Borsa
ANALİZ: ABD Borsalarında Teknoloji Ağırlıklı Düşüş
Küresel hisse senedi piyasaları, büyük teknoloji şirketlerine gelen yoğun satışların etkisiyle günü sert kayıplarla tamamlarken, endekslerde yaz aylarından bu yana…
Küresel hisse senedi piyasaları, büyük teknoloji şirketlerine gelen yoğun satışların etkisiyle günü sert kayıplarla tamamlarken, endekslerde yaz aylarından bu yana görülen en uzun düşüş serilerinden biri yaşanıyor. Özellikle Amerikan borsalarının birkaç mega teknoloji şirketine bağımlı yapısı, son düşüş dalgasında bir kez daha belirginleşti. Yatırımcılar hem yapay zekâ temalı yatırımların geri dönüşüne hem de ekonomik büyümenin hızına ilişkin beklentilerini yeniden gözden geçiriyor.
ABD Borsalarında Teknoloji Ağırlıklı Düşüş
Amerikan borsalarında günün ana hikâyesi, teknoloji devlerine yönelik satış baskısı oldu. Gün içinde kayıplarını bir miktar telafi etse de S&P 500 endeksi üst üste dördüncü işlem gününde de değer kaybetti. Bu durum, endeksin son aylardaki en uzun düşüş serilerinden birine işaret ediyor.
Özellikle yapay zekâ yatırımlarıyla öne çıkan büyük teknoloji şirketlerine yönelik şüphelerin arttığı görülüyor. Önemli bir çeyrek dönem bilançosu öncesinde Nvidia hisseleri yaklaşık yüzde 2,8 oranında gerileyerek dikkat çekti. Bu düşüş, yatırımcıların yapay zekâ harcama döngüsünün kârlılığa ne ölçüde ve ne hızda yansıyacağı konusunda daha temkinli olmaya başladığını gösteriyor.
Yapay zekâ yatırımları şirket bilançolarında büyük tutarlar olarak yer almaya devam ederken, piyasa artık bu yatırımların somut gelir ve kâr artışına dönüp dönmediğini daha yakından sorguluyor. Ekonomik büyüme görünümünün yeniden değerlendirilmesi ve “büyüme yavaşlarsa bu harcamalar ne kadar sürdürülebilir?” sorusunun öne çıkması, teknoloji hisseleri üzerindeki baskıyı artırıyor.
Günü endeks bazında ele aldığımızda, Dow Jones Sanayi Endeksi yaklaşık yüzde 1,1, S&P 500 yüzde 0,8, teknoloji ağırlıklı Nasdaq endeksi ise yüzde 1,2 civarında değer kaybıyla seansı tamamladı. Dow Jones’ta özellikle takdirsel (isteğe bağlı) tüketim, bilişim teknolojileri ve sanayi şirketleri negatif ayrışırken, iletişim sektörü görece daha güçlü bir performans gösterdi. S&P 500’de de benzer şekilde takdirsel tüketim ve bilişim en çok değer kaybeden sektörler arasında yer alırken, sağlık ve enerji hisseleri gün içinde pozitif ayrıştı.
Avrupa Borsalarında Satış Baskısı Genelleşti
Satış dalgası yalnızca Amerikan borsalarıyla sınırlı kalmadı; Avrupa endekslerinde de genele yayılan bir zayıflık görüldü. Euro Bölgesi’nin önde gelen göstergelerinden EuroStoxx 50 endeksi yaklaşık yüzde 1,9’a yakın değer kaybederken, İngiltere, Fransa ve Almanya borsalarında da benzer oranlarda düşüşler yaşandı.
Londra merkezli FTSE endeksinde tüm sektörler günü ekside kapattı. Finans, hammadde ve enerji şirketleri en çok değer kaybeden gruplar olarak öne çıktı. Bu tablo, hem küresel büyüme görünümüne dair endişelerin hem de emtia ve enerji fiyatlarındaki dalgalanmaların Avrupa şirketlerine yansıması olarak okunuyor.
Almanya’nın DAX endeksinde de takdirsel tüketim, sanayi ve sağlık sektörleri en zayıf performansları sergiledi. Diğer sektörlerde de genel olarak satış eğilimi hâkimdi. Avrupa piyasaları, hem küresel teknoloji satışlarından hem de bölgeye özgü büyüme ve enflasyon belirsizliklerinden aynı anda etkileniyor.
Veri Akışı Büyüme ve İstihdam Açısından Sinyal Veriyor
Makro veri tarafında Amerika’dan gelen rakamlar da dikkatle izleniyor. Konut inşaatçıları güven endeksi bu ay yalnızca sınırlı bir artış kaydederek, konut sektörünün güçlü ama temkinli seyrini teyit etti.
Çalışma Bakanlığı verilerine göre, 18 Ekim ile biten haftada ilk işsizlik maaşı başvuruları 232 bin seviyesinde gerçekleşti. Bu rakam, Eylül ortasındaki seviyelerle uyumlu. Yani iş gücü piyasasında ani bir bozulma olmadığı, ancak istihdam piyasasının yavaş yavaş “ısınmadan normale dönme” sürecine girdiği yönünde yorumlar yapılıyor.
