Sosyal Medya

Genel

Mamdani’nin New York Hesabı: Kim Ödeyecek?

Mamdani çok şey vadediyor, ama faturası da ağır olacak. Zenginler kaçabilir.

Mamdani’nin New York Hesabı: Kim Ödeyecek?

New York, bir yandan “kapitalizmin başkenti”, öte yandan artık eski New York değil.
Şehrin yeni belediye başkanı Zohran Mamdani tam da bu kırılmanın çocuğu. “Demokratik sosyalist” etiketini göğsüne takarak seçimi kazanmasını sağlayan şey, teorik bir sosyalizm tartışması değil; çok daha basit bir öfke: hayat çok pahalı, maaş yetmiyor.

Mamdani kampanyasını birkaç net cümleye oturttu:
– Kahve 6 dolar,
– ortalama gelirin yarıdan fazlası kiraya gidiyor,
– çocuk bakımı, ulaşım, market, her şey cep yakıyor.

Çözüm paketini de aynı netlikte anlattı: ücretsiz otobüsler, evrensel kreş, belediye marketleri, 200 bin sosyal konut, 30 dolarlık asgari ücret… Ve bütün bunları, 1 milyon dolar üzeri kazananlardan ve büyük şirketlerden daha fazla vergi alarak finanse edeceğini söyledi.

Kulağa New York’un “yoksullara yönelik Robin Hood” hikâyesi gibi geliyor. Fakat mesele o kadar basit değil. Çünkü elimizdeki veriler, Mamdani’nin kılıcıyla kesmek istediği düğümün aslında ne kadar sıkı olduğunu gösteriyor.

New York ücretlisi yerinde sayarken Amerika yürümüş

(Kaynak: The Economist)

Önce şu grafiğe bakalım: reel özel sektör saatlik ücretleri,

ABD ortalaması zaman içinde dalgalanarak da olsa yukarı gidiyor; bugün 110–115 bandında. Ülke genelinde ortalama çalışan, son 15–20 yılda kabaca %10–15 reel kazanç sağlamış. New York’da aynı eğri 2007’de 100’den başlıyor, pandemi sırasında kompozisyon etkisiyle bir an için fırlıyor ama sonrasında aşağı iniyor ve bugün 100’ün bile biraz altında.

New York’ta özel sektör çalışanının reel ücreti neredeyse 20 yılda yerinde saymış; ülke geri kalanı ise ondan kopmuş.

Kiraların, çocuk bakımının, sağlık harcamalarının, ulaşım masrafının, market fiyatlarının uçtuğu yerde, maaşınız reel olarak yerinde sayıyorsa, Mamdani’nin zaferini ideolojik manifesto dışında, geçim derdi isyanının politik tercümesi olarak okumamız gerekir

Zenginlerin kaçışı: 13’ten 9’a düşen New York payı

Ama hikâyenin bir de tepe tarafı var.

2010 yılında, Amerika’da yılda 1 milyon dolar ve üzeri kazananların %13’ü New York eyaletinde yaşıyordu. 2022’ye geldiğimizde bu oran %9’a düşmüş. Kaynak, şehrin mali yapısını yakından izleyen Citizens Budget Commission.

New York hâlâ zengin; milyon dolarlık gelir sayısı nominal olarak azalmıyor, ama ülkenin zenginlerini mıknatıs gibi çeken “tek merkez” olma özelliğini kaybediyor. Florida, Texas, Nevada gibi eyaletler, düşük vergi ve güneşli hava kombinasyonuyla yeni zengin mıknatısları haline geliyor.

Paul Singer, Carl Icahn gibi Wall Street’in ağır toplarının Florida’ya taşınması bu trendin sembolik örnekleri. Büyük finans kuruluşları da aynı yolu izliyor:

  • JP Morgan yeni işe alımlarında Texas’ı büyütüyor,
  • Goldman Sachs önemli bir bölümünü Salt Lake City ve Dallas’a kaydırıyor,
  • Morgan Stanley’in ciddi bir insan kaynağı artık Georgia’da.

“Wall Street” tabelası Manhattan’da duruyor ama istihdamın büyüme noktası Güney eyaletleri.

Finans ve sigorta sektöründe 2020–2025 arasında eklenen istihdam sonuçları da bu savı güçlendiriyor.

  • Texas açık ara birinci.
  • Florida, North Carolina, Georgia izliyor.
  • New York ise ortalarda, “bir zamanların merkezi”ne yakışmayacak kadar mütevazı bir artışla listede yer alıyor.

“Wall Street tamamen taşındı” demek değil. Yeni açılan koltukların giderek daha azının New York’ta olduğu anlamına geliyor. Şehrin “yüksek maaşlı finansçı” stoğu eskisi kadar hızlı büyümüyor; yeni paranın önemli kısmı artık güneye yazılıyor.

Üstüne bir de uzaktan çalışma devreye giriyor:
New York’ta yaşayıp maaşını New York dışındaki şirketlerden alan beyaz yakalılar da var. İnsanlar fiilen şehirde yaşasa bile vergisel ikametini başka eyalete taşıyabiliyor.

