Borsa
2026’ya geri sayım: Portföy dağılımı, sektör tercihleri ve euro/dolar beklentisi
2026’ya yaklaşırken yatırımcıların odağında portföy dağılımı, hangi varlık sınıflarının öne çıkacağı ve küresel–yerel risklerin stratejileri nasıl şekillendireceği yer alıyor. Trump’ın nadir elementler üzerinden başlattığı yeni emtia rekabeti, faiz indirim süreci ve jeopolitik belirsizlikler; emtia, tahvil ve hisse senedi dengesi açısından belirleyici olacak.
2026’ya yaklaşırken yatırımcıların odağında portföy dağılımı, hangi varlık sınıflarının öne çıkacağı ve küresel–yerel risklerin stratejileri nasıl şekillendireceği yer alıyor. Trump’ın nadir elementler üzerinden başlattığı yeni emtia rekabeti, faiz indirim süreci ve jeopolitik belirsizlikler; emtia, tahvil ve hisse senedi dengesi açısından belirleyici olacak.
2026 portföy dağılımı: Öncelik emtia
2026’da küresel yatırım ortamına bakıldığında, emtia savaşlarının resmen başladığı bir döneme girildiği görülüyor. Özellikle ABD Başkanı Donald Trump’ın nadir elementler üzerinden yürüttüğü politika, yalnızca stratejik metallerle sınırlı kalmayıp daha geniş bir emtia rekabetine işaret ediyor.
Bu nedenle portföy dağılımında ilk sıraya bakır, gümüş ve altın ağırlıklı emtiayı koymak daha rasyonel görünüyor.
İkinci sırada ise tahvil/bono piyasası yer alıyor. 2025 boyunca yabancı yatırımcıların tahvillere ilgisi dikkat çekiciydi. Faiz indirim sürecinin devam etmesiyle birlikte, sabit getirili enstrümanlardaki fırsatların değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Hisse senedi piyasası ise göreceli olarak ucuz görünümünü korusa da, kârlılık baskısı ve yüksek faiz ortamı nedeniyle üçüncü sırada yer alıyor. Bu faktörlerin etkisinin 2026’nın ikinci çeyreğinden itibaren azalmaya başlaması beklenebilir. Mevduat faizlerinin hâlâ cazip olması da hisse senetlerinin ağırlığını sınırlayan bir unsur.
Yurt dışı hisse senetlerinde ise özellikle Avrupa piyasaları, döviz bazlı getiri potansiyeli nedeniyle öne çıkıyor. Burada altyapı, savunma ve bankacılık sektörlerinden oluşan dengeli bir sepet tercih edilebilir.
Önerilen genel portföy dağılımı:
-
%35 emtia
-
%30 tahvil/bono
-
%35 yurt içi ve yurt dışı hisse senedi
2026’da hangi sektörler öne çıkar?
Sektörel toparlanma açısından ilk bakılması gereken alan bankacılık sektörü.
Kredi–mevduat makasının iyileşmesi, sabit getirili menkul kıymetlerin bilanço etkisi ve karşılıklarda olası rahatlama bankalar için önemli destek unsurları olacaktır.
İkinci sırada yenilenebilir enerji yer alıyor. Bunun ardından:
-
holdingler,
-
teknoloji,
-
inşaat sektörlerinin
pozitif ayrışma potansiyeli taşıdığı görülüyor. GYO ve teknoloji endekslerinin ise 2026 boyunca görece güçlü kalması beklenebilir.
2026’da yatırımcılar nasıl davranmalı?
2026 için ana kriter yine enflasyon ve enflasyon beklentileri olacak. Bu alanda yeterli ilerleme sağlanamaması durumunda, beklentilerin bir kez daha ötelenmesi en büyük risk olarak öne çıkıyor.
Gelişmiş ekonomilerde faiz indirim süreci hızlanırken, bu durum gelişmekte olan piyasalar için fırsatlar yaratacaktır. Türkiye’nin 2026’da enflasyonla mücadelede göstereceği olası başarı, bu küresel pastadan daha güçlü pay almasını sağlayabilir. Bu senaryonun kredi notu artışıyla desteklenmesi de mümkün.
Jeopolitik ve siyasi riskler: Belirsizlik kalıcı
Jeopolitik açıdan Türkiye’nin dünyanın en sorunlu bölgelerinden birinde yer alması, hem yerli hem de yabancı yatırımcı algısını doğrudan etkiliyor. Jeopolitik gelişmeler son derece dinamik ve kısa vadede sert fiyat hareketlerine yol açabilecek nitelikte.
Aynı zamanda, büyük bloklar arasındaki rekabetin arttığı çok kutuplu dünya düzeni, birkaç yıldır süren ve devam etmesi beklenen bir eğilim. ABD ve AB ile ilişkilerde olası bir iyileşme, Türkiye için ek bir destek unsuru yaratabilir.
Yurt içi siyasi gelişmeler de, tıpkı 2025’te olduğu gibi, yatırımcı tercihleri üzerinde belirleyici olmaya devam edecektir. Bu nedenle portföy dağılımında esneklik kritik öneme sahip.
Euro/dolar paritesi: Mart 2026 beklentisi
Euro/dolar paritesi hâlihazırda 1,16 seviyesinde bulunuyor. Avrupa’da büyümenin zayıf seyrine rağmen, dolar endeksindeki gevşeme bu seviyenin korunmasını sağlıyor.
Fed’in faiz indirimlerine ECB’den daha erken başlaması, doların aşırı değer kazanmasını sınırlarken; Avrupa ekonomisinde yavaş ama istikrarlı toparlanma euroyu belirli bir bantta tutuyor. Bu tablo, paritede ölçülü bir yukarı eğilime işaret ediyor.
Euro Bölgesi’nde büyümenin dipten toparlanma sinyalleri vermesi ve çekirdek enflasyonun kontrollü şekilde gerilemesi bu görünümü destekliyor. Dengeli senaryoda Mart 2026 sonunda euro/dolar paritesinin 1,16–1,18 bandında kalması daha olası görünüyor.
Kaynak: A1 Capital