Öte yandan, özel sektör verileri de istihdamdaki eğilim hakkında ipuçları veriyor. ADP’nin verilerine göre Amerikan şirketleri, 1 Kasım’la biten dört haftalık dönemde ortalama haftalık 2.500 civarında kişiyi işten çıkardı. Bu sayı, işten çıkarmaların sert bir dalgaya dönüşmediğini ancak şirketlerin istihdam tarafında da fazlasıyla iştahlı olmadığına işaret ediyor.
Bu tür veriler bir araya getirildiğinde, piyasalarda “yavaşlayan ama durmayan” bir büyüme hikâyesi öne çıkıyor. Yatırımcılar, ne sert bir resesyon ne de aşırı ısınan bir ekonomi bekliyor; ancak bu arada büyümenin hız kestiği algısı, risk iştahını baskılayabiliyor.
Döviz Piyasalarında Temkinli ve Yönsüz Seyir
Döviz tarafında ise hisse senedi piyasalarına kıyasla daha sakin ve yönsüz bir görünüm hâkimdi. Dolar endeksi gün genelinde belirgin bir yön sinyali üretmedi. Majör para birimlerinde volatilite görece sınırlı kaldı.
Euro/dolar paritesi kabaca 1,15–1,16 bandına yakın bir seviyede yatay seyir izledi. Sterlin/dolar paritesi ise 1,31 civarında dar bir bantta hareket etti. Japon yeni, dolara karşı yaklaşık yüzde 0,2 değer kaybederek zayıf bir performans gösterdi.
Bu tablo, yatırımcıların Fed’e ilişkin belirsizlikler ve mega teknoloji hisselerindeki sert dalgalanmalar nedeniyle döviz piyasalarında da fazla agresif pozisyon almaktan kaçındığını gösteriyor. Riskli varlıklardaki oynaklık arttığında, piyasa aktörleri genellikle döviz tarafında daha sınırlı ve kısa vadeli pozisyonlarla yetinmeyi tercih ediyor.
Tahvil Piyasasında Güvenli Liman Arayışı Güçleniyor
Tahvil piyasalarında ise riskten kaçınma eğilimi daha belirgin hissedildi. Büyüme görünümüne dair soru işaretlerinin güçlenmesi ve Fed’in önümüzdeki dönemde nasıl bir politika yolu izleyeceğine dair belirsizlik, özellikle uzun vadeli tahvillere olan talebi destekledi.
Amerikan 10 yıllık tahvil faizi 2 baz puan gerileyerek yaklaşık yüzde 4,12 seviyesine indi. Kısa vadenin göstergesi olan 2 yıllık tahvil faizi ise 4 baz puan düşüşle yüzde 3,57 seviyesine çekildi. 30 yıllık tahvil faizinde ise daha yatay bir seyir izlendi. Bu hareketler, yatırımcıların büyümenin ivme kaybetmesinden endişe ederek daha uzun vadeli, görece güvenli gelir akışlarına yöneldiğini düşündürüyor.
Avrupa tarafında da benzer bir resim vardı. Almanya 10 yıllık tahvil faizi yaklaşık yüzde 2,71 seviyesinde sabit kalırken, İngiltere 10 yıllık tahvil faizinde 2 baz puanlık sınırlı bir yükseliş ile yüzde 4,55 seviyelerine doğru bir hareket gözlendi. Genel olarak tahvil piyasalarındaki fiyatlamalar, merkez bankası yetkililerinin enflasyon süreci hakkında zaman zaman ayrışan açıklamaları ve aralık ayında yapılacak toplantı öncesinde artan politika belirsizliği nedeniyle temkinli duruşun korunduğuna işaret ediyor.
Fed Belirsizliği ve Büyüme Endişeleri Piyasaları Şekillendiriyor
Özetle bakıldığında, küresel piyasalarda tablo şimdilik şöyle görünüyor: Bir yanda yapay zekâ temalı yatırımlar sayesinde uzun süredir borsaları yukarı taşıyan teknoloji devlerine yönelik kâr satışları ve soru işaretleri; diğer yanda ise yavaşlayan ama tamamen durmayan bir büyüme görünümü ve Fed’in faiz politikasına ilişkin belirsizlikler.
Hisse senedi piyasalarında bu gelişmeler sert dalgalanmalara ve düşüş serilerine yol açarken, tahvil tarafında “güvenli liman” arayışı öne çıkıyor. Döviz piyasalarında ise daha sakin, temkinli ve yönsüz bir tablo dikkat çekiyor.
Önümüzdeki günlerde açıklanacak yeni büyüme, enflasyon ve istihdam verileri, hem Fed’in hem de diğer büyük merkez bankalarının atacağı adımlara dair beklentileri yeniden şekillendirecek. Bu nedenle yatırımcıların, özellikle uzun vadeli pozisyon alırken yalnızca tek bir veri ya da tek bir sektör yerine, genel resme ve risklerini ne ölçüde dağıttıklarına dikkat etmesi önem taşıyor.