Zenginler kaçarken demokratik sosyalizm nasıl finanse edilecek?

Mamdani’nin projesinin denklemi çok yalındı:

“Zenginlerden biraz daha fazla alalım, otobüsü ücretsiz yapalım, kreşi ücretsiz yapalım, kiraları donduralım.”

Burada dört temel sorun öne çıkıyor. Birincisi, vergi tabanı hareketli. En zengin %1’in önemli bir kısmı zaten New York dışına kaçmaya başlamışken, kalanların üzerine daha sert binmek ne kadar ek gelir yaratacak, ne kadarını daha da kaçıracak, belli değil.
İkincisi, yetki sorunu var. New York City eyalet gelir vergisini tek başına yükseltemiyor. Mamdani’nin milyon dolar üzeri gelirler için önerdiği ek vergi Albany’de, yani eyalet meclisi ve Valilikle pazarlık gerektiriyor. Üstelik şu anki Demokrat vali Kathy Hochul, “vergi zaten yüksek, daha fazlası zenginleri kaçırtır” çizgisine daha yakın duruyor. Mamdani’nin iktidar hikâyesinin önemli bir bölümü, Hochul’la bu vergi kavgasını nasıl yöneteceğiyle yazılacak.
Üçüncüsü, vaatlerin faturası çok büyük. Ücretsiz kreş, ücretsiz/ucuz toplu taşıma, 200 bin sosyal konut, belediye marketleri, 30 dolarlık asgari ücret… Bunların toplam maliyeti onlarca milyar dolarla ölçülecek. Zaten payı düşen bir zengin kitleden alınacak birkaç puanlık ek vergiyle bu bütçe gerçekten kapanacak mı, büyük soru işareti.
Son olarak siyasal koalisyon çok heterojen. Mamdani’yi iktidara taşıyan koalisyonun içinde kira derdindeki gençler, düşük ücretli hizmet sektörü çalışanları, ilerici orta sınıf mahalleleri ve Filistin meselesi üzerinden mobilize olmuş sol aktivistler var. Ama belediye başkanlığı koltuğunda karşısına bu kez emlak lobisi, sendikalar, iş dünyası, orta-üst sınıf vergi mükellefleri ve eyalet siyaseti çıkacak. Kampanyada slogan atmak kolay; aynı aktörlerle bütçe, imar ve vergi masasında pazarlık yapmak çok daha zor.

“Zenginler ödesin” yetmez: Yapısal hamle şart

Eğer Mamdani “demokratik sosyalist” sıfatını gerçekten doldurmak istiyorsa, işi sadece yeniden bölüşümle bitiremez. Birkaç zor ama şart başlık var. İlki, konut arzı ve imar reformu. Kirayı kalıcı olarak düşürmek istiyorsan sadece kira dondurmak yetmez; yoğunluk artışı, kamusal/kooperatif konut projeleri, boş tutulan lüks konutlara ek vergiler ve arsa değeri vergisi gibi araçlarla arza bizzat müdahale etmek zorundasın.
İkincisi, ulaşımda yapısal dönüşüm. Otobüsü ücretsiz yapmak güzel; ama hatların sıklaşması, metro altyapısının yatırımı ve congestion pricing gibi gelir kalemleriyle entegrasyon olmadan sistem sürdürülebilir değil.
Üçüncüsü, bakım ekonomisi. Kreşleri ücretsiz yaparken bakım emeğini ucuz işgücüyle “sömürerek” değil, sendikalı ve güvenceli modellerle örgütleyebilecek mi? Bu, solculuğun turnusol kâğıdı olacak.
Son olarak, şehrin ekonomik profili. New York’u sadece finans üstüne kurulu, arada turistle idare eden bir şehirden ziyade teknoloji, sağlık, eğitim ve yaratıcı endüstrilerde daha geniş bir orta sınıf tabanına dayalı bir ekonomiye evirmek zorunda.

Mamdani’nin vaadini tutmasının yolu, sadece “paylaşım” değil, “yapısal tasarım”dan geçiyor.

Mamdani’yi iktidara taşıyan şey, New York’un zenginler için bile yorucu hale gelmesi değil; emekçi ve orta sınıf için yaşanmaz hale gelmesiydi.

Ama şimdi soru şu:

Zenginlerin kısmen terk ettiği, orta sınıfın zor tutunduğu bir şehirde, demokratik sosyalizmin faturası kime kesilecek?

Eğer bu soruya akıllı bir yanıt bulamazsa, Mamdani’nin “zenginlerden alıp yoksula verme” hikâyesi çok hızlı şekilde,

  • ya vergi kaçağı,
  • ya bütçe açığı,
  • ya da hayal kırıklığına dönüşebilir.

Bulabilirse, o zaman gerçekten yeni bir New York görebiliriz:
Finans tekeline yaslanmayan, ama emekçisine de “bu şehir benim” dedirten bir metropol.

Kesin olan tek şey şu: Eski New York bitiyor.
Mamdani’nin görevi, yenisini kurarken hem cebin hem ideallerin hesabını tutmak.

Yağı Kutay Işık

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler