Sosyal Medya

Dünya Ekonomisi

Fransa’da Borç Krizi Derinleşiyor: 8 Eylül’de Hükümet İçin Kritik Güven Oylaması

Avrupa’nın ikinci büyük ekonomisi Fransa, hızla tırmanan kamu borcu ve bunun yarattığı finansman baskısı nedeniyle siyasi bir eşik noktasına geldi.…

Fransa’da Borç Krizi Derinleşiyor: 8 Eylül’de Hükümet İçin Kritik Güven Oylaması

Avrupa’nın ikinci büyük ekonomisi Fransa, hızla tırmanan kamu borcu ve bunun yarattığı finansman baskısı nedeniyle siyasi bir eşik noktasına geldi. Başbakan François Bayrou’nun talebiyle 8 Eylül’de parlamentoda yapılacak güven oylaması, hem kapsamlı kemer sıkma paketinin akıbetini hem de hükümetin geleceğini belirleyecek. Oylamadan “evet” çıkmaması halinde Bayrou’nun istifası ve yeni bir siyasi belirsizlik dalgası gündemde.

“Gerçeklerle yüzleşme” mesajı ve borcun boyutu

Bayrou, kamuoyuna yaptığı kapsamlı sunumda ülkenin “gerçeklerle yüzleşme anında” olduğunu vurguladı. Paylaşılan çerçeveye göre Fransa’nın kamu borcu gayrisafi yurt içi hasılasının yaklaşık yüzde 114’üne ulaşmış durumda. Yaklaşık 2,9 trilyon avroluk milli gelire karşılık 3,3 trilyon avroyu aşan borç stoku, her saniye artıyor. Geçen yıl faiz ödemeleri 44,5 milyar avroya çıktı; mevcut eğilim korunursa 2029’da sadece faiz giderlerinin 100 milyar avroyu geçmesi bekleniyor. Önümüzdeki üç yıl içinde vadesi gelen anapara geri ödemeleri 682 milyar avro düzeyinde. Artan finansman ihtiyacı, yükselen piyasa faizleriyle birleşince borcun çevrilmesini daha maliyetli hâle getiriyor.

Kriz yeni değil, birikimli

Borç yükündeki tırmanışın kökleri 1980’lere uzanıyor. Uzun yıllara yayılan emeklilik, sağlık, sosyal yardım ve eğitim harcamaları ile kalabalık kamu istihdamı, borç stokunu sistematik olarak yukarı çekti. 2008 küresel finans krizi sırasında batma riskine giren büyük bankalara sağlanan destekler ve kredi garanti programları da kamu bilançolarını şişirdi. Pandemi döneminde zorunlu desteklerle oran yüzde 115 seviyesine taşındı; enflasyon ve siyasi istikrarsızlık ortamı da borcun milli gelire oranında kalıcı bir iyileşmenin önünü kesti.

Emeklilik sistemi ve bütçe üzerindeki ağırlık

Fransa’da yaklaşık 17 milyon emekli bulunuyor ve emekli aylıkları enflasyona otomatik endeksli. Bu mekanizma, yüksek enflasyon dönemlerinde bütçe üzerindeki yükü hızla artırıyor. Emeklilik ile sosyal transferler toplam kamu harcamaları içinde önemli bir yer tutarken, sağlık sistemi finansmanı da bütçe baskısını büyütüyor. Kamu istihdamı da dikkat çekici: yaklaşık 6 milyon kişilik memur kadrosu, iş gücünün beşte birine karşılık geliyor.

Bayrou’nun reform paketi: Kesinti, dondurma, vergi artışı

Hükümet, 2025 için 60 milyar avroluk bir tasarruf hedefi açıkladı. Paketin omurgasında büyük şirketleri hedefleyen vergi artışları, emekli maaşları ile bazı sosyal ödemelerde endekslemenin geçici olarak dondurulması, sağlık harcamalarında kısıntı ve ilaç geri ödemelerinde daralma yer alıyor. Bakanlık bütçelerinde toplam 10 milyar avroluk kesinti öngörülüyor. Kamu istihdamında ilk etapta 3 bin kişilik azaltım ve emeklilik yoluyla boşalacak kadrolara yeni alımların sınırlandırılması planlanıyor. Tartışma yaratan bir diğer öneri ise Paskalya Pazartesisi ve 8 Mayıs Zafer Günü’nün resmi tatil statüsünün kaldırılması. Hükümet, sık sık “köprü” yapılarak iki iş gününün fiilen kaybedildiğini, bunun üretkenlik üzerinde ilave yük yarattığını savunuyor.

Siyasi fren ve toplumsal tepki

Planın Meclis’ten geçmesi zor görünüyor. Azınlık hükümeti konumundaki iktidar kanadı, muhalefetin yanı sıra kendi saflarında da dirençle karşılaşıyor. Emeklilik ve sosyal haklar başlığında kısıntı anlamına gelecek her düzenleme, “siyasi intihar” olarak niteleniyor. Sendikalar ve muhalefet blokları grev hazırlığı içinde; özellikle iki resmi tatilin kaldırılması önerisi, sokaktaki tepkileri büyütüyor. Parlamento cephesi üçe bölünmüş durumda: Geleneksel muhalefet, kesinti yerine sosyal harcamalarda artış talep ediyor. Aşırı sağ ise yabancılara verilen yardımların tamamen kesilmesi ve Avrupa Birliği kaynaklarının azaltılması gibi alternatifler öne sürüyor. Bu tablo, güven oylamasını hükümet açısından yüksek riskli kılıyor.

Piyasaların “faiz” uyarısı

Yüksek borç stoku tek başına yönetilebilir; asıl sorun, bunun hangi maliyetle çevrildiği. Kredi derecelendirme adı konmamış baskılar, tahvil ihalelerinde talep kalitesi ve risk primi, Fransa’nın borçlanma faizini geçmişe kıyasla belirgin şekilde yukarı çekmiş durumda. Faiz giderleri büyüdükçe bütçede payı artıyor; eğitim ve savunma gibi kalemler esniyor, kamu yatırımları öteleniyor. Bu kısır döngü kırılmadan sürdürülebilir bir patika oluşturmak güçleşiyor.

Olası senaryolar: IMF mi, AB şemsiyesi mi?

Plan Meclis’ten geçmez ve güven oylaması hükümet aleyhine sonuçlanırsa, ekonomik dosya kapanmıyor; tam tersine yeni bir aciliyet kazanıyor. Masadaki iki olası dış çıpa konuşuluyor: IMF programı veya Avrupa Merkez Bankası/AB şemsiyesi altında bir destek hattı. IMF seçeneği, mali konsolidasyonda sert takvimi ve koşullara bağlı krediyi beraberinde getirir. AB kanadı ise Yunanistan örneğinde olduğu gibi, uyum programları ve ülke taahhütleriyle şekillenebilir. Her iki senaryonun ortak noktası, kemer sıkma ve yapısal reformların dış çerçeveden dayatılması. Buna karşılık, Almanya başta olmak üzere AB’nin çekirdek ekonomilerinin kendi iç sorunları da destek kapasitesine gölge düşürüyor.

Kamuoyu ve “güven” ekonomisi

Fransa’da kamuoyunun kemer sıkma paketlerine yaklaşımı kritik. Emeklilik yaşındaki düzenlemeler geçmişte geniş protestolara yol açmıştı; bu sefer yüksek enflasyon sonrası alım gücü kaybı da eklenince tansiyon daha yüksek. Hükümetin, “önce güveni yeniden inşa edelim” diyerek oylamaya götürdüğü paket, aynı zamanda piyasalara verilen bir niyet mektubu niteliğinde. Siyasi bir “evet”, ülkenin risk primini gevşetebilir; “hayır” ise mevcut faiz patikasını daha da dikleştirerek borcun çevrilmesini zorlaştırabilir.

Savunma ve dış politika hesapları da etkileniyor

Bütçe sıkışıklığı sadece içerideki sosyal dengeleri değil, dış politika tercihlerini de sınırlıyor. Savunma bütçesinde istenen artışlara gidilememesi, uluslararası taahhütlerde manevra alanını daraltıyor. Ukrayna’ya destek paketleri, Avrupa savunma sanayii projeleri ve NATO çerçevesinde planlanan kapasite yatırımları doğrudan mali kaynak gerektiriyor. Kaynakların faize kaydığı bir düzende, iddialı dış politika söylemlerinin altını doldurmak daha zor hale geliyor.

8 Eylül eşik: Ekonomi–siyaset düğümü

Son tahlilde, 8 Eylül oylaması ekonomik bir metnin siyasi onayı olmaktan fazlasını ifade ediyor. Karar, borcun maliyetini, bütçenin önceliklerini ve ülkenin kredi güvenilirliğini birlikte etkileyecek. Kabul edilirse, sarsıntılı da olsa bir konsolidasyon süreci başlayacak; reddedilirse, yeni hükümet arayışı ve tırmanan finansman maliyetleri gündeme gelecek. Her iki durumda da Fransa’nın önünde kolay bir yol yok. Borç sarmalından çıkış, toplumun geniş kesimlerine hitap eden, öngörülebilir ve sosyal meşruiyeti yüksek bir “paylaşım planı” gerektiriyor. Şimdilik tek net gerçek, saat başı değil saniye başı büyüyen bir fatura ile her gecikmenin maliyetinin arttığı.

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler