Genel
Türkiye narko-devlet olma yolunda
Alman GIGA Enstitüsü'nden şok rapor: Türkiye, otoriterleşmeyle birlikte uluslararası organize suçun merkezi haline geldi. Hakkı Taş'ın çalışması, suç, siyaset ve yolsuzluğun birbirini nasıl güçlendirdiğini ve Türkiye'nin Avrupa için bir "narko-otoriter" risk taşıdığını inceliyor.
Türkiye’nin ‘narko-otoriter’ dönüşümü: Mafyanın oyun alanı
İstanbul / Berlin – Bir zamanlar Müslüman dünyası için demokratik bir model olarak gösterilen Türkiye’nin, siyasi sisteminin otoriterleştikçe uluslararası organize suç ve uyuşturucu trafiği için önemli bir merkez haline geldiği iddia edildi. Alman Küresel ve Bölgesel Çalışmalar Enstitüsü’nün (GIGA) yayımladığı rapor, Türkiye’nin “narko-otoriter dönüşümünü” detaylandırıyor.
Siyaset bilimci Hakkı Taş tarafından kaleme alınan ve Ekim ayında yayımlanan çalışma, suç şebekeleri, siyasi baskı ve yolsuzluğun birbirini nasıl güçlendirdiğini inceliyor. Taş, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ile aşırı sağcı Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) arasındaki iktidar ittifakının, devlet kurumları ile yeraltı dünyası arasındaki sınırı ortadan kaldırdığını öne sürüyor.
Raporda, organize suçun gücüne örnek olarak 2025 yılının Ocak ayında İstanbul’da 14 yaşındaki Mattia Ahmet Minguzzi’nin öldürülmesi ve ardından çocuğun ailesinin Daltonlar çetesi tarafından tehdit edilmesi gösteriliyor. Bu olayda, tanınmış bir mafya babası olan Sedat Peker’in kamuoyu önünde araya girmesi, Taş’a göre, organize suçun resmi kurumlardan daha fazla pratik güce sahip olduğunu ortaya koydu.
💰 Kokain rotası ve artan otoriterlik
GIGA’nın bulguları, Türkiye’nin sadece bir narkotik geçiş noktası olmaktan çıktığını, artık Güney Amerika’dan Avrupa’ya giden kokain akışında aktif bir aracı haline geldiğini gösteriyor. Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi verilerine göre, Türkiye’deki kokain yakalamaları 2014’ten bu yana yedi kat artarak yılda birkaç tona ulaştı. Raporda, Türk suç gruplarının Meksika ve Kolombiya’daki kartellerle doğrudan işbirliği yaptığı ve yurt içindeki laboratuvarların eroin ve metamfetamin üretimi için kimyasalları işlediği belirtiliyor.
Taş’a göre bu dönüşüm, Erdoğan yönetimi altında siyasi denge ve denetleme mekanizmalarının zayıflamasıyla hızlandı. 2016 darbe girişimi ve 2018’deki Cumhurbaşkanlığı sistemine geçişin ardından Erdoğan’ın yetkiyi tek elde toplaması, yargı ve polisin seçici olarak kullanılmasına olanak tanıdı; bu da siyasi ve suç müttefiklerine dokunulmazlık sağlarken, muhaliflerin hedef alınmasına yol açtı.
🤝 Siyaset ve mafya ilişkisi derinleşiyor
Çalışma, devlet ile organize suç arasındaki ilişkinin 2013’ten sonra derinleştiğini belirtiyor. 2018’de Erdoğan’ın aşırı sağcı lider Devlet Bahçeli ile resmi bir ortaklık kurması, raporda, aynı zamanda adı kötüye çıkmış suç figürlerinin nüfuzunun yeniden tesis edilmesine yol açtığı şeklinde yorumlanıyor. Buna örnek olarak, Bahçeli’nin desteğiyle 2020’de Covid-19 affı kapsamında serbest bırakılan, cinayet ve gasp suçlarından hüküm giymiş mafya babası Alaattin Çakıcı gösteriliyor. Çakıcı, tahliyesinin ardından iktidar koalisyonuna destek vermişti.
Eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu dönemi de, siyaset ve yeraltı dünyasının örtüşmesine bir örnek olarak sunuluyor. Raporda, Soylu görevdeyken savcıların uyuşturucu kaçakçılığı ve gasp suçlamalarıyla karşı karşıya olan suç lideri Ayhan Bora Kaplan hakkındaki düzinelerce davayı düşürdüğü iddia edildi. Kaplan’a yönelik operasyonlar ancak Soylu’nun 2023’teki istifasından sonra başladı.
Mafya figürlerinin zaman zaman hükümet için gayri resmi uygulayıcı görevi gördüğü belirtiliyor. Bir zamanlar iktidar partisinin sadık destekçisi olan Sedat Peker, 2015’te AKP için mitingler düzenlemiş, daha sonra muhalif akademisyenleri tehdit etmişti.

🌍 Avrupa’ya ihraç edilen suç ve güvenli liman
Rapor, Türk suç ağlarının Avrupa geneline yayıldığını belirtiyor. Europol, Türk vatandaşlarını Belçika, Hollanda ve Almanya’daki kokain, kenevir ve kara para aklama operasyonlarında merkezi aktörler olarak tanımladı. 2024’te İtalyan savcılar, Daltonlar çetesinin lideri Barış Boyun‘u tutuklayarak, onu Bulgaristan’daki uyuşturucu üretimi ve Berlin’deki cinayetlerle ilişkilendirmişti.
GIGA, Türkiye’yi uluslararası kaçaklar için bir güvenli liman olarak da nitelendiriyor. 2016-2023 arasındaki vergi afları serisi ve “yatırım yoluyla vatandaşlık” programı, finansal sistemi denetimsiz sermayeye açtı. Rapor, İsveçli-Kürt çete lideri Rawa Majid ve Hollandalı kokain kaçakçısı Joseph Leijdekkers gibi aranan suçluların Türk vatandaşlığı aldığını gösteren vakaları listeliyor.
Taş, yolsuzluğun ve siyasi müdahalenin organize suç için dokunulmazlığı sürdürdüğü bir düzenin ortaya çıktığını yazıyor.
🚨 Sonuç: suç yönetimin aracı oldu
Raporda, İstanbul ve Antalya’nın Balkan klanları, İtalyan Ndrangheta üyeleri, yaptırım uygulanan Rus oligarklar ve Orta Doğulu kaçakçıların etkileşimde bulunduğu merkezler haline geldiği belirtiliyor. Taş, bu akını Türkiye’nin döviz ihtiyacına ve finansal denetimlerin bilinçli olarak gevşetilmesi politikasına bağlıyor.
Rapora göre, otoriter konsolidasyon ve organize suç birbirini güçlendiriyor; devlet kurumsal denetimi aşındırdıkça, yasadışı pazarlar genişliyor ve bu da parayla ve zorlama yoluyla siyasi düzeni ayakta tutuyor. Çalışma bu döngüyü, suçun bir meydan okuma yerine bir yönetim aracı haline geldiği bir narko-otoriter yönetim biçimi olarak tanımlıyor.
