Politika
Suriye’nin Birlik Arayışı Çıkmazda: Bölünme Riski
Suriye’de yıllar süren iç savaşın ardından kurulan yeni yönetim, başlangıçta umut verici bir birlik süreci başlatmıştı. Ancak son haftalarda yaşanan…

Suriye’de yıllar süren iç savaşın ardından kurulan yeni yönetim, başlangıçta umut verici bir birlik süreci başlatmıştı. Ancak son haftalarda yaşanan gelişmeler, ülkenin yeniden parçalanma riskiyle karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Cumhurbaşkanı Ahmed el-Şar’ın göreve gelmesinden sonra etnik gruplar arasındaki çatışmaların azalması ve uluslararası toplumun desteğiyle umutlar yeşermişti. Fakat Kürtler ve Dürzilerle yaşanan anlaşmazlıklar, ulusal bütünleşmenin sekteye uğramasına yol açtı.
Etnik Çeşitliliğin Getirdiği Zorluklar
Suriye’nin toplumsal yapısı, farklı etnik ve dini grupların yoğunlaştığı bölgelerden oluşuyor. Nüfusun yaklaşık yarısını Arap Sünniler oluştururken, geri kalan kısmı Alaviler, Kürtler, Dürziler ve diğer azınlıklar meydana getiriyor. Alaviler, özellikle Tartus ve Lazkiye çevresinde; Dürziler ise güneyde Kuneytra, Dera ve Süveyda bölgelerinde yoğunlaşıyor. Kuzey ve kuzeydoğuda ise Kürt nüfus dikkat çekiyor.
Kürtler, Arap Baharı sonrası patlak veren iç savaşla birlikte “Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi” adıyla fiili bir yapılanmaya gitmişti. Rojava olarak bilinen bu bölge, resmi olarak hiçbir ülke tarafından tanınmasa da 2012’den itibaren bağımsız bir otorite gibi faaliyet gösterdi. Yeni hükümetin kurulmasıyla birlikte Kürt güçleriyle merkezi yönetim arasında uzlaşma arayışına girilmiş, Suriye Demokratik Güçleri’nin orduya entegre edilmesi için anlaşmalar yapılmıştı. Ancak bu sürecin uygulanmasında çıkan pürüzler, karşılıklı güvensizliği artırdı.
Artan Çatışmalar ve Güvenlik Sorunları
Son haftalarda ülke genelinde farklı bölgelerde yaşanan çatışmalar, yeni hükümetin otoritesini zayıflatıyor. Mart ayında, hükümet güçleriyle eski rejim yanlısı milisler arasında Alavi yoğunluklu bölgelerde başlayan çatışmalar kısa sürede etnik şiddete dönüştü ve binlerce kişinin hayatına mal oldu. Nisan ayında ise Dürzi milisler ile Arap Bedevi aşiretleri arasında çıkan çatışmalar, ülkenin güneyini kaosa sürükledi.
Süveyda’daki olaylarda hükümet güçleri devreye girdi, ancak Dürzi liderler orduyu taraflı davranmakla suçladı. İsrail’in bu süreçte Dürzi topluluklarını desteklemek için hava saldırıları düzenlemesi, tansiyonu daha da yükseltti. Başkent Şam’a kadar uzanan bu saldırılar, hükümetin güvenlik politikalarının sorgulanmasına yol açtı. Ordunun bazı bölgelerde insan hakları ihlalleriyle suçlanması, halk nezdinde yeni yönetimin meşruiyetini tartışmalı hale getirdi.
Uluslararası Desteğin Zayıflaması
El-Şar iktidara geldiğinde Batı ve bölge ülkeleri arasında beklenmedik bir uyum oluşmuştu. Avrupa devletleri ve ABD, genç lideri istikrar için en uygun seçenek olarak gördü. Hatta Washington yönetimi, yaptırımları gevşeterek Şam’a ekonomik nefes aldırdı. Ancak son dönemde yaşanan gelişmeler, bu desteği sarsmaya başladı.
İsrail’in Dürziler adına hükümete yönelik saldırıları, ABD’yi zor durumda bıraktı. Aynı zamanda Fransa ile Türkiye arasındaki görüş ayrılıkları da süreci tıkayan bir başka etken oldu. Ankara merkeziyetçi bir devlet yapısını savunurken, Paris ise Kürtlere daha geniş özerklik verilmesini destekliyor. Bu ayrışma, uluslararası toplumun Suriye konusundaki ortak tavrını zedeledi.
Son haftalarda Şam yönetiminin Moskova ile yeniden yakınlaşması, yeni bir denge arayışının işareti olarak görülüyor. Rusya’nın dönüşü, Avrupa başkentlerinde tedirginlik yaratırken, ülke içindeki güç dengelerini de karmaşık hale getiriyor.
Siyasi Gelecek ve Bölünme İhtimali
Suriye’nin geleceği konusunda belirsizlik artıyor. Cumhurbaşkanı El-Şar, ülkenin bütünlüğünü korumak adına merkeziyetçi bir yönetimi savunuyor. Ancak Kürtler ve Dürziler, kendi bölgelerinde özerklik taleplerinden vazgeçmiyor. Bu durum, taraflar arasındaki müzakerelerin tıkanmasına neden oluyor.
Geçtiğimiz günlerde Rojava’da düzenlenen bir konferansta, Alavi ve Dürzi temsilciler de yer alarak federal bir yapıya destek verdiklerini açıkladılar. Ancak Şam yönetimi, bu öneriyi kesin bir dille reddetti. Hemen ardından Halep çevresinde hükümet güçleriyle Suriye Demokratik Güçleri arasında çatışmalar yaşandı.
Bölgesel aktörlerin de devreye girmesiyle, Suriye içindeki gerilim yalnızca yerel bir mesele olmaktan çıkıp uluslararası bir krize dönüşme potansiyeli taşıyor. Türkiye’nin olası bir askeri operasyon hazırlığında olduğuna dair haberler, tansiyonu daha da yükseltiyor.
Sonuç: Belirsiz ve Kırılgan Bir Süreç
Suriye’nin yeniden inşa süreci, etnik gruplar arasındaki çatışmalar ve uluslararası güçlerin farklı çıkarları nedeniyle büyük bir çıkmaza sürüklenmiş durumda. Başlangıçta umut vaat eden birleşme adımları, giderek karşılıklı güvensizlik ve şiddet olaylarıyla gölgeleniyor. Hem iç dinamikler hem de dış müdahaleler, ülkenin geleceğini daha kırılgan hale getiriyor.
Bugün gelinen noktada Suriye, ya merkeziyetçi bir yapıyla birlik yoluna devam edecek ya da federal bir model üzerinden parçalı bir geleceğe yönelecek. Ancak hangi senaryo gerçekleşirse gerçekleşsin, ülkede barış ve istikrarın sağlanması kolay olmayacak gibi görünüyor.