzünü ve sesini kullanan yapay zeka dolandırıcıları bu defa da Güler Sabancı'nın kişisel bilgilerini kullandı...

  • Türkiye’nin dev çay firması satılıyor!

    Türkiye'nin en büyük çay üreticilerinden Of Çay, 6 yıl aranın ardından yeniden satılıyor. Şirketi 2019 yılında satın alan Jacobs kahvelerinin sahibi ABD merkezli Jde Peet’s, Türkiye'deki çay operasyonlarını elden çıkaracağını açıkladı...

  • Hububat ihracatı ilk dört ayda 4,2 milyar dolar oldu

    Buğday unu, makarna, bitkisel yağlar, bisküvi ile şekerli ve kakaolu ürünler başta olmak üzere temel gıda ürünlerini kapsayan hububat, bakliyat,…

  • Turkcell, BOTAŞ Fiber Altyapı İhalesini Kazandı! 15 Yıllık Stratejik Anlaşma…

    Türkiye’nin lider teknoloji ve iletişim şirketi Turkcell’den, Türkiye’nin sabit internet bağlantısı için dev adım…

  • Bitcoin 6 haneli kulüpte! Ticaret umudu kriptoyu uçurdu

    ABD-Çin görüşmeleri piyasalara moral verdi. Uzun süredir beklenen ABD-Çin ticaret görüşmeleri nihayet masada. Taraflardan gelen olumlu mesajlar, yatırımcıların güvenini tazeledi.

  • Kerevitaş’ın sürdürülebilir ve karlı büyümesi 2025’in ilk çeyreğinde de devam etti

    Türkiye’de dondurulmuş gıda ve margarin pazarının lideri Kerevitaş’ın 2025’in ilk üç ayındaki konsolide cirosu 6,9 milyar TL olarak gerçekleşti...

  • VakıfBank’tan 2025 Yılına Güçlü Başlangıç…

    Türkiye ekonomisinin istikrarlı büyümesine liderlik eden VakıfBank, 2025 yılının ilk çeyreğini güçlü bir performansla tamamladı...

  • Mevduatta getiri patlaması! Bankada parası olanlar dikkat: Yüzde 60’ı geçti

    Faiz maratonu başladı. Bankalar yarışta. Merkez Bankası'nın faiz artışı sonrası bankalar, vadeli mevduat faizlerini %50’nin üzerine taşıdı. Bazı kurumlar, hoş geldin faizi ile yüzde 52’yi gördü.

Benzer Haberler